
Geçtiğimiz yıl Iğdır’dan Erzurum’a geliyorduk ve yolda gördüklerimizle adeta irkildik. Yollar yürüyen insanlarla doluydu ve her taraftan Ağrı- Erzurum istikametine doğru durmaksızın yol alıyorlardı. ilenlere sorduk ‘Bu insanlar nereye gidiyor…’ diye
Bunların çoğunluğunun Afganistan ve Pakistan vatandaşı olduğunu ve önce Türkiye’nin batısına ulaşmağa çalıştıklarını, oradan da bulabildikleri bir araçla ya da denizden Avrupa Birliği ülkelerine kendilerini atacaklarını söylediler…
Hatırlarsınız; özelikle Erzurum’un otogar ve havaalanı civarında polis, bu insanları durdurdu ve hemen hepsini Geri Gönderme Merkezlerine gönderdi ve bir kısmını da sınır dışı etti…
Bu bizim bölgemizde yaşanan insanlık sorunu…
Burada mutlaka belirtmeliyim ki belki birçoğunuzun haberi dahi olmadığı Aşkale’de bulunan Geri Gönderme Merkezi; konumuyla, sosyal donatı alanlarıyla, bu anlamda Dünyaya örnek gösterilecek bir merkez…
***
Güneyde durum daha farklı…
Birkaç yıldan bu yana emperyal devletlerin sebep olduğu ve sürdürdükleri, yeni ölüm kusan silahlarını savunmasız halk üzerinde denedikleri bir savaş ve savaştan kaçan, ve kapımıza dayanana masum halk var…
Irak’tan, Suriye’den ülkemize sığınan dört milyonun üzerinde bir halk…
Diğer taraftan Avrupa ülkelerinde iyi bir yaşam vaadi ile kandırılmış, ellerindeki paraları alınmış, denizin ortasında kaderlerine terk edilmiş; umut tüccarlarının merhametine bırakılmış biçare insanlar…
***
Bu gün 20 Haziran…
Dünya Mülteciler Günü…
Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin protokolde deniliyor ki Mülteci;
‘Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahıstır.’
Türkiye de 1994 yılında 22127 salıyı Resmi Gazete’de yayımladığı ve yürürlüğe koyduğu bir kararla Ülkemize sığınan ve ya iltica eden mültecileri koruma altına almış, insani ve hukuki haklardan onları yararlandırmıştır.
***
Bu işin uluslar arası hukuki yönü…
Fakat tabir yerindeyse kazın ayağı göründüğü gibi değil… Zira Özellikle Doğu ve Güney sınırlarımız insan ticareti ve zorunlu göçler münasebetiyle delik deşik olmuş…
Yazımızın başında söylediğimiz insan göçü bu idi… İzin alınmadan ülkeye kaçak yollarla girme… Ya da İsrail ve Amerika destekli zulümden kaçan insan sığınması…
Elbette ki özellikle bu ikinci göçe duyarsız kalamazdık , kapılarımızı ve kamplarımızı açtık; ekmeğimizi bölüştük… Bölüşmeye de devam ediyoruz…
Avrupalılar’a dedik ki, ‘Gelin bu insanlara destek olun… Kapılarınızı açmıyorsanız da maddi destek verin…’
Önce evet dediler ama sonu gelmedi…
Ben burada bu insanların kamplarda, şehirlerde neler yaşadıklarını yazmak istemiyorum ya da ülkemize ulaşıncaya kadar neler yaşadıklarını…
Ülkemize ulaşan ve insan tüccarlarını eline düşen mültecilerin dramı da bir başka…
Gün geçmiyor ki mültecileri umuda taşırken,denizde alabora olan bir sandal veya sahile vuran bir çocuk cesedi ile sarsılmayalım…
***
Evet, bu gün 20 Haziran…
Dünya Mülteciler Günü…
İstedik ki sizin gözünüz de bir iki kare mülteci fotoğrafı canlandıralım ve Mülteciler adına bir farkındalık yaratalım…
Bunların çoğunluğunun Afganistan ve Pakistan vatandaşı olduğunu ve önce Türkiye’nin batısına ulaşmağa çalıştıklarını, oradan da bulabildikleri bir araçla ya da denizden Avrupa Birliği ülkelerine kendilerini atacaklarını söylediler…
Hatırlarsınız; özelikle Erzurum’un otogar ve havaalanı civarında polis, bu insanları durdurdu ve hemen hepsini Geri Gönderme Merkezlerine gönderdi ve bir kısmını da sınır dışı etti…
Bu bizim bölgemizde yaşanan insanlık sorunu…
Burada mutlaka belirtmeliyim ki belki birçoğunuzun haberi dahi olmadığı Aşkale’de bulunan Geri Gönderme Merkezi; konumuyla, sosyal donatı alanlarıyla, bu anlamda Dünyaya örnek gösterilecek bir merkez…
***
Güneyde durum daha farklı…
Birkaç yıldan bu yana emperyal devletlerin sebep olduğu ve sürdürdükleri, yeni ölüm kusan silahlarını savunmasız halk üzerinde denedikleri bir savaş ve savaştan kaçan, ve kapımıza dayanana masum halk var…
Irak’tan, Suriye’den ülkemize sığınan dört milyonun üzerinde bir halk…
Diğer taraftan Avrupa ülkelerinde iyi bir yaşam vaadi ile kandırılmış, ellerindeki paraları alınmış, denizin ortasında kaderlerine terk edilmiş; umut tüccarlarının merhametine bırakılmış biçare insanlar…
***
Bu gün 20 Haziran…
Dünya Mülteciler Günü…
Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin protokolde deniliyor ki Mülteci;
‘Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahıstır.’
Türkiye de 1994 yılında 22127 salıyı Resmi Gazete’de yayımladığı ve yürürlüğe koyduğu bir kararla Ülkemize sığınan ve ya iltica eden mültecileri koruma altına almış, insani ve hukuki haklardan onları yararlandırmıştır.
***
Bu işin uluslar arası hukuki yönü…
Fakat tabir yerindeyse kazın ayağı göründüğü gibi değil… Zira Özellikle Doğu ve Güney sınırlarımız insan ticareti ve zorunlu göçler münasebetiyle delik deşik olmuş…
Yazımızın başında söylediğimiz insan göçü bu idi… İzin alınmadan ülkeye kaçak yollarla girme… Ya da İsrail ve Amerika destekli zulümden kaçan insan sığınması…
Elbette ki özellikle bu ikinci göçe duyarsız kalamazdık , kapılarımızı ve kamplarımızı açtık; ekmeğimizi bölüştük… Bölüşmeye de devam ediyoruz…
Avrupalılar’a dedik ki, ‘Gelin bu insanlara destek olun… Kapılarınızı açmıyorsanız da maddi destek verin…’
Önce evet dediler ama sonu gelmedi…
Ben burada bu insanların kamplarda, şehirlerde neler yaşadıklarını yazmak istemiyorum ya da ülkemize ulaşıncaya kadar neler yaşadıklarını…
Ülkemize ulaşan ve insan tüccarlarını eline düşen mültecilerin dramı da bir başka…
Gün geçmiyor ki mültecileri umuda taşırken,denizde alabora olan bir sandal veya sahile vuran bir çocuk cesedi ile sarsılmayalım…
***
Evet, bu gün 20 Haziran…
Dünya Mülteciler Günü…
İstedik ki sizin gözünüz de bir iki kare mülteci fotoğrafı canlandıralım ve Mülteciler adına bir farkındalık yaratalım…