
“Camileri, farklı grupların, yapıların yerleri olarak göstermemeliyiz” diyen Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu, vatandaşları Allah’ın mabetleri olan camilere sahip çıkmaya çağırdı.
Salih TEKİN
Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu, Allah’ın mabetleri olan camilere ikilik sokulmasına fırsat verilmemesini istedi. Hz. Peygamber’in Medine’de yıktırdığı Mescid-i Dırar olayını hatırlatan Vali Azizoğlu, "Cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki insanımıza kadar herkesin eşit olduğu, kulluk ettiği camileri farklı grupların, yapıların alanları olarak görmemeli, göstermemeliyiz. Camilere hepimiz sahip çıkalım” dedi.
Erzurum Müftülüğü, Kutlu Doğum Haftası sebebiyle bir etkinlik düzenledi. Müftülük Konferans salonundaki geceye katılan Vali Seyfettin Azizoğlu, kısa konuşmasında anlamlı mesajlar verdi. Milli şair Mehmet Akif Ersoy’un “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. / toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” şiirini okuyan Vali Azizoğlu, Hz. Peygamber’in yıktırdığı Mescid-i Dırar olayını hatırlattı. Azizoğlu, “Bugünde bizler için Allah’ın yeryüzündeki evleri olan camileri, birliğimizin dirliğimizin kardeşliğimizin yegâne merkezleri olarak görmek zorundayız. Camilere ikilik sokan, fitne yuvası haline getiren, camileri onun, bunun, şunun camisi haline getirenlere fırsat vermemeliyiz. Bütün Müslümanlar başta Cumhurbaşkanı, sokaktaki bizler gibi insanların hepsinin eşit olduğu, kulluk ettiği camileri farklı mekanların, grupların, farklı yapıların, alanların yerleri olarak görmemeli, göstermemleyiz. Camiler hepimizin ortak yerleri, Allah’ın mabetleridir, herkese açıktır. Camilerimize hepimiz sahip çıkalım” diye konuştu.

İnsanların güveni yüzde 15-20
Gecede bir konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Bünyamin Albayrak, Kutlu Doğum Haftalarının 28 yıldır organize edildiğini hatırlattı. Her sene toplumun içinde bulunduğu durumun göz önüne alınarak, ihtiyaç duyulan kuruların konuların seçildiğini belirten Albayrak, bu sene güven toplumunun belirlendiğini söyledi. Ümmeti Muhammed’in içinde bulunduğu durum, İslam dünyasında yaşananlar, kan gözyaşı, aile faciaları, güvenilirliği kaybolan insanlık sebebiyle bu konunun belirlendiğini ifade eden Albayrak, “TÜİK verilerine göre insanlarımız yüzde 15- 20 civarında birbirine güveniyor. Güven şiddetle toplumun ortamından kaybolmaya başlıyor. Biz imanımız, inancımız ve adaletimiz ile Asr-ı Saadetten bugüne, kıyamet gününe kadar var olacağız” dedi.
Allah’ın insanlığa, dünyaya gönderdiği dinlerin maalesef fitneciler, tefrikacılar ve müfsit hareketleri oluşturan kişiler tarafından tahrip edildiğini vurgulayan Albayrak, Hz. İsa’nın getirdiği Hristiyanlığın birilerinin eline geçtiğini, Hz. Musa’nın insanlığın huzurunu temin için getirdiği dinin Siyonistler tarafından insanlık için kan ve gözyaşı sebebi olduğunu ifade etti. Hz. Muhammed’in getirdiği huzur, esenlik ve barış dini İslam’, dini referans alan bazı fitne odakları tarafından ümmeti Muhammed’in huzurunu bozduklarını belirten Albayrak, konuşmasında şunları ifade etti:
“Dini referanslı ortaya çıktığını söyleyen İŞİD, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab ve memleketimizin son yıllarda karşıya kaldığı tamamen referansını din kaynaklı olduğunu söyleyen FETO, insanlığın huzuruna kastetmişlerdir. Milletimizin birbirine güvenmeye, güvenini artırmaya her zamankinden büyük ihtiyaç vardır. Yolumuzu aydınlatan Hz. Muhammed Mustafa’dır. Peygamber Asr-ı Saadette güven toplumunu oluştururken ilk madde önce kendisi güvenilir olmuştur, el emin olmuştur. O bir örnek şahsiyettir. Ona inanan müminler huzura ermiştir, onun gösterdiği yolda yürüyenler, dünya ve ahiret güvenliğine ulaşmıştır.”
