Rahmetli Muhyettin Aksak’ı otuz yıla yakın bir zamandır tanırdım.
Refah Partisi İl Başkanı’yken siyah sık sakalları ve gür sesiyle ağzından çıkan sözcükleri adeta canlandıran, büyüten bir tarzı vardı.
Onu ilk tanıdığım dönemde celalli halini zaman zaman çok sert bulduğun olmuştur .Ancak ilk tanıdığım aylardan sonraki geriye kalan otuza yakın yılda ondan ilk hatırlayacağın nedir diye sorsanız; gülüşü derdim.
Güzel gülerdi Muhyettin Aksak!
Gülüşü çehresini doldururdu…
Baktığınızda o gülüşün arkasında ne küçümseme ne de alaycı bir hal olmadığını anlatacak kadar göze değil kalbe değen bir tebessümdü onunki…
Çok zamandır başka şehirlerde yaşadığımızdan olsa gerek uzun aralıkların ardından her karşılaşmamızdaki kucaklaşmamız dostun dosta dokunuşundaki tılsımı açığa çıkarırdı.
Onun fani olanı terk edişine alıştım dersem yalan olur.
Ancak biliyorum ki, her nefis ölümü tadacaktır!
Ve bunun zamanını ancak bize hayatı bağışlayan Allah takdir eder.
O yüzden üzgünüm ama ebediyete intihalinden çok güvenilir bir dosttan mahrum kalışımın kederinin ağır bastığını itiraf etmeliyim.
Bizim de dar-ı fenada sayılı günlerimiz tükenince Rabb’imizin mağfiretiyle güzel bir buluşmamız olur diye dua ediyorum.
Muhyettin Aksak, hep mücadelelerin adamı oldu.
O yüzden olsa gerek sert tabiatlı ve davası uğruna tavizsiz adam duruşu onu hafızalara bu şekilde kazıdı.
Onun Meclis Başkan Vekili olduğu dönemde odasındaki arı kovanı misali insan selini görseydiniz herkese nasıl kucak açtığına da şahit olur, o sert bakışların ardındaki yumuşak kalbi tanırdınız.
Biraz geriye giderek birkaç anı paylaşmakta fayda var.
İl Başkanlığı çok derin mücadelelerin olduğu bir döneme rastlar. Yaptığı toplantılarda insanların özgürce inançlarını yaşayabilmeleri, helal ekmeklerin evlerine götürebilmeleri için çok çetin bir mücadelenin içerisinde oldu.
Yakutiye Belediye Başkanı olduktan sonra köy görünümündeki şehrin kalbi olan Yakutiye’yi yaşanılır hale getirmek için çok çabaladı.
Bosna Caddesini açarak adeta şehirde bir devrim yaptı. Alternatifsiz Cumhuriyet Caddesini büyük yükünden, Erzurumluları da trafikte perişan olmaktan kurtaran ilk işaret fişeğini ateşledi.
Bosna Caddesinin kamulaştırmasını o yıllarda Muhyettin Aksak’tan başkası yapabilir miydi? Şüpheliyim.
Başlattığı modern şehircilik hamlesi ona bir bıçak yarası olarak geri döndü.
Kamulaştırma dolayısıyla rantı azalan gruplarca bir gece yarısı bıçaklandı.
Yılmadı, yolundan dönmedi.
Sonra onu komik bir davadan hapse mahkum ettiler.
Teslim olmadan saatler önce buluştuk ve konuyla ilgili gerçekleri bana anlattı. Yaptığımız haber uzun süre konuşuldu.
Sonra teslim oldu!
Bir komediyi andıran davasını takip ettim.
Suçlamalar o günün Türkiye’sinin özeti gibiydi.
