
Ülkesinin mazisi mazlum milletlerin kanıyla sulanmış Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türk-Osmanlı’nın adını kötüye çıkarmak ve suçlu göstermek gayesiyle icat edilmiş Ermeni soykırımı yalanını yeniden diline doladı.
Macron'lar, iddialar asılsız, iddiacılar yalancıyken, iç-dış siyasette sıkıştıkları her durumda, Ermeni soykırımı yalanını gündeme getirip Türk-Osmanlı’ya saldırmaktan hiç utanç duymadılar, duymuyorlar.
Oysa pekâlâ onlar da biliyor ki Osmanlı Ermenilerinin soykırıma tabi tutulduğu yalanı Türk-Osmanlı düşmanı siyasetçi ve yazıp-çizicilerin bir eseridir. Bu çevrelerin maskesi defalarca düşürülmüş, sahtekârlıkları belgelerle ispatlanmıştır.
Ta, 2002’de, Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılan “23 Temmuz Erzurum Kongresi ve Kurtuluştan Günümüze Erzurum” sempozyumuna katılan Avusturyalı bilim adamı Von Erich Feıgl ‘Kötülüğün İndeksi’ başlıklı bir sunum yapmıştı. Feıgl, sunumunda, Ermeni soykırımı yalanlarının arka planını, bir yabancı olarak, fakat gayet objektif bir biçimde ortaya koymuştu.
Fransız Cumhurbaşkanı Macron, iktidarını sarsan sarı yelekliler gibi, her sıkıştırıcı karşısında dikkat dağıtmak için ilgisiz konuları bile gündeme taşımaktan çekinmiyor. Geçenlerde durduk yerde Ermeni soykırımı iddiasına sarılıp Türkiye’ye laf edince aklıma, Feıgl’in makalesi geldi. Macron’a bu kez de o cevap versin istedim.
Feıgl, makalesinde her şeyden önce başta Fransa olmak üzere Batı’nın, ‘Müslüman Türk olan her şeye karşı saldırganlığının tarihsel arka planı var!’ diyor. Feıgl, bu arka planın köklerini de Hristiyan kurumlarında ve misyonerlik faaliyetlerinde gösteriyor. O zaman Feıgl’i dinleyelim:
“Amerika’da yerli Kızılderili kabilelerin kökünü kuruttuktan sonra misyonerlik yapacak bir şey kalmayınca, sürüler halinde Osmanlı İmparatorluğu’na akın ettiler. Buradaki Müslümanları ‘ihtida etmeyi’ amaçlıyorlardı…
Bunu başaramayınca şu şeytanca planı sahnelemeye başladılar: Buna göre gerçek amaçları olan Osmanlı İmparatorluğu’nun doğusunda bir Protestan Ermeni Devleti kurulması gayesiyle Gregoryen Ermenileri yanlarına çekmeye çalıştılar.
Misyonerler, bu amaç için bol miktarda maddi kaynağa sahipti. Okul ve hastane açtılar; ardından silah ve mühimmat temin ettiler. İstanbul’da ayaklanmalar çıkardılar. Ölü sayısını on katına çıkarıp Boston Protestan Merkezi’nden haberleri servis ettiler.
Haberler gazetelere taşındı ve ‘binlerce Ermeni katledildi!’ yalanları başlıkları süsledi. Amaç, ‘yüksek politikanın!’ bu sistemden yararlanması, kamuoyunu yanıltması ve Türk-Osmanlı’nın aleyhine harekete geçilmesini temin idi.
Protestan misyonerlerinin bütün dünyaya yaydığı korkunç haberler nedeniyle XIX. Yüzyılda Sultan Abdülhamid dünya basınının ‘canavarı’ haline getirildi. Bu propagandanın başını ‘Punch’ gazetesi çekmiştir…
Bu propaganda savaşının amacı sadece Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak değil, aynı zamanda dünya kamuoyunun dikkatini İngilizlerin Güney Afrika ve Hindistan’da yaptıkları katliamdan uzak tutmaktı.
Sultan’a karşı yapılan bu şeytanca planın en kötü tarafı, kışkırtıcı Ermeni lobisi destekli Anglo-Amerikan ve Fransız basınının, Türklerin adına zarar vermesi ve bu ismi zedelemesi, ilk ve en büyük başarıları olmuştur.
Yazarlarına para getiren Ermeni iddialarının yer aldığı bestsellerden biri ‘Turky and The Amrenian Atrocities’tir. Bu kitap istenmeyen yan etkisi olan çirkin bir kitaptır. ‘Armenian Atrocites!’ ne demek? Ermeniler tarafından işlenen vahşet anlamına gelebilir mi!
İkinci skandal eser ise, Aram Andonian adındaki şahsın uydurma belgelere dayanarak yazdığı kitaptır. Bu mahiyette diğer bir eser Franz Werfel’in ’40 Tage des Musa Dağ” adlı romanıdır… Sonuçta benzer birçok eser arasında tek ortak yan: Yalan tekniğinin ahlaksızlığı…
Ermeniler hiçbir zaman kurban olmamıştır; her zaman fail olmuşlardır ve bugün de öyledirler. Sadece Azerbaycan’a bakmak bunu ispatlamak için yeterli olacaktır!”
