
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin (TDED) 6. Yıllık İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda konuşan Genel Başkan Ekrem Erdem, Türkçenin yabancı dillerin hâkimiyeti altında tahrip edildiğini söyledi.
Manolya BULUT-PUSULA

TDED, üç gün sürecek olan 6. Yıllık İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışı Atatürk Üniversitesi 15 Temmuz Kültür ve Gösteri Merkezi Mavi Salonunda yapıldı. Açılış konuşan TDED Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş, “Erzurum bir hudut şehri, hudut şehrinin tüm özelliklerini taşıyor. Kahramanlık bizim şahsiyetimizde var. Erzurum şiirin başkenti olan şehirlerden birisi, doğu medeniyetinin giriş kapısı. Böyle bir şehirde sizleri ağırlamaktan, hizmet etmekten büyük onur duyuyoruz” diye konuştu.
Dil birleştiricidir
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı ise dilin iletişimde etkisini anlatarak, “Millî zevk, millî hareket tarzı, millî bakış açısı ancak ve ancak dilin birleştirici, kaynaştırıcı etkisiyle elde edilebilir. Dilini bilmediğimiz insanlarla herhangi bir yöntemle anlaşmamız mümkündür. Bu anlaşma çoğu zaman mekanik bir iletişimden öteye gidemeyecektir. Çünkü diller, asıl işlevini bireyler arasında duygusal bağlar, duygusal iletişimler kurarak ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
Derdi olan insanların şehri
Daha sonra kürsüye gelen AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok, Erzurum’un kültür ve edebiyat alanında zengin olduğunun altını çizerek, “Derdi olmayan insanın kalkıp da maddi hiçbir getirisi olmayan, toplumun bütün kesimlerini çok fazla alakadar etmeyen konularda zamanını, imkânını ayırıp çoluğundan çocuğundan vakit bulup bu işlere zaman ayırması dert sahibi olmayı gerektirir. TDED gibi hem bizim kültür ve sanat alanında geleceğimize yönelik projelerin yapılmasında ve gençlerimizin yetişmesinde gayret sarf eden arkadaşlarımızın böyle bir derdi olduğunun en büyük göstergesi. Erzurum farklı bir şehir bu manada, insanların derdi ve tasası çok olan bir toprak. Sözlü kültür biraz daha fazla belki. Uzun kış gecelerinin şiirle, türküyle, sazla yaşandığı bir şehir. Bu şehirde kültürümüzü alıp gelecek nesillere taşıma gayretinde olan çok kıymetli insanlar var” diye konuştu.
Plaza dili sokaklara indi
Plaza dilinin sokaklara indiğini ve Türkçe’nin yabancı dillerin tahribatına uğradığını belirten TDED Genel Başkanı Ekrem Erdem ise “Sonuçta tepeden inme, dayatmalarla dedelerinin dilini anlamayan, kendi dilini tercüme eden bir topluma dönüştük. Bugün üniversitelerde en çok çalışılan alan tercüme, kendi dilimize tercüme yaparak ona bir unvan veriyoruz. Bugün İstanbul’u bir İngiliz, Fransız turist gibi geziyoruz. Çeşme, camii gibi tarihi binalarımızın kitabelerine sadece bakıyoruz. Türkçeyi, Farsça ve Arapça’nın etkisinden kurtarma amaçlı başlatılan hareket İngilizce ve Fransızca kelimelerin dilimize yerleşmesiyle sonuçlandı. Dili savunmasız hale getirdik. Bugün milli birlik ve beraberliğimize göz dikenler, Türkçeyi tahrip etmek için planlı programlı çalışmalarla saldırıyorlar. Her birimiz bu tahribatın gönüllü ameleleri haline geldik. Milletçe yabancı kelimesiz bir cümle kuramaz olduk. Plaza dili, plazaların dışına taştı, sokaklara indi. Biz işgale uğramadık ama dilde sömürgeleştirildik. Kendi değerlerine hor bakan aydın sömürge aydınıdır. Bunu yalnızca bir dil sorunu olarak görmemek gerekir” dedi.
Güçlü medeniyetler güçlü dillerle inşa edilir
Türkiye’de yön levhaları ve tabelalarda yabancı kelimelerin kullanıldığını kaydeden Erdem, güçlü medeniyetlerin güçlü dillerle inşa edileceğini söyledi. Erdem, “Bugün neredeyse tabelalarımızın tamamı yabancı. Bu Erzurum’da da böyle değil mi? Yön levhaları, kurum ve kuruluşlarda kullanılan bir standart kabul edildi. Broşür haline getirilip dağıtıldı. Atatürk, Türk dilinin kendi benliğine kavuşması için tüm devlet teşkilatının dikkatini çekmesine rağmen maalesef dil kirliliği her geçen gün artmaktadır. Ambulans, park, navigasyon gibi kelimeler yerine Türkçeleri tercih edilmeli ve politika haline getirilmelidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hayat geçirilen millet bahçesi ve kıraathaneleri bu politikanın örneğidir. Anadilimizin nefesini kesen gerekli gereksiz yabancı kelime kullanma hastalığına yerli ve milli bir duruştur. Güçlü medeniyetler ancak güçlü dillerle inşa edilebilir. Yüksek bir kültür seviyesine erişebilmek için ancak yüksek seviyede bir kültür diline sahip olmamız gerekir. Dünyada söz sahibi olmak isteyen bir milletin öncelikle kendi diline sahip çıkması ve dilin zenginleştirilmesi gerekiyor” dedi.
Manolya BULUT-PUSULA

