Diyarbakır-Bingöl Karayolu'nda 28 Temmuz günü yolu kesilerek PKK’lılar tarafından çocuklarının gözü önünde kaçırılan polis memuru Sedat Yabalak'ın eşi Burcu Yabalak’ın gözyaşları dinmiyor. “Gözyaşlarım benim sessiz eylemlerim” diyen Yabalak, “Çocuklarım olumsuz etkilenmesin diye gündüzleri palyaço oluyorum, geceleri sabahlara kadar ağlıyorum” diyerek yaşadıklarını özetledi.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
8 Mart Dünya Kadınlar Günü bize emekçi kadınları hatırlatır. Dünyada kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemlerini dile getirdikleri gündür. Emekçi kadınlar demişken araların da öyleleri var ki sabrın, metanetin ve vakur duruşun vücut bulmuş halini gözler önüne seriyor. Burcu Yabalak da onlardan bir tanesi. Onurlu, çaresiz ve gözü yaşlı bir polis eşi o. 8 ay önce 28 Temmuz günü Diyarbakır'ın Lice ilçesinde, Bingöl Karayolu'nda yolları kesilerek kendisinin ve çocuklarının gözü önünde PKK’lılar tarafından eşi Sedat Yabalak kaçırılmıştı. 8 aydır eşinden haber alamayan Yabalak, “Devletten başka gidecek kapım yok, yalnız onlardan yardım bekliyorum” diyerek çaresizliğini bir kez daha dile getirdi. Bu süreçte önce kendi kendini teselli ve tedavi ettiğini dile getiren Yabalak, “Çocuklarım olumsuz etkilenmesin diye gündüzleri palyaço oluyorum, geceleri sabahlara kadar ağlıyorum” diyerek fedakar bir annenin tevekkülden ibaret olan mücadelesini anlattı. 3 gün sonra eşinin doğum günü olduğunu bildiren Yabalak, ilk kez ayrı geçirilecek bir doğum gününün verdiği buruklukla “Ben bir kadın olarak çocuklarıma hem babayım, hem anneyim” dedi. “Gözyaşlarım benim sessiz eylemlerim” diyen Yabalak, bu endişeli bekleyişte hem yüreği sancılı bir eş hem de anne olmanın verdiği hissiyatla 8 aylık ayrılık sürecini Pusula’ya anlattı.
Olay anını daha önce de anlattınız, ama bir kez de bize anlatır mısınız?
Ben Erzurumluyum. Eşim Mersinli Hatay’da görev yapıyorduk biz. Şanlıurfa’ya tayinimiz çıkmıştı. Yerleştik sonra Erzurum’a geldik bayram tatili için on gün sonra dönerken de Diyarbakır Lice yolunda saat 10 buçukta yolumuz PKK’lılar tarafından kesildi. Eşime kimlik sordular, kimlikte polis olduğunu anlayınca eşimi apar topar götürdüler. Ben 3 tane çocuğumla kaldım. Allah’tan araba kullanabiliyordum. En yakın karakola gelip bilgi verdik. Olay böyle oldu.
Kaçırıldıktan sonra eşinizden haber alabildiniz mi?
Hayır. 8 ay oldu hiçbir haber alamadım. Ben herkes gibi en son 28 Aralık tarihinde örgüt tarafından yayınlanan videodan haber aldım eşimden. Başka hiçbir irtibatımız olmadı.
Çocuklarınızı bu süreçte nasıl teselli ettiniz?
Anne olmak insan güç veriyor. Biz Şanlıurfa’da oturuyorduk. Geçici bir süreliğine ailemin yanına Aşkale’ye yerleştim. Çocuklar burada okula gidiyor. Onlara geçici de olsa burada yerleşik bir yaşam kurdum. Bu şekilde avutmaya çalışıyorum.
Nasıl destek oldunuz onlara?
Önce kendimden başladım. Önce kendimi teselli ettim, tedavi ettim. Her şeyden önce ben en büyük desteği çocuklarımdan aldım. Yapacak başka bir şeyim yok. Çocuklar bir şey hissetmesin diye ayakta durmak zorundayım. Acımı içimde yaşıyorum. Gözyaşlarım benim sessiz eylemlerim. Çocuklarım olumsuz etkilenmesin diye gündüzleri palyaço oluyorum, geceleri sabahlara kadar ağlıyorum. Zaten benim çocuklarım olmasa eşimi öyle orda bırakmazdım. Ölümü dahi göze alıp giderdim peşinden. Ama 3 tane çocuğum var biri 1 buçuk yaşında bana çok ihtiyaçları var.
