
“Geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran O’dur.” Enam Suresi/60
Karanlık sokaklarda gücünüzün üstünde bir cesaretle yürüyorsunuz…
Karşınıza çıkanlar sizinle mücadele etmek cüretinden yoksun, dehşetle açılmış gözlerle sizi seyrediyorlar.
Siz onlara uzun uzun bakıyorsunuz, uzaktan sizi tanıyan biri geliyor, kahkahalar atarak herkesin korkudan donduğu yerden uzaklaşıyorsunuz.
Ütopyacılar aslında kâğıdın üzerinde rüya gören kalem erbapları olsa gerekler.
Uyuyunca hayal imparatorluğunuzun kapılarını ardına kadar açtıran kim sizce?
Kim sizi rüya âlemlerinde ayaklarınızın üzerine basmadan dolaştıran?
Bilmediğiniz yerlerde, özlemini çektiklerinizle buluşmanızı imkânlı kılan kudret, sizin hangi iradenize muhtaç?
İstediğiniz zaman istediğiniz kareler donabiliyor mu rüyalarınızda, istemediklerinizin artık sizin yatağınıza uğramamalarını sağlayabiliyor musunuz?
Öyleyse kâbusları korku filmi sevdiğiniz için mi yaşamak zorunda kalıyorsunuz?
Rüyalar, ötelerden gelen gizemli işaretlerdir diyerek anlatmak mümkün değil gördüklerinizi.
Üstelik güldürüyor, terletiyor, ağlatıyor, daraltıyor rüyalar.
Demek ki, onların da bir sahibi var. Biz kendi düşlerimizin konuklarıyız sadece.
Ve bir film gibi diyemeyiz onlara asla, hiçbir film kendinizi kurtaramadığınız için böylesi bir acıyla saldıramaz ruha.
Şimdi gelelim uyudum uyandım arasında olup bitenlere. Rüya bir başka boyut.
Peki, nefesi alan kim? Beyine çalış diyen, kalbi durmaması için uyaran, göz kapaklarına kapalı kalması talimatını veren kim?
Vücut doğal işleyişiyle bütün bunları sıraya koyuyor öyle mi? Hadi canım sende!
Öyle olsa telafisi imkânsız, ölümcül sonuçlar doğuracak arızaları da vücut genel dengesi içerisinde, önlemeye kalkmaz mı?
Kim; genel denge bu işi halledebilse, kanser olmak ister mesela.
Sen uyurken uyumaması gerekenlere, uyumamasını bir söyleyen yok mu sence?
Var! Hem de sadece kalbe değil, dağlara da aynı zamanda. Sadece yağmura değil, bahara da aynı zamanda.
Ne yapması gerektiğini harfi harfine buyuran var.
İnsanı uyutan var. Sabah olunca kaldıran var. Günü dolunca ehl-i kubûrdan kılıp, günü geldiğinde diriltecek olan var.
Bir anlık gafletten münezzeh olan sahibin, geceleyin ölü gibi uyutur seni. Kışın tabiatı uyuttuğu gibi.
Her şeyi nizama koyan efendin, zamanı geldiğinde diriltir seni. Baharda goncalar açtırdığı gibi.
Uyumasan, hep korksan kalbinin de uyuyacağından ne olurdu halin, hiç düşündün mü?
Dünyayı bir dengede tutan var. Ayı zamanında, güneşi kıvamında senin emrine sunan var.
Gece olduğunda milyarlarca insana özel, âlem içinde âlem yaratan bir kudret-i hüda var.
Kimin rüyası kiminkine benziyor? Hangi rüyada görülen, başkasının rüyasında olduğu için bitap düşüyor?
Hangi varsıl kudretini yetirip senin rüyana girmem diyebiliyor?
Ve hepimiz bir rüyayı mukaddesin peşindeyiz ki, ulaşılması şifadır.
Sakın şaşırma kardeşim, gün doğunca seni uyandıran çalar saatin değildir.
Saatinin sesini kulaklarının içine bir akıtan var.
Kulaklarından beynine, kalkman gerektiğini bildiren var.
Ve elbette günü geldiğinde, kulakların hiçbir şeyi duyamadığı o an, bir sur üfletip herkesi yerinden fırlatacak olan var.
Senin her saniye ne yapacağını bilen Rabbine, her gece senin uyumana müsaade ettiği için teşekkür et.
Ve her sabah kalkmak istediğin saatte kalkmana ruhsat verdiği için, ona minnetini belirtecek bir şeyler yap.
Ya uykuyu yaratmasaydın rabbim, biz nice olurduk o zaman.
