
Kuran-ı Kerim son Peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed (sav)’e Allah tarafından vahiy yoluyla bildirilmiş ‘kutsal kitaptır.’ Bundan sonra insanlık, yeryüzünde kaldığı sürece, başka kutsal kitap gönderilmeyecektir. Bu nedenle Kuran, kutsal kitapların sonuncusudur. Dünyayı bilgisizlik karanlığından kurtarıp her yeri gerçeğin ışığıyla aydınlatan ve her kelimesinin Allah’ın sözü olduğunda kuşku bulunmayan Kuran’a saygılı olmak, ona karşı sevgi duymak, gösterdiği yolda gitmek, biz insanlar için Allah’a karşı yüklendiğimiz bir borçtur. Bu nedenle Kuran’ı sevelim, anlayalım, onun ilahi buyruklarına uyalım.
Erzurum’da bu anlama hizmet eden güzel bir halk geleneğimiz vardır: Bin Bir Hatim okuma geleneği… Bu gelenek, uzun asırlardan beri, 15 Aralık–15 Ocak tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Piri Ali Baba’nın başlattığı ve şehrin istikrarla devam ettirdiği manevi bir etkinlik olan Bin Bir Hatim okunması geleneğinin bugünlerde bir yenisini daha icra ediyoruz.
Bin Bir Hatimler, bazı merkez camilerde yüksek katılımlı sabah namazlarıyla birlikte başlamakta diğer camilerde ise vakit namazları arasında, cüzler halinde okunarak, gerçekleştirilmektedir. Geleneksel ismi ‘Bin Bir Hatimdir’, fakat artık gerek camilerde gerekse evlerde okunanların toplanmasıyla, bu rakam, 30 binlere, hatta 40 binlere kadar ulaşmaktadır. Elhamdülillah. Hatım sayısı azalmıyor, artıyor. Bu durum milletimizin gönlündeki din-iman sevgisinin, manevi yönelişinin ve Hakk’ın rızasını arayışının bir tezahürüdür.
Kuran okumaktan maksat, sevap kazanmaktan çok, Allah’ın emirlerini öğrenmek ve hayata tatbik etmek olduğundan, Kuran’ı anlama cabasının gittikçe yaygınlaştığını görmekteyiz. Kuran meali ve tefsir kitaplarının baskı ve satış rakamları bu eğilimin somut göstergesidir. Satır altları Türkçe okunuşlu Kuran baskıları da geliştirilerek, artmaktadır. İnternette yer alan yüzlerce site ise, Kuran’ın anlaşılmasını daha da kolaylaştırmış durumdadır.
‘Bir alaca dana bir nahırı berbat eder!’ sözünden yola çıkarak, bazı ‘devamsız insanların, özellikle şuursuz hareket eden gençlerin’ yol açtığı anlamsız gerginlikler bir kenara bırakılırsa, Kuran’ın indirildiği ay olan Ramazan ayı, Erzurum’da, daima hüsnü kabul görmüş, heyecanla karşılanmış, heyecanla yaşanmış ve heyecanla uğurlanmıştır. Bir ay süren ‘Bin Bir Hatım’ okunması da ‘Erzurum Ramazan ruhunun’ bir tekrarı gibidir; manevi bir atmosfer içinde cereyan etmekte ve tamamlanmaktadır.
‘Erzurum’un depremden korunması, düşman istilasından muhafaza’ gibi yanlış yorumlamalarla bin bir hatim okunmasını izah ve haber yapmak, etkinliğin ruhunu ifadeden uzaktır. Bin Bir Hatimlerin okunması bireysel ve toplumsal olarak, manevi bir arınmaya ve Allah’ın rızasını kazanmaya matuftur. Bin Bir Hatim okunmasının öznesi şehir değil bizatihi insanın kendisidir. Nitekim Erzurum’daki geleneksel dini faaliyetler de bu bapta icar edile gelmiştir. Mesela rahmetli Müftü Solakzade, her ramazan ayının ilk günü ‘Fatiha’ suresinden başlayıp 365 güne yaydığı vaazlarında, A’dan Z’ye, Kuran’ın tefsirini kürsüden, kalabalık bir cemaate yapmış ve ehli hocalar da bu metodu takip etmişlerdir.