Muhafazakar kesimden öç almak isteyen bir kesimin kurban seçtiği Aksak’ın suçlarından bazıları şöyleydi;
Basın bürosuna alınan bir kaç kalem pilin nerede kullanıldığı…
Yolda gelirken beton dökme aracının kırılan hortumundan yere dökülen bir kaç mikaf betonun neden orada bırakıldığına benzer suçlamalar.
Tutuklandı ve buna benzer suçlardan hapsedildi.
Onu demir parmaklıkların ardında ziyaret ettiğimde yine uzamış sakalları vardı. Bu sefer ilk gördüğüm kadar siyah olmayan sakalları.Ancak tebessümünden hiçbir şey kaybetmemişti. Parmaklıklar kucaklaşmamızı engellediyse de, kalplerimizin dostça çarpmasına mani olacak bir mahpus duvarının icat edilemeyeceğini bir kere daha anlamış olduk.
İki dönem milletvekilliğinde de Meclis’te agresif tavırları oldu…
Vatan hainlerine, teröristleri savunan HDP’lilere taviz vermeyen, gerekirse onlara karşı korkusuzca müdahale eden bir tavrı vardı.
Uzaktan bakanlar için belki yoruma açık olan ancak onu tanıyanların iyi anlayabildikleri öfkeli hareketlerdi bunlar.
“Teröristlere ölü diyecek kadar alçak değilim onlar leştirler.” Sözü üzerine birlikte şehitliğe gitmiş ve milletin sorumluluğunu taşıyan hassasiyetlerini anlattığı bir röportaj yapmıştık. Erzurum medyasında yayınlanan haber ulusal medyada çok fazla ses getirmişti.
Daha neler neler yaptık Muhyettin ağabeyle…
O beni ben onu çok severdik.
Bunca hukukumuza, makamına, mevkiine rağmen o bana hep Bey bende ona Başkanın ya da ağabey diye hitap ettim.
Naz çekmeyi çok seven ancak nazlanmayan, dik duruşlu,æ esaslı bir dadaşı kaybettik anlayacağınız.
Allah günahlarını af, makamını Cennet eylesin.
Acımız derin kaybımız büyük oldu vesselam.
Refah Partisi İl Başkanı’yken siyah sık sakalları ve gür sesiyle ağzından çıkan sözcükleri adeta canlandıran, büyüten bir tarzı vardı.
Onu ilk tanıdığım dönemde celalli halini zaman zaman çok sert bulduğun olmuştur .Ancak ilk tanıdığım aylardan sonraki geriye kalan otuza yakın yılda ondan ilk hatırlayacağın nedir diye sorsanız; gülüşü derdim.
Güzel gülerdi Muhyettin Aksak!
Gülüşü çehresini doldururdu…
Baktığınızda o gülüşün arkasında ne küçümseme ne de alaycı bir hal olmadığını anlatacak kadar göze değil kalbe değen bir tebessümdü onunki…
Çok zamandır başka şehirlerde yaşadığımızdan olsa gerek uzun aralıkların ardından her karşılaşmamızdaki kucaklaşmamız dostun dosta dokunuşundaki tılsımı açığa çıkarırdı.
Onun fani olanı terk edişine alıştım dersem yalan olur.
Ancak biliyorum ki, her nefis ölümü tadacaktır!
Ve bunun zamanını ancak bize hayatı bağışlayan Allah takdir eder.
O yüzden üzgünüm ama ebediyete intihalinden çok güvenilir bir dosttan mahrum kalışımın kederinin ağır bastığını itiraf etmeliyim.
Bizim de dar-ı fenada sayılı günlerimiz tükenince Rabb’imizin mağfiretiyle güzel bir buluşmamız olur diye dua ediyorum.
Muhyettin Aksak, hep mücadelelerin adamı oldu.
O yüzden olsa gerek sert tabiatlı ve davası uğruna tavizsiz adam duruşu onu hafızalara bu şekilde kazıdı.
