
2022 yılına denk gelen kutsal Regaib kandilinin hemen ertesi gece, 4 Şubat Cuma günü sona ererken manevi babamın, aynı zamanda hayattaki en iyi arkadaşlarımdan birinin hayatı da sona erdi...
Hikmet Garip (1948-2022), Düzce’de başlayan ve romanlar dolduracak kadar dokunaklı hikâyelerle örülen dünya hayatını Ankara’da, muhteşem bir baba olarak ömrünün istisnasız her gününü adadığı sevgili ailesinin yanında tamamladı.
Şimdi, şu anda hissetiklerimi; özellikle babamı bir kez daha kaybedişimin tarifsiz üzüntüsünü ve içimi kaplayan şu kapkara yalnızlık duygusunu anlatamam.
Buna kelimeler yetmez...
Fakat bu tarif edimez kedere rağmen Allah’a şükretmem için de bir özel sebebim var: Babam Hasan İlmak, 2013 yılının 13 Ekim günü Bursa’da bir hastahanenin yoğum bakım odasında yapayalnız can verirken ne annem ne ben ne de kardeşlerim, hiçbirimiz yanında olamamıştık. Onunla vedalaşamamıştım. Sonra babam gibi sevdiğim Kenan Gümüş’ün uzak bir şehirde vefatında da aynı duyguyu tatmıştım. Bu acılar, yüreğimi hiç terk etmedi.
Sanırım Allah, babamı ve onun yerine koyduğum birini o şekilde kaybetmenin dayanılmaz acısını bana bir daha tattırmak istemedi. Amenna öyledir.
Onun için de o gün -4 Şubat Cuma- Ankara’dan ayrılmadan önce beni mucizevi biçimde manevi babamla karşılaştırdı.
Tevafuk...
Öyle denir, değil mi?
İstisnasız her bayramda elini öptüğüm, özel günlerde eğer uzaktaysam mutlaka arayıp sesini duyduğum Hikmet Abi’mle o sabah öyle mucizevi bir zamanlamayla karşılaştık, onu hayatımda hiç yapmadığım gibi öyle içten, sımsıkı kucakladım ki...
Helalleştik.
Doymadım, dönüp tekrar elini öptüm...
Bana bu defa böyle fırsat verdiği için Allah’ıma şükrediyorum.
Sanki vedası eksik bütün o ayrılıkları sildi yüreğimden.
★★
Diğer yandan yüreğime bir yeni ve bitmeyecek hasret daha eklendi. Babam, kardeşim Banu, büyük babalarım, büyük annelerim, amcam, dayım, halam...
Yaşlanmanın en acı tarafı bu demek ki: Tanıdıklarının çoğunu ‘rahmetle yâd ediyorsun’. Sahip olduğun her şeyi, hatta kalan ömrünü versen de onlarla bir daha buluşmak imkânsız.
Benim canım Hikmet Abi’m için de çok sevgili Gül teyzem, dünyaya armağan ettikleri iki eşsiz pırlanta Özden ve Pınar, onların sevgili eşleri, çocukları, Düzce’deki ve Beypazarı’ndaki birbirinden değerli yeğenleri, akrabaları, dostları, arkadaşları...
Ve ben...
Hepimiz için öyle ama yine hepimiz, hiç eksilmeyecek, gittikçe ağırlaşacak, her geçen gün daha da koyulaşacak bir hasretle onu içimizde yaşatacağız.
O, eşsiz, nahif, kibar, merhamet dolu dokunuşlarıyla bize yine konuşmadan çeki düzen verecek.
Kabri Beypazarı’nda ama biz onu Düzce’de de ziyaret edeceğiz. Acılarla ve mücadelelerle dolu çocukluğu orada geçmişti çünkü.
Düzce’nin Soğukpınar köyündeki sarı duvarlı evinde, o hâlâ aramızdaymış gibi eliyle yaptığı, çok sevdiği o verandada oturup yine eliyle büyüttüğü ağaçlara bakarak çay içeceğiz.
Beypazarı’ndaki evinin balkonunda da oturacağız.
Bir şey değişmemiş gibi...
Ama işte...
İçimizde o berbat yalnızlık duygusu...
Hayat çok tuhaf işte; hem gözyaşlarıyla hem tebessümlerle anacağız onu.
Ömrümüz oldukça...
★★
Şimdi bu anlattıklarımdan size ne? Doğru, haklısınız...
Ama illaki sizin de sonsuzluğa uğurladığınız can parçalarınız olmuştur.
Sizin hayatınıza da bir Hikmet Garip girmiştir.
Siz de iyiliği, saflığı, merhameti, şefkati, babanız olmayan birine babanıza sarılır gibi sarılmayı tatmışsınızdır.
