
Depremden sonra Türk halkının devletiyle el ele vererek yardım kampanyalarına katıldığını her platformda gurur duyarak duyurduk.
Ancak son yaşananlara baktığımızda bu ülkenin fırsatçılarının da hayli fazla olduğunu tekrar tecrübe edinmiş olduk. Depremin ardından yaraları sarmak için yaşlı amcalar hac parasını bölgeye gönderiyorken, çocuklar kumbarasını kırıyorken kamu kurumları, STK’lar kaç gündür banyo dahi yapmadan bölgede seferber olmuşken bazı ev sahipleri fırsatçılık yaparak ahlaklarını ayaklar altına aldılar.
Deprem nedeniyle bölgeyi terk eden halkın çevre ve metropol şehirlere yerleşmek istemesini fırsat bilen bazı ahlaksızlardan gerek kamu kurumları, gerekse bizler pek çok şikayet aldık. Ara zam isteyenden kirayı 2 katına çıkarana, oğlum gelecek diyenden tehdit edenlere kadar şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor.
Bu şikayetleri değerlendiren Ticaret ve Adalet Bakanlığı, fırsatçılara karşı olağanüstü hal yetkilerinin kullanılacağı mesajını verdi. Bunun yanında sadece ev sahipleri için değil, deprem ve salgın gibi dönemlerde ürün fiyatı ve kirada fahiş artış yapanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ön gören yasa için teknik çalışma başlatıldı. Bu ceza ve yaptırımlar çok önemli olduğu gibi aslında geç kalınmış bir çalışmadır.
Bu olumsuz durumlarla karşı karşıya kalan kiracı veya tüketicilerin yapacağı en öncelikli şey Tüketici Danışma Hattı ALO 175’e, e-Devlet üzerinden CİMER’e, Ticaret Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na şikâyet etmek olacaktır.
Son olarak kiracılarında kendi yasal haklarını bilmesi gerekiyor. Şu an ev sahipleri 11 Haziran’a kadar (süre uzatılabilir) yüzde 25 oranının üzerinde zam talep edemezler. 1 yıllık kira sözleşmesi biten kiracı yıl sonunda evden çıkarılamaz, tahliye kararı 10 yıl geçtikten sonra verilebilir. Oğlum gelecek, kızım gelecek diye kiracıyı evden çıkarmak isteyenler bunu ispatlaması gerekiyor. Zorla evden çıkarılmak isteyen kiracı, evden çıkmayarak, ev sahibinin mahkemeye gitmesi talep edilmelidir. En az 3 yıl sürecek mahkeme sürecinde ev sahibinin davayı kaybetme olasılığı yüksektir.
Kızılay’a Tepkiler Dinmiyor.
Kızılay’ın bir Sivil Toplum Kuruluşuna çadır satması ülkenin en önemli gündemi haline geldi. Eleştiriler, yüzyılın felaketinde ve pek çok çadıra ihtiyaç duyulduğu bir ortamda çadırların stokta bekletildiği ve neden depremzedelere verilmediği yönündedir.
Kızılay’a verilen bağışlar bu günler için yani afet ve herhangi bir kaza nedeniyle oluşacak ihtiyaçlar nedeniyle yapılıyor. Asrın felaketinde olağanüstü bir durum var ve Kızılay’ın hiç bir kurumdan ücret beklemeden o çadırları bölgeye göndermesi gerekirdi. Asıl sorulması gereken soru; Ahbap satın almasa üç gün depoda bekletilen o çadırlar bölgeye gitmeyecek miydi? Çadırın yanında gıda ürünlerini de sattıklarını açıklayan Kızılay’a toplanan bağışlar nereye harcanıyor?
Duyarlı vatandaşlar asrın felaketine karşı varını yoğunu ortaya koyuyorken ve depremzedelerin acil olarak çadıra ihtiyacı varken, Kızılay’ın depoda satış için çadırları bekletmesi hiç yakışık olmadı! O an ticaret düşünülmez! Çünkü normal bir zamanda değiliz. Normal zamanda zaten satılıyordu ve kimsenin sesi çıkmıyordu. Ama ihtiyaç varken, en önemlisi açık varken satılmasını kabul etmek mümkün değildir.
Kurbanlık Koyun Gibi Bekliyoruz!
Bu sözler bana ait değil. Gerek telefondan, gerekse sosyal medyadan bizlere ulaşarak Erzurum’da deprem korkusuyla yaşayanların sarf ettikleri ortak cümledir.
Ortalama her gün beşik gibi sallanan ülkemizde vatandaşlar hiç olmasa güvenilir veya yeni bir evde oturmak istiyorlar. Halen 30 yıllık ve üzeri binalarda oturanlar, yetkililerden acil olarak kentsel dönüşüm çalışmalarına başlanılmasını ve bu yaşadıkları korku ve endişeden arınmak için yardım talep ediyorlar.
Tabi yardım talep edenlerin yanında “evim dayanıksız çıkarda, yıkarlarsa” diye testten kaçanlar da olacaktır. Bu durumda hiç bir ayrım yapılmadan ve vatandaşların talebini beklemeden bir ekip oluşturarak Erzurum’da tüm riskli binaların taranması acil ve elzemdir.
