
Siz de yaşınız ilerledikçe usul usul ağırlaştığınızı hissediyorsunuz, değil mi?
Bedeniniz, düşüncenizin hızına artık ayak uyduramıyor.
Eskiden yürüdüğünüz kadar uzun yürüyemiyorsunuz.
Bazı duygular…
Evet onlar, içinizde eskisinden çok daha farklı yerlere, daha derin bir yerlere dokunuyor; müthiş canınız yanıyor; sıradan gibi görünen şeyler, sizi eskisinden çok daha başka türlü heyecanlandırıyor ya da çok daha çabuk çökertiyor…
Halbuki kafanız hâlâ aynı kafa, kimlik numaranız da hâlâ aynı.
Boş verin öyleyse!
Madem kafanız yerinde, ötesini çok da dert etmeyin.
***
Facebook’ta ilgiyle takip ettiğim sevgili Sertaç Levent, uzun zaman önce, galiba yaz biterken, ‘hız ve ağırlık üzerine’ çok çarpıcı bir metin paylaşmıştı.
Aslında tam da ‘yaş almaktan yakınanlara göre’ bir yazıydı o:
“Airbus A380 Atlantik üzerinde uçmaktadır. Bilen bilir, gökyüzündeki en iri uçaklardan biridir A380…
Derken, bir F-16 görünür. Jetin pilotu yavaşlar, Airbus'un yanına yaklaşır ve yolcu uçağının pilotunu telsizden selamlar:
‘Sıkıcı bir uçuş değil mi meslektaşım, bak şimdi beni izle’
Jeti aniden hızlandırır, ses duvarını aşar, hızla baş döndürücü bir yüksekliğe çıkar, neredeyse nefes kesen bir dalışla deniz seviyesine kadar alçalır ve sonra maximum hızla A380’in yanına geri döner ve yavaşlayıp ‘Ne dersin, nasıldı?’ diye sorar.
A380'in pilotu cevap verir: ‘Çok etkileyici, şimdi de sen beni izle !’
Jet pilotu A380'i izler, ancak dışarıdan gözlenebilecek hiçbir şey olmaz. Beş dakika sonra, Airbus pilotu telsizden seslenir: ‘Nasıldı arkadaşım, sen buna ne dersin?’
Jet pilotunun kafası karışmıştır: ‘Ne yaptın ki ?’ diye sorar.
Airbus pilotu güler ve şöyle der: ‘Ayağa kalktım, bacaklarımı gerdim, tuvalete gittim, kendime bir bardak tarçın çayı, bir dilim havuçlu kek aldım ve bu uçuştan sonraki iki gece Paris’te dinlenmek için hesabı işverenim tarafından ödenecek 5 yıldızlı bir otel ayarladım.’
F-16 telsizini kapatır, sessiz sedasız uzaklaşır…”
***
İnsan gençken hız ve adrenalin harikadır, ancak olgunlaştıkça ve fiziksel açıdan yavaşladıkça rahatlık ve huzur biraz daha önem kazanır.
Buna da SOS denir: Slower… Older… Smarter...
Türkçesi: Daha sakin, daha olgun, daha akıllı…
Herkes öyle olmasa da bazıları öyledir.
Başka bir açıdan bakınca da çoğumuz yaşlandıkça SOS olabiliriz; ama öyle olmayanlarımız da vardır.
Vardır değil mi?
Vardır, vardır…
İllaki vardır!
Bedeniniz, düşüncenizin hızına artık ayak uyduramıyor.
Eskiden yürüdüğünüz kadar uzun yürüyemiyorsunuz.
Bazı duygular…
Evet onlar, içinizde eskisinden çok daha farklı yerlere, daha derin bir yerlere dokunuyor; müthiş canınız yanıyor; sıradan gibi görünen şeyler, sizi eskisinden çok daha başka türlü heyecanlandırıyor ya da çok daha çabuk çökertiyor…
Halbuki kafanız hâlâ aynı kafa, kimlik numaranız da hâlâ aynı.
Boş verin öyleyse!
Madem kafanız yerinde, ötesini çok da dert etmeyin.
***
Facebook’ta ilgiyle takip ettiğim sevgili Sertaç Levent, uzun zaman önce, galiba yaz biterken, ‘hız ve ağırlık üzerine’ çok çarpıcı bir metin paylaşmıştı.
Aslında tam da ‘yaş almaktan yakınanlara göre’ bir yazıydı o:
“Airbus A380 Atlantik üzerinde uçmaktadır. Bilen bilir, gökyüzündeki en iri uçaklardan biridir A380…
Derken, bir F-16 görünür. Jetin pilotu yavaşlar, Airbus'un yanına yaklaşır ve yolcu uçağının pilotunu telsizden selamlar:
‘Sıkıcı bir uçuş değil mi meslektaşım, bak şimdi beni izle’
Jeti aniden hızlandırır, ses duvarını aşar, hızla baş döndürücü bir yüksekliğe çıkar, neredeyse nefes kesen bir dalışla deniz seviyesine kadar alçalır ve sonra maximum hızla A380’in yanına geri döner ve yavaşlayıp ‘Ne dersin, nasıldı?’ diye sorar.
A380'in pilotu cevap verir: ‘Çok etkileyici, şimdi de sen beni izle !’
Jet pilotu A380'i izler, ancak dışarıdan gözlenebilecek hiçbir şey olmaz. Beş dakika sonra, Airbus pilotu telsizden seslenir: ‘Nasıldı arkadaşım, sen buna ne dersin?’
Jet pilotunun kafası karışmıştır: ‘Ne yaptın ki ?’ diye sorar.
Airbus pilotu güler ve şöyle der: ‘Ayağa kalktım, bacaklarımı gerdim, tuvalete gittim, kendime bir bardak tarçın çayı, bir dilim havuçlu kek aldım ve bu uçuştan sonraki iki gece Paris’te dinlenmek için hesabı işverenim tarafından ödenecek 5 yıldızlı bir otel ayarladım.’
F-16 telsizini kapatır, sessiz sedasız uzaklaşır…”
***
İnsan gençken hız ve adrenalin harikadır, ancak olgunlaştıkça ve fiziksel açıdan yavaşladıkça rahatlık ve huzur biraz daha önem kazanır.
Buna da SOS denir: Slower… Older… Smarter...
Türkçesi: Daha sakin, daha olgun, daha akıllı…
Herkes öyle olmasa da bazıları öyledir.
Başka bir açıdan bakınca da çoğumuz yaşlandıkça SOS olabiliriz; ama öyle olmayanlarımız da vardır.
Vardır değil mi?
Vardır, vardır…
İllaki vardır!