
“(Resulüm!) De ki: Düşündünüz mü hiç, eğer Allah geceyi kıyamet gününe kadar devam ettirse, size Allah’tan başka ışık getirecek ilah kimdir? İşitmeyecek misiniz?” (Kasas 71)
Kasas suresinin 72. ayetinde konu devam ettirilerek, buyuruluyor: “De ki: Söyleyin; Allah gündüzü kıyamet gününe kadar devam ettirse, Allah’tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek ilah kimdir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
Kasas 73’de de neden gece ile gündüzün art arda geldiği ve bu nizamın sebebi açıklanmaktadır: “O, rahmetinin eseri olarak gece ile gündüzü var etti ki, geceleyin istirahat edesiniz, gündüzün de hayatınız için çalışıp Allah’ın lütfundan nasibinizi arayasınız ve O’nun nimetlerine şükredesiniz.”
Her şeye özelliğini kazandıran Rabbimizdir. Zıtlıklar hayatın düzenidir ve eşsizdir. Gece gündüz, yaz kış, yaş kuru, soğuk sıcak, erkek dişi, iyi kötü vb. sınıflandırmaların tanzimini yapan Allah hayatı bu gerçeklikler üzerine inşa etmiştir. Bu, bir tesadüf değil, Allah’ın bir takdiri/tasarımı. Gece gündüz, her şey ve şeylerin özellikleri, Allah’ın kontrolündedir. İstirahatin ve çalışmanın temeli olan gece ve gündüz birbirini takip etmeseydi, sadece gece ya da sadece gündüz olsaydı, ne insanın ne de diğer canlıların hayatı devam edemezdi. Her gün tekrar ettiği için farkına varamadığımız gece ve gündüz olgusu her yirmi dört saatte tekrarlanan bir mucizedir. Öyle bir mucize ki, 365 gün boyunca uzayıp kısalarak, şaşmaz bir düzen içinde gerçekleşmekte ve hayatı mümkün kılmaktadır.
Güneşi, dünyayı, ayı yaratarak günü, mevsimleri, yılı hayata uygun şekilde ayarlayan Rabbimizin gündüz ve gece nizamı da akılların alamayacağı kadar muazzamdır. Güneş gibi ay da tüm hareketleriyle düzenlenmiştir. Güneş gündüzü ay geceyi aydınlatır. Güneşin gün boyunca ışığını ve ısısını farklı seviyelerde vermesi, ayın her gün başka bir şekilde görülmesi hep olağanüstüdür. Ayın gel-gitlere sebep olarak hayatımız üzerinde oynadığı rol zaten başlı başına bir harikadır. Bizim takvimlerimiz, çalışma saatlerini hatta ekini dikini planlamamız de yine bu eşsiz gece gündüz döngüsünün bir sonucudur.
Biz, basit bir muhakemeyle diyoruz ki insan, hayvan ve bitki faaliyeti gündüz en mükemmel şeklini alır, geceleyin hemen her varlık sakin bir pozisyon kazanır.
İslam’da dini hayat da gece-gündüz kavramlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Özellikle oruç ibadeti şafağın alacasında başlayıp gün batımına kadar sürer; yine namaz ibadeti gündüz ve gecenin ilk saatlerinde toplanmıştır; Hac ibadetinin farzları gündüz saatlerinde gerçekleştirilir. Sade gece sadece gündüz olsa idi ibadetlerin tanzimi de mümkün olmayacaktı.
Sonuç: Dünyada en son yaratılan varlık insandır. Kuran, insanın en üstün bir varlık olarak yaratıldığını ve ahrete hazırlanması için dünyaya yerleştirildiğini bize bildirmiştir. Allah, yeri, gökleri, geceyi ve gündüzü insan hayatını mümkün kılacak biçimde yaratmıştır. Allah, insana çok değer vermiş ve onu rahmet sevgisinin incisi kılmıştır. Çünkü her varlık; su, ateş, toprak, hava insanın yararına hareket etmektedir. Aklıyla, seçme hürriyetiyle Allah’a muhatap olan insan ‘eşref-i mahlûk / şerefli varlık’ mertebesini iradesi ve seçimleriyle aşağı yukarı indirir çıkarır. İnsan en üstün bir mertebedir ki iman ve inkârla, kendini kendi değerlendirir. Geceyi-gündüzü bir sistem olarak işlevsel kılan Rabbimiz insanın seçimlerini kabul ederek yaratır. Böylece o, gecenin gündüzün hakkını vermiş yahut verememiş bir kul olarak ahrete intikal eder; cennete ya da cehenneme gider.
