
Bir dönem “Dallas” isimli dizi başlayınca sokaklar ıssızlaşırmış. Türk insanının ilk defa karşılaştığı yeni bir şey, ama etkisinin yüksek olduğunu kabul etmek gerekiyor. Radyo’nun arkası yarınlarıyla büyüyen kuşak “Dallas” ile yeni bir evreye geçmiş.
TRT’nin “Duvardaki Kan”, “Küçük Ağa” dizileri milli ruh ve kültürü destekleyen diziler olarak karşımıza çıktı. 1980’lerde ASALA terör örgütü Dışişleri temsilcilerimize suikastlar düzenleyip, 32 elçi ve konsolosu katledince ihtiyaç duyulmuş ama devamı getirilmemiştir.
TRT’nin tek olma özelliği kalkıp, liberal bir girişle özel televizyonlar ve radyolar hayatımıza girmeye başlamıdı. Bir dönemler “Küçük Amerika” modeli küresel rüzgarın esintisi olarak hayatımızı değiştirmek için milletin yabancı olduğu örnekler ekranlardan millete adeta zerk ediliyordu.
Türk dizi yapımlarının ilk örneklerinde olduğu gibi günümüzde de milli ahlak ve kültüre dair eleştiri yapımları ağırlık kazanmıştır. Milletin dönüştürülmesi çabası, aile yapısını temellerinden sarsmaktadır. Örneğin “Yasak Elma” isimli bir diziyi ele alalım; lüks bir yaşam etrafında ve adeta harem sahneleri ile birkaç yıldır ekranları süsleyip duruyor.
Dizideki neredeyse tüm kadınlar, başkahramanın yatağından geçiyor. Birde Bizans oyunları gırla gidiyor. Başka kanallarda da benzer içerikli bir anlayış yakamızı bırakmıyor. Lüks yaşam, lüks araçlar ve villalarda hiçbir değer taşımayan yaşam biçimi izleyenlerin rüyalarına giriyor.
Garibanlık hala ilgi görüyor!
Özel tv’lerin tamamında milli kültür, örf ve ananeyle ilgisi olmayan yaşamları öven dizilerin ardı arkası kesilmiyor. Diziler, milli ahlakı zedelerken “ağa” tiplemeleriyle ülkenin bir bölgesini anlattığı iddiasındaki diziler üzerinden “Türk Töresi” kötüleniyor. Tıpkı bir dönemler geleneksel tıbbın, “koca karı ilaçları” diye yok edilmesi gibi milletin dayanakları birer birer yıkılmak isteniyor.
Kötü gidişe bazı diziler engel olmaya çalışsa da özel kanalların ısrarla bu topraklardan olmayan anlayışları millete dayatma çabası hiç bitmiyor. Yani birileri ısrarla Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya gayret ediyor. Bu çirkin çabanın gerekçesi olarak “millet istiyor”dur.
Ancak özel bir kanalda yayınlanan “Ekmek Teknesi” reyting rekorları kırarken, aslında gerçeğin farklı olduğunu anlatıyordu.
Türk dizi sektörü aynı zamanda bu milletin terör örgütlerine karşı verdiği amansız mücadeleyi de uzun süre görmezden geldi. Binlerce yiğitlik örneğini tv ekranlarında sunamadılar veya sunmadılar. Alper Çağlar’ın “Dağ” ikilemesi bu alanda öncü oldu ve özel kanallarda ardı ardına terörle mücadelenin anlatıldığı diziler yapıldı.
Milletin bütün şeytani kışkırtmalara rağmen aslında kendi kültürünü, yoksulluğunu, garibanlığını anlattıldığı diziler büyük ilgi görüyor. TRT’nin yayınladığı “Beni Böyle Sev”, “Yeşil Deniz” hala tekrarlanan bölümleriyle izleniyor.
Son yayınlanan “Gönül Dağı” dizisinin reytingleri alt üst etmesi de umudun bitmediğini gösteriyor. TRT aslında binlerce dizi ve sinema filmine konu olabilecek derin tarihin örneklerini aktaran ve dünyada ilgi uyandıran tarihi dizileriyle de büyük bir eksikliği gidermiş durumda.
