
Önceki yazıda ifade ettik: Ego/ben, Kuran’da nefis ifadesiyle vurgulanır. Nefis de ruh demektir. Ruhun ego mertebesi nefsi emmare mertebesidir. İnsan günahı kötülüğü bu mertebede işler:
“Musa kavmine dedi: Ey kavmim! Buzağıyı tanrı edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Yaradan’a tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün (Bakara 54)
…bir peygamber ne zaman nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklük taslayarak kimini yalanladığınız kimini de öldürdüğünüz doğru değil mi! (Bakara 87)
…Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır… (Nisa 128)
… nefisleriniz size kötü bir işi güzel gösterdi... (Yusuf 18)
…nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder… (Yusuf 53)
… nefislerinin arzularına uydular… (Meryem 59)
…Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar…. (Necm 23)
Bu putlar sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Hâlbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir. (Necm 23)”
Ruhun bir sıfatı olan ego insanın özüdür. Özü, -ruh- bilmenin imkânı yoktur. Ancak ayetlerde geçtiği gibi, egonun eylemleri dikkatlice izlenip analiz edilerek hakkında bilgi edinilir.
Ego; öyle bir kuvvettir ki, Allah’ı bırakıp buzağıyı tanrı edinir: günümüze kadar gelen taştan, demirden, tahtadan, betondan yapılmış yahut kutsallık atfedilen dağ, kaya, mağara, ağaç, hayvan, bitki vs., insanlığın tabiatın nesne ve kuvvetlerinden ihdas ettiği ‘ilah kültü’ bir ego kültürüdür.
Ego; manevî telkine muhalefet eder: öyle ki sadece ayetleri inkâr etmekle kalmaz aynı zamanda peygamberleri de öldürür. (Hz. Zekeriya, daha sonra da Hz. Yahya toplumları tarafından şehit edilmişlerdir.)
Ego; kıskançtır, büyüklük taslar, kötü işi güzel gösterir, arzuları ve hazları tatmin ederken sınır tanımaz; dini konular başta olmak üzere, birçok dünyevi konuda, menfaatine iliştirdiği kendi görüşünü (zan) doğru bilip inatla savunur. İnsan bu hâlin bir ego hâli olduğunu bile çoğu kez bilemez.
Ego, insandaki olumlu ve olumsuz duyguların merkezidir. Olumlu duygular, hayattan alınan aktif haz ve keyif olarak tanımlanır. Olumsuz duygular ise, kişinin stres, korku, kızgınlık gibi hoş olmayan duygularının aktive olması olarak tanımlanır. Kişi kendini gözlerken hangi duygularının baskın olarak gerçekleştiği bilgisinden yola çıkıp egosu hakkında bilgi edinir. Olumlu bir insan mı olumsuz bir insan mı olduğunu anlar. Böylece, arzu ederse, ıslaha yönelir.
Kuran ve Sünnet egonun eğitimi/ıslahı içindir. Egonun eylemlerindeki negatiflik, Kuran ve Sünnetle tespit edilir. Eğer manevî bir yapı olmasa ego ‘layüsel (sorumsuz)’ bir mahiyet olarak, insanı iptidai bir canlı mertebesinde bırakır. Fakat manevî alan egonun negatif yanlarını ıslah ettiğinden insanlar, cemiyetler/milletler kurup medeniyetler vücuda getirir.
Modern zamanlarda, -ruhun manevî ıslahı ötelediğinden-, insan, ‘ego medeniyetinin’ ağır tehdidi altına girmiştir. Eğer, egonun manevî ıslahına dönülmezse kişisel ve toplumsal tehdit baş edilemez ağırlıkta olacaktır; fakat kurtuluş kapısı açıktır:
“De ki: Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Gafurdur (bağışlar) ve Rahimdir (esirger.)” (Zümer 53)
“Musa kavmine dedi: Ey kavmim! Buzağıyı tanrı edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Yaradan’a tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün (Bakara 54)
…bir peygamber ne zaman nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklük taslayarak kimini yalanladığınız kimini de öldürdüğünüz doğru değil mi! (Bakara 87)
…Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır… (Nisa 128)
… nefisleriniz size kötü bir işi güzel gösterdi... (Yusuf 18)
…nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder… (Yusuf 53)
… nefislerinin arzularına uydular… (Meryem 59)
…Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar…. (Necm 23)
Bu putlar sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Hâlbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir. (Necm 23)”
Ruhun bir sıfatı olan ego insanın özüdür. Özü, -ruh- bilmenin imkânı yoktur. Ancak ayetlerde geçtiği gibi, egonun eylemleri dikkatlice izlenip analiz edilerek hakkında bilgi edinilir.
Ego; öyle bir kuvvettir ki, Allah’ı bırakıp buzağıyı tanrı edinir: günümüze kadar gelen taştan, demirden, tahtadan, betondan yapılmış yahut kutsallık atfedilen dağ, kaya, mağara, ağaç, hayvan, bitki vs., insanlığın tabiatın nesne ve kuvvetlerinden ihdas ettiği ‘ilah kültü’ bir ego kültürüdür.
Ego; manevî telkine muhalefet eder: öyle ki sadece ayetleri inkâr etmekle kalmaz aynı zamanda peygamberleri de öldürür. (Hz. Zekeriya, daha sonra da Hz. Yahya toplumları tarafından şehit edilmişlerdir.)
Ego; kıskançtır, büyüklük taslar, kötü işi güzel gösterir, arzuları ve hazları tatmin ederken sınır tanımaz; dini konular başta olmak üzere, birçok dünyevi konuda, menfaatine iliştirdiği kendi görüşünü (zan) doğru bilip inatla savunur. İnsan bu hâlin bir ego hâli olduğunu bile çoğu kez bilemez.
Ego, insandaki olumlu ve olumsuz duyguların merkezidir. Olumlu duygular, hayattan alınan aktif haz ve keyif olarak tanımlanır. Olumsuz duygular ise, kişinin stres, korku, kızgınlık gibi hoş olmayan duygularının aktive olması olarak tanımlanır. Kişi kendini gözlerken hangi duygularının baskın olarak gerçekleştiği bilgisinden yola çıkıp egosu hakkında bilgi edinir. Olumlu bir insan mı olumsuz bir insan mı olduğunu anlar. Böylece, arzu ederse, ıslaha yönelir.
Kuran ve Sünnet egonun eğitimi/ıslahı içindir. Egonun eylemlerindeki negatiflik, Kuran ve Sünnetle tespit edilir. Eğer manevî bir yapı olmasa ego ‘layüsel (sorumsuz)’ bir mahiyet olarak, insanı iptidai bir canlı mertebesinde bırakır. Fakat manevî alan egonun negatif yanlarını ıslah ettiğinden insanlar, cemiyetler/milletler kurup medeniyetler vücuda getirir.
Modern zamanlarda, -ruhun manevî ıslahı ötelediğinden-, insan, ‘ego medeniyetinin’ ağır tehdidi altına girmiştir. Eğer, egonun manevî ıslahına dönülmezse kişisel ve toplumsal tehdit baş edilemez ağırlıkta olacaktır; fakat kurtuluş kapısı açıktır:
“De ki: Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Gafurdur (bağışlar) ve Rahimdir (esirger.)” (Zümer 53)