
Türkiye, geçmişte tarım ve hayvancılık ülkesi olarak önemli bir yer edinmiştir. 1990’lara kadar tarımda kendine yeten 7 ülkeden biri adeta bizim için motto niteliğinde olmuştur. 1990 öncesi ve sonrası dikkatle incelendiğinde farklılıklar dikkat çeker. Türkiye’nin tarım ve hayvancılık bakımından varlığını değerlendirirken 2000 öncesi ve sonrasını kesin ayırmak gerekiyor.
Bu ayırım iki bakımdan dikkatle ele alınmalıdır. İlki; 2000’lere kadar Türkiye toplumunun hala kırsal ağırlıklı hayat tarzına sahip olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekir. 2000 sonrası ve hatta 2005 sonrası kırsalın yoğun biçimde kentlere yöneldiği gerçeğini görmek durumundayız. Doğal olarak 2000 öncesi ve sonrası tarım ve hayvancılık bakımından bariz farklılıklar oluşturmaktadır.
TUİK, Tarım Bakanlığı ve Ulusal Süt Konseyi verilerine göre Türkiye’de hayvan varlığı 1984 yılı itibariyle şöyledir; 12 milyon 954 bin büyükbaş (manda ve sığır), küçükbaş sayısı ise koyun ve keçi olarak 53 milyon 491 bin.
1985 ile 2000 yılları arasında hayvan sayısında azalma gözleniyor. 2002 yılında büyükbaş hayvan sayısı 9 milyon 925 bine, küçükbaş hayvan sayısı ise 31 milyon 954 bin âdete düşüyor. Bu dönemde hayvan varlığının azalmasında hayvansal ürünlerin değerinin göreceli düşmesi, tarım arazilerinin bölünmesi, sulama sorunları ile hayvancılık arasındaki bağdan kaynaklanan olumsuzluklar gözlemleniyor.
2002 yılından itibaren düşen hayvan sayısı 2005 ve 2006 yılları itibariyle yukarı yönlü kıpırdamaya başlıyor. 2010 yılından itibaren yükseliş devam ediyor ve nihayet 2011 yılında 1984 rakamlarına büyükbaş hayvan sayısı bakımından ulaşılıyor. 2017 yılında büyükbaş hayvan sayısı 16.105 milyona ulaşıyor. Küçükbaş hayvan sayısı ise 1984 yılı rakamlarına hala ulaşılmış değil. 2017 yılı verilerine göre keçi ve koyun olarak hayvan varlığı 44.3 milyon adet.
Hayvancılıkta asıl kıpırdanma Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uygulamasıyla gözleniyor. En azından rakamlar bize bunu söyletebiliyor. Benzer rakamlardaki artış tavuk, yumurta üretimi, kanatlı hayvan sayısındaki artışlarda da gözlemleniyor.
2019, 2020, 2021 yılları itibariyle büyükbaş hayvan sayısında artış sağlanırken, asıl artışın küçük baş hayvan varlığında meydana geldiğini görüyoruz. 2019 yılında 48.5 milyona ulaşan küçükbaş sayısı, 2020’de 54.1, 2021 yılı Ağustos rakamlarına göre 57.4 milyon adete ulaşmıştır.
Yine bu dönemde süt ve süt ürünlerinde de artışlar gözlemleniyor.
Uzun bir uykudaymışız!
Türkiye’nin 2000’lere kadar tarım ve hayvancılık ülkesi olduğu aslında suni bir gerçeğe dayanıyor. Avrupa ile kıyaslama yapıldığında, örneğin İsviçre, Avusturya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin peynir üretimi, üretilen peynir çeşitleri ile Türkiye arasında karşılaştırma yapmak mümkün değil.
Türkiye, yerel peynir çeşitliliğini ulusal markaya dönüştüremediği gibi peynircilik bakımından makinalaşma mevcut olmamıştır. Kendimiz üretip kendimiz yemişiz, fakat Fransa, İsviçre, Avusturya veya Hollanda gibi dünyaya hayvansal ürün satışı gerçekleştirememişiz.
Bunda küçük aile işletmelerini aşamayışımız, kırsalda kooperatifleşmeye ulaşılamaması gibi devletin de yönlendirme ve destekleme görevini yerine getirememesi gibi etkenler öne çıkmaktadır.
