
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmesinin yanlış olduğunu belirten Prof. Dr. Ömer Selçuk Emsen, siyasi istikrarın sürmesi halinde sıkıntı olmayacağını söyledi.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Dolar ve Euro’nun hızlı yükselişinin ardından kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmeleriyle ilgili tartışmalar sürerken Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Selçuk Emsen, “Siyaseti ve istikrarı koruduğumuz müddetçe, dış ne derse desin, bu ekonomi gelişmeye mahkum” uyarısında bulundu. Emsen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın döviz bozdurma kampanyasına da destek verdi.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Selçuk Emsen, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi sonrası, 15 yıldır büyüyen ekonominin sekteye uğradığını söyledi. Ekonomide yaşanan ilk olumsuzluk sonrası kredi derecelendirme kuruluşları Standard&Poor's ile Fitch Ratings’in Türkiye’nin notunu düşürmelerinin tartışılır olduğunu belirten Prof. Dr. Emsen, bu gelişmenin ekonomide kaygılara yol açmaması gerektiğini ifade etti.
Türkiye ekonomisinin 1980’li yıllarda büyük bir dönüşüm yaşadığını hatırlatan Prof. Dr. Emsen, öncesinde dışa kapalı olan ekonominin Özallı yıllarla birlikte karma ekonomik sisteme geçildiğini bildirdi. Not almaya karma ekonomiye geçişle başlandığı bilgisini veren Emsen şunları söyledi:
“Biz 1980’den önce dışa kapalı bir ekonomiydik. Dıştan elden geldikçe mal almamaya ve fazla da mal satmaya meyyal bir ekonomi değildik. 24 Ocak 1980 ile birlikte Türkiye bir dönüşüm yaşadı. Başbakan Süleyman Demirel, Müsteşar da Turgut Özal’dı ve bu tarihten sonra biz dedik ki dışa mal satacağız, içte de ihtiyaç olanı dışarıdan alacağız. Dış ekonomik ilişkimizi geliştireceğiz. 1987’de konvertibiliteye geçmeye çalıştık. Konvertibilite Türk Lirası’nın kolayca el değişimini sağlamaktır. 1989’da da IMF’ye başvuruda bulunduk. Paramızı konvertibil ilan ediyoruz diye. Nedir bu, üzerinizde döviz tutma, Türk Lirası’nı kolayca dövize dönüştürme veya tam tersini yapma, ondan önce öyle bir şansımız yoktu, yasaktı çünkü.”
1980’den sonra dış açık oluşmaya başladı
24 Ocak 1980 sonrası yaşanan dönüşümden sonra dış açığın meydana geldiğini ve Türkiye’nin kredi notlarının belirmeye başladığını söyleyen Prof. Dr. Emsen, “Türkiye 24 Ocak 1980’den sonra ülkeye döviz girişini desteklemek amacıyla yabancı kuruluşlarla ilişkiye geçmeye başladı. Önceden içerde ürettiğimiz malın bir kısmını da dıştan ithal etmeye başladık, bu dış açığa yol açtı. Bu açığı finanse edebilmemiz için de dışarda döviz girişini tetiklememiz, beslememiz lazımdı. İşte uluslararası kuruluşlar da Türkiye’ye borç verecek olanlara şu mesajı vermekte; yatırım yapılabilir bir ülke, risk yok, yani Türkiye’ye verdiğiniz ana para ve faiz ödemesi size iade edilebilecek konumda bu notlar da bunu sembolize etmekte” diye konuştu.
Kredi notunuzu ekonomik ve siyasi istikrarınız belirler
Kredi notunun iki temel ayağı olduğunu ve düşmemesi için bu sistemlerin sekteye uğramadan işlemesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Emsen, Türkiye’nin ilk olarak 1990’da istikbal vaad eden ülke konumuna geldiğini hatırlattı. İlk not düşüşünün de 1994’de yaşadığını belirten Prof. Dr. Emsen, “Notun iki tane temel kaynağı söz konusu, bir tanesi ekonomi yani ekonominiz tıkır tıkır işliyorsa olumlu not alıyorsunuz. İkinci ayağı da siyaset, yani liberilazasyon. Bu ayaklarda sekte başladığında not indirimi başlamakta. Biz ilk notumuzu 1990 da almışız. Notumuzda ilk kesinti 1994’de oldu. O dönem Başbakan Tansu Çiller idi. 1994’de Türkiye ekonomisi ciddi anlamda duvara tosladı. Bir kriz yaşadık, döviz açığımız tavan yaptı. Döviz açığı tavan yapınca dıştan döviz gelmediği için açığımız yükseldi, açık yükselince bu kuruluşlar şu mesajı verdi dünyaya; Türkiye aldığı borcun anapara ve faizini ödemede sıkıntı yaşayabilecek bir ülke konumuna geldi, devalüasyon olasılığı söz konusu. Devalüasyon nedir, Türk Lirası’nın şiddetli bir şekilde değer kaybetmesi. Bu iki olasılıkla ilk defa notumuz Standard&Poor's, Fitch Ratings ve Moody’s tarafından 1994’de düşürüldü” dedi.
