
İnsan, Allah’ı, Kuran’da öğretildiği şekliyle tanıyıp iman ederek kulluk yapmaya başlayıncaya kadar yarımdır; ‘hayvan insan’ durumundadır. İman edip kulluk yapmaya başladığında ise ‘Allah’ın kulu ve halifesi’ sıfatını kazanmakta ve ‘tam insan’ olmaktadır.
‘Tam insan’ Vahit, Rahim, Kadir, Kerim, Âlim, Musavvir, Rezzak, Basir, Semi vd. İlahî isimlerin tecellilerini evrende ve kendi nefsinde gören kimsedir. Bu görme hali bilinçli kulluğun temeli ve tam insanlık mertebesidir. Dıştan insan gözüktüğü halde, Allah bilincini, korkusunu ve sevgisini yüreğinde taşımadığında, kişi tam insan değildir, bitki ve hayvan mertebesinde bir varlıktır. Kuran, içi hayvan fakat dışı insan şeklinde gözüken bu varlıkları ‘hayvan gibi yahut hayvandan aşağı’ (A’râf 179) varlıklar olarak tanımlamıştır.
Hayvanlara birtakım davranışlar öğretilebilse de gelişemezler, ne iseler sadece o kalırlar. Elma ağacı daima ve sadece elma ağacıdır, bir buğday tanesi de sadece buğday tanesidir, bir eşek ise sadece eşektir; gelişemezler. Bir maymun ne kadar uzun yaşarsa yaşasın ne kadar eğitimine çaba sarf edilirse edilsin, aklı artmayacak ve o bir uçak yapamayacaktır; bir aslan da fabrika kurup konserve üretemeyecektir.
İnsan böyle değildir: o, gelişmeye uygun bir yapıda yaratılmıştır. Varlık türleri arasında sadece insan öğrenmekte, aklı artmakta ve üretmektedir. İnsan insan olarak doğmakta, fakat insan kalmamaktadır. O daima başka bir şey olur! Mesela insan fabrika olur, uçak olur, gökdelen olur, otomobil olur! İnsanın yaptığı şeyler insana rücu eder. Ayakkabının, çorabın, ampulün insandan bağımsız bir varlığı yoktur; insan var olduğu için onlar var olmuştur. İnsan ürettiklerinin arkasından çekilince hepsi de yok olacaktır.
Yapan bilgilidir, güç sahibidir: yaptıklarına istediği muameleyi yapmakta da serbesttir. İnsan ilmiyle kudretiyle bir gökdelen yapıp dönüp onu yıkabilir. Gökdelen bu yıkıma mâni olamaz.
Bunun gibi Allah’ın yarattığı en gelişmiş varlık olan insan da başıboş bırakılmamıştır: Yaratıcı Peygamberler ve kitaplar göndermiş ve insana kılavuzluk etmiştir. Son Peygamber Hazreti Muhammed (sav) ve son kitap Kuran’dır. Kuran’da, Kutsal Yaratıcı kendini ve yarattığı kutsal insanı tanıtmıştır. Tabiri caizse insanla ilgili projesini insana öğretmiş ve bu yöndeki talimatlarını vermiştir. Allah, insanı, yüklediği kabiliyet ve görevler nedeniyle kendisine ‘halife (temsilci)’ kılmıştır. Bu bilinçle hareket edip ‘kulluk görevini’ yerine getirmesinden dolayı da bu ‘tam insandan’ razı olmuştur.
