
Bal insanlığın en eski ‘altın besinidir.’ Osmanlı Devleti de aracılığı hayvancılık faaliyetleri arasında saymış, bal üretimini daima geliştirmeye çalışmıştır. Osmanlı, arıcıları Tahrir ve Temettuat defterlerine kaydedip onlardan “öşr-i asel” adı altında vergi almıştır.
Bal, Osmanlı Devleti’nde, toplumun ve sarayın gıda ürünleri arasında baş sıralarda yer alıyordu. Osmanlı imaretlerinin mutfak giderlerine ait masrafların yaklaşık yüzde 5’inin bal alımı için yapılması, Osmanlı mutfak kültüründe balın hatırı sayılır yerini gösterir.
Osmanlı devletinde bal üretimi ve tüketimi neden fazla idi? Çünkü bal, sade olarak tüketildiği gibi, şerbet yapılarak içiliyor, birçok yemek ve tatlı türünün yapımında da kullanılıyordu.
Zamanımıza gelirsek… Arıcılık bugün de tarımsal faaliyetler içerisinde gene önemli bir yere sahiptir. Bu konuda çok sayıda resmi, akademik ve meslek birliklerince hazırlanmış bilgi bulunmaktadır.
Bugün arıcılık dendiğinde, sadece bal değil, bal mumu, polen, propolis ve arı zehri gibi ürünler de konu edilmektedir. Bunların bir kısmı gıda olarak bir kısmı da ilaç yapımında kullanılıyor.

Balın içerisinde demir, bakır, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, alüminyum, krom, nikel ve kobalt gibi değerli minerallerin bulunması ve bunların insan sağlığı açısından birçok faydasının olması insan hayatında balın yerini vazgeçilmez kılıyor ve talebi artırıyor.
Bal çok özel bir gıdadır: Mineraller ve protein bakımından (balda 17 çeşit aminoasit belirlenmiştir) zengin olan bal sadece gıda ürünü olarak değil, aynı zamanda tedavi amaçlı da kullanılmaktadır. Bugün insan sağlığı için balın birçok hastalığa şifa olduğu gözlenmiştir. Öncelikle anti bakteriyel olmasından dolayı iyi bir koruyucudur. Mideye kuvvet verir, kansızlığı giderir, damarları açar, romatizma, alerji, ağrı dindirici, diş güçlendirici, iştah açıcı, kabızlık, şişmanlık, yara iltihabı, balgam söktürücü, ishal, saç dökülmesi, sarılık, terleme, kolesterol, karaciğer hastalıkları, verem, nezle, cilt güzelliği gibi birçok bedeni arızayı giderdiği bilinmektedir.

Protein ve mineral açısından çok zengin bir ürün olan ‘gerçek bal’ ancak çok çeşitli ve zengin bir bitki florası ile sağlanabiliyor. Bu şartı temin eden illerin başında ise, 25 bin kilometre karelik, bal bitkisi zengini coğrafyasıyla, Erzurum gelmektedir. Benzer coğrafi yapıya sahip Bayburt, Ardahan, Kars, Muş ve Bingöl illeri de Türkiye’nin en kaliteli ballarının üretildiği şehirlerimizdir.
Ne var ki, Erzurum’da, yerel halk, eskisine göre arıcılıkla yeteri kadar meşgul olmuyor. Oysa toprağı az yahut kuzey ilçelerinde olduğu gibi, tarıma uygun yeterli arazisi olmayan ilçe ve köyler de, organik balcılık, çok ciddi bir iş kolu olma potansiyeline sahiptir. Erzurum yaylalarının ve dağlarının kır çiçeklerini en iyi değerlendiren doğu ve bazı batı Karadeniz illerinden gelen göçer aracılardır. Gerek göçer aracıların gerekse yerel arıcıların ürettiği ballara karşı ise tüketici daima kuşku duymaktadır. En yaygın şüphe baldaki şeker miktarının yüksekliği ve kullanılan kimi kimyasal ilaçların bıraktığı kalıntılardır. Erzurum balı üzerindeki bu şüpheyi gidermek hem üreticilere hem de yetkililere düşen bir görevdir.
Erzurum arıcıları eğer kooperatifler, arıcı birlikleri şeklinde toplanır da, gerçekten organik arıcılık yapabilirlerse, Erzurum balı, Anzer balı gibi, çok yüksek fiyatlarla alıcı bulabileceği gibi, Erzurum, kısa sürede, ‘bal ihraç eden’ bir şehir seviyesine de gelir. Bu konuda, üniversitelerimiz, valiliğimiz, büyükşehir belediyemiz ve ilgili tarım kuruluşları, ‘Erzurum’da organik bal üretimi’ başlıklı bir proje başlatıp yerel halkı da üretici kılmak için bir çalışma içine girerlerse, emekleri boşa gitmeyecektir.