Ancak son yaşananlara baktığımızda bu ülkenin fırsatçılarının da hayli fazla olduğunu tekrar tecrübe edinmiş olduk. Depremin ardından yaraları sarmak için yaşlı amcalar hac parasını bölgeye gönderiyorken, çocuklar kumbarasını kırıyorken kamu kurumları, STK’lar kaç gündür banyo dahi yapmadan bölgede seferber olmuşken bazı ev sahipleri fırsatçılık yaparak ahlaklarını ayaklar altına aldılar.
Deprem nedeniyle bölgeyi terk eden halkın çevre ve metropol şehirlere yerleşmek istemesini fırsat bilen bazı ahlaksızlardan gerek kamu kurumları, gerekse bizler pek çok şikayet aldık. Ara zam isteyenden kirayı 2 katına çıkarana, oğlum gelecek diyenden tehdit edenlere kadar şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor.
Bu şikayetleri değerlendiren Ticaret ve Adalet Bakanlığı, fırsatçılara karşı olağanüstü hal yetkilerinin kullanılacağı mesajını verdi. Bunun yanında sadece ev sahipleri için değil, deprem ve salgın gibi dönemlerde ürün fiyatı ve kirada fahiş artış yapanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ön gören yasa için teknik çalışma başlatıldı. Bu ceza ve yaptırımlar çok önemli olduğu gibi aslında geç kalınmış bir çalışmadır.
Bu olumsuz durumlarla karşı karşıya kalan kiracı veya tüketicilerin yapacağı en öncelikli şey Tüketici Danışma Hattı ALO 175’e, e-Devlet üzerinden CİMER’e, Ticaret Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na şikâyet etmek olacaktır.
Son olarak kiracılarında kendi yasal haklarını bilmesi gerekiyor. Şu an ev sahipleri 11 Haziran’a kadar (süre uzatılabilir) yüzde 25 oranının üzerinde zam talep edemezler. 1 yıllık kira sözleşmesi biten kiracı yıl sonunda evden çıkarılamaz, tahliye kararı 10 yıl geçtikten sonra verilebilir. Oğlum gelecek, kızım gelecek diye kiracıyı evden çıkarmak isteyenler bunu ispatlaması gerekiyor. Zorla evden çıkarılmak isteyen kiracı, evden çıkmayarak, ev sahibinin mahkemeye gitmesi talep edilmelidir. En az 3 yıl sürecek mahkeme sürecinde ev sahibinin davayı kaybetme olasılığı yüksektir.
Kızılay’a Tepkiler Dinmiyor.
Kızılay’ın bir Sivil Toplum Kuruluşuna çadır satması ülkenin en önemli gündemi haline geldi. Eleştiriler, yüzyılın felaketinde ve pek çok çadıra ihtiyaç duyulduğu bir ortamda çadırların stokta bekletildiği ve neden depremzedelere verilmediği yönündedir.
Kızılay’a verilen bağışlar bu günler için yani afet ve herhangi bir kaza nedeniyle oluşacak ihtiyaçlar nedeniyle yapılıyor. Asrın felaketinde olağanüstü bir durum var ve Kızılay’ın hiç bir kurumdan ücret beklemeden o çadırları bölgeye göndermesi gerekirdi. Asıl sorulması gereken soru; Ahbap satın almasa üç gün depoda bekletilen o çadırlar bölgeye gitmeyecek miydi? Çadırın yanında gıda ürünlerini de sattıklarını açıklayan Kızılay’a toplanan bağışlar nereye harcanıyor?
Duyarlı vatandaşlar asrın felaketine karşı varını yoğunu ortaya koyuyorken ve depremzedelerin acil olarak çadıra ihtiyacı varken, Kızılay’ın depoda satış için çadırları bekletmesi hiç yakışık olmadı! O an ticaret düşünülmez! Çünkü normal bir zamanda değiliz. Normal zamanda zaten satılıyordu ve kimsenin sesi çıkmıyordu. Ama ihtiyaç varken, en önemlisi açık varken satılmasını kabul etmek mümkün değildir.
Kurbanlık Koyun Gibi Bekliyoruz!
Bu sözler bana ait değil. Gerek telefondan, gerekse sosyal medyadan bizlere ulaşarak Erzurum’da deprem korkusuyla yaşayanların sarf ettikleri ortak cümledir.
Ortalama her gün beşik gibi sallanan ülkemizde vatandaşlar hiç olmasa güvenilir veya yeni bir evde oturmak istiyorlar. Halen 30 yıllık ve üzeri binalarda oturanlar, yetkililerden acil olarak kentsel dönüşüm çalışmalarına başlanılmasını ve bu yaşadıkları korku ve endişeden arınmak için yardım talep ediyorlar.
Tabi yardım talep edenlerin yanında “evim dayanıksız çıkarda, yıkarlarsa” diye testten kaçanlar da olacaktır. Bu durumda hiç bir ayrım yapılmadan ve vatandaşların talebini beklemeden bir ekip oluşturarak Erzurum’da tüm riskli binaların taranması acil ve elzemdir.