
Kudüs şehrinin ismi Rabbimizin Yahudi soyuna hitaben zikrettiği A’râf suresi 161. ayetinde şu şekilde geçmektedir: “Onlara denildi ki: Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yiyin, bağışlanmak istiyoruz deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız.” Kudüs’teki Mescid-i Aksa ise, Peygamberimizin muhteşem Miraç hadisesine maddî ve manevî bir makam olarak, İsrâ suresinin birinci ayetinde konu oldu: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.”
Buhari ve Müslim gibi, hadis kitaplarında yer ala bir hadiste de Mescid-i Harâm’dan sonra içinde insanların Allah’a ibadet etmeleri amacıyla yapılan en eski ikinci mabet Mescid-i Aksa’dır.
Bu, ayet ve hadislerden Mescid-i Aksa ve çevresinin Rabbimiz tarafından mübarek kılındığını öğrenmekteyiz. Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi ve en kutsal sayılan üç mescitten biri. (Üç mescit: Beytullah, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa) Kâbe ve çevresine Mescid-i Haram denildiği gibi Mescid-i Aksâ ve çevresine de Harem-i Şerif denilmektedir.
Mescid-i Aksa’nın inşası
Mescid-i Aksa’nın planlaması Hz. Davud tarafından yapıldı; inşaat ise oğlu Hz. Süleyman tarafından gerçekleştirildi. Ahd-i Atik’e göre inşaat İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışının 480. ve Hz. Süleyman’ın hükümdarlığının dördüncü yılında başladı ve yedi yıl sürdü. Kuran’da, Hz. Süleyman’ın emrinde çalışan cinlerin mihrap, heykel, havuz kadar geniş leğen ve sabit kazanlar, daha başka ne dilerse onları yaptıkları Sebe suresinde anlatılır. Mabedin inşasında bu varlıkların kullanılmış olduğu da çeşitli kaynaklarda yer alır.
Günümüzde Yahudilerin Süleyman Mabedinin ilk bir bölümü olduğu düşüncesiyle önünde dua ettikleri ağlama duvarı bu mabedin çevre duvarının batıya düşen kısmının kalıntısıdır. Kuran’da bahsi geçen, Hz. Zekeriya’nın ve Hz. Meryem’in ibadete çekildikleri odaların da bu binada olduğu düşünülmektedir.
Hz. İsa’nın Kudüs’e gelişi
Ahd-i Cedîd’de verilen bilgilerden Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde Yahudiler mabede gereken saygıyı göstermiyordu. Hz. İsa Kudüs’e geldiğinde mabedin pazar yerine çevrilmiş olduğunu gördü ve bunu engellemeye çalıştı. Ahd-i Atik’teki ayetleri okuyarak mabedin yapılış amacının bütün milletler için dua evi olduğunu onlara hatırlattı, mabedin bir haydut inine çevrilmiş olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Hz. İsa, mabette, İncil’i öğretmeye çalıştı, fakat Yahudi kâhin, yazıcı ve ihtiyarları buna karşı çıktı.
İsrail oğullarının Filistin’den sürgünlerini ve bu bölgelerin çeşitli ülkeler tarafından istilasıyla birlikte mabet de Kudüs şehri de defalarca yağmalandı ve talan edildi.
Kudüs: Müslümanların ilk kıblesi
Hz. Peygamber, Kudüs’e Mescid-i Aksaya getirilip oradan da miraç yolculuğuna çıkmadan önce, müslümanlar, namazlarını Mescid-i Aksa’ya dönerek kılıyordu. (İsra suresinin ilk ayetleri) Hicretin ardından Mescid-i Aksa’nın kıble oluşu bir buçuk yıl kadar devam etti. Bu durum İslâm’ın Mescid-i Aksa’ya verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Ömer, Kudüs’ün anahtarını teslim aldığında kendisi de bizzat çalışarak Mescid-i Aksa’nın (Süleyman Mabedi) Hıristiyanlık döneminde molozlar altında kalmış unsurları temizletti. Bu noktaya yakın düzlükte cemaate namaz kıldırdı ve bu bölgeye kendi adıyla anılan camiyi yaptırdı. O tarihten sonra şehir bazı kesinti dönemleri hariç daima İslam topraklarının bir parçası olarak kaldı. Osmanlı padişahları da Kudüs’e kutsallığına yakışır bir ehemmiyet verdi; şehrini maddi ve manevi mirasını daima korudu.
Bugün, bin beş yüz yıl sonra, şehir zorbalıkla Müslümanların ve bu bölgenin yerleşik halkı Filistinli Müslüman Arapların elinden alınıyor ve İsrail devletine başkent yapılıyor. Fakat bu şuna benziyor: Habeş Kıralı Ebrehe Beytullah’ı yıkmak istedi, Allah, kendi mabedini, tabiat güçleriyle (Kuşlarla) korudu. Bugün Müslümanlar zayıftır, kutsal şehirlerini koruyamıyor ve ellerinden alınmasına mani olamıyorlar; fakat şunu unutmamak gerekir ki, Allahü Teâlâ her şeyin şahididir.