18 yıl sonra yeniden yükseldik
1994’den sonra Türkiye’nin kredi notunun 18 yıl düşük kaldığını belirten Prof. Dr. Emsen, ilk defa Fitch tarafından 2012 yılında, Moody’s tarafından da 2013’de notun yükseltildiğine değindi. 2016 Ağustos’ta yeniden düşüşe geçildiğini belirten Prof. Dr. Emsen, “15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye ciddi bir travma yaşadı. Bu da şöyle bir algıya neden oldu Türkiye yabancı döviz cinsinden anapara ve faizi ödemede sıkıntıya düşecek ihtimali ve döviz fiyatının şiddetli yükselme olasılığı. Şimdi iktisat kanununda bir şey bolsa o şeyin fiyatı düşmekte, azsa yükselmekte. Yani döviz kıtlaşmaya başladığında fiyatı yükselmekte. 15 Temmuz sonrasında da belirsizlik yaşandı ve Türkiye yatırım yapılabilir ülke konumundan çıkmaya başladı, dolayısı ile döviz yükseldi” ifadelerini kullandı.
15 yıldır sürekli büyüyoruz ilk sektede not düşmemeli
2002 yılından bu yana 15 yıldır sürekli büyüyen bir ülke için ilk sektede notun aşağı çekilmesinin tartışılır bir konu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emsen, Türkiye’nin durmaksızın büyümeye devam etmesi gerektiğini vurguladı. “Lütfen yastık altında döviz tutmayalım” diyen Prof. Dr. Emsen, sözlerine şöyle devam etti: “Biz önümüze bakacağız siyaseti ve istikrarı koruduğumuz müddetçe, dış ne derse desin, iyiye koştuğumuz sürece bu ekonomi gelişmeye mahkum. Milli seferlikten bahsediyoruz, döviz kıt olduğunda fiyatı yükselmeye başlıyor. O zaman ne yapacağız, yastık altında döviz tutmayacağız. Sisteme kazandıralım ki döviz bollaşsın. Finans sistemine kanalize edelim ki kıtlıktan dolayı döviz fiyat yükselişi baskılansın.”
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Dolar ve Euro’nun hızlı yükselişinin ardından kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmeleriyle ilgili tartışmalar sürerken Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Selçuk Emsen, “Siyaseti ve istikrarı koruduğumuz müddetçe, dış ne derse desin, bu ekonomi gelişmeye mahkum” uyarısında bulundu. Emsen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın döviz bozdurma kampanyasına da destek verdi.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Selçuk Emsen, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi sonrası, 15 yıldır büyüyen ekonominin sekteye uğradığını söyledi. Ekonomide yaşanan ilk olumsuzluk sonrası kredi derecelendirme kuruluşları Standard&Poor's ile Fitch Ratings’in Türkiye’nin notunu düşürmelerinin tartışılır olduğunu belirten Prof. Dr. Emsen, bu gelişmenin ekonomide kaygılara yol açmaması gerektiğini ifade etti.
Türkiye ekonomisinin 1980’li yıllarda büyük bir dönüşüm yaşadığını hatırlatan Prof. Dr. Emsen, öncesinde dışa kapalı olan ekonominin Özallı yıllarla birlikte karma ekonomik sisteme geçildiğini bildirdi. Not almaya karma ekonomiye geçişle başlandığı bilgisini veren Emsen şunları söyledi:
“Biz 1980’den önce dışa kapalı bir ekonomiydik. Dıştan elden geldikçe mal almamaya ve fazla da mal satmaya meyyal bir ekonomi değildik. 24 Ocak 1980 ile birlikte Türkiye bir dönüşüm yaşadı. Başbakan Süleyman Demirel, Müsteşar da Turgut Özal’dı ve bu tarihten sonra biz dedik ki dışa mal satacağız, içte de ihtiyaç olanı dışarıdan alacağız. Dış ekonomik ilişkimizi geliştireceğiz. 1987’de konvertibiliteye geçmeye çalıştık. Konvertibilite Türk Lirası’nın kolayca el değişimini sağlamaktır. 1989’da da IMF’ye başvuruda bulunduk. Paramızı konvertibil ilan ediyoruz diye. Nedir bu, üzerinizde döviz tutma, Türk Lirası’nı kolayca dövize dönüştürme veya tam tersini yapma, ondan önce öyle bir şansımız yoktu, yasaktı çünkü.”
