
Kendisini tanıdığımda stajyer konumunda acemi bir gazeteciydim, 90’lı yıllardı. O ise henüz çiçeği burnunda Ticaret Odası Başkanlığı yapıyordu.
Her gün Erzurum’u dört dönüp özelleştirilecek olan Aşkale Çimento için sermaye arıyordu. O yılarda rakibi ise kılıcının her yerinin keskin olduğu Cem Uzan’dı…
Şehirde, ‘koca Cem Uzan ile baş edilemez’ fikri iyiden iyiye herkesin kafasına yer etmişti. Lütfü Yücelik, bu işe tek inanan ve çaba gösteren isimdi. Yılmadı, her türlü zorluğa rağmen tüm şehri bir araya getirip ihalede Uzan Grubunu alt ederek Aşkale Çimento’yu Erzurum’a kazandırdı. Adı ise ERÇİMSAN olmuştu.

İşte böyle başladı onun hikâyesi;
Aradan 30 yıla yakın zaman geçti. Zaman zaman sert eleştirilerin hedefi oldu. Basının belki de en çok linç ettiği isimlerin başında geldi. Yaşananlara kimi zaman güldü, kimi zaman kendine has üslubu ile tepki gösterdi. Uzun yıllar hep böyle geçti.
Siyasilerin her ziyaretinde açtı ağzını yumdu gözünü. Bir süre hiçbir bakan odaya gelmedi. Gelenler de ‘insaflı yüklen’ dedi. Çoğu zaman ülkenin en büyük kuruluşları arasına soktuğu ERÇİMSAN ile tehdit edildi.
ERÇİMSAN’dan hisse alan hiç kimse kaybetmedi, aksine kazandı. Şehirde tek holding olması nedeniyle herkes o kapıyı çaldı. Kimine yardım etti, kimine edemedi. Ama hep suçlandı. Beklenti büyük olunca her kese yetemedi. En çok da bu yüzden yıprandı.
***
Lütfü Yücelik, önceki gün Palandöken’in zirvesinde ‘artık yokum’ dedi. Salonda kızılca kıyamet koptu. Şehrin tanınmış simaları, “Bizi bırakma efsane başkan, bi daha bi daha” sloganları atarak kararını gözden geçirmesini istedi.
Salonda olup bitene bakarken gözleri dolan Yücelik, ‘müsaadenizle’ diyebildi. Kürsünün önüne yığılan kalabalık, adeta yalvaran gözlerle ‘gitme’ diye tempo tuttu. Zaten salona girerken de alkış tufanı kopmuş, davetliler niyetini belli etmişti.
Heyecan doruğa çıktı. Herkes başkanın tamam mı devam mı diyeceğini beklerken O, “çok yoruldum, yakınlarıma, eşime, çocuklarıma söz verdim” diyebildi. Koca salon ayağı kalkıp "Erzurum seninle gurur duyuyor" diye haykırdı.
***
Yıllar önce ben şahidim, bu sloganın isim babası da kendisiydi. Lütfü Yücelik, bu sloganı ilk kez Ankara’da düzenlenen Erzurumlular gecesinde onlarca kameranın önünde Mehmet Ağar için kullanmıştı.
O gün bugün bu slogan Türkiye’ye mal oldu. Aynı slogan önemli bir yol ayrımında kendisi için kullanıldı. Tabi bu arada ‘Söylem değil eylem adamıyız’ sözünü de unutmamak lazım.
Türkiye’de kaç isim vardır ki 30 yıl başkanlık yaptığı bir koltuk için, gitme diye ısrar edilip onun için gözyaşı dökülsün. Ben görmedim.

***
Peki, Lütfü Bey’i bu denli değerli yapan o koltuk muydu? Bence değildi. Çünkü bugün ‘artık yapamıyor’ diye bazı çevrelerin eleştirdiği Lütfü Yücelik, başkan olduğu günden buyana hakkı olmasına rağmen bir gün odadan huzur hakkı almadı.
