
Bu hafta Erzurum’un çocuk yazarları yazı dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
EREN EYÜPOĞLU- NASRETTİN HOCA
Bir gün Nasrettin Hoca dışarı çıkmış. Bir adam hocaya vurmuş. Hoca buna çok sinirlenmiş. Adam ise gülmüş. Nasrettin Hoca adamın kim olduğunu sormuş. Sen bana vurma cesaretini nerden aldın? Ben zengin bir adamım bana bir şey yapamazsın. Birlikte kadıya gitmişler. Hoca kadıya adamı şikâyet etmiş. Bana vurdu demiş. Adam hocaya attığı tokat için rüşvet vermiş. Ceza almadan kurtulmuş. Hoca buna sinirlenmiş. Aklına bir fikir gelmiş. Gitmiş kadıya oda tokat atmış. Ardından gülmüş ve demiş ki tokat atmak suç değildir.
KEREM ERGÜNEY-KUŞUN VERDİĞİ SAĞLIK
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde bir kral varmış. Kral bir hayvan satın almak istemiş. Korumaları bir kuş bulup getirmişler. Kuşun o kadar güzel sesi varmış ki hastalıklara iyi gelirmiş. Kuş bir gün kaçmış ama onu bulamamışlar. Kral buna çok üzülmüş. Korumaları ise krala robot bir kuş vermişler. Robot kuşun sesi çıkmamış. Günler günleri kovalamış ve kral hastalanmış. Bir türlü iyileşememiş. Bir gün ölecek kadar olmuş. Tüm doktorlar gelmesine rağmen kral iyiye gitmemiş. Bir gün bir ses duyulmuş. Gelen ses öyle güzelmiş ki kral kendini iyi hissetmeye başlamış. Sesi takip eden kral kaçan kuşun bu sesi çıkardığını görmüş. Kuş krala iyi gelmiş birlikte mutlu mesut yaşamışlar. Bir gün kral ölmüş ve ardından da kuşta olmuş. İkisi de aynı mezara konulmuş.
ZEYNEP KOÇ-BÜLBÜL
Bir kış günüydü. Elif’in kedisi maviş camdan kar yağışını izliyordu. Kar yağışını izlerken yerde soğuktan donmuş bir papağan gördü. Tir tir titriyordu. Mavişin bir yanı hadi git ona yardım et diyordu. Diğer yanı ise hadi git onu ye diyordu. Maviş ise yardım etmeyi seçti. Elif’in dışarı çıktığını görünce oda hızlıca çıktı. Hızlıca kapının önüne koştu. Elif’i kapıyı kapatınca Maviş arada sıkıştı. Sonunda dışarı çıktı. Bülbülün yanına geldi. Bülbül korkmuştu. Bülbülü ağzıyla alsa onun canını acıtabilirdi. Durumu Elif’te görmüştü hemen geldi ve onlara yardım etti. Bülbülü eve götürdüler ve onu tedavi etmeye başladılar.
AHMET SALİH YAĞIZ-KÜÇÜK KIZ VE AĞA Ç
Bir varmış bir yokmuş güzel bir kız varmış. Bu kız zamanın birinde çok kibirli bir büyücünün büyüsü sonucunda kısa boylu kıza dönüşmüş. Büyücü çok kibirliymiş. Kendini çok yükseklerde görüyormuş. Yolda bir ağaç görmüş. Yorulduğunda ağacın kenarına oturmuş. Birden ağaçtan bir ses geldiğini duymuş. Ağaç kıza canımı acıtıyorsun demiş. Kız şaşırmış. Hiç ağaç konuşur mu? Ağaç şaşırma demiş. Dikkat et. Şimdiye kadar beni bu kadar kimse üzmedi demiş. Kıza boyunun ne kadar kıza olduğunu sormuş. Kız bu soruya kızgınlıkla cevap vermiş. Ağaca hakaretler etmiş. Sonra oradan uzaklaşmış. Yürümüş. Tekrardan yolu o ağaca düşmüş. Ondan elma yemek istemiş. Yavaşça yanına yaklaşmış. Ağaç o sırada uyuyormuş. Kız onu uyandırmadan elma almaya çalışmış.
EYLÜL BAŞAK TERZİ-ASLAN
Bir zamanlar çok korkak bir aslan yaşarmış. Ormandaki bütün hayvanlar ve bitkiler onla dalga geçerlermiş. Bir gün aslan mutsuz ormanda gezinirken karşısına MİNO diye bir peri çıkmış. Aslında MİNO kötü bir periymiş. Arslan’ın çok saf olduğunu anlamış ve ona iyi bir peri gibiymiş gibi görünmüş. Arslan’a derdini sormuş. Arslan arkadaşlarını anlatmış. MİNO, aslana büyü yapmış. Aslana özgüven, cesurluk, acımazlık duyguları katmış. Aslana kartallar gibi görme ve köpekler gibi tatma güçleri vermiş. Şartlı vermiş tüm bunları. Şartı ise her av yakaladığında kemiklerini ona getirmesiymiş. Aslan hemen bunu kabul etmiş. Aslana hemen evine gitmiş. Güzel bir uyku çekmiş.