ŞİİR
ERZURUM’DA İPEKYOLU DEVELERİ
Çin'den Avrupa'ya gider İpekyolu
Tebriz, Erzurum, Trabzon kadim bir kolu
İslam'ı İslam’a bağlayan bu yoldu
Nice asır tüccarla hüccacla doldu
İran Turan malı kervanla taşındı
Develer izler sürdü yollar aşındı
Develerin iyisi gelir kökünden
Güney Araplarından Hive Türkünden
Kervanın önü sıra eşek giderdi
Yedi deveyi bir sürücü güderdi
Deveciler mahirdi, Azerbaycanlı
Babayiğit adamlar hep kanlı canlı
Her bir deve ki, beş yüz kilo yük taşır
Maşallah deyin… develere yakışır
Erzurum'u yirmi üç günde çıkardı
Sanma kervancı gide gele bıkardı
Kervancı ağırladı kervansaraylar
Bolluktan nasip aldı, hatta vapurlar
İnsan ve servet akar da gece gündüz
İpekyolu şehri olur mu görgüsüz
Hanlar, dükkânlar her dilden anlar söyler
Tüccarlarla oturur ağalar beyler
Menzilden menzile yürürdü develer
Şenlendi çarşı pazar yükseldi evler
Gemi Avrupa malı taşır Trabzon'a
Deve kervanı getirir Erzurum'a
Trabzon kervanı Erzurum'da dinlenir
Tebriz kervanlarına mallar yüklenir
Resmi işlemler Erzurum'da yapılır
Gümrük vergisi, devlet hakkı, alınır
Gel zaman git zaman deyişti bu ahval
Geldi yeni hâl eski hâl oldu muhal
Otomobil ve kamyon olunca icat
Develer yurtlarına eyledi ricat
Kalmayınca kervan şehir fakirleşti
Zengin sarsıldı fukara sefilleşti
İpekyolu şehrini anlattım size
Ne çok öykü bıraktı develer bize
Bal, Osmanlı Devleti’nde, toplumun ve sarayın gıda ürünleri arasında baş sıralarda yer alıyordu. Osmanlı imaretlerinin mutfak giderlerine ait masrafların yaklaşık yüzde 5’inin bal alımı için yapılması, Osmanlı mutfak kültüründe balın hatırı sayılır yerini gösterir.
Osmanlı devletinde bal üretimi ve tüketimi neden fazla idi? Çünkü bal, sade olarak tüketildiği gibi, şerbet yapılarak içiliyor, birçok yemek ve tatlı türünün yapımında da kullanılıyordu.
Zamanımıza gelirsek… Arıcılık bugün de tarımsal faaliyetler içerisinde gene önemli bir yere sahiptir. Bu konuda çok sayıda resmi, akademik ve meslek birliklerince hazırlanmış bilgi bulunmaktadır.
Bugün arıcılık dendiğinde, sadece bal değil, bal mumu, polen, propolis ve arı zehri gibi ürünler de konu edilmektedir. Bunların bir kısmı gıda olarak bir kısmı da ilaç yapımında kullanılıyor.

Balın içerisinde demir, bakır, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, alüminyum, krom, nikel ve kobalt gibi değerli minerallerin bulunması ve bunların insan sağlığı açısından birçok faydasının olması insan hayatında balın yerini vazgeçilmez kılıyor ve talebi artırıyor.
Bal çok özel bir gıdadır: Mineraller ve protein bakımından (balda 17 çeşit aminoasit belirlenmiştir) zengin olan bal sadece gıda ürünü olarak değil, aynı zamanda tedavi amaçlı da kullanılmaktadır. Bugün insan sağlığı için balın birçok hastalığa şifa olduğu gözlenmiştir. Öncelikle anti bakteriyel olmasından dolayı iyi bir koruyucudur. Mideye kuvvet verir, kansızlığı giderir, damarları açar, romatizma, alerji, ağrı dindirici, diş güçlendirici, iştah açıcı, kabızlık, şişmanlık, yara iltihabı, balgam söktürücü, ishal, saç dökülmesi, sarılık, terleme, kolesterol, karaciğer hastalıkları, verem, nezle, cilt güzelliği gibi birçok bedeni arızayı giderdiği bilinmektedir.