Din, ihlas ile yaşandığında hem kişiyi değiştirir, hem de toplumda değişimlere sebep olur. Meselenin bu maksadını göz ardı ederek, ‘Bin Bir Hatimlerin’ başlangıcında ve sonunda, tiyatrovari merasimler tertip etmekten, siyaseti işin içine çekmekten de imtina edilmelidir. Erzurum’da yaşanan bu iki ramazan atmosferini, arınma, muhasebe yapma, Rabbimize bir yakınlık arama olarak anlamalı ve bu duygularla, samimiyet ve coşku içinde yaşamalıdır. Bunu da düşünme olmadan, nefislerimizi hesaba çekmeden gerçekleştiremeyeceğimiz bilinmelidir.
Erzurum’da bu anlama hizmet eden güzel bir halk geleneğimiz vardır: Bin Bir Hatim okuma geleneği… Bu gelenek, uzun asırlardan beri, 15 Aralık–15 Ocak tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Piri Ali Baba’nın başlattığı ve şehrin istikrarla devam ettirdiği manevi bir etkinlik olan Bin Bir Hatim okunması geleneğinin bugünlerde bir yenisini daha icra ediyoruz.
Bin Bir Hatimler, bazı merkez camilerde yüksek katılımlı sabah namazlarıyla birlikte başlamakta diğer camilerde ise vakit namazları arasında, cüzler halinde okunarak, gerçekleştirilmektedir. Geleneksel ismi ‘Bin Bir Hatimdir’, fakat artık gerek camilerde gerekse evlerde okunanların toplanmasıyla, bu rakam, 30 binlere, hatta 40 binlere kadar ulaşmaktadır. Elhamdülillah. Hatım sayısı azalmıyor, artıyor. Bu durum milletimizin gönlündeki din-iman sevgisinin, manevi yönelişinin ve Hakk’ın rızasını arayışının bir tezahürüdür.
Kuran okumaktan maksat, sevap kazanmaktan çok, Allah’ın emirlerini öğrenmek ve hayata tatbik etmek olduğundan, Kuran’ı anlama cabasının gittikçe yaygınlaştığını görmekteyiz. Kuran meali ve tefsir kitaplarının baskı ve satış rakamları bu eğilimin somut göstergesidir. Satır altları Türkçe okunuşlu Kuran baskıları da geliştirilerek, artmaktadır. İnternette yer alan yüzlerce site ise, Kuran’ın anlaşılmasını daha da kolaylaştırmış durumdadır.
‘Bir alaca dana bir nahırı berbat eder!’ sözünden yola çıkarak, bazı ‘devamsız insanların, özellikle şuursuz hareket eden gençlerin’ yol açtığı anlamsız gerginlikler bir kenara bırakılırsa, Kuran’ın indirildiği ay olan Ramazan ayı, Erzurum’da, daima hüsnü kabul görmüş, heyecanla karşılanmış, heyecanla yaşanmış ve heyecanla uğurlanmıştır. Bir ay süren ‘Bin Bir Hatım’ okunması da ‘Erzurum Ramazan ruhunun’ bir tekrarı gibidir; manevi bir atmosfer içinde cereyan etmekte ve tamamlanmaktadır.
‘Erzurum’un depremden korunması, düşman istilasından muhafaza’ gibi yanlış yorumlamalarla bin bir hatim okunmasını izah ve haber yapmak, etkinliğin ruhunu ifadeden uzaktır. Bin Bir Hatimlerin okunması bireysel ve toplumsal olarak, manevi bir arınmaya ve Allah’ın rızasını kazanmaya matuftur. Bin Bir Hatim okunmasının öznesi şehir değil bizatihi insanın kendisidir. Nitekim Erzurum’daki geleneksel dini faaliyetler de bu bapta icar edile gelmiştir. Mesela rahmetli Müftü Solakzade, her ramazan ayının ilk günü ‘Fatiha’ suresinden başlayıp 365 güne yaydığı vaazlarında, A’dan Z’ye, Kuran’ın tefsirini kürsüden, kalabalık bir cemaate yapmış ve ehli hocalar da bu metodu takip etmişlerdir.
Din, ihlas ile yaşandığında hem kişiyi değiştirir, hem de toplumda değişimlere sebep olur. Meselenin bu maksadını göz ardı ederek, ‘Bin Bir Hatimlerin’ başlangıcında ve sonunda, tiyatrovari merasimler tertip etmekten, siyaseti işin içine çekmekten de imtina edilmelidir. Erzurum’da yaşanan bu iki ramazan atmosferini, arınma, muhasebe yapma, Rabbimize bir yakınlık arama olarak anlamalı ve bu duygularla, samimiyet ve coşku içinde yaşamalıdır. Bunu da düşünme olmadan, nefislerimizi hesaba çekmeden gerçekleştiremeyeceğimiz bilinmelidir.