
Valimiz, hamsiye baktı, ama gördü mü?
Görseydi gazeticeler gördüğünü yazardı. Oysa meslektaşlarım şunu yazmışlar:
“Erzurum Valisi Okay Memiş, yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında halk pazarını denetledi.”
Yani sayın Valimiz, Kovid-19 yönünden pazarı denetlemiş. Satıcılar ve alıcılar maske takıyorlar mı, mesafe korunuyor mu? Vb.
Valimiz sn. Memiş, pazarda satılan ürünleriyse es geçmiş.
Oysa her hafta bir iki pazara sırıf bu yönden girip çıkmak, tezgahlardaki ürünlerin kalitesini kontrol etmek, vatandaşa yapılacak en büyük iyiliklerden biri olacaktır.
Uzun yıllardır Erzurum halk pazarlarında sebzenin meyvenin üçünçü sınıfı satılır, ama zabıtalar, zabıta müdürleri, ilgili daire başkanları, belediye başkanları, gelip giden valilerimiz, bu konularla, ne hikmetse, doğru dürüst hiç ilgilenmezler.
Balık sezonu başladı… Mesela hamsi… Tüm Türkiye’nin en sevdiği balık çeşitleri arasında yer alıyor hamsi balığı, fakat Erzurum piyasasına gelen hamsiler standardın dışındadır. Tabiri caizse kalburaltı. İri hamsi batıya, tabirimi hoş görün, hamsinin ‘gıgılı’ ise doğuya.
Doğu bölgesi halkı balıktan anlasa sesini çıkaracak elbette! Fakat gerçek şu ki, -bilenleri müstesna tutup söylersek- halk, hamsinin kalitelisini hiç görmediğinden olmalı, iyi hamsiyi bilmiyor ve haliyle talep de etmiyor.
Ama gerçek şu: Sayın Valimizin baktığı kasalardaki hamsi balığını Karadeniz’de bir Allah’ın kulu satın alıp da balık diye yemez.

Ama Erzurum pazarlarında satılmaktadır…
Yasalara göre, avlanabilmesi için, hamsinin boyunun en az 9 cm. olması gerekiyor. (Satandart boy 9-11 cm) Bu rakamlar hamside bir avlanm standardıdır. Standart dışı hamsi avı ise yasaktır. 4-6 cm arası balık tutanlar, bunu kaçak yollarla yapıyor, denetim dışı yerlerde kasalıyor ve uygun fiyata taşra illerine kakalıyorlar, pardon, postalıyorlar…
Erzurum’da herhangi bir pazarda yahut balıkçı dükkânında, 9-11 cm boyunda Karadeniz hamsisi satın almış bir Allah kulu var mı, bilmiyorum!
Geçtik 9-11 cm.lik hamsiyi; hiç olmazsa 7-8 cm.in altındaki hamsinin Erzurum pazarına girmesine izin verilmemeli.
O zaman gübre olacak yahut un yapılacak hamsi balığı gıda olarak getirilip hem de fahiş fiyata vatandaşa kış boyu satılmaz.
Avanak kul! Yediğin hamsi değil
Bizi sanıyorlar ki, bunlar cahil
Sebzen de öyledir, üçüncü sınıf
Sütlü memesin; emil babam, emil!


Hıristiyan şehirlerinde yok, Erzurum şehrinde çok!
Temel Reis Erzurumlu çocuklara ne öğretecek?
Erzurum’da il genelindeki parklarda yer alan çocuk oyun grupları milli ve İslami olanın dışında her türlü rezaleti içeriyor.
Bunları zaman zaman gündeme taşıyor, yetkilileri ve halkımızı uyarmaya çalışıyorum. İnternet üzerinden araştırma da yapıyorum. Ne Avrupa ülkelerinde ne Amerika’da ne de Japonya ve Rusya gibi ülkelerdeki parklarda yer alan çocuk oyun grupları bizdeki oyun gruplarına hiç benzemiyor. Müslüman bir ülkeyiz, fakat parklardaki çocuk oyun araç gereçleri Hristiyan, Latin, pagan, satanist, ideolojik çizgi roman karakteri, klişe ikonu (kanatlı melek heykelleri) dolu. Bazı parklardaki şatoya benzer oyun aparatları da Ortaçağ Avrupa’sının derebeylerine ait kuleleri anımsatıyor. Müslüman çocukları bu aparatlarda sözde eğleniyor. Oysa şuur altları bu şeytanî tasvirlerle doluyor. Yani bu parklarımız çocuklarımızın taze tarla hükmündeki zihinlerine kalplerine pislik tohumları ekiyor.
Gerçek bu ve biz bunu defalarca dile getirdik. Ama garip bir aymazlıkla yüz yüzeyiz. Ne yazarsanız yazınız kimse umursamıyor. Biz, bu yayınları yaparak, duvara karşı konuşsak da, Allah rızası için, gafletlerinde yaşamayı tercih edenleri uyarmaya devam edeceğiz.

