
Geçtiğimiz hafta Başarı Koleji’nde gazetecilerle öğrencileri biraraya getirdik. Azıcık erken gerçekleşen ’10 Ocak’ programıydı.
Biliyorsunuz, 10 Ocak yani bugün ‘Çalışan Gazeteciler Günü’…
Olay yerleri ile matbaalar arasında mekik dokuyarak ömür tüketmiş duayen gazetecilere yanıtını hep merak ettiğim soruyu, ‘10 Ocak’ın niye Çalışan Gazeteciler Günü olarak adlandırıldığı’ sordum.
Niye ‘çalışan…’?
Çalışmayan gazetecilerin başka bir günü mü var?
Gerçek bir basın emekçisi olan değerli Arif Kaplan ağabeyim, bu soruya karşılık açık bir yanıt olmasa da belki yanıttan daha değerli bir başka bilgiyi paylaştı benimle: ‘Çalışmayan gazeteciler, çalışanlardan daha fazladır ülkemizde!’…
Doğru!
Ve kabul edelim ki birçok meslekte artık böyle; kulübede oturup oyuna girmeyi bekleyenler, sahadakilerden daha kalabalık yani.
Öğretmenler öyle mesela…
Çoğu mühendisllik alanı da artık öyle…
Gidişata bakılırsa doktorlar için de bir zaman sonra benzer bir tablo oluşacak…
Bu, sadece ekonomi açısından değil, toplumsal düzen açısından da ciddi bir tehdit; ama benim bugün üzerine yoğunlaşacağımdan tamamen ayrı bir mevzu.
Bugüne, çalışan gazetecilere dönelim.
Önce Türk basınının bugünkü durumunu betimleyecek birkaç rakam:
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün güncellenmiş son verilerine göre ‘Türkiye’de 55 yaygın, 23 bölgesel, 2381 yerel çapta yayımlanan; toplam 2459 gazete basılıyor.’
Bu rakamlara basılmayan, yalnızca internet ortamında yayın yapan gazeteler dahil değil.
***
TÜİK’in en son güncellediği basın istatistiği raporuna göre ise ‘Yerel gazeteler, sayıca çokluğa karşın ülke tirajının sadece % 16’sına sahipler. % 84’lük tiraj, bölgesel veya ulusal çapta yayın yapan gazetelere ait.
Gazete ve dergilerin sayısı, 2014 yılında 2013 yılına göre % 0,5 azalmış ve toplam sayıdaki azalma, esas olarak yerel gazetelerin sayısındaki azalmadan kaynaklanmış.
Gazete ve dergilerin tirajları da bir önceki yıla göre % 7,6 oranında azalmış. İstatistiğin güncellendiği 2014 sonunda toplam tirajın % 14,1’ini yerel, % 2’sini bölgesel, % 83,9’unu ise ulusal gazete ve dergiler oluşturmuş.
Gazetelerin yıllık toplam tirajının % 90,2‘sini sadece günlük gazeteler oluşturmuş.
Ülkemizde bugün itibariyle gazetelerin % 17,7’si günlük, %30,1’i haftalık olarak yayımlanıyor. Yayınlanan gazetelerin % 85,8’i güncel siyasî haber ve spor içerikli… Türkiye’de yayımlanan gazetelerin % 13,9’u, başka bir deyişle her 10 gazeteden 1’i de okurlarına spor, magazin, kitap ya da başka bir özel ayrıntıyla ilgili ‘ek’ veriyor…’
***
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin web sitesinde paylaşılan bilgilerden anlıyoruz ki Cemiyet’e kayıtlı 3800 ‘çalışan gazeteci’ var.
Onların çalışma ilkelerini, hak ve sorumluluklarını, 1952’de Resmi Gazete’de yayımlanış olan 5953 Sayılı Basın İş Kanunu belirliyor. Söz konusu kanun da sonradan 212 Sayılı Kanun’la yeniden düzenlenmiş.
