Bayburt'ta yaşayan ve kentin son tandır ustası olan 55 yaşındaki Recai Purutoğlu, babasından öğrendiği ve dede yadigarı mesleğini yaşatmak için 45 yıldır aşkla, yorulmadan, bıkmadan çamura şekil veriyor.
Babasının yanında yetişen ve çocuk yaşlarda mesleği öğrenen Purutoğlu, meslekte 45 yılı geride bıraktı. Purutoğlu, geçmişte insanların günlük yaşamında önemli yeri olan ancak yeni teknolojilerle kullanımı azalan tandır yapımını, babasının vasiyeti üzerine devam ettiriyor.
8 asrı aşkın atölyesinde geleneksel usullerle yaptığı ve geçmişin izlerini taşıyan tandırlar, sayıları az olsa da Türkiye'deki bazı illerin yanı sıra yurt dışından da alıcı buluyor.
2020 yılında kentte ve Türkiye'de yılın ahisi seçilen Purutoğlu, ahilikle ilgili bilgiler vererek atölyesinin tarihinden bahsetti. Mütevazı atölyesinin 8-9 asra dayanan bir mazisi olduğunu söyleyen Purutoğlu, "Öncelikle gelmiş olduğunuz bu atölye Anadolu Selçuklu Devleti tarafından kurulmuş bir ahi ocağı. 1200'lü yıllarda kurulmuş, o günden bugüne kadar faaliyetini savaşlar hariç aksatmadan yürüten bir yer. Aynı zamanda ahilik teşkilatının en erken kurulduğu yerlerden biri ve burası ayrıca ahi ocağı. 8-9 asırlık bir geçmişe sahip" şeklinde konuştu.
Ata yadigarı olan atölyede geçmiş yıllarda tandır, çanak-çömlek ve tuğlanın yanında çini gibi birçok el üretimi işlerin yapıldığını ifade eden Purutoğlu, "Burada dönemin çinicilik, çömlekçilik, purutçuluk gibi zamanın şartlarına göre meslekler yapılmış. Gün gelmiş ağırlık sadece çanak çömleğe verilmiş, gün gelmiş talep olmuş Erzincan'dan, Erzurum'dan, Samsun'dan bölge memleketlerden siparişler gelmiş. Gün gelmiş çinicilik yapılmış burada, yine aynı şekilde bölgeye hitap etmiş bu müessese. Gün gelmiş burası puruthane olarak kullanılmış. Burada tuğla, kiremit, kireç üretilmiş. Bayburtlu da son olarak burayı öyle bilir. Tuğlanın, kiremidin, kirecin, tandırın, küpün ve güvecin üretildiği yer diye akıllarda kaldı" ifadelerini kullandı.
"Anadolu'nun ilk fabrikası"
Dedelerinden kalan atölyenin yüzyıldır varlığını sürdürdüğünü, mesleğin ise dededen toruna kuşaktan kuşağa aktarıldığını sözlerine ekleyen Purutoğlu, şu an sadece tandır yaptıklarını belirtti. Geçmiş dönemlerde atölyede 400-500 kişinin birden çalıştığını vurgulayan Purutoğlu, "Öyle zaman olmuş ki bize anlatılan burada 400-500 kişi çalışmış. Anadolu'nun ilk fabrikası aynı zamanda. 30 kuşağı geçkin bir mazisi var, bizim aile tarafından devam eden bir iş. Burada yaklaşık 500 kişi de istihdam edilmiş, hepsi burada çalışmamış toprak yapan ayrı, dağda toprak çıkaran, odununu taşıyanlar, taşı dağdan söküp getirenler derken 500 kişiye tekamül eden bir çalışma da gerçekleşmiş burada" sözlerini kullandı.
Dedelerinden kalan atölyenin yüzyıldır varlığını sürdürdüğünü, mesleğin ise dededen toruna kuşaktan kuşağa aktarıldığını sözlerine ekleyen Purutoğlu, şu an sadece tandır yaptıklarını belirtti. "Maziden aldığımız bayrağı, atiye ulaştırmak istiyoruz"
Atölyeyi yaşayan müzeye çevirerek gelecek nesillere aktarma düşüncesinin olduğunu kaydeden Purutoğlu, "Dedelerimizden aldığımız bayrağı, yani şöyle diyelim eskilerin tabiriyle maziden aldığımız bayrağı, atiye ulaştırmak istiyoruz. Bunları da yapmayı canı gönülden istiyoruz. Küpüydü, güveciydi, çanağıydı, çömleğiydi bunları da imal etmek istiyoruz. Burayı hatta biz derleme müze değil de yaşayan müze yapmak istiyoruz. Çarkıyla, tornalarıyla, fırınlarıyla yapmayı tasarlıyoruz. Bunu da yeni nesile ulaştırmak istiyoruz. Burası adeta kendi başına bir okul diyebiliriz. İnşallah Allah bize fırsat verir, bunları yapabiliriz" diyerek konuştu.
