
İnsanı, en mükemmel surette yaratan Allah, onun maddî ve mânevî her türlü ihtiyacını karşılayacak vasıtaları da var etmiştir. Bu ihtiyaçlardan birisi de cinselliktir. İnsanlarda cinsellik tabiî ve fıtrî bir gereksinimdir. Çünkü insanoğlunun çoğalması ve neslini devam ettirmesi ancak böyle bir ihtiyaç ile mümkündür. Fakat bu gereksinim belli kurallara bağlanarak helâl yoldan karşılanmalıdır. Bu tabiî ihtiyacın evlilik yoluyla giderilmesi sevap vesilesi sayılırken, haram yollardan giderilmesi demek olan zina ise, İslâm’da büyük günahlardan sayılmış ve yasaklanmıştır.
İslâm’da evlilik, insan fıtratının bu tabiî gereksinimini karşılayan meşru bir yol olarak görülmüş ve karı koca birbirlerini tamamlayan iki unsur olarak kabul edilmiştir. Nitekim Yüce Allah’ın eşlerden söz ederken, “Onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.” (Bakar,187) buyurması bunun açık bir ifadesidir. Allah Teâlâ, evliliği bir taraftan kendi varlığının bir göstergesi, diğer taraftan da eşler arası huzur ve saadetin kaynağı olarak sunmaktadır: “Size kendi cinsinizden, yanlarında huzur ve mutluluk bulabileceğiniz eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi, O’nun delillerinden biridir.” (Rum,21) Yüce Yaratıcı, birbirlerine karşı eşlere önceden tahmin edemeyecekleri kadar ilgi, sevgi, şefkat, istek ve arzu vermektedir. Kadın ve erkeğe verilen bu huzur ve sükûnet arzusu, onları birlikte bir yuva kurmaya sevk etmektedir.
Eşler arası ilişki ve özel hayat, asla hafife alınmaması gereken bir konudur. Söz konusu özel hayatın âdâbı arasında eşlerin birbirine karşı güzel görünmesi, süslenmesi başta gelmektedir. Resûl-i Ekrem, imkân ve ortama göre, eşlerin kıyafet seçiminde dikkatli davranmalarını ve dışarıda olduğu gibi ev içinde de bakımlı ve temiz olmalarını istemiştir. Bu bağlamda eşlerin, güzel koku ve kına gibi kişisel bakım ürünleri kullanmalarını onaylamış, ümmetinin pejmürde olmamasını, saç ve sakalına bakmasını, gözlerine sürme çekmesini, ağız sağlığı dâhil her türlü beden ve elbise temizliğine dikkat etmesini istemiştir. Bu bakımdan, eşlerin özel hayatı açısından ne denli önemli olduğunun farkında olan Allah Resûlü (sav) kızı Hz. Fâtıma’yı, Hz. Ali ile evlendirdiğinde mehrin bir kısmı ile güzel koku almasını istemişti.
Eşler arası özel hayatta gizlilik esastır. Peygamber (sav), “Kişinin eşiyle birlikte olduktan sonra onun sırrını ifşa etmesi, kıyamet gününde Allah katında (sorumluluğu) en büyük olan emanetlerdendir.” (Müslim,Nikah,124) buyurur ve hanımı ile cinsî münasebette bulunduktan sonra aralarında geçenleri anlatan erkeği, “Allah katında insanların en kötülerinden biri” olarak niteler. (Müslim,Nikah,123) Eşlerin birbirlerinin sırlarını ifşa etmesini de erkek ve dişi şeytana benzetme yapması bu işin ne kadar gayri insani ve gayri ahlaki olduğunun ifadesi edepsizlik ve iffetsizliğin açık bir göstergesidir.
