
Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) Genel Başkanı Saadet Özkan Erzurum’da katıldığı konferansta bu konuda uzman kişilerin ve detaylı eğitim alanların çalışacağı çocuk mahkemelerinin kurulması gerektiğine dikkat çekti.
Manolya BULUT-PUSULA
UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gösteri Merkezi’nde düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada “Biz çocuk mahkemeleri için mücadele etmeli, yanlışları akademilerle birlikte, bilimin gücüyle çözmek zorundayız” dedi.
Çocuklar sosyal sermaye değil
Yaklaşık beş yıl önce İzmir Menderes ilçesinde altı çocuğu istismar eden okul müdürünü şikayet edip tutuklanması için mücadele eden Saadet Özkan, çocuk istismarı ile mücadele konusundaki çalışmaları ile biliniyor. Bu çalışmaların sonucu olarak UCİM’i kuran Özkan, konuşmasında çocukların sosyal sermaye gibi kullanıldığını söyleyerek, “Sosyal sermaye gibi çocukların da nasıl televizyon ekranlarında, sosyal medyada da kullanıldığını görüyoruz. İnsanlar aslında çocuklara karşı yaptıkları tavırlarda da . Öğretmen olduğunuzda çocukları arka arkaya asker gibi sıralayıp en az konuşanı seviyoruz. Biz bunu yapıyoruz. Evde çiçek ol, sessiz dur diyoruz. Onların kendilerini ifade etmelerine engel oluyoruz. Çocukluk bizi bugün buraya getiren asıl neden. Biz çocukluğumuzla, anılarımızla birlikte böyle olduk. Beş yaşında hafıza başlıyor. Çocuk olmak o kadar güzel ki. Hayaller kuruyor, kahramanlar oluyorsunuz. Sonra okul hayatı başlıyor. Hiçbirimiz çocukluğumuzu unutmuyoruz” diye konuştu.

İyiyi örgütleyelim
Özkan, bu konuda uzman ceza avukatlarına ihtiyaç olduğunu belirterek, “Onlar ses çıkarıyorlar da biz ne kadar onların sesi olabiliyoruz? Biz neyi kapatıyoruz? Okulumuzun adı bozulmasın, bu kirlenmesin, zarar görmesin. Kirli beyin kişinin kendinde. Kirli beyinlerle mücadele etmemiz lazım. Görevdeki kişilerde, kurumlarda değil. Bizim o kurumların içindeki yanlış gidenlerle mücadele etmemiz gerekiyor. Onları temizlemeliyiz. Biz yüz yıllardan beri örgütlenerek, plan yaparak bizim bilmediğimiz yoldan kötülüğü örgütleyenlerle mücadele etmek için iyiyi örgütlemek zorundayız. Bizim hukuksal zeminde de güçlü insanlara ihtiyacımız var. Sağlıklı iyi ceza avukatlarına ihtiyacımız var. Bir cennet var. Ama o cenneti burada da kurmak zorundayız. Peşinden koşmak zorundayız. Ağlamak, lanet okumak yerine mücadele gücünü kendimizde bulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Çocukları niye bu kadar çok dinliyorsunuz?
İzmir’in Menderes ilçesindeki istismar vakasında istismarcının ilk seferde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını hatırlatan Özkan şöyle konuştu; “O zaman öğrencilerim beni aradı. Öğretmenim söz vermiştiniz ama saldılar dedi. Tutuksuz yargılanmak üzere salınmıştı. Şu çocuk mahkemelerini kuramadılar gitti. Çok üzülüyorum. Benim öğrencilerimi defalarca dinlediler. Hastanede, jandarma komutanlığında, rehber öğretmenliğinde, okula gelen müfettişlerince, adli tıpta. Ruh sağlığı bozukluğu kalıcı mı değil mi onu anlamaya çalıştılar. Mahkeme heyetleri altı kez değişti. Niçin bu çocukları bu kadar çok dinliyorsunuz? Bu çocukları bu kadar çok dinlemek, örselemek olmayan bozukluğu ömür boyu kalıcı hale getiriyor. Evet sonucunda 83 yıl aldırdık. Ama çocuklara yıllarca eziyet edildi.
Aklın almadığı anlar
Geçtiğimiz günlerde Antalya’da görülen davada, 10 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan ve her türlü delil olmasına rağmen beraat eden sanıkla ilgili de konuşan Özkan, “Antalya’daki davada en çok üzüldüğüm nokta şuydu. Tüm deliller ortadaydı. Organ sokma, tehdit, cebir, zincirleme her şey ortadaydı. Tüm bunlara rağmen oy çokluğu değil oy birliği ile gözümüzün içine baka baka cinsel istismarcıyı saldılar. Onun yüzündeki gülümsemeyi gördüm ben. Biz infiale sürüklenmedik. Bizim kalemimizle bakanlıklara, HSK’ya, gerekli her yere ulaşmamız lazım. Cumhurbaşkanımız grup toplantısında ‘Antalya mahkemeleri kendinize gelin’ dedi. Buna rağmen bu karar çıktı. Biz çocuk mahkemeleri için mücadele etmeli, yanlışları akademilerle birlikte, bilimin gücüyle çözmek zorundayız. Raporları doğru ulaştırmalıyız. Ortak protokollerin harekete geçmesini sağlamalıyız. Tarsus davasında da aynı şeyi yaşadık. Hakim bize ‘Beraat etmesi suçsuz olduğu anlamına gelmez, bir üst mahkemede gerekeni yaparsınız’ dedi. Bu korkunçtu. Aklımın almadığı bir andı. İvedi bir biçimde siyasi partilerde bulunan avukatların da sanık davalarına değil mağdur davalarına girmelerini istiyorum. Eğer onları bu davalara çekebilirsek değişimi başlatabiliriz” diye kaydetti.
