
Türkiye’de etkili olan koronavirüs salgını, yaklaşık 100 bin kişinin ölümüne neden olurken milyonlarca insan da enfekte oldu. Olağanüstü tedbirlerin alındığı bu süreçte koronavirüsten vefat edenlerin özel işlemlerle defin görüntüleri ise hala hafızalarda. İnsanların hastaların yanlarına yaklaşmaktan bile korktuğu zor zamanlarda bu görevi yapan morg görevlileri, yaşadıklarını Pusula’ya anlattı.
Manolya BULUT-PUSULA

Erzurum Şehir Hastanesi, açıldığı günden bu yana pandemi hastanesi olarak faaliyet gösterdi. Birçok birimin kapatıldığı, zorunlu haller dışında ameliyatların durdurulduğu hastanede adeta koronavirüs seferberliği ilan edildi. Hastane yönetimi ve çalışanları koordineli şekilde bu süreci atlattı. Vakaların azalmasıyla birlikte personel yavaş yavaş normale dönmeye başladı.
Hastane morgunda çalışan görevliler de koronavirüs kaynaklı ölümlerin yaşandığı ilk günlerde tedirgin olsalar da görevlerini bir an olsun bırakmadılar. Cenaze işlemlerinin tüm titizliği ile sürdüğü morgda kimi zaman yakınlarını kimi zaman meslektaşlarını son yolculuklarına uğurladılar.
‘Ambulansla her hasta geldiğinde panik oluyorduk’
Morgda 15 yıldır imam hatip olarak görev yapan Temel Burak (53), ilk günleri şu sözlerle anlattı; “Pandemi döneminde buradaki kovidli cenazeleri yıkadık. Mesleğim boyunca da belki binlerce cenaze gördüm. Kovid döneminde zor dönemlerimiz oldu. İlk duyduğumuzda panikledik. Olağanın üzerinde bir panik yaşadık. Birbirimizden korkar olduk. Ambulansla her hasta geldiğinde panik oluyorduk. Bir ayağımız morgda bir ayağımız lavabodaydı. Sürekleri ellerimizi yıkıyorduk. Bize ilk kovidden vefat eden geldiğinde gönül istiyor ki hiç yakınına gitmeyesin. Ama mecburen görevimiz gereği yapmak zorundasın. Biri yüzümüze baksa tanıyamazdı. İlkinde çok korktuk hepimiz, zaman geçtikçe alıştık. İlk günlerde anlatılan kadar olmadığını, tedbir alındığında kontrol altında tutulabildiğini gördük. Ama o sürece gelene kadar zor zamanlar atlattık” dedi.

‘Ex yakınlarından da korkuyorduk’
Koronavirüsten vefat etmiş kişilerin yakınları ile yaşadıklarını anlatan Temel Burak, “Cenazeler dışında yakınlarıyla da zor şeyler yaşadık. Adam geliyor, yakınını görmek istiyor. Yakını mesela kovidden vefat etmiş, o kişinin de kovidli olma ihtimali var. Ama gelip görmeye çalışıyor, maske takmadan yanımıza geliyor. Göstermemiz de yasak. O açıdan da açıklama yapmak zorunda kalıyorsunuz, sakinleştirmek zorunda kalıyorsunuz. Cenazelerden korktuğumuzdan çok yakınlarından korkuyorduk bir süre sonra. O anki acısıyla, duygusuyla söylediklerimizi de dikkate almıyor. Normal şartlarda yakını vefat edene cenazeye dokunmamak şartıyla yüzünü görmesine müsaade edebiliyoruz. Tüm işlemleri bittikten sonra uzaktan bakabiliyordu son kez. Ama kovid sürecinde bunu yapamazdık. İnsanlar o zaman cenaze namazlarına katılamadan, taziye yapamadan yakınlarını toprağa verdiler. Ama biz bu durumu olabildiğince yansıtmamaya çalıştık. Önlemler alarak, çok dikkat ederek onlara uzaktan veda etmelerini sağladık” diye konuştu.
Meslektaşlarını kaybettiler
Hastanenin farklı birimlerinde çalışan mesai arkadaşlarını kaybettiklerini de belirten Burak, şunları söyledi; “Bu süreçte meslektaşlarımızı kaybettik. Birlikte çalıştığımız insanları buradan son yolculuklarına uğurladık. Onu görünce insan daha fazla üzülüyor. Bazı çalışma arkadaşlarımızın akrabaları, yakınları burada vefat etti. İnsan gerçekten çok etkileniyor. Zor bir süreçti. İnşallah tekrar yaşanmaz o günler. Hastane yönetimimize, başhekimimize teşekkür ediyoruz. Organize halde bu süreci sağ salim atlattık.”