Fakat insan halifelik görevini, kulluk için verilen bedenî ve ruhî kuvvetleri, Allah’ın istediği yönde kullanmadığında, Rabbini tanımamış ve ondan korkmamıştır. Bu, insanın ‘hayvan mertebesinde insan’ kalması durumudur. Oysa Allah, Kuran’da insana öğrettiğini ve yaşantısından sorumlu tuttuğunu belirtmiş ve kendisinden korkulmasını istemiştir:
“…Yalnızca benden korkun.” (Bakara 40)
“…Allah'tan korkun ki, kurtulasınız.” (Bakara 189)
“…Allah'tan korkun; Allah muttakilerle beraberdir.” (Bakara 194)
“…Allah'tan korkun; Allah'ın vereceği ceza ağırdır.” (Bakara 196)
“…Allah'tan korkun; O'nun huzurunda toplanacaksınız.” (Bakara 203)
“…Allah'tan korkun; O'na kavuşacaksınız…” (Bakara 223)
“…Allah'tan korkun; Allah, her şeyi bilir.” (Bakara 231)
“…Allah'tan korkun; Allah, yaptıklarınızı görüyor.” (Bakara 233)
“…Allah'tan korkun; Allah size öğretir, her şeyi bilir.” (Bakara 282)
“…Allah'tan korkun ki, başarıya ulaşabilesiniz.” (Â’li İmran 200)
“…Allah'tan korkun; Allah bağışlar, merhamet eder.” (Enfâl 69)
“…Sizden önce Kitap verilenlere ve size Allah'tan korkun! diye emrettik…” (Nisa 131)
“…Allah'tan korkun; Allah, kalpleri bilmektedir.” (Mâide 7)
“…Allah'tan korkun; müminler Allah'a güvensinler.” (Mâide 11)
“… Allah'tan korkun; O'na yaklaşmaya yol arayın…” (Mâide 35)
“Namaz kılın ve Allah'tan korkun…” (En’âm 72)
“…Allah'tan korkun ki, size merhamet edilsin.” (En’âm 155)
“… Allah'tan korkun ve doğru insanlarla beraber olun.” (Tevbe 119)
“Sizi ve önceki nesilleri yaratan Allah’tan korkun.” (Şu’arâ 184)
“Allah'tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.” (Ahzab 55)
“… Allah'tan korkun ve Peygamberine inanın…” (Hadîd 28)
“… Allah'tan korkun; herkes yarına ne hazırladığına baksın…” (Haşr 18)
“…Allah'tan korkun; Allah size uyarıcı (kitap) indirmiştir.” (Talak 10) vb.
Allah’ı tanımayıp nefiste yahut nesnede kalmak aynı zamanda iptidai putçuluğun da temelidir. Bu seviyedeki ‘hayvan insanı’ Kuran şu şekilde eleştirir:
“Allah’ın hidayet çağrısına kulak vermeyen kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer, çünkü onlar sağır, dilsiz ve kördür. Bu sebeple düşünmezler.” (Bakara 171)
Düşünce aklın eseriyken duyular nefse aittir. İnsan bu ikili yapıyla hayatını yaşar. Fakat ‘tam insanın’ nefsi aklına ve kalbine teslim olurken ‘hayvan insan’ nefsinde kalır ve Yaratıcının iradesini anlayıp değerlendiremez: “Cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri var kavramaz; gözleri var görmez, kulakları var işitmez. Onlar hayvanlar gibidir; belki daha şaşkındır. Gafil, onlardır.” (A’râf 179)
Kişi ‘hayvan insan’ mertebesinden, kim olduğunu, ne olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini düşünüp, halifelik ve kulluk sorumluluğunu üstlenmeden ‘tam insan’ mertebesine yükselemez: “Onların gerçekten dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvan gibidir, hatta yolca daha sapıktır.” (Furkân 44)
‘Tam insan’ olmanın kanıtı kulluk sorumluluğunu yerine getirmektir. Bu mertebe elde edilememişse insanın yeryüzündeki faaliyeti değersizdir: “…inkâr edenler dünyadan faydalanır, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.” (Muhammed 12)
Anlaşılmış olmalıdır ki ‘hayvan insandan’ kurtulup ‘tam insan’ olmak Allah’la birlikteyken elde edilebilmektedir. Bu makamdaki insan, maddi ve manevi gücünü, Allah’ın talimatları doğrultusunda kullanarak ‘şerefli varlık’ olduğunu kanıtladığından cennete gidecektir.