Onun Meclis Başkan Vekili olduğu dönemde odasındaki arı kovanı misali insan selini görseydiniz herkese nasıl kucak açtığına da şahit olur, o sert bakışların ardındaki yumuşak kalbi tanırdınız.
Biraz geriye giderek birkaç anı paylaşmakta fayda var.
İl Başkanlığı çok derin mücadelelerin olduğu bir döneme rastlar. Yaptığı toplantılarda insanların özgürce inançlarını yaşayabilmeleri, helal ekmeklerin evlerine götürebilmeleri için çok çetin bir mücadelenin içerisinde oldu.
Yakutiye Belediye Başkanı olduktan sonra köy görünümündeki şehrin kalbi olan Yakutiye’yi yaşanılır hale getirmek için çok çabaladı.
Bosna Caddesini açarak adeta şehirde bir devrim yaptı. Alternatifsiz Cumhuriyet Caddesini büyük yükünden, Erzurumluları da trafikte perişan olmaktan kurtaran ilk işaret fişeğini ateşledi.
Bosna Caddesinin kamulaştırmasını o yıllarda Muhyettin Aksak’tan başkası yapabilir miydi? Şüpheliyim.
Başlattığı modern şehircilik hamlesi ona bir bıçak yarası olarak geri döndü.
Kamulaştırma dolayısıyla rantı azalan gruplarca bir gece yarısı bıçaklandı.
Yılmadı, yolundan dönmedi.
Sonra onu komik bir davadan hapse mahkum ettiler.
Teslim olmadan saatler önce buluştuk ve konuyla ilgili gerçekleri bana anlattı. Yaptığımız haber uzun süre konuşuldu.
Sonra teslim oldu!
Bir komediyi andıran davasını takip ettim.
Suçlamalar o günün Türkiye’sinin özeti gibiydi.
Muhafazakar kesimden öç almak isteyen bir kesimin kurban seçtiği Aksak’ın suçlarından bazıları şöyleydi;
Basın bürosuna alınan bir kaç kalem pilin nerede kullanıldığı…
Yolda gelirken beton dökme aracının kırılan hortumundan yere dökülen bir kaç mikaf betonun neden orada bırakıldığına benzer suçlamalar.
Tutuklandı ve buna benzer suçlardan hapsedildi.
Onu demir parmaklıkların ardında ziyaret ettiğimde yine uzamış sakalları vardı. Bu sefer ilk gördüğüm kadar siyah olmayan sakalları.Ancak tebessümünden hiçbir şey kaybetmemişti. Parmaklıklar kucaklaşmamızı engellediyse de, kalplerimizin dostça çarpmasına mani olacak bir mahpus duvarının icat edilemeyeceğini bir kere daha anlamış olduk.
İki dönem milletvekilliğinde de Meclis’te agresif tavırları oldu…
Vatan hainlerine, teröristleri savunan HDP’lilere taviz vermeyen, gerekirse onlara karşı korkusuzca müdahale eden bir tavrı vardı.
Uzaktan bakanlar için belki yoruma açık olan ancak onu tanıyanların iyi anlayabildikleri öfkeli hareketlerdi bunlar.
“Teröristlere ölü diyecek kadar alçak değilim onlar leştirler.” Sözü üzerine birlikte şehitliğe gitmiş ve milletin sorumluluğunu taşıyan hassasiyetlerini anlattığı bir röportaj yapmıştık. Erzurum medyasında yayınlanan haber ulusal medyada çok fazla ses getirmişti.
Daha neler neler yaptık Muhyettin ağabeyle…
O beni ben onu çok severdik.
Bunca hukukumuza, makamına, mevkiine rağmen o bana hep Bey bende ona Başkanın ya da ağabey diye hitap ettim.
Naz çekmeyi çok seven ancak nazlanmayan, dik duruşlu,æ esaslı bir dadaşı kaybettik anlayacağınız.
Allah günahlarını af, makamını Cennet eylesin.
Acımız derin kaybımız büyük oldu vesselam.