Psikolojide pars pro toto (parça bütün ilişkisi) ilkesi vardır. Bu ilkeye göre bir nesne, bir jest, bir ses, bir bütünün yerine geçmekte ve onu temsil etmektedir. Ölen bir kişinin herhangi bir eşyasının hatırasının yüksek olması ve ölen kişiyi temsil etmesi bu türden bir yaklaşımdır.
Pazar akşamı milli futbolcuların sahada yaşadığı acizliği, binlerce kişinin tribünlerde, milyonlarcasının da ekran başında yaşaması psikolojideki bu parça bütün ilişkisini yansıtmaktaydı. Oynayan futbolcuların acizliğini herkesin kendi içinde yaşamasının sebebi de budur.
Sahadaki futbolcular, kulübedeki hoca ve ekibi, televizyonda maçı analiz ettiğini sanan yorumcu bize geri kalmışlığın bir bütün olduğu ilkesini hatırlattı. Bu bağlamda sahada ezilen futbolcular değil, bir milletin adam yetiştirmedeki zihniyeti oluyordu. Egosundan yedek kulübesine sığmayan bir hocanın, daha yirmi yaşına basmadan cebine milyonlarca doları koyarak ayağı yerden kesilmiş futbolcuların garip halleri yeşil zeminde dolaşmaktaydı.
Futbol bir temaşa oyunudur. Fakat İnsanın gözü kadar gönlünün de mutlu olması gerekir. Milli birlik ve bütünlüğe çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, kısa süreli de olsa bizi sevindirecek bir anı, milyonlarca dolar verdiğimiz futbolculardan beklemeye hakkımız var. Sahadaki maç, futboldan çıkıp uzun eşek oyununa benzeyince göz temaşası da bir anda işkence seanslarına dönüştü.
Futbol şiir gibidir ve kendi içinde sanatkârane bir duruşu vardır. İyi bir şiirde aranan beş unsur futbolda yerine getirildiği zaman temaşa zevki ortaya çıkar, bu unsurlardan birincisi duygudur, şiirin duygusal boyutu futbolda da vardır, yani futbolcunun giydiği formayı sahiplenmesi, forma ile arasında duygusal bağın sağlam olması gerekir. İkincisi düşüncedir, şiirde kelime tercihi ile futbolcunun pas tercihi aynı mantık içinde yürür, üçüncüsü coşkudur. Şiir coşku üzerine kurulur bu kural futbol için de geçerlidir, yani oyuncunun içten koşarak oynaması, oyunun heyecanını yaşaması gerekir. Dördüncüsü muhteva, yani içeriktir. Futbolda bu, oyun felsefesi, derinlik, kendine özgülüktür. Beşincisi ise anlatım, yani ifade tarzıdır. Futbolda bu sisteme estetik değer katarak onu bütün incelikleri ile uygulama becerisidir. Bu şartları en güzel şekilde uygulayan, oyuna estetik, fiziksel ve zihinsel bir güç katan takımlar izleyenlere zevk vermektedir.
Milli takımın hezimete uğramasının ana sebeplerinden birisi de Futbol Federasyonu başkanı Yıldırım Demirören’dir. Zengin kişilerin yönetici olması bazı kurumlar için talihsizlik olmaktadır. Özellikle babadan zengin olan kişiler, hayatta her şeyi para ile halledeceği, parayı basınca bütün sorunları çözeceği düşüncesini taşırlar. Onlar böyle yetiştikleri için yaratıcılıklarını kaybederler. Baba parası ile bütün imkânlara kavuşan kişiler ellerine imkân verildiğinde kaynağı kendilerinden çıkmayan bir parayı şuursuzca harcayarak kısa yoldan başarı elde edeceklerini sanırlar. Demirören de aynı mantıkla milli takımlar heyetine, futbolculara bol paralar ihsan ederek işin ruhuna nüfuz etmede başarılı olamamakta, kriz anında ise varlığı ile yokluğu belli olmamaktadır.
Maçtan sonra şehit askerlerimiz için üzüntüsünü dile getirerek milli duyguları sömüren bir hoca kendi egosu ile yapmış olduğu kadro tercihinin bir milletin ne kadar aşağılanmasına, üzülmesine neden olduğunun farkındaydı.
