
‘Modern Zamanda Müslüman Olmak’ konulu bir konferans veren Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Sifil, Batılı düşüncenin hadis ve sünneti dejenere ederek Müslümanları değiştirmeye çalıştıklarını anlattı.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
İlahiyatçı-Yazar Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Sifil, Müslümanların hadis ve sünnet üzerinden değiştirilmeye çalışıldığını söyledi. Modernite adı altında İslamiyet’in bilinçaltı operasyonlarına maruz kaldığını belirten Sifil, “Müslümanları Kur’an’ın ayetleri üzerinden değiştiremeyeceğini anlayan Batılı düşünce, yorumda tahrif yaparak hadis ve sünnet üzerinden dejenere etmeye çalışıyor. Modern zamanlarda Ümmet’in yaşadığı savrulmanın Kur’an üzerinden gerçekleşmesi ibretlik bir durumdur” dedi.
İlahiyatçı-Yazar Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Sifil, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerine “Modern Zamanda Müslüman Olmak” konulu konferans verdi. Nenehatun Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nihat Yatkın, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Öge, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Yoğun katılımın olduğu konferansta Yrd. Doç. Dr. Sifil, modern zamanlarda Müslüman’ın karşılaştığı fitne durumunu anlattı. “İslam hayli zamandır tuhaf bir değişimin girdabında” diyen Yrd. Doç. Dr. Sifil, modern anlayış diye adlandırılan bu anlayışın İslamiyet’te yeri olmadığını vurguladı.

Sünnetsiz İslam düşünülemez
Günümüz fitnelerinden birinin de ‘farzı yap yeter, sünnete gerek yok’ algısının olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Sifil, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını sünnetsiz bir İslam’ın düşünülemeyeceğini söyledi. Bu algının her geçen gün arttığını aktaran Yrd. Doç. Dr. Sifil, “Evlat-baba ilişkilerinde, karı-koca ilişkilerinde, arkadaşlık ilişkilerinde, sosyal hayatta sünnet merkezli bir kaynaktan beslenmek durumunda olan Müslüman, dini sadece Kur’an’a hatta meale indirgeyerek, sünnet ve icma-i adeta İslam dışı muamele tabi tutuyor. Sünnet, insanın peygamber muhabbetini ortaya koyar. Allah Teâla Kur’an’da buyuruyor ki, “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” Bir kimse, ‘ben Allah’ı seviyorum ama Peygamberin ne yaptığı beni ilgilendirmiyor’ derse, bu ayete muhalefet etmiş olur” diye konuştu.
Bilgimiz arttıkça takvamız azalıyor
Modern dünyanın dayatmalarından birinin de çok okuyan bir toplum olma yolunda matahlaşan topluma yol açmasının olduğunu gösteren Yrd. Doç. Dr. Sifil, şunları söyledi: “Bilgimiz arttıkça takvamız azalıyor. Bilgimiz arttıkça şüphemiz artıyor. Allah’ın istediği bu değil. Az bilin, öz bilin, az yaşayın, öz yaşayın ama doğru yaşayın, düzenli yaşayın, müstakim yaşayın. Bu din bize yeni inmedi bin 400 sene önce inmiş, anlatılmış, yaşanmış bir tecrübeden bahsediyoruz. Ama bugün geldiğimiz noktaya bakın, dinin en temel meselelerini tartışıyoruz. Vahiy nedir, peygamberin dindeki konumu nedir, ümmet-peygamber ilişkisi nedir, sünnetin bağlayıcılığı nedir? Bunlar dinin en temel özellikleri ve biz bunları tartışıyoruz. Yani bize bugün bunları yaptıranının ne olduğunu, kim olduğunu sorgulamadan, farketmeden devam ettiğimiz sürece kaybetmeye devam edeceğiz. Bize bunları tartıştıran nedir? O modern dünyadır. Modern dünya bütün ağırlığı ile kendisini bize dayatıyor, biz bunun altında psikolojik olarak eziliyoruz.Yani daha çok okudukça, daha çok öğrendikçe,daha çok kafamız karışıyor. Okuyacaksanız önce kendinizi sağlama alın, ayağınızı nereye basacağınızı bilin, her türlü fikirle yüzleşme kıvamına gelin ondan sonra okuyun.”

Abdülhamit de modernleşme mağdurudur
İslamiyet’in modernleşme adı altında değiştirilmeye çalışıldığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Sifil, Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. Padişahı olan II. Abdülhamit’in de modernleşme düşüncesinden ötürü anlaşılamadığını belirtti. Abdülhamit’in yaşadığı dönemde Mehmet Akif Ersoy da dahil olmak üzere hiçbir alimden, şairden, yazardan destek göremediğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Sifil, “Sultan Abdülhamit Han kendi dönemindeki birkaç istisna dışında hiçbir alimden, şairden, yazardan destek göremedi. Tam aksine hepsi onu taşladılar. Niye taşladılar? Müstebit bu dediler, özgürlüklerimizi kısıtlıyor. Mehmet Akif Ersoy’la bir gün arkadaşı Babıali Yokuşu’ndan çıkıyorlar. Yukardan büyük bir kalabalık aşağıya doğru geliyor, ara sokaklara dağılarak. Bunlar da bir sokağa giriyorlar, oradan kalabalığın geçmesini bekliyorlar. Meğer Sultan Abdülhamit Han Cuma selamlığına çıkmış. Arkadaşı diyor ki; birden bire Akif çıktı sokaktan, o kalabalığın içerinde beklemeye başladı. Biraz sonra geldi, rengi atmış, kusuyor. Ne oldu sana, neden kusuyorsun, dedim. Dedi ki o mel’unu gördüm, sakallarına kına yakmış, o iğrenç suratını gördüm, ona kusuyorum. Mehmet Akif neden bu kadar nefret etmiş? Çünkü onun kafasındaki İslam algısı ile realitesi ile Abdülhamit’in uygulamaları örtüşmüyordu. Biz bugün diyoruz ki keşke Allah Abdülhamit’e300 sene 500 sene daha ömür verseydi de Osmanlı’nın yıkılması gecikseydi. O müthiş deha, o müthiş feraset İslam dünyasına büyük kazançlar kazandıracaktı. Ama o gün göremiyorlardı bunu. Neden? Çünkü batıdan gelen hürriyet, adalet, uhuvvet ve müsamaha rüzgarı önüne ne katıyorsa alıp götürüyor” ifadelerini kullandı.