Korkulanın aksine bir yer
22 yıldır morgda destek hizmetleri görevlisi olarak çalışan Ümit Şahin (44) ise, morgun korkulanın aksine bir yer olduğunu dile getirerek, “Morg dışarıdan göründüğü gibi değil. Belki insanlara korkutucu gibi geliyor ama biz burada aile gibiyiz, çok güzel anılarımız da oluyor. İnsanlar yakınlarını kaybediyor, üzücü olaylar yaşıyor. Ama onlarla kurduğumuz diyaloglardan sonra bize güzel geri dönüşleri oluyor. Elimizden geldiğince bu üzücü süreci onlar için kolaylaştırmaya çabalıyoruz. Acılarını anlıyoruz, en kısa sürede işlemlerini halletmeye çalışıyoruz. Yanlışlıkla gelip morg yazısını görünce hızlıca uzaklaşanlar oluyor ama biz burada uzun saatlerimizi geçiriyoruz” dedi.
Bir nevi savaştı
Hasta yakınlarının cenazelerine dokunamadığı günleri anlatan Şahin, “Pandemide ilk başlarda çok tedirginlik yaşandı. İnsanlar eşlerini, çocuklarını, arkadaşlarını kaybetti. Her yerde tedirgin halde dolaşır olmuştuk. Biz de en iyi şekilde önlemleri alarak vatandaşın işini nasıl en kolay yoldan hallederiz ona çabaladık. Bizler canımızı hiçe sayarak çalışmaya devam ettik. Düşünün insanın babası ölmüş dokunamıyor ama biz birebir ilgileniyoruz. Yeri geldi onlarla ağladık. Cenazesine dokunamayan oldu ama biz tabutu yerine omuzladık. Bunu da severek yaptık. Bizim de ailemiz, çocuklarımız vardı. Ama görevimizi yapmak zorundaydık. Nasıl Mehmetçik Suriye’de çatışmaya giriyorsa biz de bunu yapmak zorundaydık. Bu da bir nevi savaştı. Rabbim bu süreci bir daha insanlığa göstermesin, yaşatmasın. Çok tedirgin zamanlar geçirdik. Yarın sabah neye uyanacağımızı bilmiyorduk. Öyle anlar oldu ki yemek yemeye fırsatımız olmadan, tulumlarla çok uzun saatler çalıştık. Bir günü aştığı zamanlar oluyordu tulumu çıkarmadan çalışıyorduk. Tulumu çıkarınca su içinde kaldığını görüyorduk. Gecemiz, gündüzümüz olmadan çalıştık. Diğer hastalıkları unuttuk neredeyse bu süreçte. İnşallah aşılarımızla, tedbirlerle atlattık. Buradaki her arkadaşımız da hatırlatma dozlarını oluyorlar. Her tedbiri aldık” dedi.
‘Soğukkanlı ve sabırlı olmalıydık’
Bu süreçte etkilendiği olayları aktaran Şahin, şunları söyledi; “Pandemi süreci başladığında toplantı yaptık ve nasıl ilerleyeceğimizi konuştuk. Olağanüstü bir haldi. Ama hamdolsun atlattık. İdaremiz, başhekimimiz, müdür yardımcılarımız, müdürlerimiz, herkes bize çok destek oldu. Hastalık geçiren arkadaşlarımız da oldu. Vefat eden arkadaşlarımız oldu. Görevimizi ne kadar sevsek de bizim de ister istemez psikolojimiz etkilendi. Özellikle genç ölümlerinde çok etkileniyoruz, üzülüyoruz. Hiç unutmuyorum, bir gün sabah saatlerinde bir beyefendinin eşi ölmüştü, geldi buraya. Öğleden sonra da kendi cenazesi geldi. Peş peşe kovidden vefat ettiler. O da bizi çok etkilemişti. İnsan olan tabi ki üzülür ama bizim soğukkanlı ve sabırlı olmamız gerekiyor. Morg hastanelerin aynası olan bir yer. İnsanları sakinleştirmemiz, bu hassas süreçte yanlarında durmamız gerekiyor. Yeri geldiği zaman hocamız Kur’an-ı Kerim’den bir ayetle cenaze yakınlarını sakinleştiriyor mesela. Psikolojik destek de sağlıyoruz burada.”
Genç ve çocuklar etkiliyordu
Büyükşehir Belediyesi’nde görevli gassal olan Zeynep Özkan, özellikle çocuk ve genç ölümlerinden etkilendiklerini söylüyor. Salgının zirve yaptığı zamanları şu sözlerle dile getiriyor Özkan; “Vakaların, ölümlerin artmaya başlamasıyla ikişer kişi halinde belediyeden görevlendirilerek geliyorduk. Orada da hastanede de cenaze sayısı fazlaydı. Azalmaya başlayınca ben burada tek sabit kaldım. Tedirgin, zor atlattık. Evde çocuklarımız var, yaşlılarımız var. Buradan onlara tehlike götürüyor muyuz götürmüyor muyuz bilmiyorduk. Her gün aynı korkuyu yaşıyorduk. Pandeminin zirve yaptığı zamanlarda bir günde kadınlarda 15 cenaze yıkadığımız oldu. Gençlerde etkileniyoruz. Kovidde çocuk bile yıkadık. O bizi çok etkiliyordu. İnsanlara bir şey bulaştırırız diye de çok tedirgindik. Bir tulumu giyip 9-10 cenaze yıkayıp ancak nefes alabiliyorduk. Hem korku hem yorgunluk hem susuzluk, zor anlardı. Tam oturup rahatlayınca bir anda 4-5 cenaze geliyordu. Bu salgının en çok tavan yaptığı zamanlardı.”