Erzurum parklarındaki çocuk oyun grupları arasında yer alan bir diğer figür de Temel Reis figürüdür. Temel Reis karakterini icat eden ülke unuttu, fakat bizimkiler onu Erzurum’da yaşatıyor! Böyle bir ironinin dünyada eşi benzeri yok. Bunlarla çocuklarını zehirleyen bir yönetici aklı gerçekte tarihini, kültürünü, kendi milletini aşağıladığının bile farkında değil. Akıl ve şuur seviyesinden kopuk milletlere özgü bir seviyesizlik.
Tekrar soruyorum: Gerek çizgi filim karakterleri gerek Hıristiyan ve pagan kültürünün imgeleri ve ayı, maymun, goril gibi vahşi hayvan görselleriyle dolu bu oyun grupları neden Avrupa ülkelerinin parklarında yer almıyor?
Gözünün önünde olanı göremeyen bir millet olduk. Emperyalizmin şeytani zihniyetine hizmet ettiğimizi anlayamıyoruz. Gözümüzü açmak için hiç olmazsa bu imgeler üzerinde azıcık düşünmeleri, bunların kaynaklarını ve verdikleri mesajları anlamaya çalışmaları gerekmez mi bu parkları kuran belediye başkanlarının ve onların yöneticilerinin?
Temel Reis çizgi karakteriyle çocuklara ne öğretilmek isteniyor? Bu soruyu cevaplayan alıntı bir yazıyla sizleri baş başa bırakıyorum:
“Yayınlanan çizgi filmlerin ortak özelliği, ahlaksız zekâya hayran olan tavırlardır. Temel Reis çizgi filminde de aynı seviyesizliği görmek mümkün. Bir dönem ıspanak sebzesini çocuklara sevdiriyor diye alkışlanan bu çizgi film, bedeni güçlü ama ahlakı zayıf çocuklar istiyor. Hatırlayalım; genel konu, Temel Reis’in Safinaz’ı Kabasakal’ın elinden kurtarmasıdır. Safinaz karakteri, filmde güce tapan bir karakterdir. Çoğu zaman Kabasakal’la birlikte olur, ama Kabasakal’ın kaba bir hareketinden dolayı Temel Reis’i yardıma çağırır. Sonuçta evlilik olmaz hep flört vardır. Safinaz karakteri, bazen Kabasakal’la bazen Temel Reis’le beraberdir. Altı yaşındaki oğlunuzun ve kızınızın Temel Reis’ten ve Safinaz’dan neler öğrenebildiğini hesaba katıyor musunuz?”


Erzurum İspirli âlimlerden Süleyman bin Muhammet’e ait yeni bir yazma eser bulundu
Yaşar Yılmaz
Yıllardan beri İspir ve Pazaryolu’nun köylerinde geziler, kültürel araştırmalar yapan bir kişi olarak bu tür haberleri siz kıymetli takipçilerimizle paylaşmaktan oldukça mutlu oluyorum.
Başlıkta dile getirdiğim eser, İspirli âlim Süleyman bin Muhammet’e ait bir pendnâme. Yazmadaki bilgilere göre müellifinin İspir’in Tapsor (Başköy) karyesinden olduğu anlaşılan eser, Diyarbakırlı Ahmedî’nin (ö. 1760) meşhur Pendname’sine ( yazılış tarihi h. 1149/ 1736-37) nazire olarak yazılmış. Muhammet bin Salih, bu hususu şu satırlarla dile getirmiştir:
“Muvahhid kullarından Ahmedî’dür
Diyâr-ı Bekirî şehr-i Amedî’dür
Müridi varidi bir pend-i ibtidâdan
Ki on sekiz hikâye aldım andan
Görince anı geldi bu hakîre
Nasîb olsa buna kılsam nazîre
Diledüm Hâlikımdan itdi ihsân
Bunun nazmını kıldı bana âsân
Vesîle oldı bu nazma ol âdem
Anı mağfûr ide hallâk-ı âlem”
306 yapraktan oluşan eser, 15 satır, 2 sütun olarak düzenlenmiştir.
Konu olarak pend (öğüt, nasihat) içerikli olan eserde pendnameler ve ahmediyelerde işlenen “tasavvuf, İslam tarihi, ahlak, insan hayatı” gibi konular, manzum bir biçimde işlenmiştir. Eserin dili oldukça yalın bir Türkçedir.
Eserin müellifi Süleyman bin Muhammet hakkında elimizde tatmin edici bir bilgi yoktur. Yazmada yer alan “meşhur yek-çeşm/ bir gözü kör) sıfatı, köyüne dair bilginin “karye-yi Tabsorî /Başköy) biçiminde olması ve eserin telif tarihine ait 1847 bilgilerinden hareketle söz konusu eserin Başköylü Tüysüz Hafız olarak bilinen ve bazı şiirleri dillerde dolaşan şairin ailesinden çıkmış olabileceğini düşündürmektedir.
Eser, aynı köyden emekli bir öğretmenimiz tarafından muhafaza edilmektedir. Konuyla ilgili yeni bilgileri sizlerle paylaşacağım.