O halde akıllılık ve düşüncelilik Allah’tan korkmak ve O’nun istediği hayatı yaşamaktır. Bu bilinçle hareket edilmediğinde insan ‘yarım insan’ kalacak ve ‘hayvan insan’ olarak ölüp cehenneme gidecektir.
‘Tam insan’ Vahit, Rahim, Kadir, Kerim, Âlim, Musavvir, Rezzak, Basir, Semi vd. İlahî isimlerin tecellilerini evrende ve kendi nefsinde gören kimsedir. Bu görme hali bilinçli kulluğun temeli ve tam insanlık mertebesidir. Dıştan insan gözüktüğü halde, Allah bilincini, korkusunu ve sevgisini yüreğinde taşımadığında, kişi tam insan değildir, bitki ve hayvan mertebesinde bir varlıktır. Kuran, içi hayvan fakat dışı insan şeklinde gözüken bu varlıkları ‘hayvan gibi yahut hayvandan aşağı’ (A’râf 179) varlıklar olarak tanımlamıştır.
Hayvanlara birtakım davranışlar öğretilebilse de gelişemezler, ne iseler sadece o kalırlar. Elma ağacı daima ve sadece elma ağacıdır, bir buğday tanesi de sadece buğday tanesidir, bir eşek ise sadece eşektir; gelişemezler. Bir maymun ne kadar uzun yaşarsa yaşasın ne kadar eğitimine çaba sarf edilirse edilsin, aklı artmayacak ve o bir uçak yapamayacaktır; bir aslan da fabrika kurup konserve üretemeyecektir.
İnsan böyle değildir: o, gelişmeye uygun bir yapıda yaratılmıştır. Varlık türleri arasında sadece insan öğrenmekte, aklı artmakta ve üretmektedir. İnsan insan olarak doğmakta, fakat insan kalmamaktadır. O daima başka bir şey olur! Mesela insan fabrika olur, uçak olur, gökdelen olur, otomobil olur! İnsanın yaptığı şeyler insana rücu eder. Ayakkabının, çorabın, ampulün insandan bağımsız bir varlığı yoktur; insan var olduğu için onlar var olmuştur. İnsan ürettiklerinin arkasından çekilince hepsi de yok olacaktır.
Yapan bilgilidir, güç sahibidir: yaptıklarına istediği muameleyi yapmakta da serbesttir. İnsan ilmiyle kudretiyle bir gökdelen yapıp dönüp onu yıkabilir. Gökdelen bu yıkıma mâni olamaz.
Bunun gibi Allah’ın yarattığı en gelişmiş varlık olan insan da başıboş bırakılmamıştır: Yaratıcı Peygamberler ve kitaplar göndermiş ve insana kılavuzluk etmiştir. Son Peygamber Hazreti Muhammed (sav) ve son kitap Kuran’dır. Kuran’da, Kutsal Yaratıcı kendini ve yarattığı kutsal insanı tanıtmıştır. Tabiri caizse insanla ilgili projesini insana öğretmiş ve bu yöndeki talimatlarını vermiştir. Allah, insanı, yüklediği kabiliyet ve görevler nedeniyle kendisine ‘halife (temsilci)’ kılmıştır. Bu bilinçle hareket edip ‘kulluk görevini’ yerine getirmesinden dolayı da bu ‘tam insandan’ razı olmuştur.
