
ABD, Irak’ı yok etme eylemine başlarken, içeride en büyük gücü Keşnizani isimli bir dini örgüt idi. Eğitimsiz, cahil ve Kürt kökenli bir yapı ile Irak Ordusu yok edildi. Kürtçe manasi, 'Ben hiçbir şey bilmiyorum' olan Kesnizani, bir Kürt aşiretinin adı. Süleymaniye civarında yerleşik. Tarikatin lideri Kürt asıllı Şeyh Abdülkerim Kesnizani. Kendisi sıradan bir tekke şeyhi iken, ölünce yerine oğlu Muhammed geçmiş.
Saddam 33 yıllık diktatörlüğünde, Babil ülkesinin üç dört bin yıllık geleneğinden gelen karşı ihtilaller, suikastlar vartalarını atlatmıştı. Ancak 'tarikatın' metodu hepsinden farklıydı.
Tarikatın 'müritleri' Saddam'ın en yakınında olanlardı. Onun her hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru'ya aktarıyorlar, sonrada bilgiler kuş olup MOSSAD ve CIA istasyonlarına doğru uçuyordu.
Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden, tespihten ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine Kur'an eğitimi yerine adı zikredilmeden İslam diye Kabala öğretilerini/Mistisizmini anlatıyordu.
Şeyh Muhammed Kerkük'e bağlı Çamçamal ilçesinde doğmuş, Bağdat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ni bitirmişti. Saddam yakalandığında Şeyh Efendi 60. yaşını kutluyordu.
Kesnizani Tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da dahil, Saddam'a bağlılıkta kusur etmiyordu. Kürt, Türkmen, Arap rejim muhalifleri anında BAAS Partisi istasyonlarına bildiriliyordu.
Şeyh'in Gandi ve Nehru adındaki iki oğlundan Gandi 1980'li yıllarda faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti.
Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri durmamıştı. Tarikatın dönüşümü Şeyh efendi'nin etrafındaki İslam âlimlerince, gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh'in kitabı Kabala öğretilerini İslam mistisizmi olarak imanlı müritlerin beyinlerine ve kalplerine ince ince enjekte etmek için başucu kitabı olarak kullanılmaktaydı.
Müritlere MOSSAD'ın hahamlıktan tövbekar hocaları ders veriyordu.
Dönüşüm etkisini göstermiş, bir Kürt tarikatı olan Kesnizanilik Türkmenler ve Araplar arasında da kendisine müritler edinmişti.
Tarikatın ritüelleri arasına kanlı gösterilerde sokulmuştu. Kan ve acı ruhi olgunlaşmanın yolarından biriydi.
Zaman zaman müritler işin ölçüsünü kaçırıyorlar ve kendilerini muhtelif kesici aletlerle ağır bir şekilde yaralıyorlardı.
Bu durumlarda da Şeyh veya halifesi, yaralı yere tükürüğünü sürüyor, sıvazlıyordu. Müritte acıyı hissetmiyor veya 'gibi' davranıyordu.
Tabi ki bu gösterilerde, azımsanmayacak sayıda mürit ölüyordu ölmesine; Şeyhe göre ölenler, yeterli 'cezbe' haline, yani bir nevi transa ulaşmadan kendilerine bıçağı saplıyorlardı, bu ise onların ölümüne sebep oluyordu. Yoksa şeyhin kerametinde bir problem yoktu.
Saddam 33 yıllık diktatörlüğünde, Babil ülkesinin üç dört bin yıllık geleneğinden gelen karşı ihtilaller, suikastlar vartalarını atlatmıştı. Ancak 'tarikatın' metodu hepsinden farklıydı.
Tarikatın 'müritleri' Saddam'ın en yakınında olanlardı. Onun her hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru'ya aktarıyorlar, sonrada bilgiler kuş olup MOSSAD ve CIA istasyonlarına doğru uçuyordu.
Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden, tespihten ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine Kur'an eğitimi yerine adı zikredilmeden İslam diye Kabala öğretilerini/Mistisizmini anlatıyordu.
Şeyh Muhammed Kerkük'e bağlı Çamçamal ilçesinde doğmuş, Bağdat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ni bitirmişti. Saddam yakalandığında Şeyh Efendi 60. yaşını kutluyordu.
Kesnizani Tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da dahil, Saddam'a bağlılıkta kusur etmiyordu. Kürt, Türkmen, Arap rejim muhalifleri anında BAAS Partisi istasyonlarına bildiriliyordu.
Şeyh'in Gandi ve Nehru adındaki iki oğlundan Gandi 1980'li yıllarda faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti.
Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri durmamıştı. Tarikatın dönüşümü Şeyh efendi'nin etrafındaki İslam âlimlerince, gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh'in kitabı Kabala öğretilerini İslam mistisizmi olarak imanlı müritlerin beyinlerine ve kalplerine ince ince enjekte etmek için başucu kitabı olarak kullanılmaktaydı.
Müritlere MOSSAD'ın hahamlıktan tövbekar hocaları ders veriyordu.
Dönüşüm etkisini göstermiş, bir Kürt tarikatı olan Kesnizanilik Türkmenler ve Araplar arasında da kendisine müritler edinmişti.
Tarikatın ritüelleri arasına kanlı gösterilerde sokulmuştu. Kan ve acı ruhi olgunlaşmanın yolarından biriydi.
Zaman zaman müritler işin ölçüsünü kaçırıyorlar ve kendilerini muhtelif kesici aletlerle ağır bir şekilde yaralıyorlardı.
Bu durumlarda da Şeyh veya halifesi, yaralı yere tükürüğünü sürüyor, sıvazlıyordu. Müritte acıyı hissetmiyor veya 'gibi' davranıyordu.
Tabi ki bu gösterilerde, azımsanmayacak sayıda mürit ölüyordu ölmesine; Şeyhe göre ölenler, yeterli 'cezbe' haline, yani bir nevi transa ulaşmadan kendilerine bıçağı saplıyorlardı, bu ise onların ölümüne sebep oluyordu. Yoksa şeyhin kerametinde bir problem yoktu.