ŞİİR
ERZURUM HASIRLARI
Evlerde hanlarda sergiydi yüzlerce asır
Hem temini kolaydı hem de ucuzdu hasır
Ham maddesi cilden, Karasu Sazında hazır
Kayık, kağnı taşır cil, esnafın eli nasır
Erzurum sekiz köşe çoktur kale kapısı
Şehrin kuzeyindedir meşhur Gürcükapısı
İnsana mutluk verir eskilerin anısı
Gir de gez hele, işte, Hasırcılar Çarşısı
Hamamlarda, camilerde, konaklarda, hasır
Naif bir sergi, diyar-ı dadaşa münhasır
Şaşma! Ahalisi bilmez değil, halı, kilim!
Şu mesel; coğrafya kader; Erzurum muasır
Şükür! Hasır çarşısının yeri oldu talan
İş Bankası, Ak Bank ve Hasır İşhanı kalan
Şehirler de insanlar gibi gelip geçiyor
Bir varmış bir yokmuş, talan da kalan da yalan!
M.Talat Uzunyaylalı
NOT: Devam edecek olan Hafta sonu sokağa çıkma yasağı nedeniyle gazete dağıtımı gerçekleştirilemeyeceğinden, Cumartesi Postası sayfamız bundan böyle Cuma Postası adı altında, Cuma günleri yayınlanacaktır.
Görseydi gazeticeler gördüğünü yazardı. Oysa meslektaşlarım şunu yazmışlar:
“Erzurum Valisi Okay Memiş, yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında halk pazarını denetledi.”
Yani sayın Valimiz, Kovid-19 yönünden pazarı denetlemiş. Satıcılar ve alıcılar maske takıyorlar mı, mesafe korunuyor mu? Vb.
Valimiz sn. Memiş, pazarda satılan ürünleriyse es geçmiş.
Oysa her hafta bir iki pazara sırıf bu yönden girip çıkmak, tezgahlardaki ürünlerin kalitesini kontrol etmek, vatandaşa yapılacak en büyük iyiliklerden biri olacaktır.
Uzun yıllardır Erzurum halk pazarlarında sebzenin meyvenin üçünçü sınıfı satılır, ama zabıtalar, zabıta müdürleri, ilgili daire başkanları, belediye başkanları, gelip giden valilerimiz, bu konularla, ne hikmetse, doğru dürüst hiç ilgilenmezler.
Balık sezonu başladı… Mesela hamsi… Tüm Türkiye’nin en sevdiği balık çeşitleri arasında yer alıyor hamsi balığı, fakat Erzurum piyasasına gelen hamsiler standardın dışındadır. Tabiri caizse kalburaltı. İri hamsi batıya, tabirimi hoş görün, hamsinin ‘gıgılı’ ise doğuya.
Doğu bölgesi halkı balıktan anlasa sesini çıkaracak elbette! Fakat gerçek şu ki, -bilenleri müstesna tutup söylersek- halk, hamsinin kalitelisini hiç görmediğinden olmalı, iyi hamsiyi bilmiyor ve haliyle talep de etmiyor.
Ama gerçek şu: Sayın Valimizin baktığı kasalardaki hamsi balığını Karadeniz’de bir Allah’ın kulu satın alıp da balık diye yemez.