Kasas suresinin 72. ayetinde konu devam ettirilerek, buyuruluyor: “De ki: Söyleyin; Allah gündüzü kıyamet gününe kadar devam ettirse, Allah’tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek ilah kimdir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
Kasas 73’de de neden gece ile gündüzün art arda geldiği ve bu nizamın sebebi açıklanmaktadır: “O, rahmetinin eseri olarak gece ile gündüzü var etti ki, geceleyin istirahat edesiniz, gündüzün de hayatınız için çalışıp Allah’ın lütfundan nasibinizi arayasınız ve O’nun nimetlerine şükredesiniz.”
Her şeye özelliğini kazandıran Rabbimizdir. Zıtlıklar hayatın düzenidir ve eşsizdir. Gece gündüz, yaz kış, yaş kuru, soğuk sıcak, erkek dişi, iyi kötü vb. sınıflandırmaların tanzimini yapan Allah hayatı bu gerçeklikler üzerine inşa etmiştir. Bu, bir tesadüf değil, Allah’ın bir takdiri/tasarımı. Gece gündüz, her şey ve şeylerin özellikleri, Allah’ın kontrolündedir. İstirahatin ve çalışmanın temeli olan gece ve gündüz birbirini takip etmeseydi, sadece gece ya da sadece gündüz olsaydı, ne insanın ne de diğer canlıların hayatı devam edemezdi. Her gün tekrar ettiği için farkına varamadığımız gece ve gündüz olgusu her yirmi dört saatte tekrarlanan bir mucizedir. Öyle bir mucize ki, 365 gün boyunca uzayıp kısalarak, şaşmaz bir düzen içinde gerçekleşmekte ve hayatı mümkün kılmaktadır.
Güneşi, dünyayı, ayı yaratarak günü, mevsimleri, yılı hayata uygun şekilde ayarlayan Rabbimizin gündüz ve gece nizamı da akılların alamayacağı kadar muazzamdır. Güneş gibi ay da tüm hareketleriyle düzenlenmiştir. Güneş gündüzü ay geceyi aydınlatır. Güneşin gün boyunca ışığını ve ısısını farklı seviyelerde vermesi, ayın her gün başka bir şekilde görülmesi hep olağanüstüdür. Ayın gel-gitlere sebep olarak hayatımız üzerinde oynadığı rol zaten başlı başına bir harikadır. Bizim takvimlerimiz, çalışma saatlerini hatta ekini dikini planlamamız de yine bu eşsiz gece gündüz döngüsünün bir sonucudur.
Biz, basit bir muhakemeyle diyoruz ki insan, hayvan ve bitki faaliyeti gündüz en mükemmel şeklini alır, geceleyin hemen her varlık sakin bir pozisyon kazanır.
İslam’da dini hayat da gece-gündüz kavramlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Özellikle oruç ibadeti şafağın alacasında başlayıp gün batımına kadar sürer; yine namaz ibadeti gündüz ve gecenin ilk saatlerinde toplanmıştır; Hac ibadetinin farzları gündüz saatlerinde gerçekleştirilir. Sade gece sadece gündüz olsa idi ibadetlerin tanzimi de mümkün olmayacaktı.
Sonuç: Dünyada en son yaratılan varlık insandır. Kuran, insanın en üstün bir varlık olarak yaratıldığını ve ahrete hazırlanması için dünyaya yerleştirildiğini bize bildirmiştir. Allah, yeri, gökleri, geceyi ve gündüzü insan hayatını mümkün kılacak biçimde yaratmıştır. Allah, insana çok değer vermiş ve onu rahmet sevgisinin incisi kılmıştır. Çünkü her varlık; su, ateş, toprak, hava insanın yararına hareket etmektedir. Aklıyla, seçme hürriyetiyle Allah’a muhatap olan insan ‘eşref-i mahlûk / şerefli varlık’ mertebesini iradesi ve seçimleriyle aşağı yukarı indirir çıkarır. İnsan en üstün bir mertebedir ki iman ve inkârla, kendini kendi değerlendirir. Geceyi-gündüzü bir sistem olarak işlevsel kılan Rabbimiz insanın seçimlerini kabul ederek yaratır. Böylece o, gecenin gündüzün hakkını vermiş yahut verememiş bir kul olarak ahrete intikal eder; cennete ya da cehenneme gider.