
Türkiye’nin 70, 80, 90 hatta 2000’li yıllarını unuttunuz mu? Bir daha hatırlayın ve kıyas yapmaktan geri durmayın. 1990’lara kadar köyden farksız olan İç Anadolu, Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu illerini hatırlayın, birde günümüzde yaşanan değişimi gözlemleyin! Bunlar, gelişen ve büyüyen Türkiye’nin resmidir.
Son bir yılda Türkiye ihracat rekorları kırarken, her ilin ihracatta yeri olduğunu bilmeliyiz. 81 ilin ihracatta pay sahibi olduğu gerçeği Türkiye’de birçok şeyin değiştiğinin işaretidir. Özellikle Güneydoğu bölgesindeki değişim göz kamaştırıyor. 2000 öncesine göre Türkiye’nin üretim ve refahında yurt sathına yayılması önemli göstergedir.
Bu gerçek sıkıntıya yol açıyor!
Kim için?
Türkiye’yi düne kadar istediği gibi yönlendiren küresel efendileri ve onların içerideki maşalarını.
Bugün güncel tartışma ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan siyasi eleştiri mecrasından taşan aşağılama, tehdit etme, gerçeğin ters yüz edilerek sunulması bir kesim için yıkıcı olaylara umut bağlandığını gösteriyor. Biz bunu Gladyo operasyonu olarak çok yaşadık.
Dün Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı rahatsız eden her şey bugün fiili olarak yaşanmaktadır. Yaşam tarzına müdahale diye bağıranların Müslüman Türk Milletinin her değerine karşı hırs ve kinle saldırısını tv ekranlarında farklı biçimlerde görüyoruz.
CHP Tek Parti döneminde Türkeş, Atsız gibi isimlerin de yargılandığı "Turancılık Davası"nda dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, Osman Yüksek Serdengeçti'ye şöyle bağırıyordu:
"Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek." (Oğuzhan Bilgin/Akşam Gazetesi)
Tandoğan’ın Türk insanına layık gördüğü tavrı bugün ülkenin Cumhurbaşkanı için utanıp sıkılmadan yapabilmektedirler. Daha ayıp olanı ise muhalefet grubunun bu çirkin saldırıyı ‘fikir özgürlüğü ve siyasi eleştiri’ olarak sahiplenmeleridir.
Gladyo yapısının Türkiye’de siyasi ikbal hesabıyla etkilediği sezilen muhalefet kesimleri, sandıkta yenemedikleri ve yenemeyeceklerine inandıkları Recep Tayyip Erdoğan’ı farklı yöntemlerle tasfiye edebilirler mi?
Bunun için çaba var. Türkiye karşıtı nefret saçan Yunanistan’ın siyasi liderlerine çiçek sunan bir anlayış ile de karşılaşıyoruz, maalesef. Türkiye’yi bir kaşık suda boğmak isteyen Yunanistan’ın siyasi liderlerinden Yorgos Papandreu’ya dostluk ve barış ödülü verildi. Sahnede Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener vardı.
Olayı bir akademisyen şu tvitle eleştirdi;
“Prof. Dr. Hasan Ünal; CHP'de bütün renkler tamam, bir tek fıstıki yeşil eksikmiş, onu tamamlamak için de Yorğos Papandreu'ya 'Dostluk/Barış Ödülü' vermişler. Ortada barış yok, dostluk yok. TR'yi AB'nin yumruk menziline çekip istediklerini almak isteyen bir Papandreu. Ve KK bu adama ödül vermiş. Bravo”
Son bir yılda Türkiye ihracat rekorları kırarken, her ilin ihracatta yeri olduğunu bilmeliyiz. 81 ilin ihracatta pay sahibi olduğu gerçeği Türkiye’de birçok şeyin değiştiğinin işaretidir. Özellikle Güneydoğu bölgesindeki değişim göz kamaştırıyor. 2000 öncesine göre Türkiye’nin üretim ve refahında yurt sathına yayılması önemli göstergedir.
Bu gerçek sıkıntıya yol açıyor!
Kim için?
Türkiye’yi düne kadar istediği gibi yönlendiren küresel efendileri ve onların içerideki maşalarını.
Bugün güncel tartışma ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan siyasi eleştiri mecrasından taşan aşağılama, tehdit etme, gerçeğin ters yüz edilerek sunulması bir kesim için yıkıcı olaylara umut bağlandığını gösteriyor. Biz bunu Gladyo operasyonu olarak çok yaşadık.
Dün Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı rahatsız eden her şey bugün fiili olarak yaşanmaktadır. Yaşam tarzına müdahale diye bağıranların Müslüman Türk Milletinin her değerine karşı hırs ve kinle saldırısını tv ekranlarında farklı biçimlerde görüyoruz.
CHP Tek Parti döneminde Türkeş, Atsız gibi isimlerin de yargılandığı "Turancılık Davası"nda dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, Osman Yüksek Serdengeçti'ye şöyle bağırıyordu:
"Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek." (Oğuzhan Bilgin/Akşam Gazetesi)
Tandoğan’ın Türk insanına layık gördüğü tavrı bugün ülkenin Cumhurbaşkanı için utanıp sıkılmadan yapabilmektedirler. Daha ayıp olanı ise muhalefet grubunun bu çirkin saldırıyı ‘fikir özgürlüğü ve siyasi eleştiri’ olarak sahiplenmeleridir.
Gladyo yapısının Türkiye’de siyasi ikbal hesabıyla etkilediği sezilen muhalefet kesimleri, sandıkta yenemedikleri ve yenemeyeceklerine inandıkları Recep Tayyip Erdoğan’ı farklı yöntemlerle tasfiye edebilirler mi?
Bunun için çaba var. Türkiye karşıtı nefret saçan Yunanistan’ın siyasi liderlerine çiçek sunan bir anlayış ile de karşılaşıyoruz, maalesef. Türkiye’yi bir kaşık suda boğmak isteyen Yunanistan’ın siyasi liderlerinden Yorgos Papandreu’ya dostluk ve barış ödülü verildi. Sahnede Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener vardı.
Olayı bir akademisyen şu tvitle eleştirdi;
“Prof. Dr. Hasan Ünal; CHP'de bütün renkler tamam, bir tek fıstıki yeşil eksikmiş, onu tamamlamak için de Yorğos Papandreu'ya 'Dostluk/Barış Ödülü' vermişler. Ortada barış yok, dostluk yok. TR'yi AB'nin yumruk menziline çekip istediklerini almak isteyen bir Papandreu. Ve KK bu adama ödül vermiş. Bravo”