‘Cenazeye çocuğum gibi, yakınım gibi bakıyorum’
İşini bir meslek gibi görmeden çalıştığını söyleyen Özkan, “Zor bir görev yapıyoruz belki ama dini bir vecibeyi de yerine getiriyoruz. Ben işimi çok seviyorum, bu merhamet, vicdan meselesi. Cenazeye çocuğum gibi, yakınım gibi bakıyorum. Yoksa yapamazsınız. Bunu sadece meslek olarak görmüyorum. Bu dünyada son olarak bizim yanımıza geliyorlar. Bizim elimizden çıkıp Allah’ın huzuruna gönderiliyorlar. O yüzden her şeyleri dört dörtlük olsun istiyoruz. Kovidden vefat edenlere de aynı özeni gösterdik. Aynı merhametle, aynı titizlikle yaklaştık. Her işlemlerini layıkıyla yaparak buradan uğurladık. Yakınlarının acısını paylaştık” dedi.
Manolya BULUT-PUSULA

Erzurum Şehir Hastanesi, açıldığı günden bu yana pandemi hastanesi olarak faaliyet gösterdi. Birçok birimin kapatıldığı, zorunlu haller dışında ameliyatların durdurulduğu hastanede adeta koronavirüs seferberliği ilan edildi. Hastane yönetimi ve çalışanları koordineli şekilde bu süreci atlattı. Vakaların azalmasıyla birlikte personel yavaş yavaş normale dönmeye başladı.
Hastane morgunda çalışan görevliler de koronavirüs kaynaklı ölümlerin yaşandığı ilk günlerde tedirgin olsalar da görevlerini bir an olsun bırakmadılar. Cenaze işlemlerinin tüm titizliği ile sürdüğü morgda kimi zaman yakınlarını kimi zaman meslektaşlarını son yolculuklarına uğurladılar.
‘Ambulansla her hasta geldiğinde panik oluyorduk’
Morgda 15 yıldır imam hatip olarak görev yapan Temel Burak (53), ilk günleri şu sözlerle anlattı; “Pandemi döneminde buradaki kovidli cenazeleri yıkadık. Mesleğim boyunca da belki binlerce cenaze gördüm. Kovid döneminde zor dönemlerimiz oldu. İlk duyduğumuzda panikledik. Olağanın üzerinde bir panik yaşadık. Birbirimizden korkar olduk. Ambulansla her hasta geldiğinde panik oluyorduk. Bir ayağımız morgda bir ayağımız lavabodaydı. Sürekleri ellerimizi yıkıyorduk. Bize ilk kovidden vefat eden geldiğinde gönül istiyor ki hiç yakınına gitmeyesin. Ama mecburen görevimiz gereği yapmak zorundasın. Biri yüzümüze baksa tanıyamazdı. İlkinde çok korktuk hepimiz, zaman geçtikçe alıştık. İlk günlerde anlatılan kadar olmadığını, tedbir alındığında kontrol altında tutulabildiğini gördük. Ama o sürece gelene kadar zor zamanlar atlattık” dedi.

