
Bir bilge, kızgın kumlar üzerinde oturmuş ve düşünceye dalmış haldedir...
Adamın biri ona yaklaşır ve ‘Beni öğrencin olarak kabul et’ der…
Bilge, parmağıyla kumun üzerinde düz bir çizgi çizer ve ‘Bunu kısalt’ diye yanıt verir.
Adam, eliyle çizginin yarısını siler.
Bilge ‘Git, bir sene sonra tekrar gel’ der.
Adam gider, bir yıl geçer; aynı kumsala yine gelir. Bilge, yine kumun üzerine bir çizgi çizer ve yine ‘Bunu kısalt’ der.
Adam, bu kez çizginin yarısını avucuyla kapatır. ‘Şimdi oldu mu?’ diye sorar.
Bilge, yine kabul etmez ve yine ‘Git, gelecek sene gene gel’ der.
Sonraki yıl olur. Aynı senaryo. Bilge, tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister. Adam bu kez ‘Bilmiyorum!’ der ve bilgeden cevabı kendisine söylemesini ister.
Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çizer ve ‘Bak, şimdi kısaldı’ der…
***
Zen ve bilgelik konulu bir metinden alıntıladığım bu kısa hikâye, Uzak Doğu kültüründe aydınlanmanın ve insanın kendi içindeki ilerlemesinin tariflerinden biridir.
Ve bu metin bize düşmanca duyguların anlamsızlığını, büyümek için diğer insanlarla boğuşmamıza hiç gerek olmadığını, olgunlaşıp ilerlememiz halinde düşman ya da rakip saydığımız şeylerin kendiliğinden küçüleceğini anlatıyor.
Sizin çizginizin uzunluğu nedir?
Peki ya aşmak, geçmek, geride bırakmak istediğiniz kişinin çizgisi ne uzunlukta?
İki çizgi arasındaki fark, sizin asgari (minimum) gelişme ve ilerleme hedefinizin geometrik ifadesidir.
Başka çıkış yolunuz yok! Öteki çizgiyi silmenin ya da üstünü örtmenin de size hiçbir yararı yok.
Nokta!
***
Aslına bakarsanız ‘bugün’ bizi büyüten, medenileştiren, ‘çizgimizi uzatan’ başka bir şeyle son noktayı koymak lazım:
Bugün 29 Ekim. Bugün Cumhuriyet Bayramımız.
96’ncı yıl…
Geçmişe, bugüne ve geleceğe ilişkin derin bir heyecan hissetmemiz gerekiyor bugün.
Öyledir.
Benim için öyle…
Bayramımız kutlu olsun.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarının ve Cumhuriyet’i bize armağan edenlerin ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
Adamın biri ona yaklaşır ve ‘Beni öğrencin olarak kabul et’ der…
Bilge, parmağıyla kumun üzerinde düz bir çizgi çizer ve ‘Bunu kısalt’ diye yanıt verir.
Adam, eliyle çizginin yarısını siler.
Bilge ‘Git, bir sene sonra tekrar gel’ der.
Adam gider, bir yıl geçer; aynı kumsala yine gelir. Bilge, yine kumun üzerine bir çizgi çizer ve yine ‘Bunu kısalt’ der.
Adam, bu kez çizginin yarısını avucuyla kapatır. ‘Şimdi oldu mu?’ diye sorar.
Bilge, yine kabul etmez ve yine ‘Git, gelecek sene gene gel’ der.
Sonraki yıl olur. Aynı senaryo. Bilge, tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister. Adam bu kez ‘Bilmiyorum!’ der ve bilgeden cevabı kendisine söylemesini ister.
Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çizer ve ‘Bak, şimdi kısaldı’ der…
***
Zen ve bilgelik konulu bir metinden alıntıladığım bu kısa hikâye, Uzak Doğu kültüründe aydınlanmanın ve insanın kendi içindeki ilerlemesinin tariflerinden biridir.
Ve bu metin bize düşmanca duyguların anlamsızlığını, büyümek için diğer insanlarla boğuşmamıza hiç gerek olmadığını, olgunlaşıp ilerlememiz halinde düşman ya da rakip saydığımız şeylerin kendiliğinden küçüleceğini anlatıyor.
Sizin çizginizin uzunluğu nedir?
Peki ya aşmak, geçmek, geride bırakmak istediğiniz kişinin çizgisi ne uzunlukta?
İki çizgi arasındaki fark, sizin asgari (minimum) gelişme ve ilerleme hedefinizin geometrik ifadesidir.
Başka çıkış yolunuz yok! Öteki çizgiyi silmenin ya da üstünü örtmenin de size hiçbir yararı yok.
Nokta!
***
Aslına bakarsanız ‘bugün’ bizi büyüten, medenileştiren, ‘çizgimizi uzatan’ başka bir şeyle son noktayı koymak lazım:
Bugün 29 Ekim. Bugün Cumhuriyet Bayramımız.
96’ncı yıl…
Geçmişe, bugüne ve geleceğe ilişkin derin bir heyecan hissetmemiz gerekiyor bugün.
Öyledir.
Benim için öyle…
Bayramımız kutlu olsun.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarının ve Cumhuriyet’i bize armağan edenlerin ruhları şâd, mekânları cennet olsun.