
Son rakamlara göre kaybımız 40 bine dayandı...
Bu, 1939 yılında ‘Büyük Erzincan’ felâketinden çok daha büyük...
Kuşkusuz depremin büyüklüğü kaybımızla eş orantılı değil...
Kadere sığınmadan erkenden organize olup, müdahale etmekle, enkaz altında kalan canlara zamanında ulaşmakla olur...
Deprem 10 ilde etkili olmuştu ve saha hayli büyüktü ve fay kırığı en az 1000 yıllıktı...
Doğal olarak zamanında, erkenden müdahalede geç kaldık...
Buna bir de aldığımız olumsuz kararlar ve müteahhit uygulamaları eklenince olanlar oldu.
Örneğin ki yılda bir İmar Barışı çıkarmış ve bölgedeki yaklaşık 295 bin bina ile hatalarımıza, noksanlarımıza bakmadan barışmışız !...
Üstelik Bilim İnsanlarının uyarılarını da dikkate almamışız.
*
En iyi yaptığımız şey Milletimizin, depremzedenin yardımına koşmasıydı...
Erzurum olarak da koştuk...
Valimiz Okay Memiş Hatay’a; Palandöken Kaymakamı da Adıyaman’a çalışmaları koordine etmek üzere atandı.
Büyük Şehir Belediye Başkanımız Mehmet Sekmen bir haftadır Adıyaman’da....
Kalabalık bir ekiple buraya giden Başkan, depremzedelere yemek dağıtıyor, bölgede fırınlar kuruyor hem de yardımlara nezaret ediyor...
Ekipler, arama-kurtarma yapıyor; iş makinaları da enkaz kaldırıyor.
*
Belediyelerin yanı sıra vatandaşlar da güçleri oranında yardıma koştu, soğuktan korunmak için giysi, kuru gıda ve e mail göndererek yardımda bulundular.
Kimi hayvanını sattı depremzedeye bağışladı, kimileri kan bağışı yaptı, kimi uyku tulumu üretti, kimi âfetzedeyi ücretsiz taşıdı ve oteller konaklama gerçekleştirdi, kimileri gıda kolisi taşıdı..
Kimileri de organize olup, hayvan besisi için yem gönderdi...
Ve en önemlisi dua ettiler....
Kurumlar, ekipleriyle bizzat konuşlandı; yol yaptı, bölgedeki barajları kontrol etti, içme suyu ve kanalizasyon şebekelerini onardı...
*
Erzurum’da 2000’e yakın sivilin bir araya gelerek oluşturduğu ve Fahrettin Aydın önderliğinde bir araya gelen ‘Büyük Türkiye Deprem Ulaşım Koordinatörlüğü’, afetin hemen ardından on binlerce depremzedenin imdadına koşmuş.
Whatsapp üzerinden birbirleriyle haberleşen insanlar, bu iletişim kanalı sayesinde afet bölgelerinden bu güne kadar 40.000’e yakın depremzedenin ücretsiz tahliyesini gerçekleştirmiş.
DEMOGRAFİK YAPI BOZULMASIN...
Hatay, Türk kültürü bakımından ve Milletimiz açısından çok önemli sahip bir sevgi ve hoşgörü kentidir.
Hatay ayrıca semavi dinlerin bir arada harmanlandığı şehirdir.
Ne yazık ki bu güzel kent depremde yerle yeksan oldu.
Şimdilerde insanlar bu şehirden geri gelmemek üzere kaçıyorlar.
Giden insanlara engel olmak ve bir şekilde geri gelmelerini sağlamak, demografik yapının bozulmasını önlemek zorundayız.
Unutulmasın ki Antakya, Hataylılarındır...
*
Son bir anekdot;
Mustafa Kemal, hasta yatağında 38 derece ateşle yatmaktadır.
Bu haliyle bile Hatay’ı sormakta ve sık sık bilgi almaktadır.
Bir ara Hatay’ın Ana Vatan’a henüz ilhak edilmediğini öğrenince çok sinirlenir, hasta yatağından doğrulur ve,
‘.....şimdi asker elbiselerini geçirip, bir gerilla gibi Amik dağlarında Hatay için savaşmak vardı !...’ der....
Son günlerini Hatay’ı Ana Vatan’a katmak için harcadı ama Hatay’ın 1939 yılında Ana Vatan’a katılmasını göremedi.
Böylesi öneme sahip Hatay’ın yapısının bozulmasına müsaade edilemez...
*
Bu manzaraları uzatmak mümkün...
Öyle insanımız var ki bu satırlarda onları gündeme getirmedik.
Kendi kendilerine yardım yapıyorlar ve kimse bilmiyor...
Bu gün istedik ki depremin Erzurum’a yansıyan yüzünü gündeme getirelim.
