
Okulları yeniden açtık.
Öyleyse ilk iş, çocuklarımızın hayal gücünü eskisinden çok daha fazla önemsemeye başlayalım!
...
Yakın zamana kadar hakkında pek fazla şey bilmediğim, sadece sosyal medya takip listelerimiz vesilesiyle birbirimizden belki haberdar olduğumuz Psikolojik Danışman-Yazar Samet Can, 2022'nin tam da son günü, 31 Aralık akşamı Instagram sayfasında ilginç bir paylaşım yaptı. Dört bir yanda Noel babalar ve yılbaşı geyikleri uçuşurken o, oldukça farklı bir gündemle takipçilerinin karşısına çıktı:
‘Çocukların hayal gücünü geliştirecek on soru:
1: Okuduğun kitap konuşsaydı sana ne derdi?
2: Sence çok eski yıllarda telefon yerine ne kullanılıyordu?
3: Penguenler birbirine bu kadar çok benzerken sence anne babaları onları diğer penguenlerden nasıl ayırt edebiliyor?
4: Bütün ağaçlar mavi olsa hayatımız nasıl değişirdi?
5: Sence insanlar nasıl daha mutlu olurlar?
6: Henüz yeni doğmuş bir bebeksin; neler görüyorsun?
7: Bugüne kadar öğrendiğin en komik şey ne?
8: Diyelim ki markete gittin ve bütün market arabaları alınmış, satın aldıklarını nasıl taşırdın?
9: Bana sıcak olmasını dileyeceğin üç şey söyler misin?
10: Bana güzel kokan üç şey söyler misin?’
★★
Yılbaşı gecesi bu içerikte bir paylaşım!
Samet Can'ınki bir zamanlama hatası mıydı?
Hiç sanmam, bence tam tersi: Muhteşem bir zamanlamaydı.
Kapıda bekleyen yılı, geleceğin var olan tek görüntüsüyle, çocuklarla ilişkilendirmek ve onlara -aslında dolaylı olarak velilere- ‘Hayal gücü her şeydir, (çocuğunuzun) hayal gücünü önemseyin ve onu geliştirmek için ne gerekiyorsa yapın!’ demek...
Şahane bir başlangıç metaforu...
★★
Peki, bu son derece doğru ve dikkate değer mesajı alması gereken ilk kişi ya da kurum kimdir, nedir sizce?
Ama durun! Öncesi var:
Ben, bu son soruyu kurgulayan kişi olarak 'Bence...' deyip bu yazının kalan kısmını öznelliğin kurak bozkırına terk etmek yerine mütevazı bir soruşturma yaptım ‘Bizce...’ diyebilmek için:
Samet Can'ın sayfasından alıntıladığım on soruyu eğitim çevresinden dostlarıma gönderdim ve hayatlarının neredeyse her anını çocuklara ve gençlere adamış dostlarıma ve takım arkadaşlarıma 'Peki böyle bir gerçeği (bu kritik soru koleksiyonunu) bilmek ve dikkate almak kimin, kimlerin işine yarar? Başka bir deyişle de bunları bilmek önce kimin sorumluluğu?' diye sordum.
Aldığım elli civarı dönütün özeti şuydu:
Haklılardı tabii ki.
Yine yerden göğe kadar haklılardı...
Bir diğer Zümre Başkanım Nida Kayhan, küçük çerçeveyi bütün eğitim çevresini, dolaylı paydaşları da içine alacak kadar genişletti ve anaokulu servisini kullanan bir şoförün bu bağlamda ne kadar dikkate değer bir aktöre dönüşebileceğini anlattı.
Takım arkadaşım değerli Zümre Başkanım Deniz İlmak, yanıtında medyanın rolüne ve sorumluluğuna değindi ve özellikle bu alanda kalem oynatan takipçisi bol yazarların kamuoyu oluşturma açısından ne denli önemli etkileri doğurabileceğinin altını çizdi.
Yine harika takımımın ilkokul kanadından sevgili Perihan Işık öğretmenim, okul öncesi velilerin farkındalığına, sonrasında ise özellikle öğretmenlerin ilgi düzeyinin kilit rol oynayışına vurgu yaptığı yanıtında, bu yazının finalinde kullanacağım bir de anekdota yer verdi, sağ olsun.
