
Yıllar önce meydana gelen ve kötü anıları hafızalarımızdan bir türlü silinmeyen körfez depreminin üçüncü gününde Karamürselde’ydim...
‘Mal mal canın yongası’ biz de evimizi kontrol için oradaydık...
Neyse ki deprem afeti evlerimize zarar vermemiş ama insanoğlunun doğadan aldığı yerleri geri almıştı...
Kaymakamlık binasının hemen önündeki denize ait yerleri doldurup bahçe yapan insanoğlundan o yerleri geri almıştı.
*
Günlük yerel gazeteleriz okurken, gazetenin manşetinde yer alan haber dikkatimi çekti. Haber aynen şöyle idi...
‘SEL DOĞU’YU TERK ETMİYOR
Doğu’da aşırı yağışların ardından gelen sel ve heyelan can kayıplarına neden oldu.
Kağızman’da sel sularına kapılan kadın hayatını kaybetti.
Yusufeli’de sağanak yağış sonrası gelen heyelanda araçlar toprak altında kaldı.
Yaylalarda vatandaşlar mahsur kalırken Erzurum'un Oltu ilçesinde bir firmaya ait şantiye sular altında kaldı.
Bir başka haber;
‘Erzurum’un İspir ilçesinde şiddetli yağmur sonrası 400 metre uzunluğundaki HES tüneli inşaatını sel vurdu. Tünel’de çalışan bir işçi sağ olarak kurtarılırken Mustafa Aksöyek isimli işçinin arama çalışmaları devam ediyor.’
*
Sel afetinde canını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor; malını kaybedenlere geçmiş olsun diyoruz...
İyi de onlara bu ruhsatları veren, inşaatlar yapılırken müdahale etmeyen resmi makamlara ne diyeceğimizi bilemiyoruz.
*
Şehirlerin nefes almalarını sağlayan ‘Rüzgar Boğazları’ vardır.
Bu boğazlar herkes tarafından aşağı-yukarı bilinir.
Eğer siz bu boğazların önüne kapatacak şekilde blok halinde bina yaparsanız şehrin nefes almasını engellersiniz orada hava kirliliğine sebep olursunuz.
Yine dağınızdaki tipi ve rüzgâr geçişlerinin yerini bilmezseniz kaliteli bir kayak sporu yapamazsınız.
Ya da enerji üreteceğiz diye HES santralleri yaparsak...
Tarım arazileri üzerine tesisler kurar,
Ve
Derelerin, sellerin serbestçe aktığı dere yataklarını tıkar, bina inşaa ederseniz; doğa bir şekilde kendinden alınanı geri alır veya canlarımızı yitiririz...
Erzurum’da bu saydığımız kötü örneklerin hepsi var, birçoğunda da yıkım kararı mevcut...
Belediyeler daha büyük afet mi bekliyor, bilemiyorum...
‘Mal mal canın yongası’ biz de evimizi kontrol için oradaydık...
Neyse ki deprem afeti evlerimize zarar vermemiş ama insanoğlunun doğadan aldığı yerleri geri almıştı...
Kaymakamlık binasının hemen önündeki denize ait yerleri doldurup bahçe yapan insanoğlundan o yerleri geri almıştı.
*
Günlük yerel gazeteleriz okurken, gazetenin manşetinde yer alan haber dikkatimi çekti. Haber aynen şöyle idi...
‘SEL DOĞU’YU TERK ETMİYOR
Doğu’da aşırı yağışların ardından gelen sel ve heyelan can kayıplarına neden oldu.
Kağızman’da sel sularına kapılan kadın hayatını kaybetti.
Yusufeli’de sağanak yağış sonrası gelen heyelanda araçlar toprak altında kaldı.
Yaylalarda vatandaşlar mahsur kalırken Erzurum'un Oltu ilçesinde bir firmaya ait şantiye sular altında kaldı.
Bir başka haber;
‘Erzurum’un İspir ilçesinde şiddetli yağmur sonrası 400 metre uzunluğundaki HES tüneli inşaatını sel vurdu. Tünel’de çalışan bir işçi sağ olarak kurtarılırken Mustafa Aksöyek isimli işçinin arama çalışmaları devam ediyor.’
*
Sel afetinde canını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor; malını kaybedenlere geçmiş olsun diyoruz...
İyi de onlara bu ruhsatları veren, inşaatlar yapılırken müdahale etmeyen resmi makamlara ne diyeceğimizi bilemiyoruz.
*
Şehirlerin nefes almalarını sağlayan ‘Rüzgar Boğazları’ vardır.
Bu boğazlar herkes tarafından aşağı-yukarı bilinir.
Eğer siz bu boğazların önüne kapatacak şekilde blok halinde bina yaparsanız şehrin nefes almasını engellersiniz orada hava kirliliğine sebep olursunuz.
Yine dağınızdaki tipi ve rüzgâr geçişlerinin yerini bilmezseniz kaliteli bir kayak sporu yapamazsınız.
Ya da enerji üreteceğiz diye HES santralleri yaparsak...
Tarım arazileri üzerine tesisler kurar,
Ve
Derelerin, sellerin serbestçe aktığı dere yataklarını tıkar, bina inşaa ederseniz; doğa bir şekilde kendinden alınanı geri alır veya canlarımızı yitiririz...
Erzurum’da bu saydığımız kötü örneklerin hepsi var, birçoğunda da yıkım kararı mevcut...
Belediyeler daha büyük afet mi bekliyor, bilemiyorum...