
Türkiye’de yaşanan bazı hadiseler, ahlaki çöküntüyü andıran gelişmeler ünlülerin, bir grup sanatçıların yüksek oranda ilgisine mazhar oluyor. 6 yaşında ailesi tarafından evlendirilen, vicdanen her insanı rahatsız eden hadise buna örnektir. Olay üzerinden İslami değerler ve kurumlara yönelikte eleştiriler boy gösteriyor.
Elbette bu hadisenin savunulacak tarafı bulunmamaktadır. Fakat, bu hadise üzerinden yaratılmak istenen imajın tartışılması gerekiyor. Acaba Hıristiyan dünyasında benzer çirkin olaylar tezahür ediyor mu? Batının meseleye bakışı nasıl diye göz atma gereği hissettim.
“Fransa'da Katolik Kilisesi'nde son 70 yılda çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarını ortaya çıkaran raporun ardından Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, "Vakit, utanma vakti" dedi.
Fransa Katolik Kilisesi tarafından görevlendirilen Kilisede Cinsel İstismar Bağımsız Komisyonu (CIASE) dün yayımladığı raporla, 1950'den bu yana 216 bin çocuğun dini görevlilerin cinsel istismarına uğradığını açıklamıştı.
Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, bu sabah Vatikan'da düzenlenen bir törende bu rapora da değinerek "acı ve utanç" duyduğunu söyledi.
Papa, "Mağdurlara, yaşadıkları travma için üzüntümü, acımı ve utancımı, utancımızı sunuyorum. Kilise'nin çok uzun süre onları merkeze almaktan aciz kalmasının utancını" diye konuştu. (Kaynak: Övgü Pınar/Vatikan/https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58815112)
8 Ekim tarihli Cumhuriyet Gazetesi, “Avusturya’nın Viyana Başpiskoposu Hans Hermann Groer, genç erkek çocuklara cinsel istismar iddialarının ardından 1995’te görevinden istifa etti. 2003’de hayatını kaybeden Groer suçlamaları kabul etmezken, hiçbir ceza da almadı.”
Böyle!
Bu olaylar nedeniyle BATI’da kiliseleri kapatma ve Hıristiyan değerlerine karşı linç kampanyası yaşanmadı.
Erdoğan’ın tepkisi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de konuyla ilgili en önemli hukuki ve fiili reformların hükûmetleri döneminde hayata geçirildiğini hatırlatarak, son hadisede aynı hissiyatla hareket ettiklerini, ilk günden itibaren aynı karalılıkla davrandıklarını söyledi.
Erdoğan “Ancak, bu konudaki tartışmalarda gördüğümüz bir riyakârlıktan duyduğumuz rahatsızlığı da ifade etmek istiyorum. Her şeyden önce böyle bir hadiseyi milletimizin inancıyla ve o inancın temsilci kurumlarla irtibatlandırmak, en hafif ifadesiyle ahlaki olmayan bir çarpıtmadır. Diyanet İşleri Başkanlığımızın en üst düzeyde görüşünü dile getirdiği, yanlışlığını belirttiği, kınamasını yaptığı bu meseleyi hâlâ dinimizle ilişkili hâle getirmek, ancak art niyet ürünü olabilir.
Şayet niyet mağdurun hakkını savunmaksa, biz bunu zaten yapıyoruz, sonuna kadar da yapacağız. Ama biz bu çevrelerden mesela PKK’nın annelerinin kucağından kaçırıp dağa götürdüğü, eline silah verdiği, liderlerinin her türlü istismarına maruz bıraktığı 12-13 yaşındaki kızlarımız için de aynı tepkiyi bekliyoruz.
Kendilerine yakın gördükleri bir kurumdaki daha rezil istismar olayını örtmek için suçun şahsiliği ilkesinin ardına saklananların, son hadiseyi dindar kesimlerin tamamını rencide etmenin aracı hâline getirmeye çalışmaktaki samimiyetine nasıl inanacağız?
Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; biz mağdurun ilk başvurusundan itibaren tüm kurumlarımızla meseleyi zaten sahiplendik. Adalet Bakanlığımızla, İçişleri Bakanlığımızla, Aile Bakanlığımızla takipçisi olduk ve takipçisiyiz.”
Elbette bu hadisenin savunulacak tarafı bulunmamaktadır. Fakat, bu hadise üzerinden yaratılmak istenen imajın tartışılması gerekiyor. Acaba Hıristiyan dünyasında benzer çirkin olaylar tezahür ediyor mu? Batının meseleye bakışı nasıl diye göz atma gereği hissettim.
“Fransa'da Katolik Kilisesi'nde son 70 yılda çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarını ortaya çıkaran raporun ardından Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, "Vakit, utanma vakti" dedi.
Fransa Katolik Kilisesi tarafından görevlendirilen Kilisede Cinsel İstismar Bağımsız Komisyonu (CIASE) dün yayımladığı raporla, 1950'den bu yana 216 bin çocuğun dini görevlilerin cinsel istismarına uğradığını açıklamıştı.
Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, bu sabah Vatikan'da düzenlenen bir törende bu rapora da değinerek "acı ve utanç" duyduğunu söyledi.
Papa, "Mağdurlara, yaşadıkları travma için üzüntümü, acımı ve utancımı, utancımızı sunuyorum. Kilise'nin çok uzun süre onları merkeze almaktan aciz kalmasının utancını" diye konuştu. (Kaynak: Övgü Pınar/Vatikan/https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58815112)
8 Ekim tarihli Cumhuriyet Gazetesi, “Avusturya’nın Viyana Başpiskoposu Hans Hermann Groer, genç erkek çocuklara cinsel istismar iddialarının ardından 1995’te görevinden istifa etti. 2003’de hayatını kaybeden Groer suçlamaları kabul etmezken, hiçbir ceza da almadı.”
Böyle!
Bu olaylar nedeniyle BATI’da kiliseleri kapatma ve Hıristiyan değerlerine karşı linç kampanyası yaşanmadı.
Erdoğan’ın tepkisi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de konuyla ilgili en önemli hukuki ve fiili reformların hükûmetleri döneminde hayata geçirildiğini hatırlatarak, son hadisede aynı hissiyatla hareket ettiklerini, ilk günden itibaren aynı karalılıkla davrandıklarını söyledi.
Erdoğan “Ancak, bu konudaki tartışmalarda gördüğümüz bir riyakârlıktan duyduğumuz rahatsızlığı da ifade etmek istiyorum. Her şeyden önce böyle bir hadiseyi milletimizin inancıyla ve o inancın temsilci kurumlarla irtibatlandırmak, en hafif ifadesiyle ahlaki olmayan bir çarpıtmadır. Diyanet İşleri Başkanlığımızın en üst düzeyde görüşünü dile getirdiği, yanlışlığını belirttiği, kınamasını yaptığı bu meseleyi hâlâ dinimizle ilişkili hâle getirmek, ancak art niyet ürünü olabilir.
Şayet niyet mağdurun hakkını savunmaksa, biz bunu zaten yapıyoruz, sonuna kadar da yapacağız. Ama biz bu çevrelerden mesela PKK’nın annelerinin kucağından kaçırıp dağa götürdüğü, eline silah verdiği, liderlerinin her türlü istismarına maruz bıraktığı 12-13 yaşındaki kızlarımız için de aynı tepkiyi bekliyoruz.
Kendilerine yakın gördükleri bir kurumdaki daha rezil istismar olayını örtmek için suçun şahsiliği ilkesinin ardına saklananların, son hadiseyi dindar kesimlerin tamamını rencide etmenin aracı hâline getirmeye çalışmaktaki samimiyetine nasıl inanacağız?
Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; biz mağdurun ilk başvurusundan itibaren tüm kurumlarımızla meseleyi zaten sahiplendik. Adalet Bakanlığımızla, İçişleri Bakanlığımızla, Aile Bakanlığımızla takipçisi olduk ve takipçisiyiz.”