
Yaklaşık 20 yıl önce İstanbul'da öğrendiği tespih sanatını Bedesten Çarşısında oluşturduğu atölyede icra eden Çetin, ayrıca yeni ustalar da yetiştiriyor. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte birçok sanat gibi tespih sanatının da azalmaya başladığını vurgulayan Çetin, "Tespih bütün dinlerde sayıları farklılaşarak da olsa kullanılmış, İran yoluyla Müslümanlarla buluşmuştur. Osmanlı ile buluşmasıyla sanatsal açıdan gelişimini günümüze kadar taşıyan tespihe, Osmanlı kayıtlarına göre 16'ncı asır sonlarına doğru rastlanmaktadır. Tespih, Müslümanlarda bir aksesuar haline gelerek değerli ve nadir olan tüm materyallerden yapılır" dedi.
Osmanlılarda genellikle tespih malzemesinin inci, mercan, kehribar, akik, ağaçlardan oluştuğunu aktaran Çetin, "Osmanlılarda yeni yapılan camilerin kaç kişi aldığını öğrenebilmek için dağıtılan tespih, genellikle binlik, 500'lük, 99'luk ve 33'lük taneler halinde oluşmaktadır. Eski zamanlarda babadan oğula el değiştiren tespih, zamanla koleksiyoncular ve antika meraklılarının ilgi alanına girdi. Taş ve benzeri objeler eli serinletmek (Necef, şah maksut, skik) amacıyla, ahşap tespihler ise teri emerek mikrobu öldürmesi amacıyla (kuka, yılan ağacı, gül ağacı) üretilmiştir. Bazı tespihler güzel koktuğu için (öd ağacı, pelesenk) bazı tespihler ise renk değiştirdiği için (Kehribar) dikkat çekmiştir" ifadelerini kullandı.
Vatandaşların en çok kehribar tespihlere merak saldığını belirten Çetin, tespih fiyatlarının ise 500 TL'den başladığını söyledi.
İHA