‘Ex yakınlarından da korkuyorduk’
Koronavirüsten vefat etmiş kişilerin yakınları ile yaşadıklarını anlatan Temel Burak, “Cenazeler dışında yakınlarıyla da zor şeyler yaşadık. Adam geliyor, yakınını görmek istiyor. Yakını mesela kovidden vefat etmiş, o kişinin de kovidli olma ihtimali var. Ama gelip görmeye çalışıyor, maske takmadan yanımıza geliyor. Göstermemiz de yasak. O açıdan da açıklama yapmak zorunda kalıyorsunuz, sakinleştirmek zorunda kalıyorsunuz. Cenazelerden korktuğumuzdan çok yakınlarından korkuyorduk bir süre sonra. O anki acısıyla, duygusuyla söylediklerimizi de dikkate almıyor. Normal şartlarda yakını vefat edene cenazeye dokunmamak şartıyla yüzünü görmesine müsaade edebiliyoruz. Tüm işlemleri bittikten sonra uzaktan bakabiliyordu son kez. Ama kovid sürecinde bunu yapamazdık. İnsanlar o zaman cenaze namazlarına katılamadan, taziye yapamadan yakınlarını toprağa verdiler. Ama biz bu durumu olabildiğince yansıtmamaya çalıştık. Önlemler alarak, çok dikkat ederek onlara uzaktan veda etmelerini sağladık” diye konuştu.
Meslektaşlarını kaybettiler
Hastanenin farklı birimlerinde çalışan mesai arkadaşlarını kaybettiklerini de belirten Burak, şunları söyledi; “Bu süreçte meslektaşlarımızı kaybettik. Birlikte çalıştığımız insanları buradan son yolculuklarına uğurladık. Onu görünce insan daha fazla üzülüyor. Bazı çalışma arkadaşlarımızın akrabaları, yakınları burada vefat etti. İnsan gerçekten çok etkileniyor. Zor bir süreçti. İnşallah tekrar yaşanmaz o günler. Hastane yönetimimize, başhekimimize teşekkür ediyoruz. Organize halde bu süreci sağ salim atlattık.”

Korkulanın aksine bir yer
22 yıldır morgda destek hizmetleri görevlisi olarak çalışan Ümit Şahin (44) ise, morgun korkulanın aksine bir yer olduğunu dile getirerek, “Morg dışarıdan göründüğü gibi değil. Belki insanlara korkutucu gibi geliyor ama biz burada aile gibiyiz, çok güzel anılarımız da oluyor. İnsanlar yakınlarını kaybediyor, üzücü olaylar yaşıyor. Ama onlarla kurduğumuz diyaloglardan sonra bize güzel geri dönüşleri oluyor. Elimizden geldiğince bu üzücü süreci onlar için kolaylaştırmaya çabalıyoruz. Acılarını anlıyoruz, en kısa sürede işlemlerini halletmeye çalışıyoruz. Yanlışlıkla gelip morg yazısını görünce hızlıca uzaklaşanlar oluyor ama biz burada uzun saatlerimizi geçiriyoruz” dedi.
Bir nevi savaştı
Hasta yakınlarının cenazelerine dokunamadığı günleri anlatan Şahin, “Pandemide ilk başlarda çok tedirginlik yaşandı. İnsanlar eşlerini, çocuklarını, arkadaşlarını kaybetti. Her yerde tedirgin halde dolaşır olmuştuk. Biz de en iyi şekilde önlemleri alarak vatandaşın işini nasıl en kolay yoldan hallederiz ona çabaladık. Bizler canımızı hiçe sayarak çalışmaya devam ettik. Düşünün insanın babası ölmüş dokunamıyor ama biz birebir ilgileniyoruz. Yeri geldi onlarla ağladık. Cenazesine dokunamayan oldu ama biz tabutu yerine omuzladık. Bunu da severek yaptık. Bizim de ailemiz, çocuklarımız vardı. Ama görevimizi yapmak zorundaydık. Nasıl Mehmetçik Suriye’de çatışmaya giriyorsa biz de bunu yapmak zorundaydık. Bu da bir nevi savaştı. Rabbim bu süreci bir daha insanlığa göstermesin, yaşatmasın. Çok tedirgin zamanlar geçirdik. Yarın sabah neye uyanacağımızı bilmiyorduk. Öyle anlar oldu ki yemek yemeye fırsatımız olmadan, tulumlarla çok uzun saatler çalıştık. Bir günü aştığı zamanlar oluyordu tulumu çıkarmadan çalışıyorduk. Tulumu çıkarınca su içinde kaldığını görüyorduk. Gecemiz, gündüzümüz olmadan çalıştık. Diğer hastalıkları unuttuk neredeyse bu süreçte. İnşallah aşılarımızla, tedbirlerle atlattık. Buradaki her arkadaşımız da hatırlatma dozlarını oluyorlar. Her tedbiri aldık” dedi.

