
Şehir anıların mahzenidir; mahzenin yol haritaları da mahalle ve sokak isimleridir. Şimdi yerinde yeller esen “Gâvurboğan” mahallesi ismi gibi Erzurum’un eski mahalle, cadde ve sokak isimleri ya, bir mesleğin icra edildiği ya tarihte iz bırakmış bir kişinin ya da yaşanmış bir hadisenin sonunda konulan isimlerden oluşuyordu. Her mahallenin, her cadde ve sokağın isminde kültüre, tarihe dair çeşitli bilgi ve manalar vardı. Nasıl, çocukluğumuzun geçtiği muhitlerde bir nesne hatta bir koku bizi o eski günlere götürüyorsa işte o mahalle ve sokak isimlerimiz de kişisel hatıralarımızın ve şehir kültürümüzün hazine sandıklarıydı; kişisel öykümüzle, kültürümüzle, tarihimizle ilişkimizi bir yönüyle de bu isimlerin üzerinden kuruyorduk.

Erzurum’un şimdi artık resmen olmayan
‘Karaköse, Mumcu, Gez, Şeyhler, Kavak, Çortan, Bakırcı, Kuloğlu, Ayaspaşa, Caferiye, Mirza Mehmet, Taşmescit, Hacıcuma, Emirşeyh, Habibefendi, Mehdiefendi, Eminkurbu, Yeğenağa, Alipaşa, Köseömerağa, Topçuoğlu, vb.’ mahalleleri, şehrin ve bizim geçmişimizdi; aşinalıklarımız, hatıralarımızdı. Sadece bizim mi babalarımızın, dedelerimizin… Bu isimleri kaldırmakla geçmişimizi yok ettiğimizi görmedik, anlamadık.

Yapmayın etmeyin bu mahallelerin isimlerini kaldırmayın diye o kadar uyarı yapıldı, kimse tınmadı. Daha geçen gün “Gâvurboğan” ismine neden sahip çıkmamız gerektiğiyle ilgili, bu köşede, Eski Genel Kurmay Başkanlarımızdan Orgeneral Fevzi Mengüç’ün “Gâvurboğan muharebeleri” başlıklı yazısını yayınladık. Ne ilgili belediyeler, ne vekiller ne de sivil toplum kuruluşları ses verdiler. Herkes kendi davulunun sesine kulak kabartıyor, farklı sesler hoşa gitmiyor ve yok sayılıyor! Ne zavallılık!

Nutuk atmaya sıra gelince, artık insana, dinlemekten baygınlık hissi veren, ‘Erzurum tarih şehri, medeniyet şehri, köklü şehir!’ tiradları, biteviye sarf edilmekten çekinilmiyor. Tarih, taşlardan ibaret midir? Ülkenin, şehirlerin tarihi kaldırılan o mahalle ve sokak adlarında da gizli değil midir?

Dadaşkent’te oturuyorum; Bilali Habeşi Camii’nden eve doğru yürürken, güzergâhımda, gözüme cadde ve sokak isimleri takıldı. Sırasıyla şöyle:
Deniz Caddesi, Hikmet Sokak, Gamze Sokak, İsa Yusuf Alptekin Caddesi, Burak Caddesi ve benim de oturduğum Güvenlik Arkası Sokak. Şimdi ‘İsa Yusuf Alptekin Caddesi’ni bir yana alıp sormayalım mı: Deniz Caddesi neyi ifade ediyor? O caddeden yürüyünce karşımıza deniz mi çıkacak! Hikmet, Gamze, Burak da kim peki? Bu isimler hangi özellikleri nedeniyle bu yerleşim yerlerine ad olarak konulmuştur. Ya, acaba, Güvenlik Arkası Sokak ne demektir? On sekiz yıldır bu sokağın sakiniyim, hâlâ bu ifadenin ‘derin anlamını!’ çözebilmiş değilim. Maalesef şehrin her yanı bu türden anlamsız tabelalarla doldurulmuş durumda. Oysa bu şehir birkaç ansiklopediyi dolduracak değerli isimler yetiştirmiştir! O isimler mahalle, cadde ve sokaklarımızda yaşatılamaz mıydı?

Anlaşılan o ki, tarihi mahalle ve sokak isimlerini kaldıran yüksek zekâ sahibi yöneticilerimiz, ya kendilerinin ya da kendileri gibi yüksek zekâlı çocuklarının, torunlarının adlarını caddelerimize ve sokaklarımıza ad olarak vermekle bizi pek bir şereflendirmiş olmaktadırlar.
Çok haklısınız: ‘Erzurum pek acayip bir tarih şehri, medeniyet şehri, köklü şehir!’