
Türkiye Gazeteciler Konfederasyonunun Siirt’te toplanacağı haberi beni bir hayli heyecanlandırdı çünkü ünlü mutasavvıf İbrahim Hakkı, Tillo’da yatıyordu ve ben bir vesile ile onu ve şeyhi İsmail Fakirullah’ı ziyaret edebilecektim…
***
İbrahim Hakkı, Eylül ayında Hasankale’de dünyaya gelmiş ve doğumunun üzerinden tam 316 yıl geçmiş…
Üçüncü kez gittiği Hac’dan dönüşünde temelli olarak Tillo’ya yerleşmiş, bilimsel çalışmalarını burada yürütmüş ve 1772 yılında da Siirt’e bağlı Tillo kasabasında ölmüş…
Mezarı şeyhinin ayak ucunda…
İkinci evliliğini şeyhinin kızı ile yapmış ve onu genç yaşında kaybetmiş… Bu ayrılık İbrahim Hakkı’yı derinden etkilemiş…
Kendini tasavvuffa, şiire, bilime, astronomiye , coğrafyaya adamış…
Erzurum, İstanbul, Tillo arasında mekik dokumuş…
İstanbul’a her gidişinde şeyhi İsmail Fakirullah’ın da itibarı sayesinde saray tarafından iyi ağırlanmış; saray kütüphaneleri ardına kadar kendisine açılmış…
İbrahim Hakkı buralarla aylarca araştırmalar yapmış ve günümüze ulaşan on beş civarında eserinin altyapısı çoğunlukla buralarda hazırlanmış…
Onun günümüze ulaşan eserlerinin başında Marifetmane geliyor ve çok okunuyor… Eser, bilimler ansiklopedisi halinde yazılmış ve eserde asronomi, tasavvuf, ahlak ve dini bilimler; fiziki ve tıbbi ilimler, felsefe ve musikiye ilişkin bilgiler bulmak mümkün…
Eserin sonunda yer alan Kıyafetnamede ise insan vücudu ve uzuvların şekli ile bunların manaları tecrübelerle anlatılmış...
İbrahim Hakkı’nın çok önemsediği ve şiirlerinin çoğunda yer verdiği ; Tevekkül etme, teslim olma, sabretme ve rıza konularında diyor ki;
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
***
Tillo’da İbrahim Hakkı müzesinde kendi çizimleri ile dünya haritaları var ve uzaya çıkmadan birebir sınırları ile nasıl çizildiği hakikaten bir muamma ve bilimin o gün ulaştığı son noktayı işaret etmesbi bakımından da hayli önemli…
Zaten çok ünlü IŞIK olayına da bilim adamları bu günün gelişmiş teknolojisi ile kafa yoruyorlar…
Yattığı türbeye girerken kapının hemen solunda kendine ait bir dörtlük yer alıyor.
Dörtlükte diyor ki;
Anlarlarsa
uzağım yakınımdır,
Anlamazlarsa
yakınım uzağımdır…
Acaba, diyorum…
Biz yakını olarak İbrahim Hakkı’yı yeterince anladık mı !..
***
İbrahim Hakkı, Eylül ayında Hasankale’de dünyaya gelmiş ve doğumunun üzerinden tam 316 yıl geçmiş…
Üçüncü kez gittiği Hac’dan dönüşünde temelli olarak Tillo’ya yerleşmiş, bilimsel çalışmalarını burada yürütmüş ve 1772 yılında da Siirt’e bağlı Tillo kasabasında ölmüş…
Mezarı şeyhinin ayak ucunda…
İkinci evliliğini şeyhinin kızı ile yapmış ve onu genç yaşında kaybetmiş… Bu ayrılık İbrahim Hakkı’yı derinden etkilemiş…
Kendini tasavvuffa, şiire, bilime, astronomiye , coğrafyaya adamış…
Erzurum, İstanbul, Tillo arasında mekik dokumuş…
İstanbul’a her gidişinde şeyhi İsmail Fakirullah’ın da itibarı sayesinde saray tarafından iyi ağırlanmış; saray kütüphaneleri ardına kadar kendisine açılmış…
İbrahim Hakkı buralarla aylarca araştırmalar yapmış ve günümüze ulaşan on beş civarında eserinin altyapısı çoğunlukla buralarda hazırlanmış…
Onun günümüze ulaşan eserlerinin başında Marifetmane geliyor ve çok okunuyor… Eser, bilimler ansiklopedisi halinde yazılmış ve eserde asronomi, tasavvuf, ahlak ve dini bilimler; fiziki ve tıbbi ilimler, felsefe ve musikiye ilişkin bilgiler bulmak mümkün…
Eserin sonunda yer alan Kıyafetnamede ise insan vücudu ve uzuvların şekli ile bunların manaları tecrübelerle anlatılmış...
İbrahim Hakkı’nın çok önemsediği ve şiirlerinin çoğunda yer verdiği ; Tevekkül etme, teslim olma, sabretme ve rıza konularında diyor ki;
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
***
Tillo’da İbrahim Hakkı müzesinde kendi çizimleri ile dünya haritaları var ve uzaya çıkmadan birebir sınırları ile nasıl çizildiği hakikaten bir muamma ve bilimin o gün ulaştığı son noktayı işaret etmesbi bakımından da hayli önemli…
Zaten çok ünlü IŞIK olayına da bilim adamları bu günün gelişmiş teknolojisi ile kafa yoruyorlar…
Yattığı türbeye girerken kapının hemen solunda kendine ait bir dörtlük yer alıyor.
Dörtlükte diyor ki;
Anlarlarsa
uzağım yakınımdır,
Anlamazlarsa
yakınım uzağımdır…
Acaba, diyorum…
Biz yakını olarak İbrahim Hakkı’yı yeterince anladık mı !..