
Hazreti Mevlâna Fîhi Mâ Fîh’te Mecnun’a getirir sözü…
Yani aşka dayar kelimelerin ağzını diyeceğim amma aşk sarhoşunun aşktan gayrı çeşmeden ab-ı hayat içmişliği bulunmaz ki, bir fasıla aşka dayandı denilebilsin.
Şems-i Tebrizi’ye erince, âlimken sarhoşluğa terfi eden Pir’in; dâr-ı fenâ sevdalılarına Leyla’dan bahis açtığı bir bölümdür kapısına dayandığımız…
“…Mecnun'un zamanında da güzeller vardı ve onlar Leyla'dan daha güzeldi. Fakat Mecnun bunlara sevgi göstermemişti.
Ona: Leyla'dan daha güzelleri var, sana bunları getirelim." dediler.
O: "Ben Leyla'yı dış güzelliği ve görünüşü bakımından sevmiyorum. O, görünüşünden ibaret değildir. Leyla benim elimde bir kadeh gibidir. Ben o kadehten şarap içiyorum ve bu şaraba aşığım. Sizin gözünüz sadece kadehte, içindeki şaraptan haberiniz yoktur." dedi.
Bana eğer mücevherlerle süslü, altın bir kadeh verseler, fakat içinde sirke veya şaraptan başka bir şey bulunsa, bu benim ne işime yarar? Hâlbuki içinde şarap bulunan eski, kırık bir kabak, benim için o kadehten ve bunun gibi yüzlerce kadehten daha iyidir. Şarabı, kadehten ayırdedebilmek için aşk ve şevk lazımdır…”
Mecnun olmak için sarhoş olmak, Leyla’ya müstahak olmak için de şaraba kanmak gerektir vesselam.
Kadehe dalıp bir ömür geçirmek ve özden habersiz kalmak, surete dalıp sireti görememekten başka neye denk düşer ki?
İç âleminde yârin yanağından başka derde meftun olmayana, âşık mı denir a benim gözleri olup da görmeyen yârenim?
Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitemeyen görünmez varlıklardan ve insanlardan çok canlar ayırmışızdır. A’râf / 179
Duydun ya ey dost, ateşler içinde kalmayasın diye uyarıyor Sahibin.
Ebeden yanmamak için aşkla yanmaktan gayrısı haramdır diyene uymaktan daha hayırlısı var mıdır senin için?
Kör olma, görmekten başka çıkarın olmadığı halde görmüyormuş gibi davranma ki, güzellikleri örten olmayasın.
Hiçbir güzel, latifliğini örtenden hazzetmez…
Öyleyse sevilmeye en layık olandan, güzelliğine kör olanı hoş görmesini nasıl beklersin!
Örten olma ki, en ihtiyaçlı olduğun zamanda derdini bir gören bulunsun.
Ayır canını harıl harıl harlanmayı iş edinmiş canlardan.
Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı: Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte böyleleridir. A’raf/ 179
Mecnun’u, Leyla’da aşk-ı hakikiyi görmesi ayırdı hayvan sürülerinden.
İstikametini düzeltemeseydi, aşk sandığı şehvetin koynunda sabahladığı her gece, körlüğünün ona zevkmiş gibi gösterdiği azap kadehinde ateş biriktirmekten kurtulamayacaktı.
Ey dost; şehvet kadehinin içinden insanı kâmil edecek şarabı içemezsin.
İçgüdülerinden başka sermeyesi bulunmayan hayvandan daha aşağılarda olmaya zorlama, yükselmekten gayrısının mutmain edemeyeceği gönlünü.
Çöplükte de olsan altın külçesi gibi parlak kalmaya bak… Meraklanma, cürufun içindeki cevheri ayırmak Sarraf’ın en sevdiği iştir.
Ancak sen saflaşmaktan cayıp sığlaşmaya özenirsen, kötü simyacılara kaptırıp özünü kıymetsiz bakıra yapıştırırsan, körcesine dalıp gittiğin zalimlikten uyanacağın yeri de bildiriyor Sahibin.
Çünkü sen ne yaparsan yap, en değerlisisin O’nun. Öyle kolayından gözden çıkarmak istemez seni. Gün olur değerini anlayıp dönersin diye ne uyarmaktan vazgeçer ne de sıkıca kapatır kapılarını.
Nefes alıp verdiğin müddetçe fenadan vazgeçmek hakkın baki.
Kendine bir iyilik yapmaksa muradın, ayrılanlardan ol!
Ayrılanlardan olacaksan; kör olmaktan, benliğine esir kalmaktan, kadehe bakıp durmaktan ayrılanlardan ol.
Görünenden ibaret olanlardan olma!
Hamiş: Yazı Şeb-i Arus nedeniyle “Aşk Sarhoşu” isimli kitabımdan, Hz. Mevlana’ya ve dostlara rahmet ve mağfiret dilemek akıllara gelsin diye buraya alınmıştır.
