
(Dünkü yazının devamı)
(…)
Bir eczacı dostum, geçtiğimiz hafta maske fiyatlarındaki fahiş artış üzerine sosyal medya sayfamda paylaştığım eleştirinin altına şu yorumu yazmıştı:
“50’li maske paketini 1 ay önce 11 buçuk liraya satıyordum. Şu anda depo tanesini 10 liradan bana fatura ediyor. Sizin dediğiniz duruma düşmemek için ne alıyorum ne de satıyorum…
9 martta dezenfektanın 1 litresini 36 buçuk liradan sattım. Dün, 11 Mart’ta, depodan gelişi 125 lira olmuş. Yani diyeceğim odur ki zurnanın son deliği olduğumuz için biz günah keçisi ilan ediliyoruz. Sorun bizde değil, daha gerilerde…"
Dostum çok haklı, biliyoruz tabii…
Sorunun kaynağı köşe başındaki eczacı, sitedeki bakkal, sokaktaki seyyar satıcı değil…
Onları günah keçisi ilan etmek, sorunun asıl nedenlerini görmemizi engeller ki biz de zaten öyle yapmıyoruz.
Ve fakat üreticinin iki katına çıkardığı fiyata toptancı bir kat daha ekliyorsa; sonra sokaktaki-mahalledeki satıcı da kendi kâr marjını ‘Ortam müsait’ diye %10’dan %30’a çıkarıyorsa; olay zincirleme reaksiyona dönüşüyorsa öte yandan vatandaşın maaşında-gelirinde öyle iki-üç kat gibi mucizevi artışları bırakın, yarı yarıya artış bile söz konusu değilse işte o zaman şimdiki bu vahim tablo ortaya çıkar:
Domino etkisi eşliğinde fırsatçılık, yağma, yoksullaşma ve çöküş!..
Vatandaşın çöküşü tabii, distribütörün değil…
***
Böyle durumlarda bile tenzih edilecek birileri hep vardır, onları da memnuniyetle tenzih ederiz.
Örneğin bağırmadan çağırmadan, etrafındakileri kırıp dökmeden, uzatılan her mikrofona eşit duruşla bu krizi yöneten Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Fahrettin Koca ve onun liderliğinde kendi sağlıklarını hiçe sayarak salgınla mücadele eden kahraman sağlık çalışanlarını en başta ve özenle tenzih ederiz…
Sayın Bakana veya mesai arkadaşlarına ‘Şunu şöyle daha iyi yapabilirdiniz’ diyen var mı? Takip edebildiğim kadarıyla yok!
Her kesim de sonuna kadar destek veriyor kendilerine.
Keza bu günlerde tırmanan haksız fiyat artışı (HFA) ile mücadele etmeye çalışan; Alo 189’a ya da 0552 189 0 189 WhatsApp ihbar hattına düşen binlerce HFA ihbarına kısıtlı personelle yanıt vermek için koşuşturan Ticaret Bakanlığı çalışanlarını da bu bağlamda tenzih ederiz. Onlar, içinden geçtiğimiz karanlık sürecin kahramanları…
O istisnaları çıkarıp geri kalanlar için söyleyelim:
Nasıl deniyordu şarkıda: ‘Masum değiliz, hiç birimiz…’
Masum değiliz çünkü bugün piyasayı biçimlendiren, bizim de eleştirdiğimiz o şey, ticaret falan değil, apaçık fırsatçılık, ticari ahlaksızlık !..
Çünkü eleştirdiğimiz şey, insanlara ‘Paranız yoksa ölün!’ denmesidir!
Ve çünkü bu, tepeden tırnağa bir yozlaşma fotoğrafıdır...
Bunu yapabilen insanların -Allah saklasın- bir savaş halinde ülkeye, millete, insanımıza gözünü kırpmadan ihanet edebileceğine inanıyorum.
Fırsatçılar, provokatörler, manipülasyon yapanlar karşısında susmak ve tepkisiz kalmak, onları bir biçimde onaylamak gibi algılanabilir ki bu da kuşkusuz bizi önce duyarsızlaşmanın, sonra yozlaşmanın ve en son da ihanetin bir parçası, yok oluşun öznesi yapar.
***
Özetin özeti:
Bizim insan kalitemiz kesinlikle bu kadar düşük değil. ‘Fırsatçıların’ nüfusa oranı nedir bilmiyoruz ama içimizdeki iyiliğin çok yüksek oranda olduğunu biliyoruz.
Biliyoruz ki her şey, bir biçimde açıklanır:
Çocuk felci aşısını bulup 'Bundan bütün dünya çocukları bedava yararlansın' diye milyar dolarlık patentini insanlığa armağan eden Dr. Jonas Salk'tan, 2 liralık basit lastikli maskeyi 'Salgın var, mecburen alacaklar' diye 20 liraya satan ‘mahluka’ dönüşen insanın macerası da -evrime inansanız da inanmasanız da- herhalde en iyi 'Ters Evrim' diye açıklanır...