Buhari ve Müslim gibi, hadis kitaplarında yer ala bir hadiste de Mescid-i Harâm’dan sonra içinde insanların Allah’a ibadet etmeleri amacıyla yapılan en eski ikinci mabet Mescid-i Aksa’dır.
Bu, ayet ve hadislerden Mescid-i Aksa ve çevresinin Rabbimiz tarafından mübarek kılındığını öğrenmekteyiz. Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi ve en kutsal sayılan üç mescitten biri. (Üç mescit: Beytullah, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa) Kâbe ve çevresine Mescid-i Haram denildiği gibi Mescid-i Aksâ ve çevresine de Harem-i Şerif denilmektedir.
Mescid-i Aksa’nın inşası
Mescid-i Aksa’nın planlaması Hz. Davud tarafından yapıldı; inşaat ise oğlu Hz. Süleyman tarafından gerçekleştirildi. Ahd-i Atik’e göre inşaat İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışının 480. ve Hz. Süleyman’ın hükümdarlığının dördüncü yılında başladı ve yedi yıl sürdü. Kuran’da, Hz. Süleyman’ın emrinde çalışan cinlerin mihrap, heykel, havuz kadar geniş leğen ve sabit kazanlar, daha başka ne dilerse onları yaptıkları Sebe suresinde anlatılır. Mabedin inşasında bu varlıkların kullanılmış olduğu da çeşitli kaynaklarda yer alır.
Günümüzde Yahudilerin Süleyman Mabedinin ilk bir bölümü olduğu düşüncesiyle önünde dua ettikleri ağlama duvarı bu mabedin çevre duvarının batıya düşen kısmının kalıntısıdır. Kuran’da bahsi geçen, Hz. Zekeriya’nın ve Hz. Meryem’in ibadete çekildikleri odaların da bu binada olduğu düşünülmektedir.
Hz. İsa’nın Kudüs’e gelişi
Ahd-i Cedîd’de verilen bilgilerden Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde Yahudiler mabede gereken saygıyı göstermiyordu. Hz. İsa Kudüs’e geldiğinde mabedin pazar yerine çevrilmiş olduğunu gördü ve bunu engellemeye çalıştı. Ahd-i Atik’teki ayetleri okuyarak mabedin yapılış amacının bütün milletler için dua evi olduğunu onlara hatırlattı, mabedin bir haydut inine çevrilmiş olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Hz. İsa, mabette, İncil’i öğretmeye çalıştı, fakat Yahudi kâhin, yazıcı ve ihtiyarları buna karşı çıktı.
İsrail oğullarının Filistin’den sürgünlerini ve bu bölgelerin çeşitli ülkeler tarafından istilasıyla birlikte mabet de Kudüs şehri de defalarca yağmalandı ve talan edildi.
Kudüs: Müslümanların ilk kıblesi
Hz. Peygamber, Kudüs’e Mescid-i Aksaya getirilip oradan da miraç yolculuğuna çıkmadan önce, müslümanlar, namazlarını Mescid-i Aksa’ya dönerek kılıyordu. (İsra suresinin ilk ayetleri) Hicretin ardından Mescid-i Aksa’nın kıble oluşu bir buçuk yıl kadar devam etti. Bu durum İslâm’ın Mescid-i Aksa’ya verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Ömer, Kudüs’ün anahtarını teslim aldığında kendisi de bizzat çalışarak Mescid-i Aksa’nın (Süleyman Mabedi) Hıristiyanlık döneminde molozlar altında kalmış unsurları temizletti. Bu noktaya yakın düzlükte cemaate namaz kıldırdı ve bu bölgeye kendi adıyla anılan camiyi yaptırdı. O tarihten sonra şehir bazı kesinti dönemleri hariç daima İslam topraklarının bir parçası olarak kaldı. Osmanlı padişahları da Kudüs’e kutsallığına yakışır bir ehemmiyet verdi; şehrini maddi ve manevi mirasını daima korudu.
Bugün, bin beş yüz yıl sonra, şehir zorbalıkla Müslümanların ve bu bölgenin yerleşik halkı Filistinli Müslüman Arapların elinden alınıyor ve İsrail devletine başkent yapılıyor. Fakat bu şuna benziyor: Habeş Kıralı Ebrehe Beytullah’ı yıkmak istedi, Allah, kendi mabedini, tabiat güçleriyle (Kuşlarla) korudu. Bugün Müslümanlar zayıftır, kutsal şehirlerini koruyamıyor ve ellerinden alınmasına mani olamıyorlar; fakat şunu unutmamak gerekir ki, Allahü Teâlâ her şeyin şahididir.