
Mevsim yaz aylardan haziran idi, fakat Nazım Amca buna rağmen çok ama çok üşüyordu. Bu onun yıllar sonra bu şehre hiç istemeden geldiği ilk gündü ve koca şehirde kendisini hiç bu kadar yapayalnız hissetmemişti. Nazım Amca, şimdiye kadar asker arkadaşıyla ilgili duyduklarının bir yalan, yaşadıklarının ise bir rüyadan ibaret olmasını ne de çok istiyordu. Yol boyunca gözleri dolmuş ve kendini bir anda hayatın akışına bırakıp hüngür hüngür ağlamaya başladı. Nazım Amca bir yandan da acele etmesi gerektiğini biliyordu. Can dostuyla yıllar sonra terminalde ilk karşılaşma anını hatırladı. İyi ki onu aramış ve yeniden bir araya gelmişim dedi. Terminalden hızlıca dışarıya çıkıp bir taksiyle asker arkadaşının evine doğru hareket etti. Yolda aldığı haber üzerine yönünü Asrı Mezarlığa çevirmişti. O anlarda bizlerde babamı hastaneden almış, Asrı Mezarlıktaki gasılhaneye gelmiştik. Bizler için zor ve hüzün dolu saatlerdi. Canımızdan bir parça aramızdan ayrılmış geride ise gözü yaşlı onu sevenler kalmıştı. Herkes babama son görev için orada toplanmış, babamla ilgili anılarını konuşmaya başlamıştı. Gasılhaneye Hafız Amcam, Zafer Amcam, ben, büyük kardeşim Lütfü ve küçük kardeşim Mesut girmiştik. Arada başkaları da içeriye giriyor babama baktıktan sonra ağlayarak geri çıkıyorlardı. İşte o içeriye girenlerden biri de Nazım Amca idi. Uzun ve zor geçen bir yolculuktan sonra babama son görev için yetişmişti. Son kez de olsa arkadaşını görmek ona nasip olmuştu. O an şükürle hüznü bir arada yaşamıştı Nazım Amca. Şükrediyordu zira arkadaşını cansızda olsa bir kez daha görebilmişti. Hüzünlüydü, çünkü geldiğinde ona karşılık veren Haydar artık yoktu. Orada idi ama hiçbir tepki göstermiyordu. Hâlbuki onu gördüğünde nasıl sevinirdi! Gözyaşlarını tutamadı, dayanamayıp daha sonra kendini dışarıya attı. Nasıl çıkmasın ki o sıcakkanlı, güleç, pozitif insan şimdi cansız ve sessizdi. Babam, Nazım Amca’yı gördü mü ayrı bir heyecan duyar, sevinçten havalara uçardı. Nazım Amca ile günlerinin hiç bitmesini istemezdi. İşi gücü bırakıp hep onunla ilgilenmek isterdi. Bizlere de tembih ederdi. Bu Nazım Amcanız var ya o sizin öz amcalarınızdan biridir. Hafız ve Zafer Amcanız neyse Nazım Amcanızda odur. Onu da arayın halini hatırını sorun, yoksa da size hakkımı helal etmem. Canım babam sen hiç merak etme senin kadar olmasa da Nazım Amca’yı her daim arayacağız. Bizim için hep değerli kalacaktır.
Babamı gasılhaneden alıp cenaze aracına koymuştuk. İşte o anlarda tabuta omuz verenler arasında yine Nazım Amca vardı. Yükü bu sefer gerçekten ağırdı ve araca babamı indirenlerin ön safında yine o vardı. Rabbim babası ahrete göç edenlere rahmet, yaşayanlara ise uzun ve sağlıklı ömürler versin. İnanmış ve iman etmişiz. Ondan geldik, yine dönüşümüz ona olacaktır. Yoksa bu acının ne tarifi olur ne de sabrı. İşte o an yalnızsın ve tek başınasın. Ne mal, ne evlat, nede dostların hiçbirinin sana bir faydası var. Varsa iyi amel ne ala yoksa yine tek başınasın. Rabbin hepimize çıkacağımız o yolculuğa iyi amellerle çıkmayı nasip etsin. Cenaze aracı köye yönelmiş ve saat 11.00’da namaz için bizlerde onu takibe koyulmuştuk. Köy girişinde namaz kılınmış ve ardından defin işlemine geçilmişti. Babaannem ve dedemin bulunduğu mezar yerinde, babamın kabir annesinin yanına kazılmıştı. Dualar okunarak babam son dünya üzerindeki yerine konuluyordu. Üzeri kapatılmış ve toprak atılmaya çoktan başlanılmıştı. Bizler önce bu görevi yerine getirdik. Ardından herkes toprak atmak için birbirinden kürekleri almaya çalışıyordu. İşte babamın mezarına toprak atanlardan biride Nazım Amcamız olmuştu. Toprak atma işi bitmiş mezarın etrafı taşlarla belli edildikten sonra taziyeler köy meydanında alınmaya başlanmıştı. İşte artık babamız yoktu, biz ve Nazım Amca için yeni bir dönem başlamıştı.
Babamı gasılhaneden alıp cenaze aracına koymuştuk. İşte o anlarda tabuta omuz verenler arasında yine Nazım Amca vardı. Yükü bu sefer gerçekten ağırdı ve araca babamı indirenlerin ön safında yine o vardı. Rabbim babası ahrete göç edenlere rahmet, yaşayanlara ise uzun ve sağlıklı ömürler versin. İnanmış ve iman etmişiz. Ondan geldik, yine dönüşümüz ona olacaktır. Yoksa bu acının ne tarifi olur ne de sabrı. İşte o an yalnızsın ve tek başınasın. Ne mal, ne evlat, nede dostların hiçbirinin sana bir faydası var. Varsa iyi amel ne ala yoksa yine tek başınasın. Rabbin hepimize çıkacağımız o yolculuğa iyi amellerle çıkmayı nasip etsin. Cenaze aracı köye yönelmiş ve saat 11.00’da namaz için bizlerde onu takibe koyulmuştuk. Köy girişinde namaz kılınmış ve ardından defin işlemine geçilmişti. Babaannem ve dedemin bulunduğu mezar yerinde, babamın kabir annesinin yanına kazılmıştı. Dualar okunarak babam son dünya üzerindeki yerine konuluyordu. Üzeri kapatılmış ve toprak atılmaya çoktan başlanılmıştı. Bizler önce bu görevi yerine getirdik. Ardından herkes toprak atmak için birbirinden kürekleri almaya çalışıyordu. İşte babamın mezarına toprak atanlardan biride Nazım Amcamız olmuştu. Toprak atma işi bitmiş mezarın etrafı taşlarla belli edildikten sonra taziyeler köy meydanında alınmaya başlanmıştı. İşte artık babamız yoktu, biz ve Nazım Amca için yeni bir dönem başlamıştı.