
Diyanet İşleri Başkanlığımız bu yılki Mevlid-i Nebi etkinliklerinin temasını “Peygamberimiz ve Çocuk” olarak belirledi. Bizler de bu kapsamda Efendimizin ailesini tanıma adına kısa bir tanıtım yazısı kaleme alarak tanımak ve tanıtmak imani bir gerekliliktir.
Hz. Peygamber (sav) kendisine nübüvvet verilmeden yaklaşık on beş sene evvel Mekke’de “tâhira” (temiz kadın) lakabıyla anılan Hatice bnt. Huveylid ile evlenmişti ve bu evliliğinden altı çocuğu oldu. Bunlardan ikisi erkek, dördü kızdır. Erkekler: Kasım ve Abdullah; Kızlar: Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır. Kasım, Peygamber Efendimizin en büyük oğlu olup nübüvvetten yaklaşık on bir yıl evvel doğmuştu. Bundan dolayı Hz. Muhammed (s.a.s.) Ebu’l-Kasım olarak tanınmıştır. Kasım doğumundan birkaç yıl sonra öldü.
Hz. Zeynep, Peygamber Efendimizin en büyük kızı olup Kasım’dan sonra doğdu. Genç kızlığı çağında teyzesinin oğlu Ebu’l-As b. Rabi ile evlendi. Bedir Gazvesi’nde müşrik kocası Ebu’l-As esir alındı. Peygamber Efendimiz Ebu’l-As’tan Hz. Zeynep’i Medine’ye göndereceğine dair söz aldı ve onu serbest bıraktı. Damadı bu sözünü yerine getirdi. Fakat Hz. Zeynep Medine yolunda iken müşrikler onun yolunu keserek bindiği deveden yere düşmesine sebep oldular. Hz. Zeynep hamile idi ve bu düşme sonucu çocuğunu kaybetti. Hz. Zeynep, geride Ali adında bir erkek ve Ümame adında bir kız çocuğu bıraktı. Peygamber Efendimiz, Ümame’yi çok severdi. Bunun hakkında meşhur bir rivayet vardır: Sevgili Peygamberimiz bir defasında namaz kılarken Ümame’yi de omuzlarında taşıyordu. Rükûya vardığında onu yere koyuyor, secdeden kalkınca yine omuzlarına alıyordu. Bu evlilikten dünyaya gelen Ali’de erken yaşta vefat etti. (Buhari, Salât 106; Müslim, Mesâcid 41.)
Bir defasında Peygamber Efendimize içinde altın bir kolye bulunan birkaç parça hediye gelmişti. Ümame bir köşede oynuyordu. Resul-i Ekrem (s.a.s.) bu kolyeyi ailesinin en sevgili olanına vereceğini söyledi. Resul-i Ekrem Efendimizin eşleri bu şerefin Hz. Aişe’ye (r.a.) ait olacağını düşündüler. Fakat Efendimiz, Ümame’yi çağırdı ve kolyeyi onun boynuna taktı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI,101.) Hz. Rukiyye, Peygamber Efendimizin ikinci kızı idi. Hz. Zeynep’ten üç yıl sonra doğduğu rivayet edilir. Allah Resulü (s.a.s.) Hz. Rukiyye’yi Hz. Osman ile evlendirdi. Rukiyye Medine’ye geldiğinde hastalandı ve Bedir Gazvesi esnasında vefat etti ve Peygamber Efendimiz (sav) kızının cenazesine savaşta olması nedeniyle katılamamıştır. Nebî (sav) Medine’ye gelip onun kabrine vardığında, kadınların da toplandığı kabirde duygulu anlar yaşanmıştı. Kısacık ömründe iki kere Habeşistan’a ve son olarak da Medine’ye hicret etmiş olan Rukiyye, artık en büyük hicretin yolcusu olmuştu. Kabri başında ağlayan kadınları gören Hz. Ömer’in onlara tepki göstermesi üzerine Hz. Peygamber, “Bırak onları Ömer, ağlasınlar.” buyurmuştu. Orada ağlayanlardan biri de Hz. Fâtıma idi. Kızının ağladığını gören Peygamber Efendimiz, elbisesinin bir ucuyla onun gözyaşlarını silmişti.
Hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin üçüncü kızıdır. Ümmü Gülsüm, Bedir Gazvesi’nin ardından Hz. Osman ile evlendi ve ayrıca ablası Rukiyye’nin, oğlu Abdullah’a da annelik yaptı. Abdullah da altı yaşında, Ümmü Gülsüm ise Hicret’in 9. yılında vefat etti. Ümmü Gülsüm’ün de çocuğu olmamıştır. Allah’ın Elçisi, Ümmü Gülsüm’ün vefatı üzerine ağlayan Hz. Osman’a, “Neden ağlıyorsun?” diye sorunca Osman, “Seninle olan hısımlığım sona erdiği için yâ Resûlallah!” diye cevap vermişti. Resûlullah da “Hayır. Ölüm, hısımlığı sonlandırmaz, hısımlığı ancak boşanma sonlandırır. Üçüncü bir kızım olsa onu da seninle evlendirirdim.” diyerek onun gönlüne su serpmişti.
Hz. Fatıma, Sevgili Peygamberimizin en küçük kızı idi. Nübüvvetin ilk yılında dünyaya geldi. Hicret’in 2. yılında Hz. Ali ile evlendi. Onun Hz. Ali’den beş çocuğu oldu. Bunlar: Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep’dir. Hz. Fatıma (r.a.) Hicret’in 11. yılında Resulüllah Efendimizin irtihalinden altı ay sonra 29 yaşında vefat etti.
Peygamber Efendimizin bir diğer oğlu olan Abdullah, İslam geldikten sonra doğmuş ve çocuk yaşta vefat etmiştir. İbrahim, Peygamber Efendimizin en küçük yedinci çocuğudur. Mısırlı Mariye’den (r.a.) Hicret’in 8. (M.630) yılında doğmuştur. Çocuk, Medine civarında yaşayan sütanneye verildi. Sevgili Peygamberimiz o eve sık sık oğlunu görmeye giderdi. İbrahim sütannesinin evinde vefat etti. (Diyanet Aylık Dergi, Ekim,2020, Prof. Dr. Adem APAK)
Hz. Muhammed’e (sav) verilen nübüvvet nimetinin, neseple, soyla kayıtlı kalmayacak kadar çağlar üstü bir daveti temsil ettiğini ilân etmiştir. Dolayısıyla bu daveti Hz. Peygamber’den devralacak olan, onun ümmetidir. Bilindiği gibi Allah Resûlü’nün soyu, kızı Hz. Fâtıma ile devam etmiştir. Erkek çocuklarının erken ölümü elbette takdir-i ilâhîdir. Bu vesileyle Efendimiz (sav) aile ve ashabına binlerce salat ve selam olsun. Mevlid-i Nebi Haftamız Ümmeti Muhammed’în birlik ve diriliğine vesile olsun.
Hz. Peygamber (sav) kendisine nübüvvet verilmeden yaklaşık on beş sene evvel Mekke’de “tâhira” (temiz kadın) lakabıyla anılan Hatice bnt. Huveylid ile evlenmişti ve bu evliliğinden altı çocuğu oldu. Bunlardan ikisi erkek, dördü kızdır. Erkekler: Kasım ve Abdullah; Kızlar: Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır. Kasım, Peygamber Efendimizin en büyük oğlu olup nübüvvetten yaklaşık on bir yıl evvel doğmuştu. Bundan dolayı Hz. Muhammed (s.a.s.) Ebu’l-Kasım olarak tanınmıştır. Kasım doğumundan birkaç yıl sonra öldü.
Hz. Zeynep, Peygamber Efendimizin en büyük kızı olup Kasım’dan sonra doğdu. Genç kızlığı çağında teyzesinin oğlu Ebu’l-As b. Rabi ile evlendi. Bedir Gazvesi’nde müşrik kocası Ebu’l-As esir alındı. Peygamber Efendimiz Ebu’l-As’tan Hz. Zeynep’i Medine’ye göndereceğine dair söz aldı ve onu serbest bıraktı. Damadı bu sözünü yerine getirdi. Fakat Hz. Zeynep Medine yolunda iken müşrikler onun yolunu keserek bindiği deveden yere düşmesine sebep oldular. Hz. Zeynep hamile idi ve bu düşme sonucu çocuğunu kaybetti. Hz. Zeynep, geride Ali adında bir erkek ve Ümame adında bir kız çocuğu bıraktı. Peygamber Efendimiz, Ümame’yi çok severdi. Bunun hakkında meşhur bir rivayet vardır: Sevgili Peygamberimiz bir defasında namaz kılarken Ümame’yi de omuzlarında taşıyordu. Rükûya vardığında onu yere koyuyor, secdeden kalkınca yine omuzlarına alıyordu. Bu evlilikten dünyaya gelen Ali’de erken yaşta vefat etti. (Buhari, Salât 106; Müslim, Mesâcid 41.)