Manolya BULUT-PUSULA
UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gösteri Merkezi’nde düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada “Biz çocuk mahkemeleri için mücadele etmeli, yanlışları akademilerle birlikte, bilimin gücüyle çözmek zorundayız” dedi.
Çocuklar sosyal sermaye değil
Yaklaşık beş yıl önce İzmir Menderes ilçesinde altı çocuğu istismar eden okul müdürünü şikayet edip tutuklanması için mücadele eden Saadet Özkan, çocuk istismarı ile mücadele konusundaki çalışmaları ile biliniyor. Bu çalışmaların sonucu olarak UCİM’i kuran Özkan, konuşmasında çocukların sosyal sermaye gibi kullanıldığını söyleyerek, “Sosyal sermaye gibi çocukların da nasıl televizyon ekranlarında, sosyal medyada da kullanıldığını görüyoruz. İnsanlar aslında çocuklara karşı yaptıkları tavırlarda da . Öğretmen olduğunuzda çocukları arka arkaya asker gibi sıralayıp en az konuşanı seviyoruz. Biz bunu yapıyoruz. Evde çiçek ol, sessiz dur diyoruz. Onların kendilerini ifade etmelerine engel oluyoruz. Çocukluk bizi bugün buraya getiren asıl neden. Biz çocukluğumuzla, anılarımızla birlikte böyle olduk. Beş yaşında hafıza başlıyor. Çocuk olmak o kadar güzel ki. Hayaller kuruyor, kahramanlar oluyorsunuz. Sonra okul hayatı başlıyor. Hiçbirimiz çocukluğumuzu unutmuyoruz” diye konuştu.

İyiyi örgütleyelim
Özkan, bu konuda uzman ceza avukatlarına ihtiyaç olduğunu belirterek, “Onlar ses çıkarıyorlar da biz ne kadar onların sesi olabiliyoruz? Biz neyi kapatıyoruz? Okulumuzun adı bozulmasın, bu kirlenmesin, zarar görmesin. Kirli beyin kişinin kendinde. Kirli beyinlerle mücadele etmemiz lazım. Görevdeki kişilerde, kurumlarda değil. Bizim o kurumların içindeki yanlış gidenlerle mücadele etmemiz gerekiyor. Onları temizlemeliyiz. Biz yüz yıllardan beri örgütlenerek, plan yaparak bizim bilmediğimiz yoldan kötülüğü örgütleyenlerle mücadele etmek için iyiyi örgütlemek zorundayız. Bizim hukuksal zeminde de güçlü insanlara ihtiyacımız var. Sağlıklı iyi ceza avukatlarına ihtiyacımız var. Bir cennet var. Ama o cenneti burada da kurmak zorundayız. Peşinden koşmak zorundayız. Ağlamak, lanet okumak yerine mücadele gücünü kendimizde bulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Çocukları niye bu kadar çok dinliyorsunuz?
İzmir’in Menderes ilçesindeki istismar vakasında istismarcının ilk seferde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını hatırlatan Özkan şöyle konuştu; “O zaman öğrencilerim beni aradı. Öğretmenim söz vermiştiniz ama saldılar dedi. Tutuksuz yargılanmak üzere salınmıştı. Şu çocuk mahkemelerini kuramadılar gitti. Çok üzülüyorum. Benim öğrencilerimi defalarca dinlediler. Hastanede, jandarma komutanlığında, rehber öğretmenliğinde, okula gelen müfettişlerince, adli tıpta. Ruh sağlığı bozukluğu kalıcı mı değil mi onu anlamaya çalıştılar. Mahkeme heyetleri altı kez değişti. Niçin bu çocukları bu kadar çok dinliyorsunuz? Bu çocukları bu kadar çok dinlemek, örselemek olmayan bozukluğu ömür boyu kalıcı hale getiriyor. Evet sonucunda 83 yıl aldırdık. Ama çocuklara yıllarca eziyet edildi.
Aklın almadığı anlar
Geçtiğimiz günlerde Antalya’da görülen davada, 10 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan ve her türlü delil olmasına rağmen beraat eden sanıkla ilgili de konuşan Özkan, “Antalya’daki davada en çok üzüldüğüm nokta şuydu. Tüm deliller ortadaydı. Organ sokma, tehdit, cebir, zincirleme her şey ortadaydı. Tüm bunlara rağmen oy çokluğu değil oy birliği ile gözümüzün içine baka baka cinsel istismarcıyı saldılar. Onun yüzündeki gülümsemeyi gördüm ben. Biz infiale sürüklenmedik. Bizim kalemimizle bakanlıklara, HSK’ya, gerekli her yere ulaşmamız lazım. Cumhurbaşkanımız grup toplantısında ‘Antalya mahkemeleri kendinize gelin’ dedi. Buna rağmen bu karar çıktı. Biz çocuk mahkemeleri için mücadele etmeli, yanlışları akademilerle birlikte, bilimin gücüyle çözmek zorundayız. Raporları doğru ulaştırmalıyız. Ortak protokollerin harekete geçmesini sağlamalıyız. Tarsus davasında da aynı şeyi yaşadık. Hakim bize ‘Beraat etmesi suçsuz olduğu anlamına gelmez, bir üst mahkemede gerekeni yaparsınız’ dedi. Bu korkunçtu. Aklımın almadığı bir andı. İvedi bir biçimde siyasi partilerde bulunan avukatların da sanık davalarına değil mağdur davalarına girmelerini istiyorum. Eğer onları bu davalara çekebilirsek değişimi başlatabiliriz” diye kaydetti.