***
Sayılar, sayılar, sayılar…
Ama biliyoruz ki gazetecilerin bugünkü durumunu betimleyen bu sayılardan daha önde duran, bizim ilk bakışta kolayca görebildiğimiz ‘yüzde yüz gerçek durumlar’ var.
Onlar da çok önemli:
Gazetecilerin yaşadıkları türlü türlü güçlükler…
Emek sömürüsü…
Şantajlar, baskılar; bunlara karşı koyup harcananlar ya da boyun eğip kalemini, vicdanını satanlar…
Gazeteciler başta olmak üzere bütün medya unsurlarına hükmetme ihtirasından vazgeçemeyen kimi siyasetçiler; o tür siyasetçilerin oluşturduğu kısır döngü, girdap…
Medyanın bulaştığı siyasi veya ekonomik manipülasyonlar…
Kanun tanımazların medyaya, gazetecilere yönelik tehditleri…
Aydınlatılamamış faili meçhuller…
Tutuklu gazeteciler…
Basın özgürlüğünün sorgusu; doğru bildiğimiz yanlışlar ve bize yanlışmış gibi taktim edilen doğrular…
Ve en fecisi de basının gücünü arkasına alarak bölücülük yapanlar…
Gazeteci kimliğinin arkasına saklanıp halka kastedenler, aleni biçimde halkın çıkarını görmezden gelenler, ekonomik-dini-dünyevî gerçekleri değiştirip işlerine geldiği biçimde servis edenler…
Hepsinin içinde, hepsinin odağında ne yazık ki yine ‘insan’ var!
Nerede insan varsa orada trajedi var, dram var, ölüm-dirim ikilemi var, hikâye var, ağıt var, destan var…
İnsanın olduğu her yerde mutlaka ‘sıcak haber’ de var!
Var da var!
***
Bugün, ‘Çalışan Gazeteciler Günü’.
‘Çalışabilen’ desek daha mı doğru olur, bilmem ki?
Düşünmemiz gereken o kadar çok şey var ki bugün. Onda birini yazsam, inanın elinizdeki bu gazete dolar.
Biliyorsunuz, 10 Ocak yani bugün ‘Çalışan Gazeteciler Günü’…
Olay yerleri ile matbaalar arasında mekik dokuyarak ömür tüketmiş duayen gazetecilere yanıtını hep merak ettiğim soruyu, ‘10 Ocak’ın niye Çalışan Gazeteciler Günü olarak adlandırıldığı’ sordum.
Niye ‘çalışan…’?
Çalışmayan gazetecilerin başka bir günü mü var?
Gerçek bir basın emekçisi olan değerli Arif Kaplan ağabeyim, bu soruya karşılık açık bir yanıt olmasa da belki yanıttan daha değerli bir başka bilgiyi paylaştı benimle: ‘Çalışmayan gazeteciler, çalışanlardan daha fazladır ülkemizde!’…
Doğru!
Ve kabul edelim ki birçok meslekte artık böyle; kulübede oturup oyuna girmeyi bekleyenler, sahadakilerden daha kalabalık yani.
Öğretmenler öyle mesela…
Çoğu mühendisllik alanı da artık öyle…
Gidişata bakılırsa doktorlar için de bir zaman sonra benzer bir tablo oluşacak…
Bu, sadece ekonomi açısından değil, toplumsal düzen açısından da ciddi bir tehdit; ama benim bugün üzerine yoğunlaşacağımdan tamamen ayrı bir mevzu.
Bugüne, çalışan gazetecilere dönelim.
Önce Türk basınının bugünkü durumunu betimleyecek birkaç rakam:
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün güncellenmiş son verilerine göre ‘Türkiye’de 55 yaygın, 23 bölgesel, 2381 yerel çapta yayımlanan; toplam 2459 gazete basılıyor.’
Bu rakamlara basılmayan, yalnızca internet ortamında yayın yapan gazeteler dahil değil.