Karanlık sokaklarda gücünüzün üstünde bir cesaretle yürüyorsunuz…
Karşınıza çıkanlar sizinle mücadele etmek cüretinden yoksun, dehşetle açılmış gözlerle sizi seyrediyorlar.
Siz onlara uzun uzun bakıyorsunuz, uzaktan sizi tanıyan biri geliyor, kahkahalar atarak herkesin korkudan donduğu yerden uzaklaşıyorsunuz.
Ütopyacılar aslında kâğıdın üzerinde rüya gören kalem erbapları olsa gerekler.
Uyuyunca hayal imparatorluğunuzun kapılarını ardına kadar açtıran kim sizce?
Kim sizi rüya âlemlerinde ayaklarınızın üzerine basmadan dolaştıran?
Bilmediğiniz yerlerde, özlemini çektiklerinizle buluşmanızı imkânlı kılan kudret, sizin hangi iradenize muhtaç?
İstediğiniz zaman istediğiniz kareler donabiliyor mu rüyalarınızda, istemediklerinizin artık sizin yatağınıza uğramamalarını sağlayabiliyor musunuz?
Öyleyse kâbusları korku filmi sevdiğiniz için mi yaşamak zorunda kalıyorsunuz?
Rüyalar, ötelerden gelen gizemli işaretlerdir diyerek anlatmak mümkün değil gördüklerinizi.
Üstelik güldürüyor, terletiyor, ağlatıyor, daraltıyor rüyalar.
Demek ki, onların da bir sahibi var. Biz kendi düşlerimizin konuklarıyız sadece.
Ve bir film gibi diyemeyiz onlara asla, hiçbir film kendinizi kurtaramadığınız için böylesi bir acıyla saldıramaz ruha.
Şimdi gelelim uyudum uyandım arasında olup bitenlere. Rüya bir başka boyut.
Peki, nefesi alan kim? Beyine çalış diyen, kalbi durmaması için uyaran, göz kapaklarına kapalı kalması talimatını veren kim?
Vücut doğal işleyişiyle bütün bunları sıraya koyuyor öyle mi? Hadi canım sende!
Öyle olsa telafisi imkânsız, ölümcül sonuçlar doğuracak arızaları da vücut genel dengesi içerisinde, önlemeye kalkmaz mı?
Kim; genel denge bu işi halledebilse, kanser olmak ister mesela.
Sen uyurken uyumaması gerekenlere, uyumamasını bir söyleyen yok mu sence?
Var! Hem de sadece kalbe değil, dağlara da aynı zamanda. Sadece yağmura değil, bahara da aynı zamanda.
Ne yapması gerektiğini harfi harfine buyuran var.
İnsanı uyutan var. Sabah olunca kaldıran var. Günü dolunca ehl-i kubûrdan kılıp, günü geldiğinde diriltecek olan var.
Bir anlık gafletten münezzeh olan sahibin, geceleyin ölü gibi uyutur seni. Kışın tabiatı uyuttuğu gibi.
Her şeyi nizama koyan efendin, zamanı geldiğinde diriltir seni. Baharda goncalar açtırdığı gibi.
Uyumasan, hep korksan kalbinin de uyuyacağından ne olurdu halin, hiç düşündün mü?
Dünyayı bir dengede tutan var. Ayı zamanında, güneşi kıvamında senin emrine sunan var.
Gece olduğunda milyarlarca insana özel, âlem içinde âlem yaratan bir kudret-i hüda var.
Kimin rüyası kiminkine benziyor? Hangi rüyada görülen, başkasının rüyasında olduğu için bitap düşüyor?
Hangi varsıl kudretini yetirip senin rüyana girmem diyebiliyor?
Ve hepimiz bir rüyayı mukaddesin peşindeyiz ki, ulaşılması şifadır.
Sakın şaşırma kardeşim, gün doğunca seni uyandıran çalar saatin değildir.
Saatinin sesini kulaklarının içine bir akıtan var.
Kulaklarından beynine, kalkman gerektiğini bildiren var.
Ve elbette günü geldiğinde, kulakların hiçbir şeyi duyamadığı o an, bir sur üfletip herkesi yerinden fırlatacak olan var.
Senin her saniye ne yapacağını bilen Rabbine, her gece senin uyumana müsaade ettiği için teşekkür et.
Ve her sabah kalkmak istediğin saatte kalkmana ruhsat verdiği için, ona minnetini belirtecek bir şeyler yap.
Ya uykuyu yaratmasaydın rabbim, biz nice olurduk o zaman.