
Camii Kebir Mahallemizi tanımaya devam ediyoruz. Mahallede yer alan en önemli eserlerin başın da Atabey Camii olarak da bilinen Ulu Cami gelir. Mahallede ki yer alan Ulu Camii ve Ebu İshak Türbesi ile ilgili verilen bilgilerin kaynakçasına Erzurum Mahalleleri kitabında ulaşabilirisiniz. Biz bugüne kadar yazılmış eserlerin derlemesi yaptık, bizden sonra gelenlere bir eser bıraktık. İnşallah bizden sonra gelen kuşak içerisinde bu yazılanları daha ileriye götürecek kalemler ortaya çıkar. Baştan söylediğimizi bu hafta da tekrarlamak istiyorum. Yazdığımız ve ele aldığımız yazılarda gözden kaçan veya eksik olan bilgiler olabilir, bu yüzden varsa bu tarz ifadeler bunları bize yazmanız, bize daha güzel şeyler yazmaya teşvik edecektir. Bu şehir hepimizin, bilgi de evrenseldir. Erzurum’a ait yazdığım her yazı istisnasız herkes tarafından kullanılabilir.
Evliya Çelebi Ulu Camiiy’i şöyle anlatmaktadır: “Evvela cümleden kadim Ulucami': Tebriz kapusunun iç yüzünde tar(z)-ı kadim, toprak örtülü bir minareli Akçakoyunlu padişahları binasıdır. Tulen ve arzen ikişer yüz adım cami'-i kesirdir. Minberi ve mihrabı tarz-ı kadimdir. İçinde ale't-tertib dizilmiş iki yüz aded çam direkler üzre yine çam kirişlerdir. Kargir kubbe değildir. Cami'in bir tarafında Revan zahiresiçün mahfuz beksematı var. Ve bu cami'in canib-i şarkisine muttasıl divar divara Cami'-i Eski Medrese (ve Çifte Minare derler) Ba'zıları Akçakoyunlu padişahları binasıdır, derler, ba'zılar Sultan Uzun Hasan Şah binasıdır, diler.”
Sonradan caminin bu yapısı değiştirilmiştir. Caminin doğuda iki, kuzeyinde ise üç kapısı vardır, değişik zamanlarda yapıldıkları için mimari özellikleri birbirine benzememektedir. İlk yapılan ve günümüze kadar gelen yalnız mihrap ile mihrabın bulunduğu bir kısım duvardır. Caminin minaresi, yapının kuzey batı köşesinde bulunmaktadır. Minare alt kısmı moloz taş, üst kısmı kesme taş kaplı yüksek bir kaide üzerine oturtturulmuştur. Cami içerisinde toplam yirmi altı adette pencere vardır. Ulu Camii de ramazan-ı şerif’in son cum’asında bütün memleket halkı burada içtima’ ederek eda-i salat (namaz kılarlar) ederlerdi. Cami, IV. Murat’ın (1612–1640 ) Revan (Erivan) seferini yaptığı sırada erzak ambarı, I.Dünya savaşında ise hastane olarak kullanılmıştır. Cami, aynı zamanda XVII. yüzyıldan Osmanlı devletini yıkılmasında kadar da silah deposudur. Cami bu gün dahi şehrin en önemli ibadethanelerinden biridir. Özellikle Cuma ve bayram namazlarında tercih edilen yer Ulu Camiidir. Bu gün sadece caminin güney tarafı evlerle çevrilidir.
ULU CAMİİ
Şehirlerin fiziki yapısı içerisinde cami ve mescitler ehemmiyetli bir mevkiiye sahipti. Cami ve mescitler, diğer Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi Erzurum’da da fiziki yapının ayrılmaz parçasıydı. Mahalle de fiziki yapının değişmesinde önemli bir yere sahip olan yapı ise Ulu Camiidir. Saltuklular döneminde yapımına başlanan cami yine aynı devlet zamanında 1179 (H.575) yılında bitirilmiştir. Ulu Camiinin İzzeddin Saltuk’un oğlu Melik Muhammed tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Ulu Camii, planı bakımından Anadolu’nun en değerli camilerinden olduğundan önemi büyüktür. Cami, 1639, 1826, 1859, 1860, 1964-1965 ve son olarak da 2006 yılları arasında olmak üzere altı defa tamirat görmüştür. 1965 yılında tamiratta orijinalliği kaybolmuştur. Ulu Camii, Erzurum’da cemaat sayısı bakımından en büyük camisidir. Cami, iç içe ve girift mimarinin tipik bir örneğidir. Cami, dıştan oldukça yüksek, düz ve sade beden duvarlarına sahiptir. En sade ve dışa kapalı olan kısmı, batı cephesidir.
Evliya Çelebi Ulu Camiiy’i şöyle anlatmaktadır: “Evvela cümleden kadim Ulucami': Tebriz kapusunun iç yüzünde tar(z)-ı kadim, toprak örtülü bir minareli Akçakoyunlu padişahları binasıdır. Tulen ve arzen ikişer yüz adım cami'-i kesirdir. Minberi ve mihrabı tarz-ı kadimdir. İçinde ale't-tertib dizilmiş iki yüz aded çam direkler üzre yine çam kirişlerdir. Kargir kubbe değildir. Cami'in bir tarafında Revan zahiresiçün mahfuz beksematı var. Ve bu cami'in canib-i şarkisine muttasıl divar divara Cami'-i Eski Medrese (ve Çifte Minare derler) Ba'zıları Akçakoyunlu padişahları binasıdır, derler, ba'zılar Sultan Uzun Hasan Şah binasıdır, diler.”
Sonradan caminin bu yapısı değiştirilmiştir. Caminin doğuda iki, kuzeyinde ise üç kapısı vardır, değişik zamanlarda yapıldıkları için mimari özellikleri birbirine benzememektedir. İlk yapılan ve günümüze kadar gelen yalnız mihrap ile mihrabın bulunduğu bir kısım duvardır. Caminin minaresi, yapının kuzey batı köşesinde bulunmaktadır. Minare alt kısmı moloz taş, üst kısmı kesme taş kaplı yüksek bir kaide üzerine oturtturulmuştur. Cami içerisinde toplam yirmi altı adette pencere vardır. Ulu Camii de ramazan-ı şerif’in son cum’asında bütün memleket halkı burada içtima’ ederek eda-i salat (namaz kılarlar) ederlerdi. Cami, IV. Murat’ın (1612–1640 ) Revan (Erivan) seferini yaptığı sırada erzak ambarı, I.Dünya savaşında ise hastane olarak kullanılmıştır. Cami, aynı zamanda XVII. yüzyıldan Osmanlı devletini yıkılmasında kadar da silah deposudur. Cami bu gün dahi şehrin en önemli ibadethanelerinden biridir. Özellikle Cuma ve bayram namazlarında tercih edilen yer Ulu Camiidir. Bu gün sadece caminin güney tarafı evlerle çevrilidir.