Şehir dışı harcamalarını, ulaşım ve otel masraflarını her zaman kendi cebinden karşıladı. Ticaret Odası’nın bütçesini kullanmadı, tek kuruşuna halel getirmedi. Kimseye iltimas tanımadı, çocuklarını odanın önünden dahi geçirmedi. ETSO’yu hiçbir kurumun oyuncağı, hiçbir zümrenin arka bahçesi yapmadı. Odaya siyaset, cemaat giremedi.
Ben ne yaptığına değil ne yapmadığına bakarım…
Arsızlık yapmadı. Yolsuzluk yapmadı. Haram para yemedi. Orayı kullanarak para devşirmedi. Yakınlarına haksız kazanç sağlamadı.Bilakis Ticaret ve Sanayi Odasını gayrimenkul zengini yaptı. Yücelik giderken görkemli bir oda binası, içi dolu bir vakıf, o vakfa ait milyonlar değerinde 140 dönümlük bir arazi bıraktı. Kasada bıraktığı nakit para da cabası. Bunlar hemen sayabildiklerim. İşte Yücelik’i gönüllere nakış gibi işleyen sevginin arkasındakiler budur.
Zira 30 yıl namus ve şerefle yürütülen bir başkanlık makamı herkese nasip olmaz.
***
Lütfü Bey’in gidişi ile bir devir kapandı, burası kesin, Mevlana’nın dediği gibi ‘bugün yeni şeyler söylemek lazım.’
Kasım’da seçim var, bayrağı bir başkası devralacak. Eminim dün kirlenmeyen o kurum, Yücelik’in bıraktığı miras üzere tertemiz kalacak. Gelen yeni başkan, odayı daha ilerilere taşıyacaktır.
Yolun bahtın açık olsun Lütfü Abi;
Sen bu şehrin kaderinde dün de vardın yarın da olacaksın. Soy ismi ile müsemma adam, ömrün bereketli olsun. Bizim hakkımız sana helaldir, sende helal et.
Her gün Erzurum’u dört dönüp özelleştirilecek olan Aşkale Çimento için sermaye arıyordu. O yılarda rakibi ise kılıcının her yerinin keskin olduğu Cem Uzan’dı…
Şehirde, ‘koca Cem Uzan ile baş edilemez’ fikri iyiden iyiye herkesin kafasına yer etmişti. Lütfü Yücelik, bu işe tek inanan ve çaba gösteren isimdi. Yılmadı, her türlü zorluğa rağmen tüm şehri bir araya getirip ihalede Uzan Grubunu alt ederek Aşkale Çimento’yu Erzurum’a kazandırdı. Adı ise ERÇİMSAN olmuştu.

İşte böyle başladı onun hikâyesi;
Aradan 30 yıla yakın zaman geçti. Zaman zaman sert eleştirilerin hedefi oldu. Basının belki de en çok linç ettiği isimlerin başında geldi. Yaşananlara kimi zaman güldü, kimi zaman kendine has üslubu ile tepki gösterdi. Uzun yıllar hep böyle geçti.
Siyasilerin her ziyaretinde açtı ağzını yumdu gözünü. Bir süre hiçbir bakan odaya gelmedi. Gelenler de ‘insaflı yüklen’ dedi. Çoğu zaman ülkenin en büyük kuruluşları arasına soktuğu ERÇİMSAN ile tehdit edildi.
ERÇİMSAN’dan hisse alan hiç kimse kaybetmedi, aksine kazandı. Şehirde tek holding olması nedeniyle herkes o kapıyı çaldı. Kimine yardım etti, kimine edemedi. Ama hep suçlandı. Beklenti büyük olunca her kese yetemedi. En çok da bu yüzden yıprandı.
