
“Allah, iman edenleri de münafıkları da bilir”. (Ankebût 11)
Munâfikîn / iki yüzlü kimse demektir. Münafık, Allah ve Kuran’a inanmış gibi davranan, fakat gerçekte inanmayan kimsedir. Münafığın içi başkadır dışı başka. Münafık kimse, Müslümanların arasında iken Müslüman gibi davranır, Müslüman olmayanların yanında ise duygu, düşünce, tutum ve davranışıyla onlardan olduğunu gösterir.
Kuran’da pek çok ayette münafıklar, halleri ve akıbetleri zikredilmiştir. Buna göre;
-Münafıklar, Allah’ın emirlerini duyunca rahatsız olan ve davetçinin yanından uzaklaşan kimselerdir. (4/61)
-Münafıklık / ikiyüzlülük, kişisel bir tercihtir; Allah onların tercihini kabul etmiş ve onları sapık inanç sahibi kimseler sınıfına katmıştır. İnsanlar, tevil ederek, onları masumlaştıramazlar, çünkü Allah’ın sapık saydığını iyi göstermenin bir yolu olamaz. (4/88)
-Kâfirler ve münafıklar benzer bir psikolojiye sahiptirler. Bu psikolojiyi tanımanın en net yol şudur: Kuran’la ilgili ileri geri konuşanlar, şu ayet bu ayet diyerek, kuşku üretenler, ayet mesajlarını okuyup mizah üretenler yahut alay konusu yapanlar, kâfir-münafık zümresini teşkil ederler. Bir müminin bunlarla birlikte olması, onların bu yöndeki sözlerini dinlemesi, gizli-açık imalarına ve sözlerine gülerek yahut başıyla olsun tasdik ederek katılması kişiyi onlardan yapmaktadır. Mümin kimse, bu tür bir ortamda bulunmamalıdır, bulunduğunda da ayrılması yahut susması, onların sözlerini onaylamaması ve dinlememesi gerekir. (4/140)
-Hz. Muhammed (sav) zamanında, Mekke ve Medine Müslümanların şehri haline gelince, kalplerinde küfür ve münafıklık taşıyan Araplar, ezanlar okununca, kalplerindeki hastalık açığa çıkmasın, gerçek durumları bilinmesin, işleri-düzenleri bozulmasın diye, üşene üşene, fakat bir de insanlara gösteriş yaparak, en iyi mümin benim havasında kalkıp mescide gidiyorlardı. Bu tipler gerçekte Allah’ı pek az hatırlarına getiren kimselerdi! (4/142)
-Kuran, tövbe etmedikleri takdirde, münafık erkekleri ve münafık kadınları Müslüman kabul etmemektedir. Onlar birbirinin dostu fasık kimselerdir. Kendileri uymadıkları gibi ilişki kurdukları insanlara da gizli açık Kuran’a uymamalarını söylerler. Mesela Allah içki içmeyin diye emir vermişse onlar emri tutmaz, içki içtikleri gibi, muhataplarına da içirmeye çalışırlar. Velhasıl daima Kuran’a muhalif bir yol izlerler. Onlar, tövbe etmeyip Allah’ı unutarak hayatlarını yaşadıklarından Allah da onları unutmuştur! (9/67)
-İslam devleti kuvvet bulduktan sonra Peygamberimizden münafık kimselere karşı sert davranması istenmiştir. Bugün gelinen nokta itibariyle neredeyse sapla saman karışmıştır. Sadece Türkiye değil, tüm İslam âlemi münafıkça sayılabilecek bir siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ortama mahkûm bırakılmıştır. Asgari bir iman refleksi olarak, şuurlu her Müslüman, münafıkça davranan kimselere ve eylemlere karşı, en azından buğz etmelidirler. (9/73)
-Münafıklar, Allah’ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. (63/7)
-Peygamberimize şu talimatlar verilmiştir: Ey Peygamber! Allah’tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır. (33/1); Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. (33/48)
Allah sadakat gösterenleri sadakatları sebebiyle mükafatlandıracak, münafıklara azap edecek yahut da tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (33/24
Sonuç: Hallerine tövbe etmeden ölüp giden münafıklar, kâfirler gibi, cehennem de ikamet edecektir; cehennemin en alt bölgelerinde yaşayacaklar; Allah, münafık erkek ve kadınlara lanet etmiştir. (4/138, 4/145, 9/68)
Munâfikîn / iki yüzlü kimse demektir. Münafık, Allah ve Kuran’a inanmış gibi davranan, fakat gerçekte inanmayan kimsedir. Münafığın içi başkadır dışı başka. Münafık kimse, Müslümanların arasında iken Müslüman gibi davranır, Müslüman olmayanların yanında ise duygu, düşünce, tutum ve davranışıyla onlardan olduğunu gösterir.
