
Bu özel projede çalışanlar için açlık duygusu projenin heyecanına yeniliyordu. Şasi Gövde Teknik Grubundan yüksek mühendis Hamit İşeri: "Öğle yemeğinde akşam yemeğinde beraber oturamazdık, çünkü o kadar heyecanlıydık ki ne getirirlerse yiyoruz, hemen yiyip 5 dakika zarfında kalkıp tekrar işe… Onu yetiştirmek derdindeydik, korkuyorduk ama yetiştireceğimize de inandık." sözleriyle anlatır o günleri.
Çalışanlar hayatlarındaki zaman kavramını unuttular. Atölyeye kapanıldı, duvara kaç gün kaldığını belirten bir takvim asıldı ve Devrim için düğmeye basıldı. Devrim Türk mühendislerinin en zor şartlarda Dünya’nın teknolojisine ve tekniğine meydan okumasıydı.
Türkiye için beyaz bir devrim…
Günler geçtikçe ilk Türk Otomobili vücut buluyordu. Kimi motorunu yapıyor, kimi kaportalarını hazırlıyordu. Çalışanlar bir ilki gerçekleştiriyor, Türkiye için beyaz bir devrim yapıyorlardı.
Bu Türkiye için hem zihniyet hem teknoloji devrimiydi. Yapılamaz denilen yapılmıştı, bu kadar kısa bir sürede, vagon üretilen atölyelerde Türk mühendis ve işçilerinin insanüstü emekleriyle 4 otomobil üretilmişti.
Sanayimizde bir devrim yolu açacağı inancı ile otomobile "DEVRİM" adı verilmişti.
Trajik bir hikaye
Siyah renkteki Devrim’ in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabilirken, Pasta ve cilası Ankara’ ya sevk edilirken gece trende yapılmıştı. Eskişehir’den Ankara’ya yapılan bu yolculuk Devrim’in hem dünya sahnesine çıkışının hem de trajik hikâyesinin başlangıç yolculuğuydu.
Buharlı lokomotiflerle çekilen trende bacadan sıçraması muhtemel kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltılıp, araçlara sadece manevra yapabilecek kadar benzin konuluyordu. Motor performansını arttırmak için sıkıştırma oranı artırıldığından, motorları motor vuruntusu olmadan çalıştırmak için yüksek oktanlı benzin gerekirken, yüksek oktanlı benzin o zamanlar sadece Ankara'da bulunuyordu.
29 Ekim sabahı
Tren sabaha karşı Ankara’ ya ulaşmıştı, Siyah ve Bej renkli Devrim Otomobilleri o zamanlar Sıhhiye semtinde bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’na indiriliyordu. Depolarında yalnızca birkaç litre benzin bulunuyordu. Asıl yakıt ikmalinin sabah Sıhhiye’ deki Mobil Benzin İstasyonundan yapılıp, sonra da Devrim Otomobilleri ile Meclis’ e doğru devam edilmesi planlanıyordu. 29 Ekim sabahı, Devrimler oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan motosikletli eskortun arasında yola çıkmıştı.
Çıkmıştı ama eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için, Mobil’ e uğramadan yola devam etmişti. Meclis’ in önüne gelindiğinde durum anlaşılıp acele getirilen benzin otomobile konuluyordu. Diğer arabaya konulacağı sırada Cemal Paşa Meclis’ in önüne gelmiş ve Anıtkabir’e gitmek üzere Otomobile binmişti. Yola çıkıldı, fakat 100 metre kadar sonra motor öksürerek durdu.
Cemal Paşa’ nın "Ne oluyor?"" sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu "Paşam, benzin bitti." cevabını verdi. Paşa’ dan özür dilenilerek diğer Devrim Otomobiline geçmesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa yeni otomobille Anıtkabir’ e doğru devam etti. İnerken ünlü "Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz" sözlerini sarf etti.
Çalışanlar hayatlarındaki zaman kavramını unuttular. Atölyeye kapanıldı, duvara kaç gün kaldığını belirten bir takvim asıldı ve Devrim için düğmeye basıldı. Devrim Türk mühendislerinin en zor şartlarda Dünya’nın teknolojisine ve tekniğine meydan okumasıydı.
Türkiye için beyaz bir devrim…
Günler geçtikçe ilk Türk Otomobili vücut buluyordu. Kimi motorunu yapıyor, kimi kaportalarını hazırlıyordu. Çalışanlar bir ilki gerçekleştiriyor, Türkiye için beyaz bir devrim yapıyorlardı.
Bu Türkiye için hem zihniyet hem teknoloji devrimiydi. Yapılamaz denilen yapılmıştı, bu kadar kısa bir sürede, vagon üretilen atölyelerde Türk mühendis ve işçilerinin insanüstü emekleriyle 4 otomobil üretilmişti.
Sanayimizde bir devrim yolu açacağı inancı ile otomobile "DEVRİM" adı verilmişti.
Trajik bir hikaye
Siyah renkteki Devrim’ in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabilirken, Pasta ve cilası Ankara’ ya sevk edilirken gece trende yapılmıştı. Eskişehir’den Ankara’ya yapılan bu yolculuk Devrim’in hem dünya sahnesine çıkışının hem de trajik hikâyesinin başlangıç yolculuğuydu.
Buharlı lokomotiflerle çekilen trende bacadan sıçraması muhtemel kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltılıp, araçlara sadece manevra yapabilecek kadar benzin konuluyordu. Motor performansını arttırmak için sıkıştırma oranı artırıldığından, motorları motor vuruntusu olmadan çalıştırmak için yüksek oktanlı benzin gerekirken, yüksek oktanlı benzin o zamanlar sadece Ankara'da bulunuyordu.
29 Ekim sabahı
Tren sabaha karşı Ankara’ ya ulaşmıştı, Siyah ve Bej renkli Devrim Otomobilleri o zamanlar Sıhhiye semtinde bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’na indiriliyordu. Depolarında yalnızca birkaç litre benzin bulunuyordu. Asıl yakıt ikmalinin sabah Sıhhiye’ deki Mobil Benzin İstasyonundan yapılıp, sonra da Devrim Otomobilleri ile Meclis’ e doğru devam edilmesi planlanıyordu. 29 Ekim sabahı, Devrimler oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan motosikletli eskortun arasında yola çıkmıştı.
Çıkmıştı ama eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için, Mobil’ e uğramadan yola devam etmişti. Meclis’ in önüne gelindiğinde durum anlaşılıp acele getirilen benzin otomobile konuluyordu. Diğer arabaya konulacağı sırada Cemal Paşa Meclis’ in önüne gelmiş ve Anıtkabir’e gitmek üzere Otomobile binmişti. Yola çıkıldı, fakat 100 metre kadar sonra motor öksürerek durdu.
Cemal Paşa’ nın "Ne oluyor?"" sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu "Paşam, benzin bitti." cevabını verdi. Paşa’ dan özür dilenilerek diğer Devrim Otomobiline geçmesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa yeni otomobille Anıtkabir’ e doğru devam etti. İnerken ünlü "Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz" sözlerini sarf etti.