‘Soğukkanlı ve sabırlı olmalıydık’
Bu süreçte etkilendiği olayları aktaran Şahin, şunları söyledi; “Pandemi süreci başladığında toplantı yaptık ve nasıl ilerleyeceğimizi konuştuk. Olağanüstü bir haldi. Ama hamdolsun atlattık. İdaremiz, başhekimimiz, müdür yardımcılarımız, müdürlerimiz, herkes bize çok destek oldu. Hastalık geçiren arkadaşlarımız da oldu. Vefat eden arkadaşlarımız oldu. Görevimizi ne kadar sevsek de bizim de ister istemez psikolojimiz etkilendi. Özellikle genç ölümlerinde çok etkileniyoruz, üzülüyoruz. Hiç unutmuyorum, bir gün sabah saatlerinde bir beyefendinin eşi ölmüştü, geldi buraya. Öğleden sonra da kendi cenazesi geldi. Peş peşe kovidden vefat ettiler. O da bizi çok etkilemişti. İnsan olan tabi ki üzülür ama bizim soğukkanlı ve sabırlı olmamız gerekiyor. Morg hastanelerin aynası olan bir yer. İnsanları sakinleştirmemiz, bu hassas süreçte yanlarında durmamız gerekiyor. Yeri geldiği zaman hocamız Kur’an-ı Kerim’den bir ayetle cenaze yakınlarını sakinleştiriyor mesela. Psikolojik destek de sağlıyoruz burada.”
Genç ve çocuklar etkiliyordu
Büyükşehir Belediyesi’nde görevli gassal olan Zeynep Özkan, özellikle çocuk ve genç ölümlerinden etkilendiklerini söylüyor. Salgının zirve yaptığı zamanları şu sözlerle dile getiriyor Özkan; “Vakaların, ölümlerin artmaya başlamasıyla ikişer kişi halinde belediyeden görevlendirilerek geliyorduk. Orada da hastanede de cenaze sayısı fazlaydı. Azalmaya başlayınca ben burada tek sabit kaldım. Tedirgin, zor atlattık. Evde çocuklarımız var, yaşlılarımız var. Buradan onlara tehlike götürüyor muyuz götürmüyor muyuz bilmiyorduk. Her gün aynı korkuyu yaşıyorduk. Pandeminin zirve yaptığı zamanlarda bir günde kadınlarda 15 cenaze yıkadığımız oldu. Gençlerde etkileniyoruz. Kovidde çocuk bile yıkadık. O bizi çok etkiliyordu. İnsanlara bir şey bulaştırırız diye de çok tedirgindik. Bir tulumu giyip 9-10 cenaze yıkayıp ancak nefes alabiliyorduk. Hem korku hem yorgunluk hem susuzluk, zor anlardı. Tam oturup rahatlayınca bir anda 4-5 cenaze geliyordu. Bu salgının en çok tavan yaptığı zamanlardı.”

‘Cenazeye çocuğum gibi, yakınım gibi bakıyorum’
İşini bir meslek gibi görmeden çalıştığını söyleyen Özkan, “Zor bir görev yapıyoruz belki ama dini bir vecibeyi de yerine getiriyoruz. Ben işimi çok seviyorum, bu merhamet, vicdan meselesi. Cenazeye çocuğum gibi, yakınım gibi bakıyorum. Yoksa yapamazsınız. Bunu sadece meslek olarak görmüyorum. Bu dünyada son olarak bizim yanımıza geliyorlar. Bizim elimizden çıkıp Allah’ın huzuruna gönderiliyorlar. O yüzden her şeyleri dört dörtlük olsun istiyoruz. Kovidden vefat edenlere de aynı özeni gösterdik. Aynı merhametle, aynı titizlikle yaklaştık. Her işlemlerini layıkıyla yaparak buradan uğurladık. Yakınlarının acısını paylaştık” dedi.