Öte yandan Purutoğlu, tandır yapımında kullanılan toprağın özel olduğunu ve Bayburt'un bazı köylerinden bu toprağı temin ettiğini anlattı. Çeşitli aşamalardan geçerek tamamen geleneksel yöntemlerle ve el emeğiyle yapılan bir tandırın 4 ila 6 günde ancak tamamlanabildiğini aktardı. iha
Babasının yanında yetişen ve çocuk yaşlarda mesleği öğrenen Purutoğlu, meslekte 45 yılı geride bıraktı. Purutoğlu, geçmişte insanların günlük yaşamında önemli yeri olan ancak yeni teknolojilerle kullanımı azalan tandır yapımını, babasının vasiyeti üzerine devam ettiriyor.
8 asrı aşkın atölyesinde geleneksel usullerle yaptığı ve geçmişin izlerini taşıyan tandırlar, sayıları az olsa da Türkiye'deki bazı illerin yanı sıra yurt dışından da alıcı buluyor.
2020 yılında kentte ve Türkiye'de yılın ahisi seçilen Purutoğlu, ahilikle ilgili bilgiler vererek atölyesinin tarihinden bahsetti. Mütevazı atölyesinin 8-9 asra dayanan bir mazisi olduğunu söyleyen Purutoğlu, "Öncelikle gelmiş olduğunuz bu atölye Anadolu Selçuklu Devleti tarafından kurulmuş bir ahi ocağı. 1200'lü yıllarda kurulmuş, o günden bugüne kadar faaliyetini savaşlar hariç aksatmadan yürüten bir yer. Aynı zamanda ahilik teşkilatının en erken kurulduğu yerlerden biri ve burası ayrıca ahi ocağı. 8-9 asırlık bir geçmişe sahip" şeklinde konuştu.
Ata yadigarı olan atölyede geçmiş yıllarda tandır, çanak-çömlek ve tuğlanın yanında çini gibi birçok el üretimi işlerin yapıldığını ifade eden Purutoğlu, "Burada dönemin çinicilik, çömlekçilik, purutçuluk gibi zamanın şartlarına göre meslekler yapılmış. Gün gelmiş ağırlık sadece çanak çömleğe verilmiş, gün gelmiş talep olmuş Erzincan'dan, Erzurum'dan, Samsun'dan bölge memleketlerden siparişler gelmiş. Gün gelmiş çinicilik yapılmış burada, yine aynı şekilde bölgeye hitap etmiş bu müessese. Gün gelmiş burası puruthane olarak kullanılmış. Burada tuğla, kiremit, kireç üretilmiş. Bayburtlu da son olarak burayı öyle bilir. Tuğlanın, kiremidin, kirecin, tandırın, küpün ve güvecin üretildiği yer diye akıllarda kaldı" ifadelerini kullandı.
"Anadolu'nun ilk fabrikası"
Dedelerinden kalan atölyenin yüzyıldır varlığını sürdürdüğünü, mesleğin ise dededen toruna kuşaktan kuşağa aktarıldığını sözlerine ekleyen Purutoğlu, şu an sadece tandır yaptıklarını belirtti. Geçmiş dönemlerde atölyede 400-500 kişinin birden çalıştığını vurgulayan Purutoğlu, "Öyle zaman olmuş ki bize anlatılan burada 400-500 kişi çalışmış. Anadolu'nun ilk fabrikası aynı zamanda. 30 kuşağı geçkin bir mazisi var, bizim aile tarafından devam eden bir iş. Burada yaklaşık 500 kişi de istihdam edilmiş, hepsi burada çalışmamış toprak yapan ayrı, dağda toprak çıkaran, odununu taşıyanlar, taşı dağdan söküp getirenler derken 500 kişiye tekamül eden bir çalışma da gerçekleşmiş burada" sözlerini kullandı.
Dedelerinden kalan atölyenin yüzyıldır varlığını sürdürdüğünü, mesleğin ise dededen toruna kuşaktan kuşağa aktarıldığını sözlerine ekleyen Purutoğlu, şu an sadece tandır yaptıklarını belirtti. "Maziden aldığımız bayrağı, atiye ulaştırmak istiyoruz"
Atölyeyi yaşayan müzeye çevirerek gelecek nesillere aktarma düşüncesinin olduğunu kaydeden Purutoğlu, "Dedelerimizden aldığımız bayrağı, yani şöyle diyelim eskilerin tabiriyle maziden aldığımız bayrağı, atiye ulaştırmak istiyoruz. Bunları da yapmayı canı gönülden istiyoruz. Küpüydü, güveciydi, çanağıydı, çömleğiydi bunları da imal etmek istiyoruz. Burayı hatta biz derleme müze değil de yaşayan müze yapmak istiyoruz. Çarkıyla, tornalarıyla, fırınlarıyla yapmayı tasarlıyoruz. Bunu da yeni nesile ulaştırmak istiyoruz. Burası adeta kendi başına bir okul diyebiliriz. İnşallah Allah bize fırsat verir, bunları yapabiliriz" diyerek konuştu.
Öte yandan Purutoğlu, tandır yapımında kullanılan toprağın özel olduğunu ve Bayburt'un bazı köylerinden bu toprağı temin ettiğini anlattı. Çeşitli aşamalardan geçerek tamamen geleneksel yöntemlerle ve el emeğiyle yapılan bir tandırın 4 ila 6 günde ancak tamamlanabildiğini aktardı. iha