Türk milletinin adeta mottosu olan “İl gider töre kalır”ın hala canlı olduğu, hala umudun devam ettiğinin, milletin milli kültür ve ahlak temelleri üzerinden yükseleceğinin işaret fişekledir.
TRT’nin “Duvardaki Kan”, “Küçük Ağa” dizileri milli ruh ve kültürü destekleyen diziler olarak karşımıza çıktı. 1980’lerde ASALA terör örgütü Dışişleri temsilcilerimize suikastlar düzenleyip, 32 elçi ve konsolosu katledince ihtiyaç duyulmuş ama devamı getirilmemiştir.
TRT’nin tek olma özelliği kalkıp, liberal bir girişle özel televizyonlar ve radyolar hayatımıza girmeye başlamıdı. Bir dönemler “Küçük Amerika” modeli küresel rüzgarın esintisi olarak hayatımızı değiştirmek için milletin yabancı olduğu örnekler ekranlardan millete adeta zerk ediliyordu.
Türk dizi yapımlarının ilk örneklerinde olduğu gibi günümüzde de milli ahlak ve kültüre dair eleştiri yapımları ağırlık kazanmıştır. Milletin dönüştürülmesi çabası, aile yapısını temellerinden sarsmaktadır. Örneğin “Yasak Elma” isimli bir diziyi ele alalım; lüks bir yaşam etrafında ve adeta harem sahneleri ile birkaç yıldır ekranları süsleyip duruyor.
Dizideki neredeyse tüm kadınlar, başkahramanın yatağından geçiyor. Birde Bizans oyunları gırla gidiyor. Başka kanallarda da benzer içerikli bir anlayış yakamızı bırakmıyor. Lüks yaşam, lüks araçlar ve villalarda hiçbir değer taşımayan yaşam biçimi izleyenlerin rüyalarına giriyor.
Garibanlık hala ilgi görüyor!
Özel tv’lerin tamamında milli kültür, örf ve ananeyle ilgisi olmayan yaşamları öven dizilerin ardı arkası kesilmiyor. Diziler, milli ahlakı zedelerken “ağa” tiplemeleriyle ülkenin bir bölgesini anlattığı iddiasındaki diziler üzerinden “Türk Töresi” kötüleniyor. Tıpkı bir dönemler geleneksel tıbbın, “koca karı ilaçları” diye yok edilmesi gibi milletin dayanakları birer birer yıkılmak isteniyor.
Kötü gidişe bazı diziler engel olmaya çalışsa da özel kanalların ısrarla bu topraklardan olmayan anlayışları millete dayatma çabası hiç bitmiyor. Yani birileri ısrarla Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya gayret ediyor. Bu çirkin çabanın gerekçesi olarak “millet istiyor”dur.
Ancak özel bir kanalda yayınlanan “Ekmek Teknesi” reyting rekorları kırarken, aslında gerçeğin farklı olduğunu anlatıyordu.
Türk dizi sektörü aynı zamanda bu milletin terör örgütlerine karşı verdiği amansız mücadeleyi de uzun süre görmezden geldi. Binlerce yiğitlik örneğini tv ekranlarında sunamadılar veya sunmadılar. Alper Çağlar’ın “Dağ” ikilemesi bu alanda öncü oldu ve özel kanallarda ardı ardına terörle mücadelenin anlatıldığı diziler yapıldı.
Milletin bütün şeytani kışkırtmalara rağmen aslında kendi kültürünü, yoksulluğunu, garibanlığını anlattıldığı diziler büyük ilgi görüyor. TRT’nin yayınladığı “Beni Böyle Sev”, “Yeşil Deniz” hala tekrarlanan bölümleriyle izleniyor.
Son yayınlanan “Gönül Dağı” dizisinin reytingleri alt üst etmesi de umudun bitmediğini gösteriyor. TRT aslında binlerce dizi ve sinema filmine konu olabilecek derin tarihin örneklerini aktaran ve dünyada ilgi uyandıran tarihi dizileriyle de büyük bir eksikliği gidermiş durumda.
Türk milletinin adeta mottosu olan “İl gider töre kalır”ın hala canlı olduğu, hala umudun devam ettiğinin, milletin milli kültür ve ahlak temelleri üzerinden yükseleceğinin işaret fişekledir.