Bir defasında Peygamber Efendimize içinde altın bir kolye bulunan birkaç parça hediye gelmişti. Ümame bir köşede oynuyordu. Resul-i Ekrem (s.a.s.) bu kolyeyi ailesinin en sevgili olanına vereceğini söyledi. Resul-i Ekrem Efendimizin eşleri bu şerefin Hz. Aişe’ye (r.a.) ait olacağını düşündüler. Fakat Efendimiz, Ümame’yi çağırdı ve kolyeyi onun boynuna taktı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI,101.) Hz. Rukiyye, Peygamber Efendimizin ikinci kızı idi. Hz. Zeynep’ten üç yıl sonra doğduğu rivayet edilir. Allah Resulü (s.a.s.) Hz. Rukiyye’yi Hz. Osman ile evlendirdi. Rukiyye Medine’ye geldiğinde hastalandı ve Bedir Gazvesi esnasında vefat etti ve Peygamber Efendimiz (sav) kızının cenazesine savaşta olması nedeniyle katılamamıştır. Nebî (sav) Medine’ye gelip onun kabrine vardığında, kadınların da toplandığı kabirde duygulu anlar yaşanmıştı. Kısacık ömründe iki kere Habeşistan’a ve son olarak da Medine’ye hicret etmiş olan Rukiyye, artık en büyük hicretin yolcusu olmuştu. Kabri başında ağlayan kadınları gören Hz. Ömer’in onlara tepki göstermesi üzerine Hz. Peygamber, “Bırak onları Ömer, ağlasınlar.” buyurmuştu. Orada ağlayanlardan biri de Hz. Fâtıma idi. Kızının ağladığını gören Peygamber Efendimiz, elbisesinin bir ucuyla onun gözyaşlarını silmişti.
Hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin üçüncü kızıdır. Ümmü Gülsüm, Bedir Gazvesi’nin ardından Hz. Osman ile evlendi ve ayrıca ablası Rukiyye’nin, oğlu Abdullah’a da annelik yaptı. Abdullah da altı yaşında, Ümmü Gülsüm ise Hicret’in 9. yılında vefat etti. Ümmü Gülsüm’ün de çocuğu olmamıştır. Allah’ın Elçisi, Ümmü Gülsüm’ün vefatı üzerine ağlayan Hz. Osman’a, “Neden ağlıyorsun?” diye sorunca Osman, “Seninle olan hısımlığım sona erdiği için yâ Resûlallah!” diye cevap vermişti. Resûlullah da “Hayır. Ölüm, hısımlığı sonlandırmaz, hısımlığı ancak boşanma sonlandırır. Üçüncü bir kızım olsa onu da seninle evlendirirdim.” diyerek onun gönlüne su serpmişti.
Hz. Fatıma, Sevgili Peygamberimizin en küçük kızı idi. Nübüvvetin ilk yılında dünyaya geldi. Hicret’in 2. yılında Hz. Ali ile evlendi. Onun Hz. Ali’den beş çocuğu oldu. Bunlar: Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep’dir. Hz. Fatıma (r.a.) Hicret’in 11. yılında Resulüllah Efendimizin irtihalinden altı ay sonra 29 yaşında vefat etti.
Peygamber Efendimizin bir diğer oğlu olan Abdullah, İslam geldikten sonra doğmuş ve çocuk yaşta vefat etmiştir. İbrahim, Peygamber Efendimizin en küçük yedinci çocuğudur. Mısırlı Mariye’den (r.a.) Hicret’in 8. (M.630) yılında doğmuştur. Çocuk, Medine civarında yaşayan sütanneye verildi. Sevgili Peygamberimiz o eve sık sık oğlunu görmeye giderdi. İbrahim sütannesinin evinde vefat etti. (Diyanet Aylık Dergi, Ekim,2020, Prof. Dr. Adem APAK)
Hz. Muhammed’e (sav) verilen nübüvvet nimetinin, neseple, soyla kayıtlı kalmayacak kadar çağlar üstü bir daveti temsil ettiğini ilân etmiştir. Dolayısıyla bu daveti Hz. Peygamber’den devralacak olan, onun ümmetidir. Bilindiği gibi Allah Resûlü’nün soyu, kızı Hz. Fâtıma ile devam etmiştir. Erkek çocuklarının erken ölümü elbette takdir-i ilâhîdir. Bu vesileyle Efendimiz (sav) aile ve ashabına binlerce salat ve selam olsun. Mevlid-i Nebi Haftamız Ümmeti Muhammed’în birlik ve diriliğine vesile olsun.