
Okumağı yazmağı dünyaya virmezlerdenüz
Suyu soğulmuş değirmen gibi battâl olmazuz
Taşlıcalı Yahya
(Okuyup yazmayı dünyaya değiştirmeyenlerdeniz, suyu tükenmiş değirmen gibi işe yaramaz olmayız)
Bayram tatilinde okumak için internet üzerinden sipariş verdiğim kitapların mesai bitiminden önce elimde olmasını umuyor, bu yüzden gâh saate, gâh yollara bakarak kuryenin gelmesini bekliyordum. Saat beşe doğru bir kişi elinde bir koli ile odama girince heyecanlanmış, bir anda kitaplara kavuşma sevincini yaşar gibi olmuştum. Fakat gelen arkadaşlar kitapları değil, daha önce sipariş verdiğim bir petek balı getirmişti. Koliyi açınca bir anda kendimi beklediğim kitabın yerine elime balın geçmesine üzülür hâlde yakalamıştım?
Acaba kitabı baldan tatlı yapan unsur neydi?
Batının gelişmiş ülkelerinde belirlenmiş günlük ihtiyaçlar listesinde kitap okuma on sekizinci sırada iken; ülkemizde 2005 yılında Kültür Bakanlığı’na sunulan raporda bu durumun iki yüz otuz beşinci sırada yer aldığı belirtilmiştir. Kitap tutkunları günlük ihtiyaçlar listesinin en üst sırasına mutlak şekilde kitabı yazacaklardır. Alışkanlığa dönüşmeyen unsurların ihtiyaçlar arasında görülmesi mümkün değildir.
Moğol istilası nedeni ile Belh şehrinden kaçan dervişlerin öncelikli yükleri arasında kitapları bulunmaktaydı. Binlerce kilometrelik yolu yürüyerek geçmeye çalışan bu kişilerin sırtlarında taşıdıkları bu nadide kitaplar belli ki onların temel ihtiyaçlarının arasında ilk sıraları almaktaydı.
Eskiler güzel şiir okuyanlar için “dizeler dilinden bal gibi damlıyor” tanımlamasını yaparlardı. Bazı kitaplarda satır arasına gizlenmiş acı hakikatler binlerce baldan daha tatlıdır. Bal an’ı, kitap ise geleceği hem tatlandırmakta hem de taçlandırmaktadır.
Ali Emiri Efendi, Dilber-i nevhatta bakmam var iken hatt-ı sutûr/ Yâr-ı cânımdır habib-i nâzenimdir kitâp (Kitabın satırları varken yârin yüzüne bakmam, benim nazik sevgilim de yârim de kitaptır) diyerek kitaba olan düşkünlüğünü dile getirmiştir. Ali Emiri şiirin devamında “Hikmet anda, marifet anda hikîkat andadır/ Hâsılı sermâye-i dünyâ vü dînimdir kitâp” diyerek kitabı her şeyin üzerinde görmüştür.
Kitabın bu kadar önemli olarak görülmesi, onun insanlar tarafından ihmal edilmesine duyulan öfkeyi de artırmıştır. Bu duruma isyan edenlerin başında da Peyami Safa gelmektedir. Safa “Üniversitelerin kitapsız profesörlerle, edebiyatın kitapsız şairlerle, başyazarların kitapsız fikirlerle dolu olduğu bir memlekette koparılacak ilk çığlık kitaptan başka ne olabilir?” diye isyanını dile getirmektedir.
Üstün Dökmen Hoca’nın “kitap okumak için iki eli bir araya gelmeyen bir milletin iki yakası da bir araya gelmez” sözü, geçerliliğini her devirde koruyacak bir hakikattir. Taşlıcalı Yahya da yukarıdaki beyitte olduğu gibi kitap okumayan kişileri suyu olmayan değirmene benzeterek bu durumun vahametini yıllar önce dile getirmiştir.
Bir Fıkra
Düğün evinde ayakkabılarının çalınmasından korkan Hoca, ayakkabılarını mendiline sararak koynuna koyar ve düğün evine gider. Hoca’nın koynundaki kabarıklığı ve mendili gören biri, “galiba koynunuzda çok değerli bir kitap var?” der, Hoca, evet diye karşılık verir. Aynı kişi kitabın konusu nedir? diye ikinci soruyu sorar. Hoca “ilm-i iktisat” der.
Soruyu soran zevat bu sefer de kitabı sahaflardan mı aldınız? der. Hoca ise:
- Hayır, Kavaflar’dan !