
Hayatının her alanında Müslümanlara örnek olan Peygamberimiz, (asv) dürüstlüğü ve üstün kişiliği ile düşmanlarının dahi güvenini kazanmıştır.
Görevinin ilk ve en sıkıntılı yıllarıdır. Dinini anlatmak için çaldığı her yüz kapıdan belki biri açılmaktadır. Bir gün yakın akrabalarını Mekke yakınlarındaki bir tepenin eteklerinde toplar, kendi kişiliğini ve arkada bıraktığı yaşamını peygamberlik iddiasının doğruluğuna delil olarak gösterecektir. Akrabalarına sorar:
"Şu tepenin arkasında bir düşman ordusu var, baskına hazırlanıyor desem, hiçbir kanıt istemeden bana inanır mısınız?”
“Evet" derler, "çünkü bu güne kadar senin hiçbir yalanına hiç kimse şahit olmadı. Yemin ederiz ki sen ‘Emin’sin."
Konuşmanın devamında ise aynı insanlar davetini ve peygamberliğini reddederler belki, ama aslında O'nu onaylamışlardır. Farkında olmadan...
Kan Davası
Mescit'te hutbe okurken, Müslümanlıkta yeni birisi, ayağa kalkar, kan davası gütmektedir. Hz. Muhammed (asv)'in sözünü keserek;
"Ey Allah'ın Elçisi!" der ve Mescid'te oturan bir grubu işaret ederek, "Bunların ataları bizim aileden birini öldürmüşlerdi. Biz de karşılık olarak onlardan birinin öldürülmesini talep ediyoruz." Hz. Muhammed (asv) sakin ama kararlı, cevap verir: “Babanın intikamı oğlu üzerinden alınamaz.”
Saadet Asrından
Ebu Hureyre (r.a.)’tan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmaktadır:
“Bir kimse bir mü'minin dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah da o kimsenin kıyamet gününün sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Bir kimse, darda bulunan bir kimseye kolaylık gösterirse, Allah da o kimsenin dünya ve ahiret darlıklarında kolaylık verir.” [Müslim, Zikr 38 (2699); Ebu Davud, Edeb 60 (4946)]
****
Ebû Mûsâ el-Eş’ârî (r.a.)’tan rivayet edilmiştir:
“Resûlullah (s.a.), bana ‘Sana, cennet hazinelerinden bir hazineyi bildireyim mi?’ buyurdu. Ben de: ‘Evet, (bildir) Ey Allah’ın Resulü!’ dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sav): «Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh» (Güç ve kuvvet ancak Allah’a mahsustur) buyurdu.” [Buhârî, Megâzî 38; Deavât 50, Kader 7, Tevhid 9; Müslim, Zikr 47 (2704)]