Protein ve mineral açısından çok zengin bir ürün olan ‘gerçek bal’ ancak çok çeşitli ve zengin bir bitki florası ile sağlanabiliyor. Bu şartı temin eden illerin başında ise, 25 bin kilometre karelik, bal bitkisi zengini coğrafyasıyla, Erzurum gelmektedir. Benzer coğrafi yapıya sahip Bayburt, Ardahan, Kars, Muş ve Bingöl illeri de Türkiye’nin en kaliteli ballarının üretildiği şehirlerimizdir.
Ne var ki, Erzurum’da, yerel halk, eskisine göre arıcılıkla yeteri kadar meşgul olmuyor. Oysa toprağı az yahut kuzey ilçelerinde olduğu gibi, tarıma uygun yeterli arazisi olmayan ilçe ve köyler de, organik balcılık, çok ciddi bir iş kolu olma potansiyeline sahiptir. Erzurum yaylalarının ve dağlarının kır çiçeklerini en iyi değerlendiren doğu ve bazı batı Karadeniz illerinden gelen göçer aracılardır. Gerek göçer aracıların gerekse yerel arıcıların ürettiği ballara karşı ise tüketici daima kuşku duymaktadır. En yaygın şüphe baldaki şeker miktarının yüksekliği ve kullanılan kimi kimyasal ilaçların bıraktığı kalıntılardır. Erzurum balı üzerindeki bu şüpheyi gidermek hem üreticilere hem de yetkililere düşen bir görevdir.
Erzurum arıcıları eğer kooperatifler, arıcı birlikleri şeklinde toplanır da, gerçekten organik arıcılık yapabilirlerse, Erzurum balı, Anzer balı gibi, çok yüksek fiyatlarla alıcı bulabileceği gibi, Erzurum, kısa sürede, ‘bal ihraç eden’ bir şehir seviyesine de gelir. Bu konuda, üniversitelerimiz, valiliğimiz, büyükşehir belediyemiz ve ilgili tarım kuruluşları, ‘Erzurum’da organik bal üretimi’ başlıklı bir proje başlatıp yerel halkı da üretici kılmak için bir çalışma içine girerlerse, emekleri boşa gitmeyecektir.

ŞİİR
ERZURUM’DA İPEKYOLU DEVELERİ
Çin'den Avrupa'ya gider İpekyolu
Tebriz, Erzurum, Trabzon kadim bir kolu
İslam'ı İslam’a bağlayan bu yoldu
Nice asır tüccarla hüccacla doldu
İran Turan malı kervanla taşındı
Develer izler sürdü yollar aşındı
Develerin iyisi gelir kökünden
Güney Araplarından Hive Türkünden
Kervanın önü sıra eşek giderdi
Yedi deveyi bir sürücü güderdi
Deveciler mahirdi, Azerbaycanlı
Babayiğit adamlar hep kanlı canlı
Her bir deve ki, beş yüz kilo yük taşır
Maşallah deyin… develere yakışır
Erzurum'u yirmi üç günde çıkardı
Sanma kervancı gide gele bıkardı
Kervancı ağırladı kervansaraylar
Bolluktan nasip aldı, hatta vapurlar
İnsan ve servet akar da gece gündüz
İpekyolu şehri olur mu görgüsüz
Hanlar, dükkânlar her dilden anlar söyler
Tüccarlarla oturur ağalar beyler
Menzilden menzile yürürdü develer
Şenlendi çarşı pazar yükseldi evler
Gemi Avrupa malı taşır Trabzon'a
Deve kervanı getirir Erzurum'a
Trabzon kervanı Erzurum'da dinlenir
Tebriz kervanlarına mallar yüklenir
Resmi işlemler Erzurum'da yapılır
Gümrük vergisi, devlet hakkı, alınır
Gel zaman git zaman deyişti bu ahval
Geldi yeni hâl eski hâl oldu muhal
Otomobil ve kamyon olunca icat
Develer yurtlarına eyledi ricat
Kalmayınca kervan şehir fakirleşti
Zengin sarsıldı fukara sefilleşti
İpekyolu şehrini anlattım size
Ne çok öykü bıraktı develer bize