Yabancı Diller yakasından yankı veren değerli Zümre Başkanım Deniz Demirci de okul-veli-öğrenci üçgenine dikkat çektiği değerlendirmesinde dikkat çekici ve çok kullanışlı bir anın altını çizdi: Ailenin akşam yemeği buluşması... O esnada konuşulacakların akılda kalıcılığı üzerine gerçekten önemsenmeye değecek bir öneriler dizisiydi; çok teşekkür ederim.
Lise kanadından değerli Zümre Başkanım Dr. Özgül Kaya da çocukların bu sorulara çarpıcı yanıtlar vereceğinde kuşku duymadığını ama esas görüntünün yetişkinlerin verecekleri yanıtlarla ortaya çıkartılabileceğini söyledi ve noktayı koydu. Minnettarım Özgül hocama da.
Yine lise takımımdan Edebiyat öğretmeni sevgili zümredaşım Fatma Karakuş Mutlu, çocukları büyüklerin minyatürü gibi algılama yaklaşımının doğuracağı sakıncaların üzerinde durduğu güzel yankısında, ele aldığımız on sorudan ve onların türevlerinden eğitimciler kadar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı karar vericilerinin haberdar olmaları gerektiğine değindi.
(Devamı yarın...)
Öyleyse ilk iş, çocuklarımızın hayal gücünü eskisinden çok daha fazla önemsemeye başlayalım!
...
Yakın zamana kadar hakkında pek fazla şey bilmediğim, sadece sosyal medya takip listelerimiz vesilesiyle birbirimizden belki haberdar olduğumuz Psikolojik Danışman-Yazar Samet Can, 2022'nin tam da son günü, 31 Aralık akşamı Instagram sayfasında ilginç bir paylaşım yaptı. Dört bir yanda Noel babalar ve yılbaşı geyikleri uçuşurken o, oldukça farklı bir gündemle takipçilerinin karşısına çıktı:
‘Çocukların hayal gücünü geliştirecek on soru:
1: Okuduğun kitap konuşsaydı sana ne derdi?
2: Sence çok eski yıllarda telefon yerine ne kullanılıyordu?
3: Penguenler birbirine bu kadar çok benzerken sence anne babaları onları diğer penguenlerden nasıl ayırt edebiliyor?
4: Bütün ağaçlar mavi olsa hayatımız nasıl değişirdi?
5: Sence insanlar nasıl daha mutlu olurlar?
6: Henüz yeni doğmuş bir bebeksin; neler görüyorsun?
7: Bugüne kadar öğrendiğin en komik şey ne?
8: Diyelim ki markete gittin ve bütün market arabaları alınmış, satın aldıklarını nasıl taşırdın?
9: Bana sıcak olmasını dileyeceğin üç şey söyler misin?
10: Bana güzel kokan üç şey söyler misin?’
★★
Yılbaşı gecesi bu içerikte bir paylaşım!
Samet Can'ınki bir zamanlama hatası mıydı?
Hiç sanmam, bence tam tersi: Muhteşem bir zamanlamaydı.
Kapıda bekleyen yılı, geleceğin var olan tek görüntüsüyle, çocuklarla ilişkilendirmek ve onlara -aslında dolaylı olarak velilere- ‘Hayal gücü her şeydir, (çocuğunuzun) hayal gücünü önemseyin ve onu geliştirmek için ne gerekiyorsa yapın!’ demek...
Şahane bir başlangıç metaforu...
★★
Peki, bu son derece doğru ve dikkate değer mesajı alması gereken ilk kişi ya da kurum kimdir, nedir sizce?
Ama durun! Öncesi var:
Ben, bu son soruyu kurgulayan kişi olarak 'Bence...' deyip bu yazının kalan kısmını öznelliğin kurak bozkırına terk etmek yerine mütevazı bir soruşturma yaptım ‘Bizce...’ diyebilmek için:
Samet Can'ın sayfasından alıntıladığım on soruyu eğitim çevresinden dostlarıma gönderdim ve hayatlarının neredeyse her anını çocuklara ve gençlere adamış dostlarıma ve takım arkadaşlarıma 'Peki böyle bir gerçeği (bu kritik soru koleksiyonunu) bilmek ve dikkate almak kimin, kimlerin işine yarar? Başka bir deyişle de bunları bilmek önce kimin sorumluluğu?' diye sordum.