Ama Erzurum pazarlarında satılmaktadır…
Yasalara göre, avlanabilmesi için, hamsinin boyunun en az 9 cm. olması gerekiyor. (Satandart boy 9-11 cm) Bu rakamlar hamside bir avlanm standardıdır. Standart dışı hamsi avı ise yasaktır. 4-6 cm arası balık tutanlar, bunu kaçak yollarla yapıyor, denetim dışı yerlerde kasalıyor ve uygun fiyata taşra illerine kakalıyorlar, pardon, postalıyorlar…
Erzurum’da herhangi bir pazarda yahut balıkçı dükkânında, 9-11 cm boyunda Karadeniz hamsisi satın almış bir Allah kulu var mı, bilmiyorum!
Geçtik 9-11 cm.lik hamsiyi; hiç olmazsa 7-8 cm.in altındaki hamsinin Erzurum pazarına girmesine izin verilmemeli.
O zaman gübre olacak yahut un yapılacak hamsi balığı gıda olarak getirilip hem de fahiş fiyata vatandaşa kış boyu satılmaz.
Avanak kul! Yediğin hamsi değil
Bizi sanıyorlar ki, bunlar cahil
Sebzen de öyledir, üçüncü sınıf
Sütlü memesin; emil babam, emil!


Hıristiyan şehirlerinde yok, Erzurum şehrinde çok!
Temel Reis Erzurumlu çocuklara ne öğretecek?
Erzurum’da il genelindeki parklarda yer alan çocuk oyun grupları milli ve İslami olanın dışında her türlü rezaleti içeriyor.
Bunları zaman zaman gündeme taşıyor, yetkilileri ve halkımızı uyarmaya çalışıyorum. İnternet üzerinden araştırma da yapıyorum. Ne Avrupa ülkelerinde ne Amerika’da ne de Japonya ve Rusya gibi ülkelerdeki parklarda yer alan çocuk oyun grupları bizdeki oyun gruplarına hiç benzemiyor. Müslüman bir ülkeyiz, fakat parklardaki çocuk oyun araç gereçleri Hristiyan, Latin, pagan, satanist, ideolojik çizgi roman karakteri, klişe ikonu (kanatlı melek heykelleri) dolu. Bazı parklardaki şatoya benzer oyun aparatları da Ortaçağ Avrupa’sının derebeylerine ait kuleleri anımsatıyor. Müslüman çocukları bu aparatlarda sözde eğleniyor. Oysa şuur altları bu şeytanî tasvirlerle doluyor. Yani bu parklarımız çocuklarımızın taze tarla hükmündeki zihinlerine kalplerine pislik tohumları ekiyor.
Gerçek bu ve biz bunu defalarca dile getirdik. Ama garip bir aymazlıkla yüz yüzeyiz. Ne yazarsanız yazınız kimse umursamıyor. Biz, bu yayınları yaparak, duvara karşı konuşsak da, Allah rızası için, gafletlerinde yaşamayı tercih edenleri uyarmaya devam edeceğiz.

Erzurum parklarındaki çocuk oyun grupları arasında yer alan bir diğer figür de Temel Reis figürüdür. Temel Reis karakterini icat eden ülke unuttu, fakat bizimkiler onu Erzurum’da yaşatıyor! Böyle bir ironinin dünyada eşi benzeri yok. Bunlarla çocuklarını zehirleyen bir yönetici aklı gerçekte tarihini, kültürünü, kendi milletini aşağıladığının bile farkında değil. Akıl ve şuur seviyesinden kopuk milletlere özgü bir seviyesizlik.
Tekrar soruyorum: Gerek çizgi filim karakterleri gerek Hıristiyan ve pagan kültürünün imgeleri ve ayı, maymun, goril gibi vahşi hayvan görselleriyle dolu bu oyun grupları neden Avrupa ülkelerinin parklarında yer almıyor?
Gözünün önünde olanı göremeyen bir millet olduk. Emperyalizmin şeytani zihniyetine hizmet ettiğimizi anlayamıyoruz. Gözümüzü açmak için hiç olmazsa bu imgeler üzerinde azıcık düşünmeleri, bunların kaynaklarını ve verdikleri mesajları anlamaya çalışmaları gerekmez mi bu parkları kuran belediye başkanlarının ve onların yöneticilerinin?
Temel Reis çizgi karakteriyle çocuklara ne öğretilmek isteniyor? Bu soruyu cevaplayan alıntı bir yazıyla sizleri baş başa bırakıyorum:
“Yayınlanan çizgi filmlerin ortak özelliği, ahlaksız zekâya hayran olan tavırlardır. Temel Reis çizgi filminde de aynı seviyesizliği görmek mümkün. Bir dönem ıspanak sebzesini çocuklara sevdiriyor diye alkışlanan bu çizgi film, bedeni güçlü ama ahlakı zayıf çocuklar istiyor. Hatırlayalım; genel konu, Temel Reis’in Safinaz’ı Kabasakal’ın elinden kurtarmasıdır. Safinaz karakteri, filmde güce tapan bir karakterdir. Çoğu zaman Kabasakal’la birlikte olur, ama Kabasakal’ın kaba bir hareketinden dolayı Temel Reis’i yardıma çağırır. Sonuçta evlilik olmaz hep flört vardır. Safinaz karakteri, bazen Kabasakal’la bazen Temel Reis’le beraberdir. Altı yaşındaki oğlunuzun ve kızınızın Temel Reis’ten ve Safinaz’dan neler öğrenebildiğini hesaba katıyor musunuz?”