Şu hâlde eşler arası özel hayat, aynı zamanda bir sadaka yani sadakattir. Aslında bu ilişki, eşlerin hem Allah’a, hem de birbirlerine olan sadakatlerinin bariz bir göstergesidir. Zira yaratılışlarının gereği olan bu tabiî ihtiyaçlarını sadece Allah’ın kendilerine helâl kıldığı ölçüler içerisinde giderirler. Ve aralarındaki “ağır sözleşme” sebebiyle, birbirlerine sadakat gösterirler. Helâl çerçevede birbirlerinin ihtiyacını gidererek asla biri diğerini aldatmaz. Bu nedenle de Rahmet Elçisi’nin ifade ettiği gibi, özel hayatlarını dahi ecir ve sevap vesilesine dönüştürebilirler. Karı koca arasındaki bu en mahrem ilişkininde gizli tutulması önemli derecede bir kul hakkının olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
İslâm’da evlilik, insan fıtratının bu tabiî gereksinimini karşılayan meşru bir yol olarak görülmüş ve karı koca birbirlerini tamamlayan iki unsur olarak kabul edilmiştir. Nitekim Yüce Allah’ın eşlerden söz ederken, “Onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.” (Bakar,187) buyurması bunun açık bir ifadesidir. Allah Teâlâ, evliliği bir taraftan kendi varlığının bir göstergesi, diğer taraftan da eşler arası huzur ve saadetin kaynağı olarak sunmaktadır: “Size kendi cinsinizden, yanlarında huzur ve mutluluk bulabileceğiniz eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi, O’nun delillerinden biridir.” (Rum,21) Yüce Yaratıcı, birbirlerine karşı eşlere önceden tahmin edemeyecekleri kadar ilgi, sevgi, şefkat, istek ve arzu vermektedir. Kadın ve erkeğe verilen bu huzur ve sükûnet arzusu, onları birlikte bir yuva kurmaya sevk etmektedir.
Eşler arası ilişki ve özel hayat, asla hafife alınmaması gereken bir konudur. Söz konusu özel hayatın âdâbı arasında eşlerin birbirine karşı güzel görünmesi, süslenmesi başta gelmektedir. Resûl-i Ekrem, imkân ve ortama göre, eşlerin kıyafet seçiminde dikkatli davranmalarını ve dışarıda olduğu gibi ev içinde de bakımlı ve temiz olmalarını istemiştir. Bu bağlamda eşlerin, güzel koku ve kına gibi kişisel bakım ürünleri kullanmalarını onaylamış, ümmetinin pejmürde olmamasını, saç ve sakalına bakmasını, gözlerine sürme çekmesini, ağız sağlığı dâhil her türlü beden ve elbise temizliğine dikkat etmesini istemiştir. Bu bakımdan, eşlerin özel hayatı açısından ne denli önemli olduğunun farkında olan Allah Resûlü (sav) kızı Hz. Fâtıma’yı, Hz. Ali ile evlendirdiğinde mehrin bir kısmı ile güzel koku almasını istemişti.
Eşler arası özel hayatta gizlilik esastır. Peygamber (sav), “Kişinin eşiyle birlikte olduktan sonra onun sırrını ifşa etmesi, kıyamet gününde Allah katında (sorumluluğu) en büyük olan emanetlerdendir.” (Müslim,Nikah,124) buyurur ve hanımı ile cinsî münasebette bulunduktan sonra aralarında geçenleri anlatan erkeği, “Allah katında insanların en kötülerinden biri” olarak niteler. (Müslim,Nikah,123) Eşlerin birbirlerinin sırlarını ifşa etmesini de erkek ve dişi şeytana benzetme yapması bu işin ne kadar gayri insani ve gayri ahlaki olduğunun ifadesi edepsizlik ve iffetsizliğin açık bir göstergesidir.
Şu hâlde eşler arası özel hayat, aynı zamanda bir sadaka yani sadakattir. Aslında bu ilişki, eşlerin hem Allah’a, hem de birbirlerine olan sadakatlerinin bariz bir göstergesidir. Zira yaratılışlarının gereği olan bu tabiî ihtiyaçlarını sadece Allah’ın kendilerine helâl kıldığı ölçüler içerisinde giderirler. Ve aralarındaki “ağır sözleşme” sebebiyle, birbirlerine sadakat gösterirler. Helâl çerçevede birbirlerinin ihtiyacını gidererek asla biri diğerini aldatmaz. Bu nedenle de Rahmet Elçisi’nin ifade ettiği gibi, özel hayatlarını dahi ecir ve sevap vesilesine dönüştürebilirler. Karı koca arasındaki bu en mahrem ilişkininde gizli tutulması önemli derecede bir kul hakkının olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.