’Erzurum’dan deprem manzaraları...’
Bu, 1939 yılında ‘Büyük Erzincan’ felâketinden çok daha büyük...
Kuşkusuz depremin büyüklüğü kaybımızla eş orantılı değil...
Kadere sığınmadan erkenden organize olup, müdahale etmekle, enkaz altında kalan canlara zamanında ulaşmakla olur...
Deprem 10 ilde etkili olmuştu ve saha hayli büyüktü ve fay kırığı en az 1000 yıllıktı...
Doğal olarak zamanında, erkenden müdahalede geç kaldık...
Buna bir de aldığımız olumsuz kararlar ve müteahhit uygulamaları eklenince olanlar oldu.
Örneğin ki yılda bir İmar Barışı çıkarmış ve bölgedeki yaklaşık 295 bin bina ile hatalarımıza, noksanlarımıza bakmadan barışmışız !...
Üstelik Bilim İnsanlarının uyarılarını da dikkate almamışız.
*
En iyi yaptığımız şey Milletimizin, depremzedenin yardımına koşmasıydı...
Erzurum olarak da koştuk...
Valimiz Okay Memiş Hatay’a; Palandöken Kaymakamı da Adıyaman’a çalışmaları koordine etmek üzere atandı.
Büyük Şehir Belediye Başkanımız Mehmet Sekmen bir haftadır Adıyaman’da....
Kalabalık bir ekiple buraya giden Başkan, depremzedelere yemek dağıtıyor, bölgede fırınlar kuruyor hem de yardımlara nezaret ediyor...
Ekipler, arama-kurtarma yapıyor; iş makinaları da enkaz kaldırıyor.
*
Belediyelerin yanı sıra vatandaşlar da güçleri oranında yardıma koştu, soğuktan korunmak için giysi, kuru gıda ve e mail göndererek yardımda bulundular.
Kimi hayvanını sattı depremzedeye bağışladı, kimileri kan bağışı yaptı, kimi uyku tulumu üretti, kimi âfetzedeyi ücretsiz taşıdı ve oteller konaklama gerçekleştirdi, kimileri gıda kolisi taşıdı..
Kimileri de organize olup, hayvan besisi için yem gönderdi...
Ve en önemlisi dua ettiler....
Kurumlar, ekipleriyle bizzat konuşlandı; yol yaptı, bölgedeki barajları kontrol etti, içme suyu ve kanalizasyon şebekelerini onardı...
*
Erzurum’da 2000’e yakın sivilin bir araya gelerek oluşturduğu ve Fahrettin Aydın önderliğinde bir araya gelen ‘Büyük Türkiye Deprem Ulaşım Koordinatörlüğü’, afetin hemen ardından on binlerce depremzedenin imdadına koşmuş.
Whatsapp üzerinden birbirleriyle haberleşen insanlar, bu iletişim kanalı sayesinde afet bölgelerinden bu güne kadar 40.000’e yakın depremzedenin ücretsiz tahliyesini gerçekleştirmiş.
DEMOGRAFİK YAPI BOZULMASIN...
Hatay, Türk kültürü bakımından ve Milletimiz açısından çok önemli sahip bir sevgi ve hoşgörü kentidir.
Hatay ayrıca semavi dinlerin bir arada harmanlandığı şehirdir.
Ne yazık ki bu güzel kent depremde yerle yeksan oldu.
Şimdilerde insanlar bu şehirden geri gelmemek üzere kaçıyorlar.
Giden insanlara engel olmak ve bir şekilde geri gelmelerini sağlamak, demografik yapının bozulmasını önlemek zorundayız.
Unutulmasın ki Antakya, Hataylılarındır...
*
Son bir anekdot;
Mustafa Kemal, hasta yatağında 38 derece ateşle yatmaktadır.
Bu haliyle bile Hatay’ı sormakta ve sık sık bilgi almaktadır.
Bir ara Hatay’ın Ana Vatan’a henüz ilhak edilmediğini öğrenince çok sinirlenir, hasta yatağından doğrulur ve,
‘.....şimdi asker elbiselerini geçirip, bir gerilla gibi Amik dağlarında Hatay için savaşmak vardı !...’ der....
Son günlerini Hatay’ı Ana Vatan’a katmak için harcadı ama Hatay’ın 1939 yılında Ana Vatan’a katılmasını göremedi.
Böylesi öneme sahip Hatay’ın yapısının bozulmasına müsaade edilemez...
*
Bu manzaraları uzatmak mümkün...
Öyle insanımız var ki bu satırlarda onları gündeme getirmedik.
Kendi kendilerine yardım yapıyorlar ve kimse bilmiyor...
Bu gün istedik ki depremin Erzurum’a yansıyan yüzünü gündeme getirelim.
’Erzurum’dan deprem manzaraları...’