Konuşmasında Hz. Peygamberin bir hadisini hatırlatan Erzurum Müftüsü Hasan Hüsnü Sula, “Gerçek mümin o kimsedir ki canlı cansız inançlı, inançsız bütün varlıkların emin olduğu kişidir. Slogan olarak şunu söylüyoruz; Mümin inanandır, inanılandır. Mümin güvenendir güvenilendir” dedi.
Gecede Güneş Camii Müezzini Abdullah Tutaklıoğlu, Mehmet Zahit Kotku Camii Müezzini Veyis Ağsakallı, İstanbul Avcılar Nakipoğlu Kur’an Kursu öğreticisi Sefa Taşkesenlioğlu Kur’an okudu. Gece okunan ilahilerle sona erdi.

Mescid-i Dırar
Peygamber Efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kuba denilen yerde yaptırdıkları mabed. Münafıklar, Müslüman cemaati bölmek, kendi emellerine ulaşmak için fitne çıkararak onları birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans askerleri Medine'ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i Dırar'ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece Müslümanlar orada namaz kılmak için yarışa girecek ve münafıkların ağına düşeceklerdi.
Peygamber efendimiz, Tebük'ten dönüp Medine'ye gelirken, Zi-Evan denilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidi kurucuları, yani münafıklar, gelip Peygamberimizi mescidlerine götürmek istediler. Peygamber efendimiz, münafıkların bu davetini kabul buyurarak gitmeye karar vermişti. Allahü teala, Tevbe suresi 107-110. ayet-i kerimelerini indirerek gerek Dırar Mescidi ve gerek bu mescid halkı hakkında işin iç yüzünü bildirdi.
Peygamber efendimiz bu ayetlerin nazil olmasından sonra, Malik bin Duhşüm ile asım bin Adiy'e (radıyallahü anhüma); “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız.” buyurdu. Onlar da akşamla yatsı arasında gidip, binayı ateşe verdiler. O sırada Dırar Mescidi cemaati içeride olup, Mücemmi bin Cariye de Dırar Mescidinin önünde bulunuyordu. Dırar Mescidini yakıp, yıktıkları sırada, hiç ses çıkaramayan münafıklar dağılıp gittiler.
Salih TEKİN
Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu, Allah’ın mabetleri olan camilere ikilik sokulmasına fırsat verilmemesini istedi. Hz. Peygamber’in Medine’de yıktırdığı Mescid-i Dırar olayını hatırlatan Vali Azizoğlu, "Cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki insanımıza kadar herkesin eşit olduğu, kulluk ettiği camileri farklı grupların, yapıların alanları olarak görmemeli, göstermemeliyiz. Camilere hepimiz sahip çıkalım” dedi.
Erzurum Müftülüğü, Kutlu Doğum Haftası sebebiyle bir etkinlik düzenledi. Müftülük Konferans salonundaki geceye katılan Vali Seyfettin Azizoğlu, kısa konuşmasında anlamlı mesajlar verdi. Milli şair Mehmet Akif Ersoy’un “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. / toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” şiirini okuyan Vali Azizoğlu, Hz. Peygamber’in yıktırdığı Mescid-i Dırar olayını hatırlattı. Azizoğlu, “Bugünde bizler için Allah’ın yeryüzündeki evleri olan camileri, birliğimizin dirliğimizin kardeşliğimizin yegâne merkezleri olarak görmek zorundayız. Camilere ikilik sokan, fitne yuvası haline getiren, camileri onun, bunun, şunun camisi haline getirenlere fırsat vermemeliyiz. Bütün Müslümanlar başta Cumhurbaşkanı, sokaktaki bizler gibi insanların hepsinin eşit olduğu, kulluk ettiği camileri farklı mekanların, grupların, farklı yapıların, alanların yerleri olarak görmemeli, göstermemleyiz. Camiler hepimizin ortak yerleri, Allah’ın mabetleridir, herkese açıktır. Camilerimize hepimiz sahip çıkalım” diye konuştu.