Erzurum İspirli âlimlerden Süleyman bin Muhammet’e ait yeni bir yazma eser bulundu

Yıllardan beri İspir ve Pazaryolu’nun köylerinde geziler, kültürel araştırmalar yapan bir kişi olarak bu tür haberleri siz kıymetli takipçilerimizle paylaşmaktan oldukça mutlu oluyorum.
Başlıkta dile getirdiğim eser, İspirli âlim Süleyman bin Muhammet’e ait bir pendnâme. Yazmadaki bilgilere göre müellifinin İspir’in Tapsor (Başköy) karyesinden olduğu anlaşılan eser, Diyarbakırlı Ahmedî’nin (ö. 1760) meşhur Pendname’sine ( yazılış tarihi h. 1149/ 1736-37) nazire olarak yazılmış. Muhammet bin Salih, bu hususu şu satırlarla dile getirmiştir:
“Muvahhid kullarından Ahmedî’dür
Diyâr-ı Bekirî şehr-i Amedî’dür
Müridi varidi bir pend-i ibtidâdan
Ki on sekiz hikâye aldım andan
Görince anı geldi bu hakîre
Nasîb olsa buna kılsam nazîre
Diledüm Hâlikımdan itdi ihsân
Bunun nazmını kıldı bana âsân
Vesîle oldı bu nazma ol âdem
Anı mağfûr ide hallâk-ı âlem”
306 yapraktan oluşan eser, 15 satır, 2 sütun olarak düzenlenmiştir.
Konu olarak pend (öğüt, nasihat) içerikli olan eserde pendnameler ve ahmediyelerde işlenen “tasavvuf, İslam tarihi, ahlak, insan hayatı” gibi konular, manzum bir biçimde işlenmiştir. Eserin dili oldukça yalın bir Türkçedir.
Eserin müellifi Süleyman bin Muhammet hakkında elimizde tatmin edici bir bilgi yoktur. Yazmada yer alan “meşhur yek-çeşm/ bir gözü kör) sıfatı, köyüne dair bilginin “karye-yi Tabsorî /Başköy) biçiminde olması ve eserin telif tarihine ait 1847 bilgilerinden hareketle söz konusu eserin Başköylü Tüysüz Hafız olarak bilinen ve bazı şiirleri dillerde dolaşan şairin ailesinden çıkmış olabileceğini düşündürmektedir.
Eser, aynı köyden emekli bir öğretmenimiz tarafından muhafaza edilmektedir. Konuyla ilgili yeni bilgileri sizlerle paylaşacağım.

ŞİİR
ERZURUM HASIRLARI
Evlerde hanlarda sergiydi yüzlerce asır
Hem temini kolaydı hem de ucuzdu hasır
Ham maddesi cilden, Karasu Sazında hazır
Kayık, kağnı taşır cil, esnafın eli nasır
Erzurum sekiz köşe çoktur kale kapısı
Şehrin kuzeyindedir meşhur Gürcükapısı
İnsana mutluk verir eskilerin anısı
Gir de gez hele, işte, Hasırcılar Çarşısı
Hamamlarda, camilerde, konaklarda, hasır
Naif bir sergi, diyar-ı dadaşa münhasır
Şaşma! Ahalisi bilmez değil, halı, kilim!
Şu mesel; coğrafya kader; Erzurum muasır
Şükür! Hasır çarşısının yeri oldu talan
İş Bankası, Ak Bank ve Hasır İşhanı kalan
Şehirler de insanlar gibi gelip geçiyor
Bir varmış bir yokmuş, talan da kalan da yalan!
M.Talat Uzunyaylalı
NOT: Devam edecek olan Hafta sonu sokağa çıkma yasağı nedeniyle gazete dağıtımı gerçekleştirilemeyeceğinden, Cumartesi Postası sayfamız bundan böyle Cuma Postası adı altında, Cuma günleri yayınlanacaktır.