Fakat hocanın bunu kabul etme erdeminden uzak olduğunu onu dinleyen herkes bilmekteydi.
Pazar akşamı milli futbolcuların sahada yaşadığı acizliği, binlerce kişinin tribünlerde, milyonlarcasının da ekran başında yaşaması psikolojideki bu parça bütün ilişkisini yansıtmaktaydı. Oynayan futbolcuların acizliğini herkesin kendi içinde yaşamasının sebebi de budur.
Sahadaki futbolcular, kulübedeki hoca ve ekibi, televizyonda maçı analiz ettiğini sanan yorumcu bize geri kalmışlığın bir bütün olduğu ilkesini hatırlattı. Bu bağlamda sahada ezilen futbolcular değil, bir milletin adam yetiştirmedeki zihniyeti oluyordu. Egosundan yedek kulübesine sığmayan bir hocanın, daha yirmi yaşına basmadan cebine milyonlarca doları koyarak ayağı yerden kesilmiş futbolcuların garip halleri yeşil zeminde dolaşmaktaydı.
Futbol bir temaşa oyunudur. Fakat İnsanın gözü kadar gönlünün de mutlu olması gerekir. Milli birlik ve bütünlüğe çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, kısa süreli de olsa bizi sevindirecek bir anı, milyonlarca dolar verdiğimiz futbolculardan beklemeye hakkımız var. Sahadaki maç, futboldan çıkıp uzun eşek oyununa benzeyince göz temaşası da bir anda işkence seanslarına dönüştü.
Futbol şiir gibidir ve kendi içinde sanatkârane bir duruşu vardır. İyi bir şiirde aranan beş unsur futbolda yerine getirildiği zaman temaşa zevki ortaya çıkar, bu unsurlardan birincisi duygudur, şiirin duygusal boyutu futbolda da vardır, yani futbolcunun giydiği formayı sahiplenmesi, forma ile arasında duygusal bağın sağlam olması gerekir. İkincisi düşüncedir, şiirde kelime tercihi ile futbolcunun pas tercihi aynı mantık içinde yürür, üçüncüsü coşkudur. Şiir coşku üzerine kurulur bu kural futbol için de geçerlidir, yani oyuncunun içten koşarak oynaması, oyunun heyecanını yaşaması gerekir. Dördüncüsü muhteva, yani içeriktir. Futbolda bu, oyun felsefesi, derinlik, kendine özgülüktür. Beşincisi ise anlatım, yani ifade tarzıdır. Futbolda bu sisteme estetik değer katarak onu bütün incelikleri ile uygulama becerisidir. Bu şartları en güzel şekilde uygulayan, oyuna estetik, fiziksel ve zihinsel bir güç katan takımlar izleyenlere zevk vermektedir.
Milli takımın hezimete uğramasının ana sebeplerinden birisi de Futbol Federasyonu başkanı Yıldırım Demirören’dir. Zengin kişilerin yönetici olması bazı kurumlar için talihsizlik olmaktadır. Özellikle babadan zengin olan kişiler, hayatta her şeyi para ile halledeceği, parayı basınca bütün sorunları çözeceği düşüncesini taşırlar. Onlar böyle yetiştikleri için yaratıcılıklarını kaybederler. Baba parası ile bütün imkânlara kavuşan kişiler ellerine imkân verildiğinde kaynağı kendilerinden çıkmayan bir parayı şuursuzca harcayarak kısa yoldan başarı elde edeceklerini sanırlar. Demirören de aynı mantıkla milli takımlar heyetine, futbolculara bol paralar ihsan ederek işin ruhuna nüfuz etmede başarılı olamamakta, kriz anında ise varlığı ile yokluğu belli olmamaktadır.
Maçtan sonra şehit askerlerimiz için üzüntüsünü dile getirerek milli duyguları sömüren bir hoca kendi egosu ile yapmış olduğu kadro tercihinin bir milletin ne kadar aşağılanmasına, üzülmesine neden olduğunun farkındaydı.
Fakat hocanın bunu kabul etme erdeminden uzak olduğunu onu dinleyen herkes bilmekteydi.