
İKİNCİ BÖLÜM: İkinci kattakiler, özellikle birinci kattaki gençleri görüp, ya idealize ettikleri, ya da kendi çocuk ve yakınlarında göremedikleri güzellikleri onlarda görüp de coşarak bu cemaate maddi ve manevi her türlü desteğini veren orta sınıf insanlardır. Bunlar hem inançlarına bağlı ve onu yaşamaya çalışan, hem de sosyo-ekonomik yönden toplumun orta sınıfını oluşturan insanlardan meydana gelmektedir.
Bu kattakiler, ekonomik yönden güçlü, gerçekten cömert, fedakâr ve vefakâr insanlardır. Bunlar sadece verirler ve verdiklerini de asla soruşturmayacak derecede güvenen insanlardır. Bunlar Anadolu Arslanlarıdır. Bunların çok büyük bir çoğunluğu sadece Gülen Cemaatine değil, Ülkemizdeki bütün İslami oluşum ve cemaatlere destek verirler. Onların hepsinin var olmaları gerektiğine inanırlar. Bütün İslami oluşum ve hareketleri birer zenginlik olarak görürler. Ülkemizdeki İslami anlayış ve gelişimin temelinde bu insanların helal kazançları ve gözlerini kırpmadan paylaştıkları meblağlar yatmaktadır. Günümüzde asıl ‘hizmet erleri’ bunlardır, diyebiliriz. Ne mutlu bunlara…
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Bu kattakiler hem Cemaatin dışında, hem cemaatin üstünde, hem de cemaati yönlendiren insanlardır. Bunlar cemaatin gücünü kullanarak orduya, yargıya, bürokrasiye, iş dünyasına ve partilere sızmaya çalışan insanlardır. Bunlar gazete patronlarıdır, bunlar okullara, yurtlara ve dershanelere hükmedenlerdir, holding sahibi ve yöneticileridir. Cemaatin aslını oluşturup, içeride asgari ücret, dışarıda da 200 dolara çalışan fedakâr öğretmenlere karşın bunlar, aylık 20–30 bin dolarlarla gazete köşelerini kapatanlardır, vakıfların derneklerin ve benzeri yurt içi ve yurt dışı kuruluşların tepesinde yer almış olanlardır. Bunların büyük çoğunluğu bu cemaat içinde yetişmemiş olan insanlardır ve yaşam tarzları itibariyle de cemaatle pek alakası olmayan tiplerdir. Aksine bunlar, geçmişteki sosyalist, komünist, mason, ulusalcı ideolojik amaçlı derneklerinden, partilerden, sendikalardan, birbirleriyle savaşan örgütlerden derlenip bir araya getirilmiş insanlardır. Çok az sayıda da İslami anlayışlardan birileri de vardır, ancak egemenlik birincilerin elindedir. Bir araya gelişleri, ortak bir ideoloji ve bir dünya görüşü sebebiyle değil, aksine menfaat birliği nedeniyledir. Bunların geneline baktığınızda; ‘siyasal itikatlarının (inançlarının)’ genel olarak ‘ulusalcılık’ olduğunu görürsünüz. Amelde ise cemaatle bir olmaya özen gösterirler. ‘Bunlar cemaat ehli insanlardır, bunların siyasi bir görüşü, aktivitesi ya da tavrı yoktur’ diye sakın zannedilmesin. Aksine bunların her biri, geçmişte ve günümüzde, materyalizm ve ulusalcılıkla ilişkili belli ideoloji, dünya görüşü ve siyasal partilerin müntesipleridir. Ancak bunların bir kısmı, önceden bulundukları partilerinde yer bulamamış, büyük bir kısmı da Türkiye’de bir siyasal anlayış ve ideoloji mensubu olabilmenin getirdiği disiplin, sıkıntı ve kuralların ağır faturasından kaçmış, kavram yerinde ise, ‘sıvışmış’, cemaatin soft çatısı altında bir yer bulmuş ve oralarda arazi olmuş insanlardır. Diğer bir tabirle bunlar kaçak güreşen insanlardır. Bunlar siyasal, sosyal ve ayak oyunları oynamak anlamında uzmandırlar. Bunlar çıkarları gereği kendi kaçtıkları partilerine de vurmaktan asla çekinmezler. Nitekim geçmişte, Gülen’le MHP Liderinin atışmasında bunu yakından gördük. Bunlar gerektiğinde şantaj, kaset ve benzeri şeyler üretmekte de mahirdirler. Aslında bunlar cemaat postuna bürünmüş değişik varlıklardır.