TDED, üç gün sürecek olan 6. Yıllık İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışı Atatürk Üniversitesi 15 Temmuz Kültür ve Gösteri Merkezi Mavi Salonunda yapıldı. Açılış konuşan TDED Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş, “Erzurum bir hudut şehri, hudut şehrinin tüm özelliklerini taşıyor. Kahramanlık bizim şahsiyetimizde var. Erzurum şiirin başkenti olan şehirlerden birisi, doğu medeniyetinin giriş kapısı. Böyle bir şehirde sizleri ağırlamaktan, hizmet etmekten büyük onur duyuyoruz” diye konuştu.

Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı ise dilin iletişimde etkisini anlatarak, “Millî zevk, millî hareket tarzı, millî bakış açısı ancak ve ancak dilin birleştirici, kaynaştırıcı etkisiyle elde edilebilir. Dilini bilmediğimiz insanlarla herhangi bir yöntemle anlaşmamız mümkündür. Bu anlaşma çoğu zaman mekanik bir iletişimden öteye gidemeyecektir. Çünkü diller, asıl işlevini bireyler arasında duygusal bağlar, duygusal iletişimler kurarak ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.

Daha sonra kürsüye gelen AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok, Erzurum’un kültür ve edebiyat alanında zengin olduğunun altını çizerek, “Derdi olmayan insanın kalkıp da maddi hiçbir getirisi olmayan, toplumun bütün kesimlerini çok fazla alakadar etmeyen konularda zamanını, imkânını ayırıp çoluğundan çocuğundan vakit bulup bu işlere zaman ayırması dert sahibi olmayı gerektirir. TDED gibi hem bizim kültür ve sanat alanında geleceğimize yönelik projelerin yapılmasında ve gençlerimizin yetişmesinde gayret sarf eden arkadaşlarımızın böyle bir derdi olduğunun en büyük göstergesi. Erzurum farklı bir şehir bu manada, insanların derdi ve tasası çok olan bir toprak. Sözlü kültür biraz daha fazla belki. Uzun kış gecelerinin şiirle, türküyle, sazla yaşandığı bir şehir. Bu şehirde kültürümüzü alıp gelecek nesillere taşıma gayretinde olan çok kıymetli insanlar var” diye konuştu.

Plaza dilinin sokaklara indiğini ve Türkçe’nin yabancı dillerin tahribatına uğradığını belirten TDED Genel Başkanı Ekrem Erdem ise “Sonuçta tepeden inme, dayatmalarla dedelerinin dilini anlamayan, kendi dilini tercüme eden bir topluma dönüştük. Bugün üniversitelerde en çok çalışılan alan tercüme, kendi dilimize tercüme yaparak ona bir unvan veriyoruz. Bugün İstanbul’u bir İngiliz, Fransız turist gibi geziyoruz. Çeşme, camii gibi tarihi binalarımızın kitabelerine sadece bakıyoruz. Türkçeyi, Farsça ve Arapça’nın etkisinden kurtarma amaçlı başlatılan hareket İngilizce ve Fransızca kelimelerin dilimize yerleşmesiyle sonuçlandı. Dili savunmasız hale getirdik. Bugün milli birlik ve beraberliğimize göz dikenler, Türkçeyi tahrip etmek için planlı programlı çalışmalarla saldırıyorlar. Her birimiz bu tahribatın gönüllü ameleleri haline geldik. Milletçe yabancı kelimesiz bir cümle kuramaz olduk. Plaza dili, plazaların dışına taştı, sokaklara indi. Biz işgale uğramadık ama dilde sömürgeleştirildik. Kendi değerlerine hor bakan aydın sömürge aydınıdır. Bunu yalnızca bir dil sorunu olarak görmemek gerekir” dedi.
Güçlü medeniyetler güçlü dillerle inşa edilir
Türkiye’de yön levhaları ve tabelalarda yabancı kelimelerin kullanıldığını kaydeden Erdem, güçlü medeniyetlerin güçlü dillerle inşa edileceğini söyledi. Erdem, “Bugün neredeyse tabelalarımızın tamamı yabancı. Bu Erzurum’da da böyle değil mi? Yön levhaları, kurum ve kuruluşlarda kullanılan bir standart kabul edildi. Broşür haline getirilip dağıtıldı. Atatürk, Türk dilinin kendi benliğine kavuşması için tüm devlet teşkilatının dikkatini çekmesine rağmen maalesef dil kirliliği her geçen gün artmaktadır. Ambulans, park, navigasyon gibi kelimeler yerine Türkçeleri tercih edilmeli ve politika haline getirilmelidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hayat geçirilen millet bahçesi ve kıraathaneleri bu politikanın örneğidir. Anadilimizin nefesini kesen gerekli gereksiz yabancı kelime kullanma hastalığına yerli ve milli bir duruştur. Güçlü medeniyetler ancak güçlü dillerle inşa edilebilir. Yüksek bir kültür seviyesine erişebilmek için ancak yüksek seviyede bir kültür diline sahip olmamız gerekir. Dünyada söz sahibi olmak isteyen bir milletin öncelikle kendi diline sahip çıkması ve dilin zenginleştirilmesi gerekiyor” dedi.
