
Çocuk dünyaya geldikten üç gün sonra banyosu yaptırılır ve kundağa sarılırdı. Bu gün artık erkek olsun kız olsun çocukların kundağa sarılması sona ermiştir. Çocuk ve annesi yirmi gün akabinde bir banyo yaptırılır ve böylelikle yarı kırkları da dökülmüş olurdu. Özellikle annenin ve çocuğun kırkının dökülmesi anneanne ve babaanne için dört gözle beklenirdi. Günler öncesinde hazırlıklar yapılır ve kırkıncı günde kız evinde toplanılırdı. Sobanın üzerinde güğümlerde kaynayan su maşabalarla kovanın içerisine alınır ve soğuk suyla dengelenirdi. Bu arada ufaklık sevimli hareketler yaparak kendini sevdirir ve hazırlanan leğenin içerisine konulurdu. Sobanın ısısı azalmasın diye de içine odun atmak ihmal edilmezdi. Küçüğün başına dökülen her maşaba sudan sonra etrafa sular damlar ve ninelerin üstü başı yaş içinde kalırdı. Bu durumdan kimse şikâyetçi olmazdı. Banyo yapan küçüğün havlusu ise sobanın borusunda hafiften ısıtılırdı. Leğenden çıkarılan çocuk hemen havluya sarılır ve annesinin kucağına verilirdi. Ana kucağında besinini de alan çocuk çoktan uykuya geçmiş olurdu. Sobanın yanındaki teşt veya leğenler kaldırılır, yaş olan muşambalarda silinirdi. Annenin de banyosunu yapmasıyla herkes rahatlar ve çaylar yudumlanmaya başlanırdı. Çocuğun banyo yaptığı su babaanne tarafından veya başka bir büyük tarafından uygun bir yere dökülürdü. Suyun gelişi güzel dökülmemesine önem verilirdi.
Banyoyla beraber çocuğun en çok beklenen durumlarından biride göbeğinin düşüp düşmediğidir. Göbeğin düşüp düşmediği her gün anneye sorulur ve haber alınırdı. Bebeğin göbeği düşünce alınır ve uygun bir yere gömülürdü. Göbeğin gömüldüğü yer çocuğun ilerde yapacağı iş alakalı olduğuna da inanılırdı. Bu yüzden göbeğin gömüleceği yer önemliydi. Okulun bahçesine gömülürse öğretmen, hastane bahçesine gömülürse doktor olunacağına inanılırdı. Çocuğun ilk dişinin çıkmasıyla birlikte ailede yeni bir heyecan başlardı. Bu heyecanın adı hedik dökme telaşıdır. Hedik, buğday tanelerinin nohut ile birlikte haşlanması ve süzülmesi ile hazırlanan bir yemektir. Adetlere göre çocuğun dişinin çıktığını ilk gören kişi ona ilk hediyesini alırdı. Hedik dökme tıpkı çocuğa beşik takımı götürme de olduğu gibi bütün aile bireylerinin ve konu komşunun katıldığı bir tören şeklinde olabilirdi. Günler öncesinde hedik dökme için hazırlıklar yapılır, kimlerin neler getireceği ayarlanırdı. Belirlenen günde toplanan hedik töreninin yolcuları çocuğun evine giderlerdi. Gelen misafirler çok olursa araba dahi tutulurdu. Güle oynaya çocuğun evine varılırdı. Babaanne ve anne çocuğu hazırlar, en güzel elbiselerini giydirirlerdi. Hedik dökme törenine gelenler ise yanlarında yiyecekleri ve içeceklerini getirirdi. Hal hatır sormadan sonra çocuğun son hali yorumlanarak hedik hazırlanırdı. Hedik hazırlandıktan sonra çocuk salonun ortasında, yerden hafif yüksek tabureye oturtulur ve etrafına bir örtü yayılırdı. Bu örtünün üzerine çeşitli eşyalar dizilir. (Saat, makas, defter, altın, kalem, vs.) Hedik dökme esnasında çocuk hangi eşyayı eline alırsa ilerde onunla ilgili bir mesleği seçeceğine inanılırdı. Hedik dökülmeden önce çocuğun başının ortasına hedik birikmesini sağlayacak kadar, tepe kısmı çukurlaştırılan bir külah takılırdı. Hedikler, dökülmeye başlayınca, etraftakiler örtüye yayılan hedikleri kaparak yerlerdi. Tören, hazırlanan çerezlerin hedikle yenilmesiyle devam ederdi. Çocuğun diş çıkarma törenine gelenlerin hediyelerini sunmalarıyla sona erer ve gelenler evlerinin yolunu tutardı. Böylelikle bir araya gelmeye bir vesile de çocuğun ilk dişini çıkarması olurdu. Kız çocuğu büyüdükçe annenin en büyük yardımcısı olurdu. Anneyle beraber yemek yapmayı, çamaşır yıkamayı, misafir ağırlamayı öğrenen hep kız çocuk olurdu. Bazen ufak kazalarda olsa kız çocuğunun ilk eğitmeni anne her şeyi ince ayrıntısına kadar kızına öğretmeye çalışırdı. Evin temizliğinde ilk adımları atmaya başladığı dönemlerde bile elinde beziyle kız çocuğu annesinin arkasında olurdu. Çoğu zaman suyu yere döküp etrafı su içerisinde bıraksa da, elini üstü başıyla beraber kovanın içine daldırsa da küçük yaramaz sevimliğiyle bende seninle beraberim derdi gözleriyle annesine. Anne de bu yapılanları görmezlikten gelir ve küçük yardımcısına yol göstermeye çalışırdı. Çocuk büyüdükçe annenin de yükü hafiflerdi. Sofra koymaya, ortalığı süpürmeye, gelen misafirleri ağırlamaya artık kız evlat talip olmuştur ve bu işler seve seve yapılırdı. Anne örgü örüyorsa örgü örme, dantel yapıyorsa dantel, kasnak işi yapıyorsa kasnak işi kıza öğretilirdi. Yıllar geçer ve çocuk okula başlardı. İlkokul, ortaokul, lise derken eğitim hayatı da biterdi. Eski dönemlerde kız çocuklarının üniversite eğitimi alması nadir görülürdü. Çok şükür son zamanlarda erkek çocuklardan ziyade kızların okumasına daha fazla önem verilmeye başlanmıştır.