Ayrıca ulusal ve uluslar arsı Türkiye ve demokrasi düşmanı bir takım güçler ve çevreler de bu katta çok aktif ve çok etkindirler. Ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesinden, bu Ülkede halkımızın iradesinin yegâne belirleyici olmasından asla hoşnut olmayanlar, gerektiğinde bu kata tam egemen olacak şekilde ilişkilerini düzenlemektedirler. Bu kattakiler, birçok kavga ve sataşmalarda ya oradan yönlendirilirler, ya da onların maşalığına talip olurlar. Bu kata aslında sosyolojik anlamda cemaat te denemez. Çünkü her biri bir anlayıştan gelmiş bu insanlar birbirleriyle de uyum içinde değillerdir.
Bunlar, Zonguldak’ta yerin altında kömür madeninde çalışan işçilerin ürettiklerini, yerin üstünde hoyratça yiyen, sayısal olarak onlardan kat be kat fazla olan gruptur. Üzülerek belirtelim ki, Cemaatin sosyo-ekonomik gücü de bunların elindedir. Bu kattakiler hep Hocaefendi’nin isminden yararlanmaktadırlar. O’da, birinci ve ikinci kattakilere, daha çok çalışma ve üretme yönünde daha bir aşk ve şevk verir. Ama sonuç bunlara yarar.
İşte dün CHP yönetimiyle, önceki gün MHP yönetimiyle kavga eden; onun öncesinde Ecevit’le kol kola gezen ve ona her türlü desteği veren bu kattakilerdir. Orduya kumpas kurulmuşsa, bunlar kurmuşlardır. 17 Aralık’ta da ulusal ve uluslararası şer güçlerle, Ak Parti’yi arkadan hançerleyenler de bunlardır. Bunlar, 12 yıldır Ak Parti’nin, 76 milyon insanımızı olduğu gibi, bütün Müslüman cemaatleri kucaklayan şefkatli kollarında en az on kat büyüyüp, semiren cemaatin içinde gizlenmiş, sonra da O’nu kendi gibi duyan düşünen ve yaşayan; aynı amaca hizmet eden kardeşleriyle karşı karşıya getirenlerdir. Bugün de, varlık sebeplerinin zıddına, CHP’yi ve MHP’yi desteklemeleri için birinci ve ikinci kattakileri yönlendirenler bunlardır. Sürekli olarak gazete ve TV kanallarını Ak Parti’nin aleyhine işletenler ve eski komünistleri, masonları, ulusalcıları, Kemalistleri ve miadı dolmuş cümle yaratıkları yeniden cilalayıp birinci ve ikinci kattaki kardeşlerimizin önüne getirenler de bunlardır.
İşte Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘haşhaşiler’ ‘çeteler’ ve bunun gibi benzetmelerle hedefine koyduğu insanlar da bunlardır. O, cemaatin birinci ve ikinci katında bulunanlara karşı, her zaman olduğu gibi, yine sevgi, saygı ve desteğini esirgemeyecektir.
Bu anlamda cemaati oluşturan ve ona destek olanlar, yani birinci ve ikinci katta bulunanlar şöyle oturup sakin sakin düşünmelidirler. Cemaatin birinci ve ikinci katında olanlarla hiç kimsenin bir sorunu yoktur. Onları herkes sever ve çalışmalarından dolayı da takdir eder. Sorun aslında cemaatin birinci ve ikinci kattakilerinin çalışmalarını ranta ve haksız kazanca çevirip, bunun üzerinden de saldırı, şantaj ve diğer ayak oyunlarına girenlerle cemaatin sorunudur. Çünkü giderek 50 yıllık çalışma, bu kavgalar arasında heba olup gitme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu iş bu kadar ucuz olmamalıdır.