EREN EYÜPOĞLU- NASRETTİN HOCA
Bir gün Nasrettin Hoca dışarı çıkmış. Bir adam hocaya vurmuş. Hoca buna çok sinirlenmiş. Adam ise gülmüş. Nasrettin Hoca adamın kim olduğunu sormuş. Sen bana vurma cesaretini nerden aldın? Ben zengin bir adamım bana bir şey yapamazsın. Birlikte kadıya gitmişler. Hoca kadıya adamı şikâyet etmiş. Bana vurdu demiş. Adam hocaya attığı tokat için rüşvet vermiş. Ceza almadan kurtulmuş. Hoca buna sinirlenmiş. Aklına bir fikir gelmiş. Gitmiş kadıya oda tokat atmış. Ardından gülmüş ve demiş ki tokat atmak suç değildir.
KEREM ERGÜNEY-KUŞUN VERDİĞİ SAĞLIK
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde bir kral varmış. Kral bir hayvan satın almak istemiş. Korumaları bir kuş bulup getirmişler. Kuşun o kadar güzel sesi varmış ki hastalıklara iyi gelirmiş. Kuş bir gün kaçmış ama onu bulamamışlar. Kral buna çok üzülmüş. Korumaları ise krala robot bir kuş vermişler. Robot kuşun sesi çıkmamış. Günler günleri kovalamış ve kral hastalanmış. Bir türlü iyileşememiş. Bir gün ölecek kadar olmuş. Tüm doktorlar gelmesine rağmen kral iyiye gitmemiş. Bir gün bir ses duyulmuş. Gelen ses öyle güzelmiş ki kral kendini iyi hissetmeye başlamış. Sesi takip eden kral kaçan kuşun bu sesi çıkardığını görmüş. Kuş krala iyi gelmiş birlikte mutlu mesut yaşamışlar. Bir gün kral ölmüş ve ardından da kuşta olmuş. İkisi de aynı mezara konulmuş.
ZEYNEP KOÇ-BÜLBÜL
Bir kış günüydü. Elif’in kedisi maviş camdan kar yağışını izliyordu. Kar yağışını izlerken yerde soğuktan donmuş bir papağan gördü. Tir tir titriyordu. Mavişin bir yanı hadi git ona yardım et diyordu. Diğer yanı ise hadi git onu ye diyordu. Maviş ise yardım etmeyi seçti. Elif’in dışarı çıktığını görünce oda hızlıca çıktı. Hızlıca kapının önüne koştu. Elif’i kapıyı kapatınca Maviş arada sıkıştı. Sonunda dışarı çıktı. Bülbülün yanına geldi. Bülbül korkmuştu. Bülbülü ağzıyla alsa onun canını acıtabilirdi. Durumu Elif’te görmüştü hemen geldi ve onlara yardım etti. Bülbülü eve götürdüler ve onu tedavi etmeye başladılar.
AHMET SALİH YAĞIZ-KÜÇÜK KIZ VE AĞA Ç
Bir varmış bir yokmuş güzel bir kız varmış. Bu kız zamanın birinde çok kibirli bir büyücünün büyüsü sonucunda kısa boylu kıza dönüşmüş. Büyücü çok kibirliymiş. Kendini çok yükseklerde görüyormuş. Yolda bir ağaç görmüş. Yorulduğunda ağacın kenarına oturmuş. Birden ağaçtan bir ses geldiğini duymuş. Ağaç kıza canımı acıtıyorsun demiş. Kız şaşırmış. Hiç ağaç konuşur mu? Ağaç şaşırma demiş. Dikkat et. Şimdiye kadar beni bu kadar kimse üzmedi demiş. Kıza boyunun ne kadar kıza olduğunu sormuş. Kız bu soruya kızgınlıkla cevap vermiş. Ağaca hakaretler etmiş. Sonra oradan uzaklaşmış. Yürümüş. Tekrardan yolu o ağaca düşmüş. Ondan elma yemek istemiş. Yavaşça yanına yaklaşmış. Ağaç o sırada uyuyormuş. Kız onu uyandırmadan elma almaya çalışmış.
EYLÜL BAŞAK TERZİ-ASLAN
Bir zamanlar çok korkak bir aslan yaşarmış. Ormandaki bütün hayvanlar ve bitkiler onla dalga geçerlermiş. Bir gün aslan mutsuz ormanda gezinirken karşısına MİNO diye bir peri çıkmış. Aslında MİNO kötü bir periymiş. Arslan’ın çok saf olduğunu anlamış ve ona iyi bir peri gibiymiş gibi görünmüş. Arslan’a derdini sormuş. Arslan arkadaşlarını anlatmış. MİNO, aslana büyü yapmış. Aslana özgüven, cesurluk, acımazlık duyguları katmış. Aslana kartallar gibi görme ve köpekler gibi tatma güçleri vermiş. Şartlı vermiş tüm bunları. Şartı ise her av yakaladığında kemiklerini ona getirmesiymiş. Aslan hemen bunu kabul etmiş. Aslana hemen evine gitmiş. Güzel bir uyku çekmiş.