(…)
Bir eczacı dostum, geçtiğimiz hafta maske fiyatlarındaki fahiş artış üzerine sosyal medya sayfamda paylaştığım eleştirinin altına şu yorumu yazmıştı:
“50’li maske paketini 1 ay önce 11 buçuk liraya satıyordum. Şu anda depo tanesini 10 liradan bana fatura ediyor. Sizin dediğiniz duruma düşmemek için ne alıyorum ne de satıyorum…
9 martta dezenfektanın 1 litresini 36 buçuk liradan sattım. Dün, 11 Mart’ta, depodan gelişi 125 lira olmuş. Yani diyeceğim odur ki zurnanın son deliği olduğumuz için biz günah keçisi ilan ediliyoruz. Sorun bizde değil, daha gerilerde…"
Dostum çok haklı, biliyoruz tabii…
Sorunun kaynağı köşe başındaki eczacı, sitedeki bakkal, sokaktaki seyyar satıcı değil…
Onları günah keçisi ilan etmek, sorunun asıl nedenlerini görmemizi engeller ki biz de zaten öyle yapmıyoruz.
Ve fakat üreticinin iki katına çıkardığı fiyata toptancı bir kat daha ekliyorsa; sonra sokaktaki-mahalledeki satıcı da kendi kâr marjını ‘Ortam müsait’ diye %10’dan %30’a çıkarıyorsa; olay zincirleme reaksiyona dönüşüyorsa öte yandan vatandaşın maaşında-gelirinde öyle iki-üç kat gibi mucizevi artışları bırakın, yarı yarıya artış bile söz konusu değilse işte o zaman şimdiki bu vahim tablo ortaya çıkar:
Domino etkisi eşliğinde fırsatçılık, yağma, yoksullaşma ve çöküş!..
Vatandaşın çöküşü tabii, distribütörün değil…
***
Böyle durumlarda bile tenzih edilecek birileri hep vardır, onları da memnuniyetle tenzih ederiz.
Örneğin bağırmadan çağırmadan, etrafındakileri kırıp dökmeden, uzatılan her mikrofona eşit duruşla bu krizi yöneten Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Fahrettin Koca ve onun liderliğinde kendi sağlıklarını hiçe sayarak salgınla mücadele eden kahraman sağlık çalışanlarını en başta ve özenle tenzih ederiz…
Sayın Bakana veya mesai arkadaşlarına ‘Şunu şöyle daha iyi yapabilirdiniz’ diyen var mı? Takip edebildiğim kadarıyla yok!
Her kesim de sonuna kadar destek veriyor kendilerine.
Keza bu günlerde tırmanan haksız fiyat artışı (HFA) ile mücadele etmeye çalışan; Alo 189’a ya da 0552 189 0 189 WhatsApp ihbar hattına düşen binlerce HFA ihbarına kısıtlı personelle yanıt vermek için koşuşturan Ticaret Bakanlığı çalışanlarını da bu bağlamda tenzih ederiz. Onlar, içinden geçtiğimiz karanlık sürecin kahramanları…
O istisnaları çıkarıp geri kalanlar için söyleyelim:
Nasıl deniyordu şarkıda: ‘Masum değiliz, hiç birimiz…’
Masum değiliz çünkü bugün piyasayı biçimlendiren, bizim de eleştirdiğimiz o şey, ticaret falan değil, apaçık fırsatçılık, ticari ahlaksızlık !..
Çünkü eleştirdiğimiz şey, insanlara ‘Paranız yoksa ölün!’ denmesidir!
Ve çünkü bu, tepeden tırnağa bir yozlaşma fotoğrafıdır...
Bunu yapabilen insanların -Allah saklasın- bir savaş halinde ülkeye, millete, insanımıza gözünü kırpmadan ihanet edebileceğine inanıyorum.
Fırsatçılar, provokatörler, manipülasyon yapanlar karşısında susmak ve tepkisiz kalmak, onları bir biçimde onaylamak gibi algılanabilir ki bu da kuşkusuz bizi önce duyarsızlaşmanın, sonra yozlaşmanın ve en son da ihanetin bir parçası, yok oluşun öznesi yapar.
***
Özetin özeti:
Bizim insan kalitemiz kesinlikle bu kadar düşük değil. ‘Fırsatçıların’ nüfusa oranı nedir bilmiyoruz ama içimizdeki iyiliğin çok yüksek oranda olduğunu biliyoruz.
Biliyoruz ki her şey, bir biçimde açıklanır:
Çocuk felci aşısını bulup 'Bundan bütün dünya çocukları bedava yararlansın' diye milyar dolarlık patentini insanlığa armağan eden Dr. Jonas Salk'tan, 2 liralık basit lastikli maskeyi 'Salgın var, mecburen alacaklar' diye 20 liraya satan ‘mahluka’ dönüşen insanın macerası da -evrime inansanız da inanmasanız da- herhalde en iyi 'Ters Evrim' diye açıklanır...