Bu süreçte kimler nasıl destek oldu size?
Ben bu dönemden emniyetten maddi manevi çok fazla yardım gördüm sağolsunlar. Eşimin arkadaşları bizi hiç yalnız bırakmadı. Hiç tanımadığım polislerden bile destek aldım. İlk iki ay kiramızı ödeyememiştik polisler kendi aralarında sağolsunlar, para toplamışlar o şekilde kiramızı falan ödedik. İç İşleri Bakanımız Efkan Ala sağolsun, uçak biletlerimiz aldı bizi Diyarbakır’dan Erzurum’a getirdi. Şu anda da zaten ben eşimin maaşını alıyorum.
Meclisle sürekli görüşmeleriniz oluyor, bir gelişme var mı?
Hayır. Hiçbir gelişme yok. 6 kere Ankara’ya gittik ama hiçbir olumlu yanıt alamadık. Maddi-manevi biz çok yıpranıyoruz. Artık maddiyi geçtik manevi olarak çok yıprandık. Biz yardım bekliyoruz devletten, bizi temsil eden vekillerden, defalarca gittik konuştuk. Fakat olumlu hiç bir şey olmadı. “Bakın biz sizi dinliyoruz, acınızı paylaşıyoruz” demekten başka hiçbir şey olmadı. 8 aydır hiç mi bir şey yapılmadı, hiç mi haber alınmadı. Bunlar daha ne kadar ellerinde tutacaklar, somut hiçbir şey yok elimizde. Bizi karşısına alıp da hiç bir yetkili demedi ki, bakın şu süre içerisinde gelecek falan hiçbir şey söylenmedi.
Herhangi bir talebiniz oldu mu?
Hayır. Biz orda sessiz eylem yapıyoruz. Biz ne ortalığı karıştırıyoruz ne haykırıyoruz ne sesimizi yükseltiyoruz, biz sadece sessiz sessiz gözyaşı döküyoruz. Biz çaresiziz eşlerimiz onların elinde umutla bekliyoruz.
Süreçle ilgili size bildirim yapılıyor mu?
Hayır. İki ayda bir meclise gitmekten başka hiçbir şey yapamıyoruz. Zaten bir şey de çıkmıyor. Gittiğimiz gibi geri dönüyoruz, daha kötü dönüyoruz, daha umutsuz dönüyoruz. Devlet bize hiçbir şey söylemedi.
Eşiniz gibi esir alınan başka emniyet ve jandarma mensupları da var, onların aileleriyle görüşüyor musunuz?
Tabi ki sürekli görüşüyoruz. 15 aileyiz toplam sürekli görüşüyoruz. Onlar beni arıyor, ben arıyorum biz bir gurubuz Ankara’ya da beraber gidiyoruz. Hep beraber gidiyoruz nereye gidilecekse. Bizim tek talebimiz eşlerimize, diğer aileler de çocuklarına kavuşmak istiyor. Başka hiçbir talebimiz yok.
Peki, kaçıran kişiler sizi hiç aradı mı?
Hayır. Onlar zaten beni muhatap almaz ki. Bizi hiçbir şekilde muhatap almaz. Onların bizle işi yok, devletle işi var. Kuzey Irak’ta olduklarını biliyoruz. Eşim kaçırıldıktan sonra onlar tarafından 20 tane gümrük memuru bırakıldı. Onlar söylediler “Kuzey Irak’ta birlikte kalıyorduk” diye. Hücre evi mi desem, mağara mı desem, ne diyeyim bilmiyorum ama öyle bir yerde hep birlikte kalıyorlarmış.
Serbest bırakılan o gümrük memurlarıyla görüşüyor muzunuz?
Evet. Sürekli görüşüyorum. Gece 12’de bile aklıma bir şey gelse arayıp soruyorum. Sağolsunlar. Zaten biri eşimin hemşerisi Mersin Mut’lu. Yani fiziksel hiçbir şiddet olmadığını sadece orada tuttuklarını söylediler. Kötü bir muamele yokmuş, kötü bir söz, davranış yokmuş. Zaten eşim de videoda söylüyor; şiddet yok psikolojik baskı yok diye. Zaten durumları ne kadar iyi olursa olsun. Ailelerinden uzak mahkum yaşıyorlar.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Benim tek isteğim devletimizin bir an önce bir şey yapması, onların oradan kurtarılması. 3 gün sonra eşimin doğum günü, nerdeyse bir yılını bizsiz geçirdi. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Ben bir kadın olarak çocuklarıma hem babayım, hem anneyim.