Onlara da manevi babam Hikmet Garip’le birlikte Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.
Hikmet Garip (1948-2022), Düzce’de başlayan ve romanlar dolduracak kadar dokunaklı hikâyelerle örülen dünya hayatını Ankara’da, muhteşem bir baba olarak ömrünün istisnasız her gününü adadığı sevgili ailesinin yanında tamamladı.
Şimdi, şu anda hissetiklerimi; özellikle babamı bir kez daha kaybedişimin tarifsiz üzüntüsünü ve içimi kaplayan şu kapkara yalnızlık duygusunu anlatamam.
Buna kelimeler yetmez...
Fakat bu tarif edimez kedere rağmen Allah’a şükretmem için de bir özel sebebim var: Babam Hasan İlmak, 2013 yılının 13 Ekim günü Bursa’da bir hastahanenin yoğum bakım odasında yapayalnız can verirken ne annem ne ben ne de kardeşlerim, hiçbirimiz yanında olamamıştık. Onunla vedalaşamamıştım. Sonra babam gibi sevdiğim Kenan Gümüş’ün uzak bir şehirde vefatında da aynı duyguyu tatmıştım. Bu acılar, yüreğimi hiç terk etmedi.
Sanırım Allah, babamı ve onun yerine koyduğum birini o şekilde kaybetmenin dayanılmaz acısını bana bir daha tattırmak istemedi. Amenna öyledir.
Onun için de o gün -4 Şubat Cuma- Ankara’dan ayrılmadan önce beni mucizevi biçimde manevi babamla karşılaştırdı.
Tevafuk...
Öyle denir, değil mi?
İstisnasız her bayramda elini öptüğüm, özel günlerde eğer uzaktaysam mutlaka arayıp sesini duyduğum Hikmet Abi’mle o sabah öyle mucizevi bir zamanlamayla karşılaştık, onu hayatımda hiç yapmadığım gibi öyle içten, sımsıkı kucakladım ki...
Helalleştik.
Doymadım, dönüp tekrar elini öptüm...
Bana bu defa böyle fırsat verdiği için Allah’ıma şükrediyorum.
Sanki vedası eksik bütün o ayrılıkları sildi yüreğimden.
★★
Diğer yandan yüreğime bir yeni ve bitmeyecek hasret daha eklendi. Babam, kardeşim Banu, büyük babalarım, büyük annelerim, amcam, dayım, halam...
Yaşlanmanın en acı tarafı bu demek ki: Tanıdıklarının çoğunu ‘rahmetle yâd ediyorsun’. Sahip olduğun her şeyi, hatta kalan ömrünü versen de onlarla bir daha buluşmak imkânsız.
Benim canım Hikmet Abi’m için de çok sevgili Gül teyzem, dünyaya armağan ettikleri iki eşsiz pırlanta Özden ve Pınar, onların sevgili eşleri, çocukları, Düzce’deki ve Beypazarı’ndaki birbirinden değerli yeğenleri, akrabaları, dostları, arkadaşları...
Ve ben...
Hepimiz için öyle ama yine hepimiz, hiç eksilmeyecek, gittikçe ağırlaşacak, her geçen gün daha da koyulaşacak bir hasretle onu içimizde yaşatacağız.
O, eşsiz, nahif, kibar, merhamet dolu dokunuşlarıyla bize yine konuşmadan çeki düzen verecek.
Kabri Beypazarı’nda ama biz onu Düzce’de de ziyaret edeceğiz. Acılarla ve mücadelelerle dolu çocukluğu orada geçmişti çünkü.
Düzce’nin Soğukpınar köyündeki sarı duvarlı evinde, o hâlâ aramızdaymış gibi eliyle yaptığı, çok sevdiği o verandada oturup yine eliyle büyüttüğü ağaçlara bakarak çay içeceğiz.
Beypazarı’ndaki evinin balkonunda da oturacağız.
Bir şey değişmemiş gibi...
Ama işte...
İçimizde o berbat yalnızlık duygusu...
Hayat çok tuhaf işte; hem gözyaşlarıyla hem tebessümlerle anacağız onu.
Ömrümüz oldukça...
★★
Şimdi bu anlattıklarımdan size ne? Doğru, haklısınız...
Ama illaki sizin de sonsuzluğa uğurladığınız can parçalarınız olmuştur.
Sizin hayatınıza da bir Hikmet Garip girmiştir.
Siz de iyiliği, saflığı, merhameti, şefkati, babanız olmayan birine babanıza sarılır gibi sarılmayı tatmışsınızdır.
Onlara da manevi babam Hikmet Garip’le birlikte Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.