Feıgl vicdanlı bir bilem adamı; Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron ise vicdanını cebine koymuş yalancı bir politikacı!
Macron'lar, iddialar asılsız, iddiacılar yalancıyken, iç-dış siyasette sıkıştıkları her durumda, Ermeni soykırımı yalanını gündeme getirip Türk-Osmanlı’ya saldırmaktan hiç utanç duymadılar, duymuyorlar.
Oysa pekâlâ onlar da biliyor ki Osmanlı Ermenilerinin soykırıma tabi tutulduğu yalanı Türk-Osmanlı düşmanı siyasetçi ve yazıp-çizicilerin bir eseridir. Bu çevrelerin maskesi defalarca düşürülmüş, sahtekârlıkları belgelerle ispatlanmıştır.
Ta, 2002’de, Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılan “23 Temmuz Erzurum Kongresi ve Kurtuluştan Günümüze Erzurum” sempozyumuna katılan Avusturyalı bilim adamı Von Erich Feıgl ‘Kötülüğün İndeksi’ başlıklı bir sunum yapmıştı. Feıgl, sunumunda, Ermeni soykırımı yalanlarının arka planını, bir yabancı olarak, fakat gayet objektif bir biçimde ortaya koymuştu.
Fransız Cumhurbaşkanı Macron, iktidarını sarsan sarı yelekliler gibi, her sıkıştırıcı karşısında dikkat dağıtmak için ilgisiz konuları bile gündeme taşımaktan çekinmiyor. Geçenlerde durduk yerde Ermeni soykırımı iddiasına sarılıp Türkiye’ye laf edince aklıma, Feıgl’in makalesi geldi. Macron’a bu kez de o cevap versin istedim.
Feıgl, makalesinde her şeyden önce başta Fransa olmak üzere Batı’nın, ‘Müslüman Türk olan her şeye karşı saldırganlığının tarihsel arka planı var!’ diyor. Feıgl, bu arka planın köklerini de Hristiyan kurumlarında ve misyonerlik faaliyetlerinde gösteriyor. O zaman Feıgl’i dinleyelim:
“Amerika’da yerli Kızılderili kabilelerin kökünü kuruttuktan sonra misyonerlik yapacak bir şey kalmayınca, sürüler halinde Osmanlı İmparatorluğu’na akın ettiler. Buradaki Müslümanları ‘ihtida etmeyi’ amaçlıyorlardı…
Bunu başaramayınca şu şeytanca planı sahnelemeye başladılar: Buna göre gerçek amaçları olan Osmanlı İmparatorluğu’nun doğusunda bir Protestan Ermeni Devleti kurulması gayesiyle Gregoryen Ermenileri yanlarına çekmeye çalıştılar.
Misyonerler, bu amaç için bol miktarda maddi kaynağa sahipti. Okul ve hastane açtılar; ardından silah ve mühimmat temin ettiler. İstanbul’da ayaklanmalar çıkardılar. Ölü sayısını on katına çıkarıp Boston Protestan Merkezi’nden haberleri servis ettiler.
Haberler gazetelere taşındı ve ‘binlerce Ermeni katledildi!’ yalanları başlıkları süsledi. Amaç, ‘yüksek politikanın!’ bu sistemden yararlanması, kamuoyunu yanıltması ve Türk-Osmanlı’nın aleyhine harekete geçilmesini temin idi.
Protestan misyonerlerinin bütün dünyaya yaydığı korkunç haberler nedeniyle XIX. Yüzyılda Sultan Abdülhamid dünya basınının ‘canavarı’ haline getirildi. Bu propagandanın başını ‘Punch’ gazetesi çekmiştir…
Bu propaganda savaşının amacı sadece Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak değil, aynı zamanda dünya kamuoyunun dikkatini İngilizlerin Güney Afrika ve Hindistan’da yaptıkları katliamdan uzak tutmaktı.
Sultan’a karşı yapılan bu şeytanca planın en kötü tarafı, kışkırtıcı Ermeni lobisi destekli Anglo-Amerikan ve Fransız basınının, Türklerin adına zarar vermesi ve bu ismi zedelemesi, ilk ve en büyük başarıları olmuştur.
Yazarlarına para getiren Ermeni iddialarının yer aldığı bestsellerden biri ‘Turky and The Amrenian Atrocities’tir. Bu kitap istenmeyen yan etkisi olan çirkin bir kitaptır. ‘Armenian Atrocites!’ ne demek? Ermeniler tarafından işlenen vahşet anlamına gelebilir mi!
İkinci skandal eser ise, Aram Andonian adındaki şahsın uydurma belgelere dayanarak yazdığı kitaptır. Bu mahiyette diğer bir eser Franz Werfel’in ’40 Tage des Musa Dağ” adlı romanıdır… Sonuçta benzer birçok eser arasında tek ortak yan: Yalan tekniğinin ahlaksızlığı…
Ermeniler hiçbir zaman kurban olmamıştır; her zaman fail olmuşlardır ve bugün de öyledirler. Sadece Azerbaycan’a bakmak bunu ispatlamak için yeterli olacaktır!”
Feıgl vicdanlı bir bilem adamı; Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron ise vicdanını cebine koymuş yalancı bir politikacı!