Yani aşka dayar kelimelerin ağzını diyeceğim amma aşk sarhoşunun aşktan gayrı çeşmeden ab-ı hayat içmişliği bulunmaz ki, bir fasıla aşka dayandı denilebilsin.
Şems-i Tebrizi’ye erince, âlimken sarhoşluğa terfi eden Pir’in; dâr-ı fenâ sevdalılarına Leyla’dan bahis açtığı bir bölümdür kapısına dayandığımız…
“…Mecnun'un zamanında da güzeller vardı ve onlar Leyla'dan daha güzeldi. Fakat Mecnun bunlara sevgi göstermemişti.
Ona: Leyla'dan daha güzelleri var, sana bunları getirelim." dediler.
O: "Ben Leyla'yı dış güzelliği ve görünüşü bakımından sevmiyorum. O, görünüşünden ibaret değildir. Leyla benim elimde bir kadeh gibidir. Ben o kadehten şarap içiyorum ve bu şaraba aşığım. Sizin gözünüz sadece kadehte, içindeki şaraptan haberiniz yoktur." dedi.
Bana eğer mücevherlerle süslü, altın bir kadeh verseler, fakat içinde sirke veya şaraptan başka bir şey bulunsa, bu benim ne işime yarar? Hâlbuki içinde şarap bulunan eski, kırık bir kabak, benim için o kadehten ve bunun gibi yüzlerce kadehten daha iyidir. Şarabı, kadehten ayırdedebilmek için aşk ve şevk lazımdır…”
Mecnun olmak için sarhoş olmak, Leyla’ya müstahak olmak için de şaraba kanmak gerektir vesselam.
Kadehe dalıp bir ömür geçirmek ve özden habersiz kalmak, surete dalıp sireti görememekten başka neye denk düşer ki?
İç âleminde yârin yanağından başka derde meftun olmayana, âşık mı denir a benim gözleri olup da görmeyen yârenim?
Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitemeyen görünmez varlıklardan ve insanlardan çok canlar ayırmışızdır. A’râf / 179
Duydun ya ey dost, ateşler içinde kalmayasın diye uyarıyor Sahibin.
Ebeden yanmamak için aşkla yanmaktan gayrısı haramdır diyene uymaktan daha hayırlısı var mıdır senin için?
Kör olma, görmekten başka çıkarın olmadığı halde görmüyormuş gibi davranma ki, güzellikleri örten olmayasın.
Hiçbir güzel, latifliğini örtenden hazzetmez…
Öyleyse sevilmeye en layık olandan, güzelliğine kör olanı hoş görmesini nasıl beklersin!
Örten olma ki, en ihtiyaçlı olduğun zamanda derdini bir gören bulunsun.
Ayır canını harıl harıl harlanmayı iş edinmiş canlardan.
Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı: Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte böyleleridir. A’raf/ 179
Mecnun’u, Leyla’da aşk-ı hakikiyi görmesi ayırdı hayvan sürülerinden.
İstikametini düzeltemeseydi, aşk sandığı şehvetin koynunda sabahladığı her gece, körlüğünün ona zevkmiş gibi gösterdiği azap kadehinde ateş biriktirmekten kurtulamayacaktı.
Ey dost; şehvet kadehinin içinden insanı kâmil edecek şarabı içemezsin.
İçgüdülerinden başka sermeyesi bulunmayan hayvandan daha aşağılarda olmaya zorlama, yükselmekten gayrısının mutmain edemeyeceği gönlünü.
Çöplükte de olsan altın külçesi gibi parlak kalmaya bak… Meraklanma, cürufun içindeki cevheri ayırmak Sarraf’ın en sevdiği iştir.
Ancak sen saflaşmaktan cayıp sığlaşmaya özenirsen, kötü simyacılara kaptırıp özünü kıymetsiz bakıra yapıştırırsan, körcesine dalıp gittiğin zalimlikten uyanacağın yeri de bildiriyor Sahibin.
Çünkü sen ne yaparsan yap, en değerlisisin O’nun. Öyle kolayından gözden çıkarmak istemez seni. Gün olur değerini anlayıp dönersin diye ne uyarmaktan vazgeçer ne de sıkıca kapatır kapılarını.
Nefes alıp verdiğin müddetçe fenadan vazgeçmek hakkın baki.
Kendine bir iyilik yapmaksa muradın, ayrılanlardan ol!
Ayrılanlardan olacaksan; kör olmaktan, benliğine esir kalmaktan, kadehe bakıp durmaktan ayrılanlardan ol.
Görünenden ibaret olanlardan olma!
Hamiş: Yazı Şeb-i Arus nedeniyle “Aşk Sarhoşu” isimli kitabımdan, Hz. Mevlana’ya ve dostlara rahmet ve mağfiret dilemek akıllara gelsin diye buraya alınmıştır.