***
Lütfü Yücelik, önceki gün Palandöken’in zirvesinde ‘artık yokum’ dedi. Salonda kızılca kıyamet koptu. Şehrin tanınmış simaları, “Bizi bırakma efsane başkan, bi daha bi daha” sloganları atarak kararını gözden geçirmesini istedi.
Salonda olup bitene bakarken gözleri dolan Yücelik, ‘müsaadenizle’ diyebildi. Kürsünün önüne yığılan kalabalık, adeta yalvaran gözlerle ‘gitme’ diye tempo tuttu. Zaten salona girerken de alkış tufanı kopmuş, davetliler niyetini belli etmişti.
Heyecan doruğa çıktı. Herkes başkanın tamam mı devam mı diyeceğini beklerken O, “çok yoruldum, yakınlarıma, eşime, çocuklarıma söz verdim” diyebildi. Koca salon ayağı kalkıp "Erzurum seninle gurur duyuyor" diye haykırdı.
***
Yıllar önce ben şahidim, bu sloganın isim babası da kendisiydi. Lütfü Yücelik, bu sloganı ilk kez Ankara’da düzenlenen Erzurumlular gecesinde onlarca kameranın önünde Mehmet Ağar için kullanmıştı.
O gün bugün bu slogan Türkiye’ye mal oldu. Aynı slogan önemli bir yol ayrımında kendisi için kullanıldı. Tabi bu arada ‘Söylem değil eylem adamıyız’ sözünü de unutmamak lazım.
Türkiye’de kaç isim vardır ki 30 yıl başkanlık yaptığı bir koltuk için, gitme diye ısrar edilip onun için gözyaşı dökülsün. Ben görmedim.

***
Peki, Lütfü Bey’i bu denli değerli yapan o koltuk muydu? Bence değildi. Çünkü bugün ‘artık yapamıyor’ diye bazı çevrelerin eleştirdiği Lütfü Yücelik, başkan olduğu günden buyana hakkı olmasına rağmen bir gün odadan huzur hakkı almadı.
Şehir dışı harcamalarını, ulaşım ve otel masraflarını her zaman kendi cebinden karşıladı. Ticaret Odası’nın bütçesini kullanmadı, tek kuruşuna halel getirmedi. Kimseye iltimas tanımadı, çocuklarını odanın önünden dahi geçirmedi. ETSO’yu hiçbir kurumun oyuncağı, hiçbir zümrenin arka bahçesi yapmadı. Odaya siyaset, cemaat giremedi.
Ben ne yaptığına değil ne yapmadığına bakarım…
Arsızlık yapmadı. Yolsuzluk yapmadı. Haram para yemedi. Orayı kullanarak para devşirmedi. Yakınlarına haksız kazanç sağlamadı.Bilakis Ticaret ve Sanayi Odasını gayrimenkul zengini yaptı. Yücelik giderken görkemli bir oda binası, içi dolu bir vakıf, o vakfa ait milyonlar değerinde 140 dönümlük bir arazi bıraktı. Kasada bıraktığı nakit para da cabası. Bunlar hemen sayabildiklerim. İşte Yücelik’i gönüllere nakış gibi işleyen sevginin arkasındakiler budur.
Zira 30 yıl namus ve şerefle yürütülen bir başkanlık makamı herkese nasip olmaz.
***
Lütfü Bey’in gidişi ile bir devir kapandı, burası kesin, Mevlana’nın dediği gibi ‘bugün yeni şeyler söylemek lazım.’
Kasım’da seçim var, bayrağı bir başkası devralacak. Eminim dün kirlenmeyen o kurum, Yücelik’in bıraktığı miras üzere tertemiz kalacak. Gelen yeni başkan, odayı daha ilerilere taşıyacaktır.
Yolun bahtın açık olsun Lütfü Abi;
Sen bu şehrin kaderinde dün de vardın yarın da olacaksın. Soy ismi ile müsemma adam, ömrün bereketli olsun. Bizim hakkımız sana helaldir, sende helal et.