Kuran’da pek çok ayette münafıklar, halleri ve akıbetleri zikredilmiştir. Buna göre;
-Münafıklar, Allah’ın emirlerini duyunca rahatsız olan ve davetçinin yanından uzaklaşan kimselerdir. (4/61)
-Münafıklık / ikiyüzlülük, kişisel bir tercihtir; Allah onların tercihini kabul etmiş ve onları sapık inanç sahibi kimseler sınıfına katmıştır. İnsanlar, tevil ederek, onları masumlaştıramazlar, çünkü Allah’ın sapık saydığını iyi göstermenin bir yolu olamaz. (4/88)
-Kâfirler ve münafıklar benzer bir psikolojiye sahiptirler. Bu psikolojiyi tanımanın en net yol şudur: Kuran’la ilgili ileri geri konuşanlar, şu ayet bu ayet diyerek, kuşku üretenler, ayet mesajlarını okuyup mizah üretenler yahut alay konusu yapanlar, kâfir-münafık zümresini teşkil ederler. Bir müminin bunlarla birlikte olması, onların bu yöndeki sözlerini dinlemesi, gizli-açık imalarına ve sözlerine gülerek yahut başıyla olsun tasdik ederek katılması kişiyi onlardan yapmaktadır. Mümin kimse, bu tür bir ortamda bulunmamalıdır, bulunduğunda da ayrılması yahut susması, onların sözlerini onaylamaması ve dinlememesi gerekir. (4/140)
-Hz. Muhammed (sav) zamanında, Mekke ve Medine Müslümanların şehri haline gelince, kalplerinde küfür ve münafıklık taşıyan Araplar, ezanlar okununca, kalplerindeki hastalık açığa çıkmasın, gerçek durumları bilinmesin, işleri-düzenleri bozulmasın diye, üşene üşene, fakat bir de insanlara gösteriş yaparak, en iyi mümin benim havasında kalkıp mescide gidiyorlardı. Bu tipler gerçekte Allah’ı pek az hatırlarına getiren kimselerdi! (4/142)
-Kuran, tövbe etmedikleri takdirde, münafık erkekleri ve münafık kadınları Müslüman kabul etmemektedir. Onlar birbirinin dostu fasık kimselerdir. Kendileri uymadıkları gibi ilişki kurdukları insanlara da gizli açık Kuran’a uymamalarını söylerler. Mesela Allah içki içmeyin diye emir vermişse onlar emri tutmaz, içki içtikleri gibi, muhataplarına da içirmeye çalışırlar. Velhasıl daima Kuran’a muhalif bir yol izlerler. Onlar, tövbe etmeyip Allah’ı unutarak hayatlarını yaşadıklarından Allah da onları unutmuştur! (9/67)
-İslam devleti kuvvet bulduktan sonra Peygamberimizden münafık kimselere karşı sert davranması istenmiştir. Bugün gelinen nokta itibariyle neredeyse sapla saman karışmıştır. Sadece Türkiye değil, tüm İslam âlemi münafıkça sayılabilecek bir siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ortama mahkûm bırakılmıştır. Asgari bir iman refleksi olarak, şuurlu her Müslüman, münafıkça davranan kimselere ve eylemlere karşı, en azından buğz etmelidirler. (9/73)
-Münafıklar, Allah’ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. (63/7)
-Peygamberimize şu talimatlar verilmiştir: Ey Peygamber! Allah’tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır. (33/1); Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. (33/48)
Allah sadakat gösterenleri sadakatları sebebiyle mükafatlandıracak, münafıklara azap edecek yahut da tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (33/24
Sonuç: Hallerine tövbe etmeden ölüp giden münafıklar, kâfirler gibi, cehennem de ikamet edecektir; cehennemin en alt bölgelerinde yaşayacaklar; Allah, münafık erkek ve kadınlara lanet etmiştir. (4/138, 4/145, 9/68)