Özetle tarım ve hayvancılıkta planlama, organize olabilme ve Türk hayvancılık ürünlerinin marka olarak dünyaya sunulması gerekmektedir.
Bu ayırım iki bakımdan dikkatle ele alınmalıdır. İlki; 2000’lere kadar Türkiye toplumunun hala kırsal ağırlıklı hayat tarzına sahip olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekir. 2000 sonrası ve hatta 2005 sonrası kırsalın yoğun biçimde kentlere yöneldiği gerçeğini görmek durumundayız. Doğal olarak 2000 öncesi ve sonrası tarım ve hayvancılık bakımından bariz farklılıklar oluşturmaktadır.
TUİK, Tarım Bakanlığı ve Ulusal Süt Konseyi verilerine göre Türkiye’de hayvan varlığı 1984 yılı itibariyle şöyledir; 12 milyon 954 bin büyükbaş (manda ve sığır), küçükbaş sayısı ise koyun ve keçi olarak 53 milyon 491 bin.
1985 ile 2000 yılları arasında hayvan sayısında azalma gözleniyor. 2002 yılında büyükbaş hayvan sayısı 9 milyon 925 bine, küçükbaş hayvan sayısı ise 31 milyon 954 bin âdete düşüyor. Bu dönemde hayvan varlığının azalmasında hayvansal ürünlerin değerinin göreceli düşmesi, tarım arazilerinin bölünmesi, sulama sorunları ile hayvancılık arasındaki bağdan kaynaklanan olumsuzluklar gözlemleniyor.
2002 yılından itibaren düşen hayvan sayısı 2005 ve 2006 yılları itibariyle yukarı yönlü kıpırdamaya başlıyor. 2010 yılından itibaren yükseliş devam ediyor ve nihayet 2011 yılında 1984 rakamlarına büyükbaş hayvan sayısı bakımından ulaşılıyor. 2017 yılında büyükbaş hayvan sayısı 16.105 milyona ulaşıyor. Küçükbaş hayvan sayısı ise 1984 yılı rakamlarına hala ulaşılmış değil. 2017 yılı verilerine göre keçi ve koyun olarak hayvan varlığı 44.3 milyon adet.
Hayvancılıkta asıl kıpırdanma Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uygulamasıyla gözleniyor. En azından rakamlar bize bunu söyletebiliyor. Benzer rakamlardaki artış tavuk, yumurta üretimi, kanatlı hayvan sayısındaki artışlarda da gözlemleniyor.
2019, 2020, 2021 yılları itibariyle büyükbaş hayvan sayısında artış sağlanırken, asıl artışın küçük baş hayvan varlığında meydana geldiğini görüyoruz. 2019 yılında 48.5 milyona ulaşan küçükbaş sayısı, 2020’de 54.1, 2021 yılı Ağustos rakamlarına göre 57.4 milyon adete ulaşmıştır.
Yine bu dönemde süt ve süt ürünlerinde de artışlar gözlemleniyor.
Uzun bir uykudaymışız!
Türkiye’nin 2000’lere kadar tarım ve hayvancılık ülkesi olduğu aslında suni bir gerçeğe dayanıyor. Avrupa ile kıyaslama yapıldığında, örneğin İsviçre, Avusturya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin peynir üretimi, üretilen peynir çeşitleri ile Türkiye arasında karşılaştırma yapmak mümkün değil.
Türkiye, yerel peynir çeşitliliğini ulusal markaya dönüştüremediği gibi peynircilik bakımından makinalaşma mevcut olmamıştır. Kendimiz üretip kendimiz yemişiz, fakat Fransa, İsviçre, Avusturya veya Hollanda gibi dünyaya hayvansal ürün satışı gerçekleştirememişiz.
Bunda küçük aile işletmelerini aşamayışımız, kırsalda kooperatifleşmeye ulaşılamaması gibi devletin de yönlendirme ve destekleme görevini yerine getirememesi gibi etkenler öne çıkmaktadır.
Özetle tarım ve hayvancılıkta planlama, organize olabilme ve Türk hayvancılık ürünlerinin marka olarak dünyaya sunulması gerekmektedir.