İnsanların güveni yüzde 15-20
Gecede bir konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Bünyamin Albayrak, Kutlu Doğum Haftalarının 28 yıldır organize edildiğini hatırlattı. Her sene toplumun içinde bulunduğu durumun göz önüne alınarak, ihtiyaç duyulan kuruların konuların seçildiğini belirten Albayrak, bu sene güven toplumunun belirlendiğini söyledi. Ümmeti Muhammed’in içinde bulunduğu durum, İslam dünyasında yaşananlar, kan gözyaşı, aile faciaları, güvenilirliği kaybolan insanlık sebebiyle bu konunun belirlendiğini ifade eden Albayrak, “TÜİK verilerine göre insanlarımız yüzde 15- 20 civarında birbirine güveniyor. Güven şiddetle toplumun ortamından kaybolmaya başlıyor. Biz imanımız, inancımız ve adaletimiz ile Asr-ı Saadetten bugüne, kıyamet gününe kadar var olacağız” dedi.
Allah’ın insanlığa, dünyaya gönderdiği dinlerin maalesef fitneciler, tefrikacılar ve müfsit hareketleri oluşturan kişiler tarafından tahrip edildiğini vurgulayan Albayrak, Hz. İsa’nın getirdiği Hristiyanlığın birilerinin eline geçtiğini, Hz. Musa’nın insanlığın huzurunu temin için getirdiği dinin Siyonistler tarafından insanlık için kan ve gözyaşı sebebi olduğunu ifade etti. Hz. Muhammed’in getirdiği huzur, esenlik ve barış dini İslam’, dini referans alan bazı fitne odakları tarafından ümmeti Muhammed’in huzurunu bozduklarını belirten Albayrak, konuşmasında şunları ifade etti:
“Dini referanslı ortaya çıktığını söyleyen İŞİD, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab ve memleketimizin son yıllarda karşıya kaldığı tamamen referansını din kaynaklı olduğunu söyleyen FETO, insanlığın huzuruna kastetmişlerdir. Milletimizin birbirine güvenmeye, güvenini artırmaya her zamankinden büyük ihtiyaç vardır. Yolumuzu aydınlatan Hz. Muhammed Mustafa’dır. Peygamber Asr-ı Saadette güven toplumunu oluştururken ilk madde önce kendisi güvenilir olmuştur, el emin olmuştur. O bir örnek şahsiyettir. Ona inanan müminler huzura ermiştir, onun gösterdiği yolda yürüyenler, dünya ve ahiret güvenliğine ulaşmıştır.”
Konuşmasında Hz. Peygamberin bir hadisini hatırlatan Erzurum Müftüsü Hasan Hüsnü Sula, “Gerçek mümin o kimsedir ki canlı cansız inançlı, inançsız bütün varlıkların emin olduğu kişidir. Slogan olarak şunu söylüyoruz; Mümin inanandır, inanılandır. Mümin güvenendir güvenilendir” dedi.
Gecede Güneş Camii Müezzini Abdullah Tutaklıoğlu, Mehmet Zahit Kotku Camii Müezzini Veyis Ağsakallı, İstanbul Avcılar Nakipoğlu Kur’an Kursu öğreticisi Sefa Taşkesenlioğlu Kur’an okudu. Gece okunan ilahilerle sona erdi.

Mescid-i Dırar
Peygamber Efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kuba denilen yerde yaptırdıkları mabed. Münafıklar, Müslüman cemaati bölmek, kendi emellerine ulaşmak için fitne çıkararak onları birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans askerleri Medine'ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i Dırar'ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece Müslümanlar orada namaz kılmak için yarışa girecek ve münafıkların ağına düşeceklerdi.
Peygamber efendimiz, Tebük'ten dönüp Medine'ye gelirken, Zi-Evan denilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidi kurucuları, yani münafıklar, gelip Peygamberimizi mescidlerine götürmek istediler. Peygamber efendimiz, münafıkların bu davetini kabul buyurarak gitmeye karar vermişti. Allahü teala, Tevbe suresi 107-110. ayet-i kerimelerini indirerek gerek Dırar Mescidi ve gerek bu mescid halkı hakkında işin iç yüzünü bildirdi.
Peygamber efendimiz bu ayetlerin nazil olmasından sonra, Malik bin Duhşüm ile asım bin Adiy'e (radıyallahü anhüma); “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız.” buyurdu. Onlar da akşamla yatsı arasında gidip, binayı ateşe verdiler. O sırada Dırar Mescidi cemaati içeride olup, Mücemmi bin Cariye de Dırar Mescidinin önünde bulunuyordu. Dırar Mescidini yakıp, yıktıkları sırada, hiç ses çıkaramayan münafıklar dağılıp gittiler.