1980’den sonra dış açık oluşmaya başladı
24 Ocak 1980 sonrası yaşanan dönüşümden sonra dış açığın meydana geldiğini ve Türkiye’nin kredi notlarının belirmeye başladığını söyleyen Prof. Dr. Emsen, “Türkiye 24 Ocak 1980’den sonra ülkeye döviz girişini desteklemek amacıyla yabancı kuruluşlarla ilişkiye geçmeye başladı. Önceden içerde ürettiğimiz malın bir kısmını da dıştan ithal etmeye başladık, bu dış açığa yol açtı. Bu açığı finanse edebilmemiz için de dışarda döviz girişini tetiklememiz, beslememiz lazımdı. İşte uluslararası kuruluşlar da Türkiye’ye borç verecek olanlara şu mesajı vermekte; yatırım yapılabilir bir ülke, risk yok, yani Türkiye’ye verdiğiniz ana para ve faiz ödemesi size iade edilebilecek konumda bu notlar da bunu sembolize etmekte” diye konuştu.
Kredi notunuzu ekonomik ve siyasi istikrarınız belirler
Kredi notunun iki temel ayağı olduğunu ve düşmemesi için bu sistemlerin sekteye uğramadan işlemesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Emsen, Türkiye’nin ilk olarak 1990’da istikbal vaad eden ülke konumuna geldiğini hatırlattı. İlk not düşüşünün de 1994’de yaşadığını belirten Prof. Dr. Emsen, “Notun iki tane temel kaynağı söz konusu, bir tanesi ekonomi yani ekonominiz tıkır tıkır işliyorsa olumlu not alıyorsunuz. İkinci ayağı da siyaset, yani liberilazasyon. Bu ayaklarda sekte başladığında not indirimi başlamakta. Biz ilk notumuzu 1990 da almışız. Notumuzda ilk kesinti 1994’de oldu. O dönem Başbakan Tansu Çiller idi. 1994’de Türkiye ekonomisi ciddi anlamda duvara tosladı. Bir kriz yaşadık, döviz açığımız tavan yaptı. Döviz açığı tavan yapınca dıştan döviz gelmediği için açığımız yükseldi, açık yükselince bu kuruluşlar şu mesajı verdi dünyaya; Türkiye aldığı borcun anapara ve faizini ödemede sıkıntı yaşayabilecek bir ülke konumuna geldi, devalüasyon olasılığı söz konusu. Devalüasyon nedir, Türk Lirası’nın şiddetli bir şekilde değer kaybetmesi. Bu iki olasılıkla ilk defa notumuz Standard&Poor's, Fitch Ratings ve Moody’s tarafından 1994’de düşürüldü” dedi.
18 yıl sonra yeniden yükseldik
1994’den sonra Türkiye’nin kredi notunun 18 yıl düşük kaldığını belirten Prof. Dr. Emsen, ilk defa Fitch tarafından 2012 yılında, Moody’s tarafından da 2013’de notun yükseltildiğine değindi. 2016 Ağustos’ta yeniden düşüşe geçildiğini belirten Prof. Dr. Emsen, “15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye ciddi bir travma yaşadı. Bu da şöyle bir algıya neden oldu Türkiye yabancı döviz cinsinden anapara ve faizi ödemede sıkıntıya düşecek ihtimali ve döviz fiyatının şiddetli yükselme olasılığı. Şimdi iktisat kanununda bir şey bolsa o şeyin fiyatı düşmekte, azsa yükselmekte. Yani döviz kıtlaşmaya başladığında fiyatı yükselmekte. 15 Temmuz sonrasında da belirsizlik yaşandı ve Türkiye yatırım yapılabilir ülke konumundan çıkmaya başladı, dolayısı ile döviz yükseldi” ifadelerini kullandı.
15 yıldır sürekli büyüyoruz ilk sektede not düşmemeli
2002 yılından bu yana 15 yıldır sürekli büyüyen bir ülke için ilk sektede notun aşağı çekilmesinin tartışılır bir konu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emsen, Türkiye’nin durmaksızın büyümeye devam etmesi gerektiğini vurguladı. “Lütfen yastık altında döviz tutmayalım” diyen Prof. Dr. Emsen, sözlerine şöyle devam etti: “Biz önümüze bakacağız siyaseti ve istikrarı koruduğumuz müddetçe, dış ne derse desin, iyiye koştuğumuz sürece bu ekonomi gelişmeye mahkum. Milli seferlikten bahsediyoruz, döviz kıt olduğunda fiyatı yükselmeye başlıyor. O zaman ne yapacağız, yastık altında döviz tutmayacağız. Sisteme kazandıralım ki döviz bollaşsın. Finans sistemine kanalize edelim ki kıtlıktan dolayı döviz fiyat yükselişi baskılansın.”