Fakat insan halifelik görevini, kulluk için verilen bedenî ve ruhî kuvvetleri, Allah’ın istediği yönde kullanmadığında, Rabbini tanımamış ve ondan korkmamıştır. Bu, insanın ‘hayvan mertebesinde insan’ kalması durumudur. Oysa Allah, Kuran’da insana öğrettiğini ve yaşantısından sorumlu tuttuğunu belirtmiş ve kendisinden korkulmasını istemiştir:
“…Yalnızca benden korkun.” (Bakara 40)
“…Allah'tan korkun ki, kurtulasınız.” (Bakara 189)
“…Allah'tan korkun; Allah muttakilerle beraberdir.” (Bakara 194)
“…Allah'tan korkun; Allah'ın vereceği ceza ağırdır.” (Bakara 196)
“…Allah'tan korkun; O'nun huzurunda toplanacaksınız.” (Bakara 203)
“…Allah'tan korkun; O'na kavuşacaksınız…” (Bakara 223)
“…Allah'tan korkun; Allah, her şeyi bilir.” (Bakara 231)
“…Allah'tan korkun; Allah, yaptıklarınızı görüyor.” (Bakara 233)
“…Allah'tan korkun; Allah size öğretir, her şeyi bilir.” (Bakara 282)
“…Allah'tan korkun ki, başarıya ulaşabilesiniz.” (Â’li İmran 200)
“…Allah'tan korkun; Allah bağışlar, merhamet eder.” (Enfâl 69)
“…Sizden önce Kitap verilenlere ve size Allah'tan korkun! diye emrettik…” (Nisa 131)
“…Allah'tan korkun; Allah, kalpleri bilmektedir.” (Mâide 7)
“…Allah'tan korkun; müminler Allah'a güvensinler.” (Mâide 11)
“… Allah'tan korkun; O'na yaklaşmaya yol arayın…” (Mâide 35)
“Namaz kılın ve Allah'tan korkun…” (En’âm 72)
“…Allah'tan korkun ki, size merhamet edilsin.” (En’âm 155)
“… Allah'tan korkun ve doğru insanlarla beraber olun.” (Tevbe 119)
“Sizi ve önceki nesilleri yaratan Allah’tan korkun.” (Şu’arâ 184)
“Allah'tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.” (Ahzab 55)
“… Allah'tan korkun ve Peygamberine inanın…” (Hadîd 28)
“… Allah'tan korkun; herkes yarına ne hazırladığına baksın…” (Haşr 18)
“…Allah'tan korkun; Allah size uyarıcı (kitap) indirmiştir.” (Talak 10) vb.
Allah’ı tanımayıp nefiste yahut nesnede kalmak aynı zamanda iptidai putçuluğun da temelidir. Bu seviyedeki ‘hayvan insanı’ Kuran şu şekilde eleştirir:
“Allah’ın hidayet çağrısına kulak vermeyen kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer, çünkü onlar sağır, dilsiz ve kördür. Bu sebeple düşünmezler.” (Bakara 171)
Düşünce aklın eseriyken duyular nefse aittir. İnsan bu ikili yapıyla hayatını yaşar. Fakat ‘tam insanın’ nefsi aklına ve kalbine teslim olurken ‘hayvan insan’ nefsinde kalır ve Yaratıcının iradesini anlayıp değerlendiremez: “Cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri var kavramaz; gözleri var görmez, kulakları var işitmez. Onlar hayvanlar gibidir; belki daha şaşkındır. Gafil, onlardır.” (A’râf 179)
Kişi ‘hayvan insan’ mertebesinden, kim olduğunu, ne olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini düşünüp, halifelik ve kulluk sorumluluğunu üstlenmeden ‘tam insan’ mertebesine yükselemez: “Onların gerçekten dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvan gibidir, hatta yolca daha sapıktır.” (Furkân 44)
‘Tam insan’ olmanın kanıtı kulluk sorumluluğunu yerine getirmektir. Bu mertebe elde edilememişse insanın yeryüzündeki faaliyeti değersizdir: “…inkâr edenler dünyadan faydalanır, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.” (Muhammed 12)
Anlaşılmış olmalıdır ki ‘hayvan insandan’ kurtulup ‘tam insan’ olmak Allah’la birlikteyken elde edilebilmektedir. Bu makamdaki insan, maddi ve manevi gücünü, Allah’ın talimatları doğrultusunda kullanarak ‘şerefli varlık’ olduğunu kanıtladığından cennete gidecektir.
O halde akıllılık ve düşüncelilik Allah’tan korkmak ve O’nun istediği hayatı yaşamaktır. Bu bilinçle hareket edilmediğinde insan ‘yarım insan’ kalacak ve ‘hayvan insan’ olarak ölüp cehenneme gidecektir.