Aldığım elli civarı dönütün özeti şuydu:
- Öğretmenlerden oluşan büyük çoğunluk -38 dönüt ve yani %75 oranında öğretmenler- 'En başta öğretmenler ve okulları yönetenler bu soruları bilmeli ve kullanmalı!' dedi.
Haklılardı tabii ki.
- Aynı çoğunluk; istisnasız biçimde, ikinci sırada 'Milli Eğitim'in (en başta tabii Türkiye Cumhuriyeti’nin 64’üncü Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in ve kendileriyle birlikte Bakanlıktaki karar alıcı bürokratlarının; keza il, ilçe Milli Eğitim teşkilatlarını yönetenlerin) çocuklarımızın dünyasını geliştirecek bu ve buna benzer sorulardan haberdar olmaları gerektiğini söyledi.
Yine yerden göğe kadar haklılardı...
- Bunun dışında bireysel yankı-yorum ve fikrî katkı düzeyinde; ortaokul kanadındaki takım arkadaşlarımdan değerli Zümre Başkanım Şeyda Gevenci, her zamanki entelektüel ve nahif tutumuyla psikologların, çocuk psikiyatrlarının ve çok ilginçtir ki özellikle de oyuncak tasarımcılarının Samet Can’ın paylaştığı on sorudan ve türevlerinden yararlanabileceğinin altını çizdi. Benzer doğrultudaki soruların, çocukların düşünme tarzlarını çözümlemek için elimizde birer altın anahtara dönüşebileceğini belirtti.
Bir diğer Zümre Başkanım Nida Kayhan, küçük çerçeveyi bütün eğitim çevresini, dolaylı paydaşları da içine alacak kadar genişletti ve anaokulu servisini kullanan bir şoförün bu bağlamda ne kadar dikkate değer bir aktöre dönüşebileceğini anlattı.
Takım arkadaşım değerli Zümre Başkanım Deniz İlmak, yanıtında medyanın rolüne ve sorumluluğuna değindi ve özellikle bu alanda kalem oynatan takipçisi bol yazarların kamuoyu oluşturma açısından ne denli önemli etkileri doğurabileceğinin altını çizdi.
Yine harika takımımın ilkokul kanadından sevgili Perihan Işık öğretmenim, okul öncesi velilerin farkındalığına, sonrasında ise özellikle öğretmenlerin ilgi düzeyinin kilit rol oynayışına vurgu yaptığı yanıtında, bu yazının finalinde kullanacağım bir de anekdota yer verdi, sağ olsun.
Yabancı Diller yakasından yankı veren değerli Zümre Başkanım Deniz Demirci de okul-veli-öğrenci üçgenine dikkat çektiği değerlendirmesinde dikkat çekici ve çok kullanışlı bir anın altını çizdi: Ailenin akşam yemeği buluşması... O esnada konuşulacakların akılda kalıcılığı üzerine gerçekten önemsenmeye değecek bir öneriler dizisiydi; çok teşekkür ederim.
Lise kanadından değerli Zümre Başkanım Dr. Özgül Kaya da çocukların bu sorulara çarpıcı yanıtlar vereceğinde kuşku duymadığını ama esas görüntünün yetişkinlerin verecekleri yanıtlarla ortaya çıkartılabileceğini söyledi ve noktayı koydu. Minnettarım Özgül hocama da.
Yine lise takımımdan Edebiyat öğretmeni sevgili zümredaşım Fatma Karakuş Mutlu, çocukları büyüklerin minyatürü gibi algılama yaklaşımının doğuracağı sakıncaların üzerinde durduğu güzel yankısında, ele aldığımız on sorudan ve onların türevlerinden eğitimciler kadar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı karar vericilerinin haberdar olmaları gerektiğine değindi.
(Devamı yarın...)