Banyoyla beraber çocuğun en çok beklenen durumlarından biride göbeğinin düşüp düşmediğidir. Göbeğin düşüp düşmediği her gün anneye sorulur ve haber alınırdı. Bebeğin göbeği düşünce alınır ve uygun bir yere gömülürdü. Göbeğin gömüldüğü yer çocuğun ilerde yapacağı iş alakalı olduğuna da inanılırdı. Bu yüzden göbeğin gömüleceği yer önemliydi. Okulun bahçesine gömülürse öğretmen, hastane bahçesine gömülürse doktor olunacağına inanılırdı. Çocuğun ilk dişinin çıkmasıyla birlikte ailede yeni bir heyecan başlardı. Bu heyecanın adı hedik dökme telaşıdır. Hedik, buğday tanelerinin nohut ile birlikte haşlanması ve süzülmesi ile hazırlanan bir yemektir. Adetlere göre çocuğun dişinin çıktığını ilk gören kişi ona ilk hediyesini alırdı. Hedik dökme tıpkı çocuğa beşik takımı götürme de olduğu gibi bütün aile bireylerinin ve konu komşunun katıldığı bir tören şeklinde olabilirdi. Günler öncesinde hedik dökme için hazırlıklar yapılır, kimlerin neler getireceği ayarlanırdı. Belirlenen günde toplanan hedik töreninin yolcuları çocuğun evine giderlerdi. Gelen misafirler çok olursa araba dahi tutulurdu. Güle oynaya çocuğun evine varılırdı. Babaanne ve anne çocuğu hazırlar, en güzel elbiselerini giydirirlerdi. Hedik dökme törenine gelenler ise yanlarında yiyecekleri ve içeceklerini getirirdi. Hal hatır sormadan sonra çocuğun son hali yorumlanarak hedik hazırlanırdı. Hedik hazırlandıktan sonra çocuk salonun ortasında, yerden hafif yüksek tabureye oturtulur ve etrafına bir örtü yayılırdı. Bu örtünün üzerine çeşitli eşyalar dizilir. (Saat, makas, defter, altın, kalem, vs.) Hedik dökme esnasında çocuk hangi eşyayı eline alırsa ilerde onunla ilgili bir mesleği seçeceğine inanılırdı. Hedik dökülmeden önce çocuğun başının ortasına hedik birikmesini sağlayacak kadar, tepe kısmı çukurlaştırılan bir külah takılırdı. Hedikler, dökülmeye başlayınca, etraftakiler örtüye yayılan hedikleri kaparak yerlerdi. Tören, hazırlanan çerezlerin hedikle yenilmesiyle devam ederdi. Çocuğun diş çıkarma törenine gelenlerin hediyelerini sunmalarıyla sona erer ve gelenler evlerinin yolunu tutardı. Böylelikle bir araya gelmeye bir vesile de çocuğun ilk dişini çıkarması olurdu. Kız çocuğu büyüdükçe annenin en büyük yardımcısı olurdu. Anneyle beraber yemek yapmayı, çamaşır yıkamayı, misafir ağırlamayı öğrenen hep kız çocuk olurdu. Bazen ufak kazalarda olsa kız çocuğunun ilk eğitmeni anne her şeyi ince ayrıntısına kadar kızına öğretmeye çalışırdı. Evin temizliğinde ilk adımları atmaya başladığı dönemlerde bile elinde beziyle kız çocuğu annesinin arkasında olurdu. Çoğu zaman suyu yere döküp etrafı su içerisinde bıraksa da, elini üstü başıyla beraber kovanın içine daldırsa da küçük yaramaz sevimliğiyle bende seninle beraberim derdi gözleriyle annesine. Anne de bu yapılanları görmezlikten gelir ve küçük yardımcısına yol göstermeye çalışırdı. Çocuk büyüdükçe annenin de yükü hafiflerdi. Sofra koymaya, ortalığı süpürmeye, gelen misafirleri ağırlamaya artık kız evlat talip olmuştur ve bu işler seve seve yapılırdı. Anne örgü örüyorsa örgü örme, dantel yapıyorsa dantel, kasnak işi yapıyorsa kasnak işi kıza öğretilirdi. Yıllar geçer ve çocuk okula başlardı. İlkokul, ortaokul, lise derken eğitim hayatı da biterdi. Eski dönemlerde kız çocuklarının üniversite eğitimi alması nadir görülürdü. Çok şükür son zamanlarda erkek çocuklardan ziyade kızların okumasına daha fazla önem verilmeye başlanmıştır.