***
TÜİK’in en son güncellediği basın istatistiği raporuna göre ise ‘Yerel gazeteler, sayıca çokluğa karşın ülke tirajının sadece % 16’sına sahipler. % 84’lük tiraj, bölgesel veya ulusal çapta yayın yapan gazetelere ait.
Gazete ve dergilerin sayısı, 2014 yılında 2013 yılına göre % 0,5 azalmış ve toplam sayıdaki azalma, esas olarak yerel gazetelerin sayısındaki azalmadan kaynaklanmış.
Gazete ve dergilerin tirajları da bir önceki yıla göre % 7,6 oranında azalmış. İstatistiğin güncellendiği 2014 sonunda toplam tirajın % 14,1’ini yerel, % 2’sini bölgesel, % 83,9’unu ise ulusal gazete ve dergiler oluşturmuş.
Gazetelerin yıllık toplam tirajının % 90,2‘sini sadece günlük gazeteler oluşturmuş.
Ülkemizde bugün itibariyle gazetelerin % 17,7’si günlük, %30,1’i haftalık olarak yayımlanıyor. Yayınlanan gazetelerin % 85,8’i güncel siyasî haber ve spor içerikli… Türkiye’de yayımlanan gazetelerin % 13,9’u, başka bir deyişle her 10 gazeteden 1’i de okurlarına spor, magazin, kitap ya da başka bir özel ayrıntıyla ilgili ‘ek’ veriyor…’
***
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin web sitesinde paylaşılan bilgilerden anlıyoruz ki Cemiyet’e kayıtlı 3800 ‘çalışan gazeteci’ var.
Onların çalışma ilkelerini, hak ve sorumluluklarını, 1952’de Resmi Gazete’de yayımlanış olan 5953 Sayılı Basın İş Kanunu belirliyor. Söz konusu kanun da sonradan 212 Sayılı Kanun’la yeniden düzenlenmiş.
***
Sayılar, sayılar, sayılar…
Ama biliyoruz ki gazetecilerin bugünkü durumunu betimleyen bu sayılardan daha önde duran, bizim ilk bakışta kolayca görebildiğimiz ‘yüzde yüz gerçek durumlar’ var.
Onlar da çok önemli:
Gazetecilerin yaşadıkları türlü türlü güçlükler…
Emek sömürüsü…
Şantajlar, baskılar; bunlara karşı koyup harcananlar ya da boyun eğip kalemini, vicdanını satanlar…
Gazeteciler başta olmak üzere bütün medya unsurlarına hükmetme ihtirasından vazgeçemeyen kimi siyasetçiler; o tür siyasetçilerin oluşturduğu kısır döngü, girdap…
Medyanın bulaştığı siyasi veya ekonomik manipülasyonlar…
Kanun tanımazların medyaya, gazetecilere yönelik tehditleri…
Aydınlatılamamış faili meçhuller…
Tutuklu gazeteciler…
Basın özgürlüğünün sorgusu; doğru bildiğimiz yanlışlar ve bize yanlışmış gibi taktim edilen doğrular…
Ve en fecisi de basının gücünü arkasına alarak bölücülük yapanlar…
Gazeteci kimliğinin arkasına saklanıp halka kastedenler, aleni biçimde halkın çıkarını görmezden gelenler, ekonomik-dini-dünyevî gerçekleri değiştirip işlerine geldiği biçimde servis edenler…
Hepsinin içinde, hepsinin odağında ne yazık ki yine ‘insan’ var!
Nerede insan varsa orada trajedi var, dram var, ölüm-dirim ikilemi var, hikâye var, ağıt var, destan var…
İnsanın olduğu her yerde mutlaka ‘sıcak haber’ de var!
Var da var!
***
Bugün, ‘Çalışan Gazeteciler Günü’.
‘Çalışabilen’ desek daha mı doğru olur, bilmem ki?
Düşünmemiz gereken o kadar çok şey var ki bugün. Onda birini yazsam, inanın elinizdeki bu gazete dolar.